31 Temmuz 2015 Cuma

Duş Jelimden Vazgeçmem!

Hani Watson, Gratis gibi yerler indirime giriyor ya, hani mesajlar geliyor, hani tweetler atılıyor, hani herkes balm stokluyor..
Çok özenmeme rağmen ben alacak bir şey bulamıyorum. Zaten indirimden önceki fiyatlarını bilmediğimden bana indirimde gibi de gelmiyor.
Ama annemle gezerken, bu tür yerlerde indirimdeyse, en azından şampuanımı, duş jelimi almaya alıştım.

Geçenlerde Watson'ın önünden geçerken bir bakayım, dedim, ne var ne yok?
Baktım benimki indirimde: Palmolive Duş jeli.
500 ml 8.99 TL. 9TL bile değil :)
Aldım bir tane.

Birkaç gün sonra bizim mahalledeki markete girince ne göreyim?
Bizim markette 500 ml 6 TL!
Haydaa.. Daha önce nasıl fark etmedik şaştım kaldım. Gerçi henüz almış olmasaydım yine fiyatını unutur fark etmezdim.
Koyuyolar bir fiyat, üstüne bir çizik, sonra kırmızı etiket ve indirim!
Ben de kırmızı etikete hiç dayanamıyorum, indirimde diye alıyorum da alıyorum.
Hadi ben bir tane aldım. Annem gitmiş olsaydı 3-4 tane kesin alırdı. (Zaten ben de o yüzden az almıştım :)
Bu arada eve dönünce kendi aldığımı kontrol ettim belki 750 ml'dir benim aldığım diye ama hayır gramaj falan aynı. Yemişim yani kazığı. Hem de belki de yıllarca.

Oh neyse burada içimi döktüm rahatladım. Sizi de uyanık olmaya, duş jelinizi bizim marketten almaya davet ediyorum! Bir yandan burada yazdım diye bizim market zam yapar mı, diye korkuyorum :P

Bu vesileyle Palmolive, anti-stress duş jelini piyasaya sürdüğünden beri Palmolive'den başka marka kullanmadığımı fark ettim. 
Böyle markalara bağlılığım, takıntım yoktur sanırdım ama anlaşılan Palmolive'e bağımlıyım. Başka bir markayı denemem bile ^.^
Keşke nemlendirici losyonu, body milki falan olsa.. 

30 Temmuz 2015 Perşembe

Süper Dadı

Bu kitabın tanıtımını okuduğumda çok hoşuma gitmişti.
Aklımda bir hikaye belirdi ve beliren hikaye hoşuma gitmişti.
Büyük ihtimal hayal kırıklığına uğrayacağımı düşündüğüm halde okumadan edemedim.

Kitap tanıtımını daha önce bu yazımda yapmıştım.
Merak edenler o yazıyı okuyabilir. Ama o yetersiz geliyorsa ille de benim yorumumu bekliyorsanız (^.^) en özet haliyle bir şeyler ekleyeyim.

Sevdiği kadın için şirketten ayrılıp kadının çocuklarına bakıcılık yapmayı ve bu sayede annelerinin gönlüne de girmeyi planlayan Efran'ın Hikayesi.
Konusunu okuduğunuzda içinizden ne geçiyorsa öyle bir kitap.
Tamam biraz ütopik ama çok romantik ^.^
Ben elime alınca bırakamadım. Bütün sayfaları koca bir gülümsemeyle okudum.
Yüzümden tebessüm biran eksik olmadı.
Sevgi dolu, sıcacık bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Bu tür kitapları sevenler kaçırmamalı!

Konu aslında uzamaya hatta seri olmaya ve daha fazla romantik sahneye çok müsait. Yani ben olsam biraz romantik sahne eklerdim sanırım :))
Yazar tercih etmemiş, belki de bu yüzden tadı damakta kalıyor.
Bu arada yazar Wattpad ile keşfedilenlerden. Ben kitabı okuyana kadar durumdan bihaberdim elbette. Henüz Wattpad'e bulaşmadım :)
Ne güzel bir duygudur, kim bilir. Kendisine tebrik ediyor sevgilerimi yollamak istiyorum ^.^

Bu arada (yine) ben olsaydım bu kitaptan dizi yapardım. Hem de hemen bu yaz ;)

28 Temmuz 2015 Salı

Keira Knightley'in Gelinliği

Aşk Ve Gurur'da Elizabeth'e beden veren ve uzun zaman önce evlenen Keira Knightley'in gelinliğinden bahsetmek isterim.

