30 Aralık 2013 Pazartesi

Tanrıça'nın Mirası

2013 yılında beni en şaşırtan kitap şüphesiz Tanrıça oldu.
Çok severek okuduğumu Tanrıça kitap yorumunu yaparken belirtmiştim.
Kitabı sevdiğim için seri olmasına çok sevindim.

Sonra tabii ki serinin ikinci kitabı Tanrıçanın Savaşı'nı okudum. Sayfa sayısı azdı ve çok heyecanlı bir yerde bittiği için üçüncü kitap heyecanla okunmayı bekledi.
Genelde insanlar heyecanla kitabı bekler ama ben kitabı beklettim bu sefer. Neyse ki yıl bitmeden okudum.


Henüz okumayıp ama okumayı düşünenler olabileceği ihtimali nedeniyle konuya değinmemek en iyisi. Hislerime gelince...
İsminden dolayı her şeyi bekleyen bir moddaydım. Sonunu kestiremiyordum. Mutlu olsunlar, her şey düzene girsin istiyordum ama kitap bitmesin istiyordum.
Ben kitap bitmesin isterken kitabın iki günde bitmesi de büyük zalimlik doğrusu :)

Çoğu kişinin ilgini çekse de kitap, isminden dolayı bir çok hassas insanın uzak durmayı tercih edeceği bir kitap. Meraklısına, türü sevenlere tavsiyemdir. Ancak hem hassassanız hem de merak ediyorsanız, merak etmekle yetinin. Zira üçüncü kitapta aile bağları da işin içine girince; "Amaaann - off - düşünmek istemiyorum" moduyla okudum :)

Hassasiyetimizi bir kenara koyarsak ciddi anlamda çok başarılı bir gençlik serisi!
Umarım yazar hassasiyetimizden uzak kitaplar yazar da, vicdanımız sızlamadan bu yazarı okumaya devam ederiz. Çünkü ben çok sevdim!

Hassas ama meraklı birinden kitap yorumu okudunuz.

27 Aralık 2013 Cuma

Eye Liner Sorunsalı

EyeLiner* altın çağını yaşıyor desek yeridir.

Günümüzde yakışan yakışmayan, sürebilen süremeyen her on kadının yedisi eyelinerlı.
Bu kadar popüler olmazdan evvel de severdim ben.
Gülbahar kullanırdı gençken. Kocaman gözleri var Gülbahar'ın, sonra uzun kirpikleri. 
Nedense onun gibi gözleri olanlara yakışır sanıyordum eyeliner, ya da patlak gözlülere..
Aslında sana eyeliner çok yakışır, diye gözüme kestirdiklerimi teşvik etmişimdir. 

Nedense kendime yakışmayacağını düşünmüşümdür her zaman. Nuriş'in denemelerinde Cleopatra'ya dönmemin bunda payı yadsınamaz :)

Gel zaman git zaman Hilal güzel güzel eye liner çekip, ben iyice özendikten sonra, arada bir dener oldum. Düzgün veya eşit sürmek ne mümkün. Ama bir ışık var. Yakışıyormuş ayol bana.


Makyak konusunda en son akıl verecek kişiyim. Ama herhalde şu kadarını söylememde bir sakınca yoktur: Mesele gözünüze uygun şekili tercih etmekte, onu düzgün sürebilmekte. 

Neyse size kolay ve düzgün eyeliner sürebilme taktikleri vermek isterdim ama ne desem boş, işin sırrı bana kalırsa bol mesai harcamakta. Pratik yapmakta. 
Yoksa istediğin kadar tutorial izle.

Ürün konusunda kuzenlerin yönlendirmesine uyuyorum. Sizle de paylaşayım. Bu üç ürünü de sevdim ve ben rahat kullandım:


* eyeliner yerine ne diyebilirdim ki?

25 Aralık 2013 Çarşamba

Çalıkuşu 13. Bölüm: Ahhh Ahh..

Bu bölüm şüphesiz en göze çarpan Feride'nin yeşil kabanı oldu...
I ıhh diyemem böyle.
Güzel bölümdü. (Özelde çok insanı rahatsız ettim, burada da yazamayacağım)
Ve evet yeşil kaban çok güzeldi.
Feride'nin yeşil kabanı nereden acaba?



Bir kere Fahriye Evcen çok güzel. Bir de kaşlarını falan koyulaştırmışlar iyice güzel olmuş. E tabii yeşil de çok yakışmış!


İçine de mavi giymiş. Ne alaka değil mi?! Ama ne de hoş. Pek hoş.


Hep benim sevdiğim renkler bunlar.
Biraz da diğerlerinin kıyafetlerine bakalım mı?
Adı batasıca Necmiye için bu bölüm neredeyse üzülecektim. Neredeyse!!


