Bu film aslında çok konuşulan bir film.
Herhangi bir yerde rastlamak mümkün.
Tabii bir de Titanic gibi 14 dalda Oscara aday gösterilmesiyle önem taşıyor.
Yalnız ben bunları ne zaman öğrendim?
Tabii ki filmi izledikten sonra.
Peki hakkında hiçbir şey bilmezken beni filmi izlemeye iten neydi?
Bilmem.. Bu şahane afiş olabilir mi mesela???
Afişe bayıldım. Bana o kadar çok şey vaat ediyordu ki.
Ve o da ne?! Ryan Gosling ve Emma Stone mu?
Ah mutlaka izlenmeli mutlaka mutlaka, dedim ve aslında hiç de film izlemeye vaktim falan yokken, izlememeliyim diye düşünürken vicdanım sızlarken bir arada bu filmi izledim.
Filmde Emma Stone oyuncu olmak isteyen, seçmelere katılan bir garsonu ya da daha doğrusu coffeeshopta çalışan kasiyeri canlandırıyor. Bu kahve satan yer de Hollywood film stüdyolarında ayrıca. Ryan Gosling ise bir gün kendi cazz barını açmak isteyen bir müzisyen.
İlk karşılaşmaları trafikte, ilk etkileşimleri Mia'nın Sebastian'a hareket çekmesiyle oluyor.
Hımm..
Bu kadar konudan bahsettiysem aslında çok da sevmedim demenin bir yolunu arıyorum demektir.
Ama beklentim de yüksekti. Çünkü bu ikiliyi daha önce Crayz Stupid Love filminde izlemiştim ve tekrar bir arada görmek düşüncesi bile beni heyecanlandırmıştı. Ama o kadar. Güzel başladı. Filmi de keyifle izledim aslında. İlk kaba saba halleri pek güzeldi mesela. Aşk kısmı çok ani oldu bence, ne oldu da birden aşık oldular ki diyorsun en basitinden. Sonra bitince de... hımmm oldum.
Sevmedim değil hani tamam.
Ama neden 14 dalda Oscara aday gösterilmiş bir anlam veremedim. Ödül de alır şimdi bu :)
Onun dışında ben defalarca izleyip bıkmayacağım bir film olur diye düşünüyordum.
Ancak tekrar izlemeyi düşünmem bile 😊
Muhakkak izleyenler vardır aranızda.
Siz sevdiniz mi yoksa?
müzikaller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
müzikaller etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
10 Şubat 2017 Cuma
La La Land
Etiketler:
amerikan sineması
,
emma stone
,
filmler
,
la la land
,
müzikaller
,
ryan gosling
25 Temmuz 2015 Cumartesi
Son Beş Yıl!
Uzun zamandır sinemaya gitmemiştim.
Öyle uzun ki en son hangi filme gittiğimi hatırlamıyorum, desem yeridir.
Bu filmin afişi daha doğrusu referansı 'İşte bu!', dedirtti.
Not: Seni Seviyorum filminin yapımcısından deniliyordu afişte, değil miydi ki çok seviyordum o filmi, bunu da severdim demek ki.
Beklentimi anlattım, ağlarım diye rimel bile sürmediğim filme gelelim şimdi.
Film acıklı bir şarkıyla açılıyor. Kız söylüyor. Aha!, dedim sondan başladılar çocuk öldü şimdi başa dönüp o muhteşem aşklarını anlatacaklar. Sonra ben de size dönüp, ben zaten anlamıştım, diyeceğim. Ama öyle olmadı tabii:)
İkinci sahne kız ile oğlan fingirdeşiyor -anladınız siz onu- çocuk birden şarkı söylemeye başlıyor.
Üçüncü sahnede bi' 'durum' var, hüzünlü bir sahne ve kız şarkı söylüyor.
Bu ne ya müzikal miydi bu film?
Dördüncü sahne, çocuk bankta oturuyor, telefonu çalıyor. Allahım n'olur şarkı söylemeye başlamasın, diyorum. Ohh be söylemiyor.
Film boyunca sayılı diyalogtan biri ve ilkiydi.
Ben müzikal severim. Ama böylesini izlemedim. Üstelik bunu iyi manada demiyorum.
Genç ve başarılı bir yazar ve oyuncu olmaya çalışan, elbise diken fotoğraf çeken kız arkadaşı.
Çocuk hızla yükselirken kızın bir arpa boyu bile yol alamayışı.
Bunların 5 yıllık ilişkilerini anlatan 94 dakikalık film aslında sıradan bir konuya sahip.
