can yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
can yayınları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Eylül 2020 Cuma

Ve Diğer Kutsal Şeyler

 

Bir kutu kitap Eylül ayı kargosundan gelen bir kitaptı bu, ancak okumaya başlayınca fark ettim imzalı geldiğini.


Kitabı aynı gün içerisinde bitirdim. Akıcı bir dille yazılmış. Aslında ilginç de bir konusu var. Yazmak için işten ayrılan ancak bir şeyde yazamayan bir anlatıcı kahraman var. Tabii ki ne olacak bu yazara bir yazarlık teklifi gelecek. Ama öyle böyle değil. Kutsal kitabı tamamlama görevi. İlahi bir görev değil bu arada :) Dedim ya değişik bir konusu var. Farklı ve okunabilir. Sıkılmazsınız garanti. Ama bayılmazsınız da.

6 Ekim 2016 Perşembe

Kibritleri Çok Seven Küçük Kız

Eylül başında yeni bir kitap kulübü kurduğumuzu ve her ay bir kitap okuması gerçekleştirip ayarlayabilirsek buluşmak istediğimizi bahsetmiştim.
Yok ben hatırlamıyorum/okumadım diyenler varsa bu yazıma bakabilir.

Eylül ayında okumayı planladığımız kitap; Kibritleri Çok Seven Küçük Kız idi.
Eylül bitmeden kızların da bayılacağını düşündüğüm bir mekan olan Secdus'ta buluşma kararı aldık.
Ve mekana tahmin ettiğim gibi bayıldılar. Çok eğlendik ama ya.
Belki kızlardan mekan yazıları gelir ;)
Benim bu sıralar tembelliğim üstümde fark etmişsinizdir. Ben söz vermiyorum o yüzden.
Vakit bulmuşken kitap yorumumu yazsam bana yeter. ^^


Kibritleri Çok Seven Küçük Kız çok şirin bir kapağa sahip olmasına aldanan insanlara ekstra şok yaşatacak derece sarsıcı bir kitap.
Bu kitap için konusunu anlatmak demek, kitabı anlatmak demek. Okurken doğru mu anladım, ne oldu ki şimdi diye düşüne düşüne ve ağır ağır ilerliyorsunuz, finale kadar belki de hiçbir şey anlamamış oluyorsunuz. Finalle artık parçalar yerine oturuyor ve siz o rahatsızlık hissinden kurtulamıyorsunuz.
Ben hep diyorum dram severim diye ama böylesini değil.
Kitaba kötü diyemem kesinlikle ama daha mutlu bir şeyler okumayı tercih ederdim.


Çok zengin bir babanın hiç kimseyle irtibat kurmamış iki evladından birinin ağzından anlatıldığı bir hikaye. Babanın ani ölümü karşısında her şeyi bildiğini sanan ancak işte o bilmişlikteki cehalete kahrolunan bir anlatımla iki kardeşim geçmişini ve akıbetini okuyoruz. Ya... ne kadar anlatsam boş, şimdi kafanızda oluşan şeyden farklı olduğuna sizi temin ederim.
Şu anda yüzümü görmenizi isterdim.
İstemsizce yüzümü ekşitmişim. Farkında bile değilim.
İnsana, kitaptan bahsederken yüzünü ekşittirecek kadar depresif bir kitap diyebilirim.

Ve gelelim kulübün diğer hanımefendilerine...
Onlarsız bu kitabı değil okumak, almaz, yüzüne bile bakmazdım büyük ihtimal.
Kitap hakkında görüşlerini az çok bilmeme rağmen neler yazdıklarını merak ettiğim Şahika, Esra ve Hilal'de sıra. Benden sonra onların da yazılarına göz atın olur mu? Benden sonra ama :))

♥ Ekim ayı kitabımızı duyurarak kapanışı yapıyorum ♥

1 Eylül 2016 Perşembe

Yeni Mevsim, Yeni Kitap Kulübü ♥

Eylül, yeni bir mevsim, yeni bir sezon, yeni umutlar ve yeni başlangıçlar demek değil mi?
Biz de, bu eylülde yeni kitaplara başlayalım, dedik, ama bunu yalnız yapmayalım bir kulübümüz olsun dedik.
Merhaba yeni kitaplar.
Hoşgeldin Eylül!
Hoşgeldin en sevdiğim mevsim.

Her şey geçen ay bir gönderide etiketlenmemle başladı.
Esra ve Şahika bana 'sensiz olmaz' derler de ben kayıtsız kalabilir miyim?