Ne giyse yakışmıyor, geçelim..

Feride ve Kâmran'ın ormanda gezerken rast geldiği çift.. Kadının mint yeşili elbisesi pek hoştu.


Bu kadar mı? Sanırım Bu kadar yeterli. Ama bu sandık sahnesini kullanmak istiyorum.


Annem her sandığı açtığında saatlerce kalkamayız başından. Çok da zevkli olur. Anılar, hayaller vs.. O geldi aklıma..

Ben aslında uzun zamandır yazmıyordum Çalıkuşu kıyafetleri hakkında. Ama elimde önceki bölümlerden -sanırım 11. bölümden- bir görsel daha var. Feride'nin jilesi.


Jile tekrar moda mı olsa acaba?!
Unutmayın, eğer aradığınız Çalıkuşu replikleriyse adres burası ;)

24 Aralık 2013 Salı

Kıvanç Tatlıtuğ'un Son Dizisi; Kurt & Shura

Çalıkuşu yazılarını yazarken 'Kurt Seyt & Shura' kitabının da tv dizisi olarak uyarlanacağını gelen yorumlar sayesinde öğrenmiştim.
Ne yalan söyleyeyim daha o dakika içime sinmişti.
Sonra bir haber okudum:
Kıvanç Tatlıtığ "Kurt&Shura" dizisi çekimlerinde attan düşüp yaralandı.

Bir dakika! Kıvanç mı? Kıvanç Tatlıtuğ Seyit rolünde mi?! Allaaaaahhh!!!
Nasıl güzel Seyit olur ondan. Kıvanç Tatlıtuğ'un hiç bir dizisini filmini izlemeyip yine de ona giderek hayran olan bir ben varımdır herhalde :)


Kaburgasında kırık olduğu, ağrı kesici iğneler sayesinde seti aksatmadığı, ancak düblör kullandığı gelen bilgiler arasında. (Kaynak Hürriyet Kelebek)
Canım ya..

Nermin Bezmen'in Kurt Seyt&Shura isimli romanından uyarlanacak dizide Kıvanç Tatlıtuğ'a Galatasaraylı futbolcu Wesley Snider'ın karısı Yolanthe eşlik edecek. Bu futbolcu ve karısının ne diye önüme çıkıp durduklarını böylece öğrenmiş oldum. Cânım ülkemde başka oyuncu falan kalmadıysa demek...
Bu konuyla alakalı pis bir his var içimde ya neyse..


Blogumda bu kitabın yorumunu aradım ama bulamadım. Bir dönem bloglarda çok popülerdi. Okumayan kalmamıştı. Tabii ki o furyaya ben de katıldım. Neden yorumlamamışım bilmiyorum. Beklentim çok yüksek olduğu için  diğerleri kadar çok etkilenmedim ama ustaca yazılmış, sonunun bu şekilde olmasını beklemediğim bir romandır. Okumayanların diziden evvel okumalarını tavsiye ederim. Bir solukta okursunuz.
Diziye hazırlanır, üzerine muhabbet ederiz.
Listeye eklemeniz yetmez ama ilk sıralara çıkarın kitabı.

23 Aralık 2013 Pazartesi

Böğürtlen Kışı

İlgi çekici bir isim değil mi: Böğürtlen Kışı.
İlgi çekici bir yazar Sarah Jio sonuçta, kitap kapakları, kitap isimleri, kendi, merak edilip konuşuluyor, kitapları okunuyor.
Özellikle biz Türk okuyucular kendisini çok sevdik.
Sarah Jio geçtiğimiz günlerde kendi Facebook sayfasında "Böğürtlen Kışı"nın Türkiye kapağını yayımlamıştı. İnsanın pek hoşuna gidiyor ^_^

Böğürtlen kışı, mevsimi olmadığı halde bastıran kışa deniliyormuş.

Seattle'da mayıs ayında yağan kar herkesi şaşırttır. Dahası neredeyse yüzyıl kadar önce de buna benzer bir vaka gözlemlenmiştir. Habercimiz Claire, bu doğa üstü olayı haber yapacakken bambaşka bir hikaye yakalar. Kendinden bir şeyler bulmuşken, sürdüğü izler onu sürpriz kişilere götürecektir.

Sürprizli bir hikaye olmasının dışında yürek burkan bir yanı var.
Elinizden bırakamadan okuyacağınız bir roman.

Bir güzel yanı ise, spoiler olur mu bilmiyorum ama, "Mart Menekşeleri"nden tanıdığımız Emily'nin evli mutlu çocuklu şekilde karşımıza çıkması. Önceki roman karakterlerinden haber almak çok keyifli. Ve daha gerçekçi kılıyor kahramanları.