Bu film konusundan ziyade, anlatılış biçimiyle yani 94 dk boyunca süren şarkılarla öne çıkıyor.
İçinde sevdiğim bölümler/şarkılar olmasına rağmen bana fazla geldi.
Tabii keşke fragmanına, konusuna bakmış olsaydım.
Gerçi şimdi fragmanı izliyorum da belki beklentimi bile arttırırdı :)
Bahsetmişken fragmanı da koyalım.
Edit: Filmi beraber izlediğimiz Şahika'nın yorumunu okumadan geçmeyin ;)
Benden söylemesi ;)
Öyle uzun ki en son hangi filme gittiğimi hatırlamıyorum, desem yeridir.
Bu filmin afişi daha doğrusu referansı 'İşte bu!', dedirtti.
Not: Seni Seviyorum filminin yapımcısından deniliyordu afişte, değil miydi ki çok seviyordum o filmi, bunu da severdim demek ki.
Beklentimi anlattım, ağlarım diye rimel bile sürmediğim filme gelelim şimdi.
Film acıklı bir şarkıyla açılıyor. Kız söylüyor. Aha!, dedim sondan başladılar çocuk öldü şimdi başa dönüp o muhteşem aşklarını anlatacaklar. Sonra ben de size dönüp, ben zaten anlamıştım, diyeceğim. Ama öyle olmadı tabii:)
İkinci sahne kız ile oğlan fingirdeşiyor -anladınız siz onu- çocuk birden şarkı söylemeye başlıyor.
Üçüncü sahnede bi' 'durum' var, hüzünlü bir sahne ve kız şarkı söylüyor.
Bu ne ya müzikal miydi bu film?
Dördüncü sahne, çocuk bankta oturuyor, telefonu çalıyor. Allahım n'olur şarkı söylemeye başlamasın, diyorum. Ohh be söylemiyor.
Film boyunca sayılı diyalogtan biri ve ilkiydi.
Ben müzikal severim. Ama böylesini izlemedim. Üstelik bunu iyi manada demiyorum.
Genç ve başarılı bir yazar ve oyuncu olmaya çalışan, elbise diken fotoğraf çeken kız arkadaşı.
Çocuk hızla yükselirken kızın bir arpa boyu bile yol alamayışı.
Bunların 5 yıllık ilişkilerini anlatan 94 dakikalık film aslında sıradan bir konuya sahip.
Bu film konusundan ziyade, anlatılış biçimiyle yani 94 dk boyunca süren şarkılarla öne çıkıyor.
İçinde sevdiğim bölümler/şarkılar olmasına rağmen bana fazla geldi.
Tabii keşke fragmanına, konusuna bakmış olsaydım.
Gerçi şimdi fragmanı izliyorum da belki beklentimi bile arttırırdı :)
Bahsetmişken fragmanı da koyalım.
Edit: Filmi beraber izlediğimiz Şahika'nın yorumunu okumadan geçmeyin ;)
Benden söylemesi ;)
Etiketler:
amerikan sineması
,
beyaz perde
,
brodway
,
filmler
,
last five years
,
müzikaller
,
sinema
,
son beş yıl
,
vizyondakiler
28 Aralık 2009 Pazartesi
Turn Left Turn Right
Aslında filmleri biriktirip yazmak istemiyorum ama pek yazamadığımı göz önünde bulundurursak sanırım böylesi en iyisi..
Ve başlık seçmekte zorlandığım için izlediğim filmlerden biri ana başlık olsun dedim. Diğerleri zaten ara başlıklarda :)
Ve başlık seçmekte zorlandığım için izlediğim filmlerden biri ana başlık olsun dedim. Diğerleri zaten ara başlıklarda :)
Turn Left Turn Right
İzlediğim iğrenç Güney Kore filminden sonra, acilen, etkisinden kurtulmak amaçlı izlediğim bir film. Hep merak ettiğim bir konudan yola çıkılmış. Umut veren romantik bir filmdi. Konuşmalar bana farklı geldi bu sefer ve evet Güney Kore filmi değil Tayvan filmiymiş :) Tanışıklıkları, sonra kavuşmaları çok güzeldi.
Link vermek isterdim ama online izlemek yerine indirdiğim bir filmdi - Burda güneş gözlüklerimi aşşa kaydırıp yukardan göz kırpıyorum :))-
İzlerken sağa bak be be adam diye çıldırabilirsiniz ama ben sabırla bekledim :)
Grease
High Scool Musical'i izlediğimden beri iyice 'Grease izlemeliyim' söylemlerim artmıştı.