Ben severim kendisi.
Bu bilgiye şaşırmadığınıza eminim. :)

Şimdi diyceksiniz ki, kadın evlendi, doğurdu, neredeyse boşanacak (şaka tabii/Allah korusun) sen daha yeni gelinlik diyorsun, iyi misin?

Sevgili Okur, aramızda kalsın ama taslaklarda unutulmuş bu yazı.
Çok da tarz bir çift, yazıyı zenginleştireyim sizlerin huzuruna sunayım, sizin görüşlerinizi alayım, istemiş olabilir miyim?
Olabilirim.

Küçük göğüslü kadınların strapless ısrarı hakkındaki görüşümü biliyorsunuz.
Onu saymazsak, bir gelinlik bu kadar sade olmalı mı?
Bu konuda susma hakkımı kullanabilir miyim?
Bizim kızların ilkokul mezuniyet töreninde tercih edeceği bu elbise Chanel bu arada.
Susma hakkımı kullanacağım dediysem de, o kadar da değil  :)

Ama dediğim gibi çok tarz bir çift:
Biraz da hamilelikten görsel kullanmazsam çatlarım:
Ve işte bu da en sevdiğim:
Bu adam hep aynı pantolonu mu giyiyor Tanrı aşkına! :)

Keira Knightley ve James Righton'ın mayıs ayında kız çocukları oldu. Bebeği de aradım ama görüntüleri basına hala sızmamış demek.
Şöyle bir güzel poz verseler de dergilere, bakalım tarzları bebeğe ne kadar yansımış ^.^

Şimdi söyle bana sevgili Okur, iyi ki yazmışım değil mi?! :P

26 Temmuz 2015 Pazar

D&R İndirimi

Şu kitaplarını gidip kitapçılardan alanlar çok zengin geliyor bana.
Benim ilk internet alışverişim kitap alışverişiydi ve o gün bugündür kitaplarımı online alıyorum.
Online aldığım için de pek kitapçıya girmem :)
İçim kalıyor çünkü.
Dokunup seçip alıp çıkmak var.. bir de aynı kitapları internetten %40 indirimle almak var.
Cimri olmak zor :)

Ama geçen ÖzdilekPark'ta, D&R'a giriverelim hadi, dedik.. iyi ki de girmişiz^^
Bir de ne göreyim: Dizmişler benlik kitapları, yapıştırmışlar  9.90'lık etiketleri.
Ohhh internet fiyatına. Neyse ki yarısı bende var:)
Bi adım daha atıyorum Can yayınları, Altın yayınları 5TL!
Nevrim döndü!
Can Dündar kitaplarına içim gitse de, küsüm onla, taviz vermedim ve almadım.
Ayfer Tunç'a ise karşı koyamadım. O kadar güzel kii..

Her D&R'da aynı kitaplar indirimde olmuyor diye biliyorum, hepsine girmek lazım demek ki :)
Ayfer Tunçları tamamlasam yeter ^^
Üstelik kendimi zengin hissetmem de cabası.

Şahika da "Yıldız Tozu"nu aldı, hayır ben zorlamadım(!) Merak ediyorum bayılacak mı? ^^

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Son Beş Yıl!

Uzun zamandır sinemaya gitmemiştim.
Öyle uzun ki en son hangi filme gittiğimi hatırlamıyorum, desem yeridir.
Bu filmin afişi daha doğrusu referansı 'İşte bu!', dedirtti.
Not: Seni Seviyorum filminin yapımcısından deniliyordu afişte, değil miydi ki çok seviyordum o filmi, bunu da severdim demek ki.

Beklentimi anlattım, ağlarım diye rimel bile sürmediğim filme gelelim şimdi.