Eleştirecek yanı var mıydı derseniz, vardı. O da yazarın Claire'nın kocasının ne haltlar karıştırdığı kısmını muallakta bırakması. Bir şey oldu mu? Oldu da affettiler mi? Yoksa olmadı da biz mi yanlış anladık?
İşte bunlar hep benim kafamda soru işareti :)

Okumayanlar için çok fazla bilgi vermek istemiyorum ancak Claire aradığı bazı belgeleri şıp diye olmasa da bulması dışında oldukça gayet başarılı bir hikaye.
Hatta son derece acıklı ve sürükleyici, seveceğinizi düşündüğüm bir roman.

Bu kitabı da kütüphanemize katalım ve bir sonraki Sarah Jio kitabı için beklemede olalım.

22 Aralık 2013 Pazar

Yazımızı Okumadan Yılbaşı Alışverişine Çıkmayın!

Yeni yıl heyecanının hepimizi iyiden iyiye sardığı bugünlerde, bir yandan yılbaşı akşamı için planlar yaparken bir yandan da “ne hediye alacağım?” endişesi içerisine giriyoruz. Yılbaşına kısa bir zaman kala alışveriş merkezlerinde telaşla gezmek yerine sizin için hazırladığımız alternatif hediye ve kampanya önerilerine mutlaka göz atın derim!

Sizin için ilk seçtiğim hediye alternatifi moda ile teknolojiyi bir araya getiren Samsung Galaxy Gear! Çarpıcı renk seçenekleri, ince ve zarif tasarımı ile giyilebilir teknolojileri günlük yaşama daha da entegre eden Samsung Galaxy Gear alan herkese, 32GB microSD kart hediye ediliyor. 31 Aralık’a kadar geçerli olan kampanya ile hem yeni yılın en şık hediyesi olmaya aday Galaxy Gear’a, hem de yeni yılda en güzel anılarınızı rahatça saklayabileceğiniz 32GB microSD karta sahip olabilirsiniz.


Yenilikçi ve modaya önem veren kullanıcılara siyah, beyaz, gri, turuncu, sarı ve roze gibi çarpıcı renk seçenekleri sunan Galaxy Gear, 1.9 megapiksel BSI sensörlü kamerası ve 1.63 inç Super AMOLED ekranı ile kullanıcıları cezbediyor.

Telefonunuz cebinizdeyken bile bağlantıda kalmanızı sağlayan Galaxy Gear’da bulunan dahili hoparlör sayesinde telefonsuz konuşma deneyimini sunuyor. Örneğin, bir yandan yılbaşı partiniz için hazırlanırken, diğer taraftan telefon konuşmalarınızı yapabilir, alarmınızı kurabilir, mesaj yazabilir ya da takvim girişlerinizi oluşturabilirsiniz.

Kampanya hakkında detaylı bilgi için buraya tıklayın: http://www.samsung.com/tr/campaigns/galaksidenhediye

Yeni yıl, yeni umutlar, yeni hediyeler… Peki 2014 için dileğiniz hazır mı?

Siz sevdiklerinizi unutmayıp yeni yıl hediyeleri alırken Garanti de sizi unutmamış!
2013 yılını geride bırakırken yeni yıldan yeni dilekler eksik olmuyor. Yeni yıla girerken Garanti Bankası bazılarımızın dileklerini duymuş gibi sosyal medya takipçilerini sevindirecek bir kampanya yapmış!

Yeni yıl hediyeniz Garanti Link’ten!

Yıl boyunca farklı kampanyalarla fırsatlar sunan Garanti Link, 2014’e girerken çuvalını hediyelerle doldurmuş bir Noel Baba gibi bacanızdan inmeye hazırlanıyor. Günde en az 10 kere kontrol ettiğimiz sosyal medya hesaplarımızı Garanti Link ile Link’leyerek 14 şahane hediyeden birini kazanmaya hak kazanıyoruz. Televizyondan tablet bilgisayara, telefondan fotoğraf makinasına kadar birbirinden değerli hediyelerden birine sahip olmak çok da kolay. Benim dileğim yeni yılda sevdiklerimle her anımı ölümsüzleştirebileceğim bir fotoğraf makinası. Sizin dileğiniz ne?


Siz de buradan sosyal medya hesaplarınızı Link’leyin, 14 şahane hediyeden birini kazanma şansı yakalayın!

Şimdiki önerim ise özellikle ev hediyesi almayı düşünenlerin oldukça ilgisini çekecek!

2014'ün en güzel kahvaltıları, en hoş sohbetleri için Vestel’in sunduğu kahvaltı setlerine mutlaka göz atın derim!