Zaten kült bir müzikal olduğu için ille de izliycektim.
Ve filmi izleyince anladım ki; ben müzikalleri seviyorum!
Hayatta böyle olsa ya.. Birden şarkı söyleyip dansetmeye başlasak :))
John Travolta manyak dansediyormuş yaa :) Pembe gömleğiyle uyumlu çorapları hala aklımda:)) Çok eğlenceliydi. Yalnız liseli gençlerin hiç biri otuzdan bir gün küçük göstermiyorlardı :)) Filmde o döneme ait kıyafetlerden hoş fikirler edinebilirsiniz. Yüksek bel taytın içinde harika görünen Olivia Newton John'dan sonra kimse tayt giymesin isteyebilirsiniz :)

CNBC-e de reklamlarını görünce etkilenip 'aman kaçırmayayım' diyip izlediğim ve bayıldığım bir film. İlk defa bir filmin görüntü yönetmenini merak ettim (Shane Hurlbut)
İzlediğim iğrenç Güney Kore filminden sonra, acilen, etkisinden kurtulmak amaçlı izlediğim bir film. Hep merak ettiğim bir konudan yola çıkılmış. Umut veren romantik bir filmdi. Konuşmalar bana farklı geldi bu sefer ve evet Güney Kore filmi değil Tayvan filmiymiş :) Tanışıklıkları, sonra kavuşmaları çok güzeldi.
Link vermek isterdim ama online izlemek yerine indirdiğim bir filmdi - Burda güneş gözlüklerimi aşşa kaydırıp yukardan göz kırpıyorum :))-
İzlerken sağa bak be be adam diye çıldırabilirsiniz ama ben sabırla bekledim :)
High Scool Musical'i izlediğimden beri iyice 'Grease izlemeliyim' söylemlerim artmıştı.
Zaten kült bir müzikal olduğu için ille de izliycektim.
Ve filmi izleyince anladım ki; ben müzikalleri seviyorum!
Hayatta böyle olsa ya.. Birden şarkı söyleyip dansetmeye başlasak :))
John Travolta manyak dansediyormuş yaa :) Pembe gömleğiyle uyumlu çorapları hala aklımda:)) Çok eğlenceliydi. Yalnız liseli gençlerin hiç biri otuzdan bir gün küçük göstermiyorlardı :)) Filmde o döneme ait kıyafetlerden hoş fikirler edinebilirsiniz. Yüksek bel taytın içinde harika görünen Olivia Newton John'dan sonra kimse tayt giymesin isteyebilirsiniz :)
The Greatest Game Ever Played
CNBC-e de reklamlarını görünce etkilenip 'aman kaçırmayayım' diyip izlediğim ve bayıldığım bir film. İlk defa bir filmin görüntü yönetmenini merak ettim (Shane Hurlbut)
İlk başlarda golften anlamayanlar anlamıyor işte benim gibi:) Kim kimle oynuyor ne oluyor neden böyle oldu diye sonra bi kaptırıyorsunuz kendinizi! Sonunda çok etkilendim. Zaten gerçek yaşam öykülerinde çok etkileniyorum..
Bu film için kullandığım görsel aynı zamanda arka planımı süslemekte..
DVDsini alın mutlaka izleyin demiyorum ama denk gelirseniz bir şans verin zaten sizi etkisi altına alır ;)

Kurbağa öpmekten yorgun..
İsminden etkilenip izlemek istediğim bir filmdi; yine CNBC-e de izledim. İspanyolcaya hem hayran oldum hem de bana göre olmadığını anladım..
Sevgilisinin aldatmalarından bıkıp ayrılan bir kadının hikayesi.
Sonra erkek avcısı olup çıkıyor sözde yani o kurbağaları gönüllü öpüyor.. Pek öptüğüde söylenemez aslında.. Sıkılmadan izledim ama bir daha denk gelsem izlemem :)

Ay bu ikisi beni deli etti!
Sırf işinize gelmiyor diye insanlara kötü davranamazsınız. Hani haksızlık karşısında susmamak gerekir ama böyle türlü küçük oyunlara, intikamlara gerek yok bence.
Film çok komik değildi bana göre. Oyuncular güzeldi. Ama aynı isimli kitaptan uyarlanmış, eminim kitabı daha güzeldir.

BA-YIL-DIM!
Ben daha yeni izledim evet! Ama iyi ki doğal gelişimini, bu filmin elime geçişini bekleyip izlemişim, ille de bir filmin peşine düşüp sonra da beğenmediğim çok oluyor mesela..