Film acıklı bir şarkıyla açılıyor. Kız söylüyor. Aha!, dedim sondan başladılar çocuk öldü şimdi başa dönüp o muhteşem aşklarını anlatacaklar. Sonra ben de size dönüp, ben zaten anlamıştım, diyeceğim. Ama öyle olmadı tabii:)
İkinci sahne kız ile oğlan fingirdeşiyor -anladınız siz onu- çocuk birden şarkı söylemeye başlıyor.
Üçüncü sahnede bi' 'durum' var, hüzünlü bir sahne ve kız şarkı söylüyor.
Bu ne ya müzikal miydi bu film?
Dördüncü sahne, çocuk bankta oturuyor, telefonu çalıyor. Allahım n'olur şarkı söylemeye başlamasın, diyorum. Ohh be söylemiyor.
Film boyunca sayılı diyalogtan biri ve ilkiydi.

Ben müzikal severim. Ama böylesini izlemedim. Üstelik bunu iyi manada demiyorum.

Genç ve başarılı bir yazar ve oyuncu olmaya çalışan, elbise diken fotoğraf çeken kız arkadaşı.
Çocuk hızla yükselirken kızın bir arpa boyu bile yol alamayışı.
Bunların 5 yıllık ilişkilerini anlatan 94 dakikalık film aslında sıradan bir konuya sahip.

Bu film konusundan ziyade, anlatılış biçimiyle yani 94 dk boyunca süren şarkılarla öne çıkıyor.
İçinde sevdiğim bölümler/şarkılar olmasına rağmen bana fazla geldi.
Tabii keşke fragmanına, konusuna bakmış olsaydım.
Gerçi şimdi fragmanı izliyorum da belki beklentimi bile arttırırdı :)



Bahsetmişken fragmanı da koyalım.
Edit: Filmi beraber izlediğimiz Şahika'nın yorumunu okumadan geçmeyin ;)
Benden söylemesi ;)

24 Temmuz 2015 Cuma

Lisbon'un Gelinlik Alışverişi

The Mentalist finalini yapmış, üzerime gelmeyin olur mu?
Birkaç post üzerinde bahsedelim.

Cho'nun böyle alakasız durumlarda kalmasına bayılıyorum.
Lisbon ile gelinlik alışverişindeler:




Ve yine nasıl bir şey istediğini Cho anlatıyor:



Alışverişte herkese böyle dürüst ve zevkli yaren lazım mirim, bunu bilir bunu söylerim.

Düğün detaylarına da değineceğim arkadaşlar merak etmeyiniz, o iş bende, kıppss ;)

23 Temmuz 2015 Perşembe

Gece İle Şafak


Bu kitap daha çıkmadan evvel alıntılarını okuyordum.
Kitabın editörü, kitabın Fatma Erdek hayranlarınca merakla beklediğini biliyor, alıntılarla adeta ağzımıza bir parmak bal çalıyordu.
Bu Fatma Erdek kitabımın imzalı olması gibi bir hayalim vardı ama fuara yetişmemişti. Derken benim yoğun dönemim..
Hem Gece'ye hem Şafak'a yeni kavuştum sayılır.

Daha önce ufak tefek pavyonlarda assolistlik yapmış Gece, Çakırkeyif gece kulübünün sahibini dikkatini çekmeyi başarmıştır.
Şafak ise Çakırkeyif gece kulübü-mü desem artık pavyon mu?-nün sahibi Ayhan Çakır'ı bir saldırıda korumuş Ayhan Çakır'ın güvenini kazanmıştır.
Ve ikisinin yolları Çakırkeyif'te kesişir.
...
"Karşımda dikilme de, çıkayım şuradan!" dedi ters bir şekilde.
Adam belli belirsiz gülümsedi Gece'ye. Yana çekildi. Eliyle boş alanı işaret etti.
"Buyurun, hanımefendi"
Gece de ona gülümsedi karşılık olarak. Alaycıydı sesi ve edası...
"Hanımefendi mi? Allah iyiliğini versin senin, emi!"
...
Bu andan sonra kitabı elimden bırakamayacağımı da seveceğimi de biliyordum.
Arabesk bir konu gibi gelse de sürprizlerle dolu, temposu ve merak duygusu bir an için düşmeyen romantizmin de eksik olmadığı güzel bir Fatma Erdek kitabı.
Neredeyse her bir karakterin hikayesi ayrıca bir roman olacak sağlam bir hikaye.
Spoiler saymazsanız (sayacaksanız okumayın - uyarı uyarı!!) kitaba yönelik tek eleştirim sonundaki ayrılığın bana zorlama gelmesiydi. O kısım daha farklı olabilir ya da direkt o kısım olmayabilirdi. 