Vestel yılbaşına özel hazırladığı kahvaltı setleri ile hediye alışverişini kolaylaştırıyor. Kırmızı, Inox ve Siyah Kahvaltı Setleri hem şıklığı ile göz dolduracak, hem de sevdiklerinizi çok mutlu edecek. “Hediyem yılbaşı ruhuna uygun olsun!” diyenler için kırmızı set ideal bir seçim.

Vestel Inox Su Isıtıcı, Dijital Tost Makinesi, Türk Kahve Makinesi'nden oluşan Inox set de çok şık ve pratik bir alternatif. Bu setin farkı ızgara olarak da kullanılabilen Vestel Dijital Inox Tost Makinesi.

Modern ve şık bir hediye arayanlar içinse önerimiz Siyah Set. Vestel Siyah Su Isıtıcı, Ekmek Kızartma Makinesi ve Filtre Kahve Makinesi içeren bu set farklı tasarımı ile benzersiz bir hediye olmaya aday.

Setler için buradan online sipariş verebilir, ücretsiz kargoyla hemen hediyelerinize kavuşabilirsiniz! Unutmadan, Vestel Kahvaltı Setleri 2014 yeni yıla özel hazırlandı. Yılbaşı’ndan sonra bu şekilde set olarak bu fiyatlarda bulmanız pek mümkün değil.

Özel, başka hiçbir yerde olmayan bir hediye arıyorsanız Vestel'de harika bir öneri daha var: Yılbaşı özel tasarımlı Türk Kahvesi Makinesi yeni yıla özel indirimli sadece 59 TL!

Bir boomads advertorial içeriğidir.

21 Aralık 2013 Cumartesi

Zebra Kek Mi Desem, Ebru Kek Mi?

Cumartesi günlerini yemek bölümü yapmak gibi bir fikrim var. Bakalım ne kadar başarılı olacağım :)

Keki kalıpta değil de, tepside yapmayı tercih eden, ancak atraksiyon arayanların keki: Zebra Kek!
Ya da yaparken Ebru sanatını aklıma getirdiği için "Ebru kek"

Klasik kek tarifimizi yapıp, yarısını ayırıp kakao koyduktan sonra tepsinin ortasına bir karış sade karışımdan, bir kaşık kakaolu karışımdan koymak suretiyle bu görüntüye ulaşıyoruz.


Bir kaşık dediysem ilk önce kepçeyle falan dökün karışımları, sonra küçültün miktarı.

Instagram'da, pişmişini de paylaşır mısınız, diye rica eden olmuştu ama aynı şeyi paylaşmak istemediğimden paylaşmadım ama bu şekilde paylaşmış olayım.

Soru: Pişmiş kek görüntüsündeki iki çukurun nedeni nedir?

20 Aralık 2013 Cuma

#Yürüyorum

Yürüyüş benim en sevdiğim spor.

Tamam düzenli yürümüyorum.
Ama elimden geldikçe çabalıyorum.
Yakın yerlere yürüyerek gitmeye çalışıyorum.
Aslında bu pek doğru değil.
Geç kalmak gibi bir adetim olduğu için yürümeye niyetlenip genelde yürüyemiyorum.
Dönerken yürümeye çalışıyorum, ama o zamanda yorgun oluyorum.
Ama önemli olan niyet etmek değil mi?

Yoksa ben hiç yürümüyorum da haberim mi yok?

Yürüyorum, yürüyorum.
Yürüyorum ve sizi de yürümeye davet ediyorum.
Yürürken fotoğraf da çekiyorum.


Instagramda The_Syhn olarak, #yürüyorum ve #yürüyüşdurakları hashtagini kullanıyorum, beklerim.

17 Aralık 2013 Salı

Dublörün Dilemması

İddia ediyorum, insan bir kere Murat Menteş okumaya görsün... Artık hiç bir yazdığına kayıtsız kalamaz.

Ruhi Mücerret'i okurken daha diğer kitaplarını okuyacağımız konusunda anlaşmıştık*
Ve işte:


Sevgili okur.. (Bu kitabın hatırına bu seferlik böyle yazabilir miyim?)
Daha önce Murat Menteş okumadıysanız - iki kitabını okudum ya üstat kesildim başınıza:) - absürt bir tarzı, kuvvetli bir dili olduğu konusunda sizi bilgilendirmeyi üzerime vazife bilirim.
Yani aslında - ben size konudan bahsedeceğim ama, Mücerret'te de dediğim gibi, konunun hiç önemi yok.

İbrahim Kurban isimli karakterimiz insan kopyalamak için gerekli donanıma sahiptir. Nuf Tufan ise bir oyuncu. Kurban'ın icadı sayesinde talebe göre insanların kılığına girebilecektir ve talep vardır!
Yine ilginç isim kombinasyonları, afilli tasvirler..
Kitabın sonunda öyle bir atraksiyon yapmasaydı bence çok iyiydi.

