29 Ocak 2011 Cumartesi

Nasılsanız Öyle İdare Edilirsiniz


Asitane'ye yakın köylerdeki bir adam bir diğerinden bir tarla satın alarak sürmeye başlıyor. Çok geçmeden sabanına, ağzına kadar çil çil altın dolu bir küp takılıyor. Ancak küpü derhal sahiplenmek yerine tutuyor, tarlayı satın aldığı öteki adama teslim etmek istiyor; diyor ki, "Ben senden tarlanın üstünü satın altım, altını değil. Eğer tarlanda bu kadar altın olduğunu bilseydin elbette ki bana bu fiyata bırakmazdın. Al, bu altınlar senindir"

Tarlanın ilk sahibi ise daha başka türlü mukabele ediyor, "Ben sana tarlayı olduğu gibi, taşıyla toprağıyla beraber sattım. Bu sebepten çıkan altınları almaya hiçbir hakkım yoktur. Bu altınlar senindir dileğini yapabilirsin."

Fakat öteki bu işten kendi üzerine vebal kalacağına direterek meseleyi kadıya götürmeyi teklif ediyor ve iddialarını kadının huzurunda tekrarlıyorlar. Kadı, meseleyi dikkatle dinledikten sonra her ikisine de çocukları olup olmadığını soruyor. Birinin kızı, birinin de oğlu olduğunu öğrenince, oğlanla kızı nikahlamaya ve altını çeyiz olaraka vermeye karar veriyor ve ekliyor, "Zaman Sultan Süleyman Han'ın zamanıdır ve bu yüzden adaletten kıl kadar ayrılmamak gerektir. Sizin gibi dürüst ademlere yakışan da birbirine dünür olmaktır."

Okay Tiryakioğlu, "Kanuni" sayfa 156dan alıntıdır.

Size de başlıktaki hadis-i şerifi hatırlatmadı mı bu durum?

26 Ocak 2011 Çarşamba

Nergisce Ve Ayci Misafirimdi

Aylin ve Nergis'in başlığı okudukları zamanki ifadeyi görmek isterdim :D
Ayci ve Nergisce ile buluştuk!

Rüyamda =)

Annem, babam ve Nergis yemek yedik, sonra misafir odasına geçtik. O anda Aylin - nereden çıktıysa bilmiyorum - bize katıldı.
O yemek yemediği için yesin diye zorladım 'bi tadına bak' diye direttiğimi hatırlıyorum :D
Yemedi!

Ne inatçı kızın var Sünterciğim yaa :))

Profesyonel fotografçımız Aycimiz.
İçinde bir profesyonel yatan Nergiscemiz.
Görsel özürlü arkadaşınız bendeniz :)

Yorun bakalım bu rüyayı..

Ya da durun! Ben yoracağım. Şimdi aklıma geldi.
Rüyayı neye yorarsan ona çıkar ya, güzel bir şeye yormam lazım :D

Fotograf çekimlerimi çok dert ediyorum ya ben. Bence bu, günün birinde benimde güzel fotograflar çekeceğime işaret!

Benim rüyalarım çıkar bak, demedi demeyin ;)

(Görseli Ayci'den çaldım, umarım yine beni mahkemeye veremeyecek kadar yoğunsundur ama ben ikinizide anlatan bir kareyi başka nasıl bulabilirdim(; )

Rüyalarda buluşalım ;)

22 Ocak 2011 Cumartesi

Hür Adam


Başlığı yazdım kaldım. Bana biraz müsade edin yazacaklarımı toparlamak istiyorum...
Film hakkında hiç bir eleştiri-övgü, okumadan-dinlemeden gittim bu filme.
Bildiğim tek şey Said-i Nursi'nin hayatını anlattığıydı.
Film çıkışı farkettiğim şey ise benim Bediüzzaman hakkında hiçbir şey bilmediğimdi.
Onun hakkında ve onun yazdıklarını okumaya karar vererek çıktım 3 saatlik filmden.
3 saat olması önemli çünkü bana film uzun geldi.
Kolay değil 80 yılı aşkın bir ömür var konu olarak. Yalnız bir film halinde çekilmesi gerekmezdi. Kastettiğim seri halinde çekilmesi değil elbet ama hayatınından farklı kesitleri farklı filmlerde toplayabilirlerdi ya neyse, buna da şükür!

Ben filmi sevdim.
Hoş yalan söylecek değilim. Film ağır bir tempoda ilerliyor. Keşke daha ehil ellerde çekilseydi demedim değil yani..
Hani amacınız hoş bir film izlemekse, sizi pek tatmin etmeyebilir.
Ama gerçek bir hayat öyküsünü izleyip, ders alıp, kendinizi sınayacağız bir filme kötü demeyecekseniz..
İşte bu filmden bahsediyoruz..