Kitabın ciltli olması da şahane!
Ephesus Yayınları okuyucusunu şımartmayı seviyor 

Diğer Fatma Erdek romanları yazılarım:
Sıradaki Fatma Erdek romanını merakla bekliyorum.

21 Temmuz 2015 Salı

Sizin İçin Fated To Love You Seçtim

Hazır Fated to Love You'dan bahsetmişken oradan bir alıntıyla devam edeyim.
Aslında ara verip tam unutulmuşken alıntıyı yapmayı daha çok seviyorum.
Diziyi hem hatırlamış hem hatırlatmış oluyorum.

Lee Gun kalp kalp.
O sert görüntüsünün altında yumuşacık kalbi..
Çok sevmiştim bu sahneyi. Kim Mi Young'un cevabını:

Akıyor işte kız ne yapsın!

Fated To Love You dizinin yorumu bir önceki postta.

20 Temmuz 2015 Pazartesi

Fated To Love You

Kayıtlara geçsin:
Kore dizilerine dönüşüm Fated To Love You ile oldu.
Başlamadan evvel size sormuştum hatırlarsanız, o yazı burada
Oradaki listeme uygun davranmış gibi gözükebilirim şuan için ama bilmenizi isterim ki yorumlarınız sayesinde ikinci sıra kaydı.

Diziye dönecek olursak..
Şeker bir dizi idi.
Konusuna hiç değinmesem olur mu? Romantik komedi türü işte. Bu bilgi bana yetmişti size de yetmeli :))
İlk bölümlerdeki hareketliliği + komediyi, sonraları durağanlığa ve dramaya bıraktı.
Belki daha kısa olsaydı o durağanlık hiç olmayacaktı.
Bir ara sıkıldım ama yine de bölüm falan atlamadan bitirdim diziyi.

Baş roldeki adamı daha önce izlemedim sanıyorum. Çok uyuzdu.
Böyle sert ama içi yumuşacık karakterleri çok seviyorum yine de ^^ Bu adamı da sevdim.
Bu adam dediğim Jang Hyuk. Tipi tanıdık da geliyor bir taraftan ama yok izlemedim. Sanırım.

Genelde ikinci adamların tarafını tutarım beni bilirsiniz. Ama bazen de yani nadiren de olsa ikinci adamların hiç şansı olmasın istiyorum. Bu dizide de öyle oldu :) 
İkinci adam genellikle mükemmel oluyor ki bu dizide de öyleydi ama ben bizim defoludan memnundum çekilsin istedim aralarından :)

Bu arada Lee Gun karakterinin bir kahkahası vardı kiiii...
Evlere şenlik! Psikopat gülüşü! :))

Hep esas oğlandan bahsettiğim bir yazı oldu ama Lee Gun'ın saçı 3 kere değişti bu dizide (ortadan ayırdığı kısımları sayarsak 4)
Bir insan bir saçla bu kadar mı değişir?!

Yalnız şu sonlardaki özürlü saçını neden yaptılar, neden kullandılar bilmiyorum. Bari sadece son için, aradan geçen yılları ifade etmek için yapsalardı. İzleyenler anladı beni değil mi?

Lee Gun'un Kim Mi Young'un annesiyle sahnelerini çok sevdim. Kardeşiyle ve asistanıyla ilişkilerini çok sevdim. Artistik hareketlerle koşup oradan buradan atlarken düşüp,bir yerlere çarpmasına koptum! Saçını ilk kestirdiğinde mest oldum! (kalp kalp kalp hatta) 

Biraz daha yazarsam ilan-ı aşk etmekten korkuyorum :)

Çok fikir veren bir yazı olmadı değil mi?

18 Temmuz 2015 Cumartesi

Bayramda Sizin İçin Tekrar Kontes'i Seçtim

Ay resmen özlüyorum bunun başka bir açıklaması yok.
Downton Abbey'deki Kontes'ten bahsediyorum. 
İzlediğim zaman aldığım görüntülere bakıyorum ara ara, keyifleniyorum :)


Oğlu Lord dahi olsa verdiği ayara bak..
Keyiflenmemek elde mi?
Ama böyle bir iki cümleyle özetlenemez kontes karakteri, tanımak lazım.