Ruhi Mücerretle kıyaslamam gerekirse konu daha sağlam, ancak dili daha gösterişsiz. Berabere yani.

Aziz okur,
Sırada "Korkma Ben Varım" var ve kitabın sayfa sayısının fazla olması gözlerimi ışıldatıyor.
Bunu becerebilecek kaç yazarımız var allasen?.
Varın okuyup okumayacağınıza siz karar verin.
-----------
* Kimle anlaşmıştık? Tabii ki Nabrut'la. Yorumu burada.

14 Aralık 2013 Cumartesi

Portakallı Kış Keki

Deneyip memnun kaldığım bir tarifi sizinle paylaşacağım ki siz de deneyin, bu lezzetten mahrum kalmayın.

Yaparken tereddütlerim vardı; olur mu, pişer mi, sevilir mi? Gibi.
Ben çok sevdim ve yaparken pek keyif aldım. Sonra ikram ettiğim herkes çok beğendi. Daha da memnun oldum.


Ben tarifi, meşhur krep pastamın tarifini de aldığım Reyhan kokulu mutfağım'dan aldım.
O da Ihlamurcum.com'dan almış yani tarif burada.

Denemenizi öneririm.
Canım çekti şimdi iyi mi?! :)

9 Aralık 2013 Pazartesi

Düğün Hediyesi

Gelelim kapağıyla gönülleri çelen kitabımıza.
Bu kitap daha basılmadan, tanıtımlarında, kapağına vurulmuştum, çok iyi hatırlıyorum.
Kapak çok güzel, arka kapak yine öyle.
Hele hele iç kapak muhteşem.

Bütün bunlar 150 sayfalık büyük puntolu bu kitap için!

Kitabın konusunda gelirsek, bir yemek eleştirmeninin eleştirisinden sonra restaurantını kapatmak zorunda kalan Julie, yeni işinin ilk gününde hayatını kararttığını düşündüğü yemek eleştirmenine yemeklerini beğendirmek zorunda kalacaktır.
Julie'nin eleştirmenle imtihanı! Bir de işin içine aşk girdi mi?..

Konu hoş aslında. Yazar Lucy Kevin iyi bir konu bulmuş ama sanki sıkılmış da, "Amann işte sonunda böyle olcak zaten, ne diye uzatıyorum bitiversin demiş" de olabildiğince kısa tutmuş gibi.
Yani cidden ama cidden çok kısa bir kitap. Bir oturuşta bitirebileceğiniz bir kitap.

Yazarın benim gibi tembel biri olduğuna dair şüphelerim var.
Ya da daha iyisi, benim gibi okuyucuyu sıkmaktan korkan biri.

Böyle kitapları, bir kitaptan çabuk sıkılanlara, kitap okuma alışkanlığı olmayıp olmasını isteyenlere, sınav haftasından ya da ağır bir kitaptan yeni çıkmışlara, yani hafif bir şeyler okumak isteyenlere öneririm.

Unutmadan, bunun bir seri olduğunu da ekleyelim. Arkasından gelecek 4 kısa kitabımız daha var, demek oluyor bu.

6 Aralık 2013 Cuma

İncir - Havuç Ve Dut Reçeli

Uzun zaman önce yazmam gereken bir yazı aslında bu.
Handan'ın yapıp, taa İzmir'lerden bana yolladığı reçellerden bahsediyorum.
Hapur hupur yemesini bildim ama bahsetmeye fırsat bulamadım mı yani? Ne ayıp!


Aslında aklımda pancakeli reçelli bir görsel vardı. Ama bizde pancake bir tarafta pişerken öte taraftan yeniliyor. En sonunda son reçelim (ve favori reçelim) bitmeden çekebildim de, gene araya bir şeyler girmiş yazamamışım.
Neyse canım kısmet bu güneymiş demek ki.


İncir, dut ve havuç reçeli göndermişti Handan. İncir reçeli zaten çok severim ancak havuç ve dut reçellerini ilk kez tattım. İkisi de çok güzel ve çok ilginçti benim için. Dut reçelini kaşık kaşık tüketebilirim o derece hoşuma gitti.
Arkadaşımın blogunda bu reçellerin ve daha nice tariflerin yanı sıra, güzel kitap önerilerine rastlayabilir hatta şansınız varsa çekilişleri takip edip, kitap kazanabilirsiniz ^_^

4 Aralık 2013 Çarşamba

Ayşe Kaya Kimdir?

Instagram birçoğumuzun hayatında var ve o birçoğumuzun içinde birçoğumuzun benim gibi vazgeçilmezi.