18 Ocak 2011 Salı

Aile Saadeti

Anne babasıyla aynı şehirde yaşayan şanslılardan değilim ben.
Maalesef.
Aylar önce babam rahatsızlanınca, annem apar topar dönmek zorunda kaldı.
O zaman sağlıklı olsunlar da, uzakta olmaları mühim değil diye düşünmeye başladım.
Ama işte özlüyor insan.

Artık ağzımın tadı iyice kaçmış, tahammülüm iyice azalmışken, bir çıkar yol ararken ben..
Aradı annem.
"Geliyoruz"
Sonra zaman geçmek bilmedi. Saniyeler sallana sallana geçti.
Ama olsun geçti ya.

Şimdi. Geziyoruz, tozuyoruz, hasret gideriyoruz.


Benim kahvemi tahmin edebildiniz değil mi?
Masadaki kalori rekortmeni.
Kremşantili olan tabii ki!
Ama o da yetmez, bir de cheesecake illa ki :))

Hani çok sık yazamıyor, blog gezemiyorsam nedeni bu: Aile saadeti :)

12 Ocak 2011 Çarşamba

Şeytan Tüyü Var Bu Hınzırın

Önce sabırsızlıkla filmin vizyona girmesini beklersiniz.
Ve film vizyona girer.
Ardından peşi sıra korkunç yorumlar.
Siz de beklediğiniz filmden soğursunuz.
George Clooney'in her filminde aynı şeyleri yaşıyorum.
Daha önce eleştirilere kulak tıkayıp "Avukat"a gittiğimde eleştirileri yerinde bulduğumdan eleştirileri önemsememezlik edemiyorum.

George Clooney'i özlediğim bir akşam
"Up In The Air" i izledim.


Bu filmi nasıl sevmesiniz?
Hangi beklentiyle izlediniz?
Ben bayıldım!

Çok özgün bir senaryo! Başlangıcından itibaren pek sevdim ve filmin çuvallamasını bekledim. Ama hayır! Hiç de öyle olmadı.
Belki beklentimi düşük tutmamın bir etkisi olmuş olabilir.
Filmi çok sevdim.
Uzun süre bana yaşattığı yalnızlık hissinden kurtulamadım.

O zaman nicedir ertelediğim diğer George Clooney filmlerini de izlemeliyim diye düşündüm ve "Leatherheads" ile devam ettim.

Romantik komedi mi oluyor bu filmin türü şimdi?
Çok romantik değil!
O kadar da komik değil.
George çooooook şirin :)
Onun yanına bir de acayip sevdiğim bir aktör John Krasinski de olunca benim için konuşulanların, konunun pek bir önemi kalmadı :)
Amerikan futboluna çok uzak oluşumuz filmi etkiliyor bence.
Bana öyle geliyor ki izlemeseniz de olur :)

3'te 3 yapıp "The American" ile devam edelim :)


Sadece sonunda bir hareketlilik olan, oldukça yavaş bir film.
Hani şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki ilk 5 dk. izleyin, sarmadıysa kapatın gitsin :)
Arkadaşım uyarmıştı; sadece 3 kişi oynuyor diye, ama işte dedim ya, izlenmedik filmini bırakmayacağım :)
Ve açıkçası George Clooney beni şimdiye kadar sıkmayı başaramadı (:

Azcık daha abartıp her filminde görsel şölen yaşadığımı iddia edebilirim :)

10 Ocak 2011 Pazartesi

Kahve Dediğin Höpürdeterek İçilir!

Nasıl işime geldi bu bilgi :)
Zaten duymuştum ama dün (ismini vermek istemediğim :P )bir arkadaşımın davetiyle katıldığım kahve eğitiminde tescillemiş oldum =)

Ben kahvemi höpürdetirim, Şeyda gözlerini pörtletir.
Benim kahveyi höpürdetmem ağzımın tadını bildiğimden değil gerçi, kıymetini bildiğimden..
Yanmasın diye :D
Yani çayıda höpürdeterek içerim, keşke onun içinde bir bahanem olsa :D


-Görsel Zeynep'ten ;)-

Eğitimde öğrendiğim şeylerden bahsetmek isterdim ancak ben tattığımız kahvelerin adlarını bile hatırlamıyorum :/
Muhteşem hafızama güvenip not tutmadım, ama not tutan arkadaşın yanındaydım.
Bakalım neler yazmış O :)

Ama çok güzel geçti!

Pazarın 'o sabahında' , 'bi pazarı' olan insanların ışığıyla kahve içip, sohbet etmek şahaneydi.

Tanıdıklarımı tekrar gördüğüme, tanıyıpta yeni karşılaştıklarıma memnun oldum..