Bu vesileyle Kontes ve Düşes bayramınızı tebrik eder efendim.
Selametle.. :*

16 Temmuz 2015 Perşembe

Sevginin Büyüsü

Bu kadar mı şansım yaver giderdi, bu kaçıncı güzel kitap oldu üst üste okuduğum^^
Girişten anlaşıldığı üzere kitabı çok sevdim.

İndigo Kitap'tan çıkan romanımız sıcacık bir hikaye.
Sıcak bir hikaye dedik diye laylaylom bir şey beklemeyeceksiniz.
İlk sayfalardan etkisi altına alan kitap çok geçmeden boğazınıza bir yumrunun oturmasına sebebiyet veriyor.
CeeCee, dengesiz bir anne ve hiçbir zaman etrafta olmayan bir babanın kızı. Annesinin davranışlarından çoğunlukla utanıyor. Tek arkadaşı seksenli yaşlarını sürmekte olan yan komşuları Bayan Odell.
He bir de kitaplar..

Cecillia çok tatlı, masum ve başarılı bir kız. Hikayesini onun ağzından okuyoruz kitap boyunca. Onun yanında olup ona kol kanat germe isteği uyandırıyor.
Aklıma kitabını okumayıp filmini izlediğim The Help'i getirdi bu hikaye. Benzer değil ama sanırım dönemsel olarak aynı zaman diliminden ötürü insanın aklına gelmesi kaçınılmaz. The Help'i de çok sevmiştim bu kitabı da çok sevdim. Filmi olsa izlesem, onu da severim ^^

Orijinal adının 'saving CeeCee Honeycutt' olan kitabın konusu hakkında daha fazla bilgi vermeyeyim ama bilmeniz gerekir ki güzel bir hikaye, güzel bir çeviri.

Okuma hedefinizin liste başı olsun bu kitap, bak biliyorum seveceksiniz.

14 Temmuz 2015 Salı

Külkedisi Hikayesi Vol II

Külkedisi Hikayesi Vol I için tıklayınız.
Siz sandınız ki bir taneydi başka örneği yok.
Öyle değil işte.
Meğer ne külkedileri varmış...

Mesela bu haftaki külkedisi Matt Damon ile evlenmiş.
Matt Damon!!

Damon 2003'te tatil için gittiği Miami'de bir barda tanışıyor Luciana ile.
Luciana barmaid. Barmen'in kız versiyonu yani. Bunun için kullanılan bir terim var mı bilmiyorum. Bu kadarını bilmem bile mucize bence :)

2 yıllık bir birlikteliğin sonunda evleniyorlar ve 4 kız çocukları var ^^
Onsuz bir hayatı düşünemiyorum diyor Matt Damon!

Filmlerde görsek yok artık deriz ki, diyoruz!!
Mesela böyle bir kitap okumuştum. Çok hoştu ama tabii ne de olsa romandı. Şimdi algım da şaştı :)
Siz de fotoğraflara bakınca, o kadar da güzel değilmiş, dediniz mi bana mı öyle geldi?

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Sizin İçin 'Deat Comes to Pemberley' Seçtim

İddialıyım.
Benim alıntılarım öyle herkesin alıntılarına benzemez. Yani okuduğunuzda "Vay be!" olmazsınız sanıyorum. Hatta bir tek beni etkilediği yönünde bir tezim var :) Gerçi bunu yorumlarınızla yer yer yıkıp sizi daha çok sevmeme neden oluyorsunuz^^

Death Comes To Pemberley mini dizisinden bir replik bugün konuk oluyor buraya. [Dizi konusu ve yorumu için linki tıklamanız yeterli;) ]
Darcy'nin babasının yaptığı bir iyiliğin ceremesini oğlu çekince söylüyor bunu polis şefi Darcy'e.


Ne bileyim. Doğruluk payı var bence de.