Instagram'da takip çeşit çeşit oluyor. Kimi sadece arkadaşlarını, kimi sadece ünlüleri takip ederken, kimi takip edeni takip edip, takibine geri dönmeyenle ilişkisini kesiyor.
Kimisi de kimi takip edeceğini bilemiyor.
İşte orada devreye ben giriyorum: Ayşe Kaya'yı takip ediyor musun?

Nasıl ve ne zaman takip etmeye başladım bilmiyorum ama bana sorarsanız Instagram'in en güzel yanı 'O'.

Profiline her girdiğimde kendisini 'Hikaye Kovalıyıcı' olarak özetlediğini görüp, "Ancak bu kadar uygun bir tanımlama olur!" diyorum.

Ve geçenlerde kendisiyle tanışma imkanı buldum.
25 yaşında gencecik, çok hoş bir hanımefendi. Daha olgun birini beklediğim için çok şaşırdım.
Ve kıskandım! Bu kadar genç biri bu kadar şeyi nasıl bilebilir?
Maşallah... Maşallah. Nazarımın değmesinden korkarım.
Edebiyat, belki Sanat Tarihi veya Güzel Sanatlar mezunu falan beklerken ben, Ayşe, Kimya mezunu çıktı.
Al sana bir şaşkınlık daha. Aslında Kimya bölümünü kazandığında o da çok şaşırmış yazdığını bile unutmuş.
Hiç ilgisi olmadığı bir alanda okuması, mezun olmasına mani olmamış ve ilgilendiği şeylerden uzaklaştırmamış.

Hasılı, bu yazı Ayşe Kaya'yı halihazırda takip edenler birazcık tanısın, takip etmeyenlerin de takip etmesine vesile olsun diye yazıldı.


Ben, belki gezmeyi sevdiğimden, belki İstanbul'u çok sevdiğimden, belki hiç düşünmeden basıp geçtiğimiz yollardaki hikayeleri bulup çıkardığından, belki de bir şeyler öğrenebildiğim için kendisini takip etmeyi çok seviyorum.
Benim gibi düşünenlerin zevkle takip edip, uzun demeden yazılarını okuyacaklarını tahmin ediyorum.

Şimdilerde Portakal Ağacı dergisinde yazılarını okuyabildiğimiz Ayşe Kaya'nın gelecek yıllarda kitabının çıkmasını bekleyen, belki de ilk alacak olanlardan biriyim ben.
Instagram hesabı: ayysekaya

Benimki de The_Syhn memnun oldum ^_^

2 Aralık 2013 Pazartesi

Mart Menekşeleri

Mart Menekşeleri Sarah Jio'muzun ilk kitabı.
Aynı zamanda Arkadya Yayınevinin de ilk kitabı.
Bundan bir yıl kadar önce Arkadya Yayınevi 'Mart Menekşeleri'yle  yayınevleri arasında yerini aldı.
Geçtiğimiz günlerde de aynı yayın evinden, aynı yazarın üçüncü kitabı dilimize çevrildi, kütüphanemize katıldı.

Ben yazarın ilk olarak ikinci kitabını okudum. Biliyorsunuz: Yağmur Sonrası.
O kitabın yeri hala ayrı bende. Yağmur Sonrası'nı okur okumaz Mart Menekşelerini de okumaya karar verdim. Ve sanırım aynı haftalarda kitabı aldım.
Ancak okumak için aylar geçmesi gerekti, geç fırsat buldum.


Öncelikle dürüst olmam gerekirse Yağmur Sonrası tadını alamadım. Hikayede açıklar vardı ve bazı şeylerin son ana kadar saklı tutulması rahatsız etti beni. Sinirlendirdi biraz sanki :)
Beklentim yüksekti evet bunun etkisi büyüktür illa ki.
O yüzden ilk bu kitabı okumuş olmayı dilerdim açıkçası.
'Yağmur Sonrası'ndan sonra okuyacaklar için bunu not düşüyorum. Yoksa çok fazla seveni var bu kitabın. Kitap okumayı sevmediğini söyleyen kuzenim bile gözlerinin yanmasına karşın gece okumalara doyamamış ve çok etkilenmiştir mesela.
Sürükleyici, merak uyandırıcıdır ve kesinlikle sıkmaz sizi.

Konusuna gelince, eşinden henüz boşanmış yazar kızımız Emily, biraz kafa dağıtmaya yengesinin yanına adaya gider. Burada geçirdiği günlere, kimin yazdığını bilmediği bir günlük eşlik edecektir. Acaba günlük kime aittir?

Bu kitabın bir diğer özelliği ise, ikinci kadının da bir kalbi olabileceğini düşündürmesidir bence.

Not: Okuyanlardan muhakkak yorum bekliyorum ^_^

30 Kasım 2013 Cumartesi

Hasta Ziyareti Kombini

Eski fotoğrafları karıştırıyordum da...