Dün Florya Gloria Jeans'te oryantasyon buluşması gerçekleştirdik. Grubun 4 elemanı da o gün bir arada olsun diye çok uğraştık ancak kısmet, Hilal kızının muhalefetiyle fiziken yanımızda olamadı.

Okunacak kitaplar belirlendi, liste yapıldı. Kahveler içilirken kahkahanın dozu kaçtı.

Biz Florya'da kaynatırken Hilal de Üsküdar'da makyajı yapılmış, giyinmiş kuşanmış Alanur'un uyanmasını bekliyordu. Hilal'in gelmesini ne kadar çok istediysek de Alanur'un bu ehli keyif tavrı karşısında çok eğlendiğimi söylemek istiyorum :)
Kitap Kulübü hakkında biraz detay vermem gerekirse, her ay bir kitap buluşması gerçekleştirmeyi çok arzuluyoruz. Bir yıllık bir liste hazırlandı bile. Onun yanında her ay yeni mekanlar görmek, her ay ortak bir film izlemek de istiyoruz.
Bunlardan hangisi ya da hangileri, hangimize nasip olur şimdiden bilmek mümkün değilse de, bu fikrin beni çok heyecanlandırdığını söylemek isterim.


İlk kitabımız Esra'nın seçtiği; Kibritleri Çok Seven Küçük Kız.

26 Temmuz 2015 Pazar

D&R İndirimi

Şu kitaplarını gidip kitapçılardan alanlar çok zengin geliyor bana.
Benim ilk internet alışverişim kitap alışverişiydi ve o gün bugündür kitaplarımı online alıyorum.
Online aldığım için de pek kitapçıya girmem :)
İçim kalıyor çünkü.
Dokunup seçip alıp çıkmak var.. bir de aynı kitapları internetten %40 indirimle almak var.
Cimri olmak zor :)

Ama geçen ÖzdilekPark'ta, D&R'a giriverelim hadi, dedik.. iyi ki de girmişiz^^
Bir de ne göreyim: Dizmişler benlik kitapları, yapıştırmışlar  9.90'lık etiketleri.
Ohhh internet fiyatına. Neyse ki yarısı bende var:)
Bi adım daha atıyorum Can yayınları, Altın yayınları 5TL!
Nevrim döndü!
Can Dündar kitaplarına içim gitse de, küsüm onla, taviz vermedim ve almadım.
Ayfer Tunç'a ise karşı koyamadım. O kadar güzel kii..

Her D&R'da aynı kitaplar indirimde olmuyor diye biliyorum, hepsine girmek lazım demek ki :)
Ayfer Tunçları tamamlasam yeter ^^
Üstelik kendimi zengin hissetmem de cabası.

Şahika da "Yıldız Tozu"nu aldı, hayır ben zorlamadım(!) Merak ediyorum bayılacak mı? ^^

10 Eylül 2014 Çarşamba

Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri


Karşınızda Yekta Kopan'dan ödüllü bir öykü kitabı. Ve hiç de öykü kitabı insanı olmayan ben!
Ben kitabın içine girmeyi, karakterlerle bir bağ oluşturmayı seviyorum.
Bu kitapta ise tam bağ kuracakken, tam hikaye beni içine almışken biten öykülerle oradan oraya savruldum.
Her gece bir öykü okumaktı niyetim ama öykü bitiyor, benim uykum gelmiyor ve yeni bir öyküye başlamalı mı başlamamalı diye muallakta kalıyordum.

Yekta Kopan'ın anlatımı güzel, dili yalın.
Öykü severler için çok güzel.

Çok önce biten bir kitap.
Yazısını yazmadığım aklıma (neyse ki) geldi.  ^.^

17 Mart 2014 Pazartesi

Yüreğinin Götürdüğü Yere Git

Bu kitabı ikinci kez okuyuşum.
Çok sevdiğimden değil bilakis hiç sevmediğimden.
İlk okuyuşumun üzerinden yaklaşık 15 yıl geçmiş.
O zamanlar çok popülerdi bu kitap, acayip övülüyordu.
Ben de tabii ki okumuş büyük bir hayal kırıklığına uğramıştım. Öyle sevmemişim ki kitap hakkında hiç bir şey bırakmamışım hafızamda. Konusunu bile hatırlamıyorum, sadece hiç sevmediğimi, okurken çok sıkıldığımı hatırlıyordum.
Hala övgülere denk gelince, ikinci kez okumaya karar verdim. Hazır Can Yayınları kapağı da yenilemiş...