Şimdi yazarken aklıma geldi de, benim alıntılarımla ilgili bir özellik daha var ki, o da genellikle yaptığım alıntıların bana sayfalar dolu yazma isteği uyandırması..
Ama o sayfalar bende kalıyor korkmayın.
Size kısacık bir ön gösterim sunuyorum sadece ki benden sıkılmayın ^^

10 Temmuz 2015 Cuma

Elveda Haziran

Sarah Jio'nun dilimize çevrilen son romanı.
Daha çıkmadan evvel tanıtımlarını görüp Sarah Jio'u özlediğimi düşünmüştüm.
Kitap çıktığında ise kitabı alan beni etiketledi.
Nasıl benden önce alırlardı? Kıskanmıştım!
Kıskanmıştım ama Sarah Jio'nun kitabını aldıkları zaman akıllarına gelmem hoşuma da gitmişti.
Biran önce okumalıydım ben de!
Ve işte haziran bitmeden kitap bitti. Ancak yazısı ancak şimdi yetişti.


Newyork'ta işkolik, zalim bir bankacıyken teyzesinden miras kalması üzerine Seattle'a - mirası satmak üzere- giden June, Seattle'ın hatıralarını canlandırması üzerine bocalaması, geçmişiyle yüzleşmesi, teyzesinin sırlarını araştırması ve aşkı bulması üzerine tahmininden biraz daha fazla kalacaktır.

Yer yer bahsetmişimdir benim ilk okuduğum Sarah Jio romanı "Yağmur Sonrası"dır. Ve en sevdiğim de yine odur. Yani oydu. Bu kitapla beraber Yağmur Sonrası ikinci sıraya indi ve Elveda Haziran benim Sarah Jio romanlarının içinde en sevdiğim oldu.
Çok garip kapağını ilk kaldırıp okumaya başlayınca seveceğimi hissetmiştim.
Diğer kitaplarından farklı olarak ikinci bir anlatıcı yerine mektuplar var.
Yağmur Sonrası da tek hikaye olması açısından farklıdır mesela, değil mi? Böğürtlen Kışı, Son Kamelya ve Gündüzsefası ise anlatım açısından aynı.
Garanticilik yapmayıp bu sefer hikayeyi böyle anlatmasından yana pek memnunum.

Kitaplarını da sırasıyla yazarak yazıyı noktalayalım:
Mart Menekşeleri
Yağmur Sonrası
Böğürtlen Kışı
Son Kamelya
Gündüzsefası
ve Elveda Haziran.
(Agapi Elveda Haziran'dan sonra yazılmıştır.)

Not: Sarah Jio okurken dikkat etmeniz gereken şey, bir kitabını beğendiniz diye peş peşe okumamanızdır. Ara verin, özleyin ve tadını çıkarın ^.^

6 Temmuz 2015 Pazartesi

Çilekli Kekimin Kokusu..

Bir Ramazan işkencesi olarak; Yemek Tarifleri!
Ama merak etmeyin bu okuyan kadar yazan içinde bir işkence :)

Çiçek popülerliğinin zirvesindeyken, yani mayıs ayında, neden çileğin her şeyi var da keki yok? dedim.
Ben çilekli kek yapacağım!
Daha öncesinde hiçbir yerde görmemiştim ama google'a aratınca cidden çilekli kek yapıldığına şahit oldum.

Baktım şikayet yok, tarifler neredeyse kek gibi, tarif almadan kendim yapayım dedim.
Instagram'dan takip edenler biliyor. Bu benim ilk çilekli kekim!
Çilekli kek yediğim günden itibaren keklerde favorim çilekli kek oldu!
Ben içine normal kekten farklı olarak  blendrdan geçirerek hazırladığım çilek püresini koydum. Onu koyunca yağ ve süt oranını azalttım.
Sonuç muazzamdı!
Eve yaydığı o mis koku da cabası!

Dedim ki bir daha yapınca içine haşhaş taneleri atmalı. Çıtır çıtır eder yerken ve çileği dış yüzeyi hatıra gelir.
Belki çok az bir miktar da kırmızı gıda boyası konsa albenisi artar.

Gıda boyam yoktu evde ve bunun için de almak istemedim.
Haşhaş kesinlikle süper bir fikirdi.

Sonra her yerde, neredeyse her hesapta çilekli kek gördüm!

Şimdi kirazlı kek denemek istiyorum aynı usul.
Ben kiraza bayılırım! Ama annem ramazanda kek gitmez diye yapmama müsaade etmiyor :(

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Büte Kalan Arkadaş

Sınav zamanı inekleyen her öğrenci gibi sınavları atlattıktan sonra hayalini kurduğum yayılma moduna geçtim.
Kitap okuyor, film ve dizi izliyordum.