Şeyda'ya güya hasta ziyaretine gittiğimiz günden karelere rastlayıp keyiflenince yazmak istedim.
Bizde hasta ziyareti, hasta toparlamaya başlayınca gidilir ki bize hizmet edebilsin.
Fatma'ya hasta ziyaretine gidip en son halay başı olduğumu hatırlıyorum.
Gittiğim yere şifa götürdüğüm doğrudur :)

Şeyda'cım da boş durmamış sofrayı şenlendirmişti o gün. Ucundan azcık göstereyim:



Bu köşesinde de benden esintiler görebilirsiniz *kalp*kalp*


Kombine gelirsek, işin esprisi orada. 


Pembe tütülü kız. İşte o benim!
Sanırım artık düşes olduğumdan şüphe etmezsiniz.
Hepinizi sevgiyle selamlıyorum ^_^

28 Kasım 2013 Perşembe

Demirovski Buluşması

Nereden başlasam?
Şu çılgınla tanışmamı nasıl anlatsam?!

Aslında her şey Pudra Tozu'nun "ben artık Demir'i görmek istiyorum, onu sevmek istiyorum" serzenişleri sayesinde oldu diyebilirim.
Handan İzmir'e dönmeden Yıldız işe başlamadan, ayarladık ve ta taaa!


Bu altın saçlı çocuğu yemelere doyamadım. Çok enerjik, güleç, coşkulu. Enerjisi bana yansıdı resmen beni de coşturdu. Okumak için sabırsızlandığım elindeki kitap,Yıldız'ın hediyesi. ♥♥

Velinimet diye metrobüse denmezse neye denir bilemiyorum.
Yoksa neredeyse farklı şehir sayılacak kadar uzağız birbirimize. 


Demir'in hafızama adeta kazınan sözüyle bu yazıyı noktalıyorum:
"Doktor bana şeker yeme dedi sadece yala dedi"
^_^
Yıldız'ın daha aktif olduğu instagram hesabından takip edebilirsiniz: yildizt

26 Kasım 2013 Salı

Şans Bilekliği

Cathy Lamb'in dilimize çevrilen ikinci kitabı.
Ephesus Yayınları sayesinde "Rüzgarla Gelen"i okuduk, Rüzgarla Gelen sayesinde yazarla tanıştık.
"Rüzgarla Gelen"i okuyan herkes, benim gibi, yazarın diğer kitaplarını merak etmiştir.
Çevrilse de okusak, demiştir.
Bu yüzden "Şans Bilekliği"ni görünce çok heyecanmış, bir an önce okumak için sabırsızlanmıştım.
'Rüzgarla Gelen'i aldıktan çok sonra okumuş, bunca zaman onu rafta beklettiğim için üzülmüştüm, bu kez öyle yapmadım.


Kitabın başlarında kikir kikir güldüm. Sesli sesli tutamayarak, tutmam gerektiğini unutarak güldüm.
Şans Bilekliği'nde, çocukluğunda yaşadığı ve üzerinden atamadığı sıkıntılarla yiyerek başa çıkmaya çalışan ve aldığı kiloların hayatını tehdit etmesi sonucu bir dizi operasyondan geçip zayıflayan, ancak ezikliğini üzerinden atamayan Stevie ile müşerref oluyoruz.
İsmi, beni yanılttığı gibi sizi de yanıltmasın Stevie bir kadın.
Kendisi farkında olmasa da güzel bir kadın.

Hikaye, bir geçmişe gidip Stevie'nin çocukluğuna iniyor, bir günümüze geliyor. Neden böyle olduğunu, nasıl değiştiğini öğreniyoruz. Stevie anlatıyor bana. Ay pardon bize :)

Kitabın Pudra Tozu yorumu için burayı, Nabrut yorumu için burayı tıklayabilirsiniz.

22 Kasım 2013 Cuma

Bunu Blogumda Paylaşabilirim. Hürriyet Benim.


Hürriyet; gündeme dair cesur bir projeyle karşımızda. TBWA\ISTANBUL'un hazırladığı proje kısa zamanda oldukça ses getirdi. Din, dil, ırk, cinsiyet ayırt etmeden bireysel özgürlükleri konu alan projenin amacı Türkiye'nin dört bir yanından insanların hürriyetlerini dile getirmeleri ve seslerini duyurmaları...

Bu proje katılımcıların kendi hürriyetlerini anlatmaları için tasarlandı, katılımcılar videolarını oluştururken ilham versin diye de bir film hazırlandı.