Kitap bir anneannenin torununa yazdığı, annesinden, kendisinden, hatalarından bahseden mektuplardan oluşuyor. Bütün bunları yazarken bir yandan çaktırmadan akıl veriyor aslında.
Onlu yaşlarını süren bir genç kızın neden sevmediği çok açık. Neden sevmediğimi anlıyor, kendime hak veriyorum. Şimdi bile anneannemi bu kadar sevmiyor olsam, bu kitaba ikinci bir şans vermeyeceğimi biliyorum. 135 sayfadan oluşsa da kitap, bir çırpıda bitmiyor.
Tamam fena değil ama neden bazı insanların hayatının kitabı olduğunu, bu kitaptan neden çok etkilendiklerini anlamadım. Anlayamıyorum.

Not: Bilgisayarsiz gunlere devam. Taslaklari eritelim bu arada.

25 Mart 2013 Pazartesi

Lüsyen

Yine çıktığı ilk günden itibaren okumak istediğim bir Can Dündar kitabı.

Kitabın mektuplardan oluştuğunu sanıyordum. Neden böyle sanıyordum bilmiyorum ama kitabın sadece ufak bir kısmı karşılıklı mektuplaşmalarla geçiyor. Onun dışında ise ancak ara ara mektuplara yer verilmiş.

Lüsyen de neyin nesi, diye benim gibi merak edenlere hemen söyliyeyim, Lucienne..

Lucienne 19unda, Şair-i Azam lakaplı 60 yaşındaki Abdulhak Hamid'e olan aşkıyla yollara düşmesi, gel-gitleri, o gelgitler arasında şekillenen tarihi de anlatan çok yönlü bir kitap aslında.

Can Dündar'ın bir özelliği de, size ne kadar uçuk ve enterasan, hatta aykırı gelirse gelsin, onun çok normal bir şekilde anlatması.
Empoze etmesi demek istemiyorum zira bunu saygıdan yaptığını düşünmek istiyorum.
Bunu o kadar güzel yapıyor ki, siz asla eleştiremiyorsunuz.
Aşkta herşeyin mübah olduğunu düşünüyor olmalı. Aksi takdirde siz de öyle düşünmezdiniz.

Bu arada kitabın kalınlığı sizi korkutmasın. Bir kere font boyutu çok büyük. Kapağını açıp kocaman puntolarla karşılaşınca kendimi biran ilkokul çocuğu gibi hissettim.
İkincisi, geçtiği dönemi düşünürsek daha ağır bir dil bekliyordum ki aksine akıcı bir dille karşılaşınca sevindim.
Zamanınız varsa sıkılmadan ve hızla okuyacağınıza eminim.


12 Temmuz 2011 Salı

Bu Kitap Koktu


Ne zaman başladığımı bile bilmiyorum. Öyle zaman almış bu kitabı okumak. Oysa ilk elime aldığımda nasıl da hızla akmıştı sayfalar.
Sonra yavaşladılar.
Sonra adeta damladılar.
3-5 gün elime almadığım oldu.

Çok seveni olduğunu bildiğimden sorunu kendimde arıyorum. Sırf ben önerdim diye bir kitabı merak edenler olduğu gibi, sevmedim diye o kitaptan soğuyacak insanlar olduğunu bilmemden ötürü, tamamen sevmediğimi yazamıyorum. Çok seveni olduğunu özellikle belirtiyorum.

Bu haftasonu, seni bitireceğim, dedim kitaba :) Bitirdim.
Layığını buldu düşüncesi ve mide bulantısıyla...


Hypnose da benim kokum. Ohh canım kokum! Çok seviyorum:)
Sevgili GBA da kullanmıştı bir ara. Buram buram sen kokuyorum diyordu bana :D
O derece benim kokumdur yani.
Bu arada bu post tarihe geçsin; ilk defa bir kitap postunu sabote ediyorum ama, arkadaşım tatilde ve öyle özledim ki onu :/

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Ben/Taksim

Ben aslında Taksim'e gittim mi kokoreç yerim.
Olmadı işkembe çorbası içerim.
Ama işkembe çorbası içeceğim diye arkadaşıma işkence çektirmek istemem.
Zaten "lady" dediğin işkembe çorbası içmez-miş :)


Taksim'e gittim mi kahvemi Mustafa Amca'da içerim.
Orada yer bulamadım mı Mehmet amcaya (ismini şuanda atıyorum) geçer çay içerim.
Ve ben çayı çok açık içerim:


Ben kilise gördüm mü içini merak ederim:




Ben Taksim'e gittim mi sergi gezerim:)


Sergiyi size bittikten sonra haber veririm :)

Ve ben artık Taksim'e gittim mi, Can'a uğrarım ;)