Peki bu arada büte kalan arkadaş..
O bana arada "N'apıyorsun?" diye soruyordu.
- Kitap okuyorum.
- Yaa.. ne okuyorsun? :'(

- Dizi izliyorum
- Yaa.. ne izliyorsun? :'(

Kendisi verdiği tepkinin farkında değildi, ama ben gezdikçe, okudukça, izledikçe, sokağa çıkma yasağı olup pencereden oynayan çocukları izleyen çocuk gibi iç çekti.
Oyy kıyamammm..
Ama sonunda bütten zaferle ayrılan, planlara dahil olan, benden roman isteyen kendisi oldu.

Gençler mümkünse büte ders bırakmayın. Bırakan arkadaşlarınıza yardımcı olun.Gezip tozduğunuzu saklayın yani.
Bu sezonu kapattık ama gelecek dönemler için aklımızda olsun.
Hele bahar dönemi insan bir an önce yayılmak istiyor.


Ay birden aklıma güz dönemi geldi :s

Bu yazın tadını dibine kadar çıkarmalıyım^.^

3 Temmuz 2015 Cuma

Ramazanda Kilo Alanın Vay Haline!

Ramazan ayına girmeden önce arkadaşım bir video göndermişti.
Bir hocanın vaazından kısa bir kesit.

Ramazanda kurulan abartılı iftar sofralarından bahsediyordu.
Çok haklıydı sözlerinde, bunu bir şova çevirmiştik.
Ramazanda kilo alanın vay haline, diyordu.
Değil çünkü, amacı bu değil.
Ramazanın ruhuna ters.

Ben hiç bir zaman ramazanda kilo alan biri olmadım. Sahura kalkmayı çok severim oysa.
Buna rağmen, hocanın, ramazanda kilo alanın vay haline, demesi soğuk duş etkisi yaptı bende!
Cidden tırsıyorum şimdi. Kilo almaktan değil, aç gözlülükle yememem gereken bir lokmayı yiyeceğim diye.
Ramazan kaç oldu daha tatlı yapmadım eve.

Ramazanın amacı çok yemek değil elbette. Akşama ziyafet sofraları hazırlayarak açın halinden ne kadar anlayabiliriz.
Yine de çoluk çocuğa ufak jestler yapılabilir tabii.

Bir de ben bunu bu sene mi fark ediyorum?
Daha önce var mıydı bilmiyorum ama; X Restaurat&Meyhane'de iftar menüsü??
Cahilliğimden soruyorum. Buralara oruç tutanlar iftarlarını açmak için gidiyorlar mı cidden?

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Külkedileri Gerçekten Var Mı?!

Önce masallarda okuduk. Büyüdük filmlerde/kitaplarda karşımıza çıktılar.
Kimi zaman klasik hikaye, bazan da modernize olmuş haliyle..
Mutlu sonlara sevindik ama böyle şeyler yalnızca filmlerde/romanlarda olur deyip kendimizi avuttuk.

Peki bu anlatacağım hikayeye ne diyeceksiniz?
Yakışıklı bir aktör film çekiminde bir garsonla tanışıyor. Genç adam çok etkilendiği garsona çıkma teklif etmek için bütün gün cesaretini toplamaya çalışıyor.
Ve garson tarafından reddediliyor -ilk etapta ;)
Senaryo mu? Roman mı?
Hayır bu gerçek bir hikaye. Ünlü aktör Jeff Bridges eşi Susan Geston ile işte bu şekilde tanışıyor.
Eşi diyerek spoiler vermiş oldum :)
Çiftimiz 37 yıllık evli. Ne hoş.


Demek ki, sadece masallarda olur böyle şeyler, diyerek avutsak da kendimizi Külkedileri gerçekten var..

Görselli Dipnot: Buraya görsel eklemek için fotoğraf seçiyordum da, hep böyle korumacı, sahiplenici bir şekilde tutmuş eşini Jeff. Ve görsellere bakarken düğün fotoğraflarına denk geldim pinterest'te. Onu da bonus olarak paylaşayım istedim ^.^