Çok güzel bir filmdi yaa... Audrey Tautou ya hayran olanları, bu filmi sevenleri çok iyi anladım. Şimdi ne kadar Audrey Tautou filmleri varsa hepsini izlemek istiyorum.
'Da Vinci Şifresi'ne de başlamış, kitabınıda okumuş olmanın erdiği müşkülpesentlikle daha başlarında sıkılıp bırakmıştım ama bu kadın için izleyeceğim o filmi!
O nasıl güzel bir kemik yapısı ya.. Sanat eseri mübarek!
Bu film için kullandığım görsel aynı zamanda arka planımı süslemekte..
DVDsini alın mutlaka izleyin demiyorum ama denk gelirseniz bir şans verin zaten sizi etkisi altına alır ;)
Tired Of Kissing Frogs
Kurbağa öpmekten yorgun..
İsminden etkilenip izlemek istediğim bir filmdi; yine CNBC-e de izledim. İspanyolcaya hem hayran oldum hem de bana göre olmadığını anladım..
Sevgilisinin aldatmalarından bıkıp ayrılan bir kadının hikayesi.
Sonra erkek avcısı olup çıkıyor sözde yani o kurbağaları gönüllü öpüyor.. Pek öptüğüde söylenemez aslında.. Sıkılmadan izledim ama bir daha denk gelsem izlemem :)
Kirpi
Ay bu ikisi beni deli etti!
Sırf işinize gelmiyor diye insanlara kötü davranamazsınız. Hani haksızlık karşısında susmamak gerekir ama böyle türlü küçük oyunlara, intikamlara gerek yok bence.
Film çok komik değildi bana göre. Oyuncular güzeldi. Ama aynı isimli kitaptan uyarlanmış, eminim kitabı daha güzeldir.
Amelie
BA-YIL-DIM!
Ben daha yeni izledim evet! Ama iyi ki doğal gelişimini, bu filmin elime geçişini bekleyip izlemişim, ille de bir filmin peşine düşüp sonra da beğenmediğim çok oluyor mesela..
Çok güzel bir filmdi yaa... Audrey Tautou ya hayran olanları, bu filmi sevenleri çok iyi anladım. Şimdi ne kadar Audrey Tautou filmleri varsa hepsini izlemek istiyorum.
'Da Vinci Şifresi'ne de başlamış, kitabınıda okumuş olmanın erdiği müşkülpesentlikle daha başlarında sıkılıp bırakmıştım ama bu kadın için izleyeceğim o filmi!
O nasıl güzel bir kemik yapısı ya.. Sanat eseri mübarek!
"Oysa siz bayım bir sebze bile olamazsınız, çünkü bir enginarın bile kalbi vardır"
4 Kasım 2009 Çarşamba
Durma Dans Et!
High School Musical 3
Nedir bu lise müzikali ya.. Ne kadar çok tutulmuş Amerika'da.
İzlemeden bilemiyor insan işte.
İzledim bende.
Çook beğendim lise dediğin böyle olmalı işte!
Benim liseli yıllarım geldi aklıma. Yani, böyleydik bizde euheuhe:)))))) - yazar burda gülmekten kırılıyor -
Şaka bi yana, gerçekten aklımda böyle, o kadar güzel yıllardı... Dilerim herkes aradan yıllar geçtiği halde lise yıllarını bu müzikal gibi hatırlar.
Müzikal severlere şiddetle tavsiye edilir. Çok eğlenceli bir filmdi ve izlerken harcanan emeklere şapka çıkardım!
"...Lise sonsuza dek sürmez..."
Step Up II: The Streets
Step Up ı izleyip çok beğenmiştim ve 2.si olduğunu duyduğumda mutlaka izlemeliyim dememiş miydim? Demiştimmmmm, ben de izledim, anca şimdi :)
Konu olarak ilkine benziyor devamı niteliğinde değil yani, benim gözümde en azından. Hatta sorunlu bir genç yine, bu sefer kız ama sorunlu olan, hatta siyahi bir arkadaşı var yine:) Sonra o da dans okuluna girmeye hak kazanıyor falan. Gereksiz benzerlikler silsilesi.. Oysa afişi ne güzeldi.
Gerçi filmdeki danslar şahaneydi. Sıkılmadan izledim aslında filmi. Ama işte senaryo farklı olmaktan çok uzak!
"...Pes etme, kendin ol. Çünkü hayat başka biri olmak için çok kısa!!!"
Görsel kaynak 1 - 2 - 3 - 4
Etiketler:
danslar
,
filmler
,
müzikaller
,
tüketici tavsiyesi
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)