Hürriyet, herkesi kendi hürriyet cümlelerini yazmaya ve hürriyet şarkılarını yaratmaya davet etti. Kullanıcılar içinde kendi fotoğraflarının da olduğu hürriyet filmleri yaratabiliyor ve bu filmleri sosyal medyada dilediğince paylaşabiliyor. Ayrıca seçtikleri mesaj ve fotoğraflarından oluşan bannerı hurriyet.com.tr sayfalarında yayınlanıyor. Kısaca proje tamamıyle interaktif bir proje olarak kurgulandı. www.hurriyetbenim.com üzerinden ilham verici videoyu seyredebilir, kendi video ve bannerınızı yaratabilirsiniz.

"Hürriyet Benim" filmi, daha TV’ye çıkmadan viral olarak sosyal medyada gösterildi ve çok kısa sürede yayılarak; sosyal medyada konuşulmaya ve paylaşılmaya başlandı. Kullanıcıların katkılarıyla yapılan klipleri Twitter'dan #hürriyetbenim hashtag'iyle takip edebilirsiniz.

Ben de kendi videomu oluşturdum ve benim için hürriyetin ne demek olduğunu anlattım. İzlemek için;

http://hurriyetbenim.hurriyet.com.tr/video.aspx?k=2KZ1MYOFKJE

Bir boomads advertorial içeriğidir.

21 Kasım 2013 Perşembe

Çalıkuşu Bitiyor Mu?

Çalıkuşu'nun yeniden çekileceğini duyunca heyecanlanmış, yeni Çalıkuşu için oyuncu seçimlerini eleştirmiştik.
Ne çabuk geçti ki o günler bu gün burada "Çalıkuşu bitecek mi?" diye soruyoruz.

Oyuncu konusunda her ne kadar Burak Özçivit'e karşı gelsem de izlediğim dizideki Kâmran'ı çok güzel canlandırdığı için beni o kadar rahatsız etmemişti ama elbette bu Kâmran kitaptaki Kâmran değildi. Neyse yine başa dönmeyelim :)

Çalıkuşu yayından kaldırılıyor mu?
Şimdi bana göre isabetli olur. "Neden, ne güzel izliyorduk?!" derseniz, Çalıkuşu sevgimizi son damlasına kadar sömürdüler. Sırf bu yüzden bile yapımcılar hak etti.
Daha başlamadan bu kadar sevilmesinin nedeni kitaptı ki, kitaba uygun kalmayı çok erken bıraktılar.
Tamam birebir aynısı olmasını beklemiyorum ama ruhu?
Ruhunu daha uzun süre koruyabilirlerdi.

Bu yüzden biterse, sadece aç gözlü davranıp, mini dizi yapıp zirve bir final yapamadıkları için yapımcılar ve kanal adına üzüleceğim.
Yoksa Çalıkuşu; Fahriye Evcen hayranlarına yeni hayranlar eklemiş, Kâmran ise Burak Özçivit hayranlarını ikiye üçe katlamıştır.
Oyuncuların kayıpları yok yani benim açımdan.

Ancaaaak.. Gelin görün ki Tims dizinin yayından kaldırılmayacağını açıkladı.
Öyleyse bize Çalıkuşu 8. bölüm kıyafetleri üzerine yorum yapmak düşer!

Önce şu karadulun hoş, gözlerden kaçmayan, mor ve yakası kürklü (ki yapaydır kızmayın) mantosunu aradan çıkartalım!


Sonradan tadımız kaçmasın diye ilk evvela bunu yazmak istedim, siz anladınız beni.

Ah Çalıkuşum..



Feride'nin jileleri pek yakışıyor kızımıza.
Özenenlerin dikkat etmesi gereken şey; Fahriye'nin fiziği!



Besime'ciğime kızmıyorsunuz değil mi? (Bunu, izlediği fragman sonunda ağlama noktasına gelip, Besime bana bunu nasıl yaparsın?! diyen biri soruyor)

Bu bölüm benim favorim Kâmran! Kıyafet seçiminden dolayı yani ^_^



Yelekli takım elbiselere ayrı, uzun ceketli 'İstanbul beyefendisi' takımlarını ayrıca severim de ben.

Yukarıda ahkam kestim yine, 'kaldırılırsa kaldırılsın', diye falan ama bu bölüm çok duygulanmakla beraber "Fondan sahnesine" bayıldım. Çok doğal ve çok yerinde minicik bir değişiklikle, tek kelimeyle harikaydı.

Besime'den ziyade beni vuran sahnesi ise Feride'nin kendini fotoğraftan kestiği sahne idi:


Yaktı geçti içimi.
Üstelikte Kâmran bu kadar mutlu mesut aynı fotoğrafa bakarken...


Şunu da ekleyip susuyorum. Mobilyada yenilikten yanayım ama Kâmran'ın yatak başına tek kelimeyle bayıldım!


Çalıkuşu 8. bölüm repliklerini okumadan geçmeyin.
Sizi aydınlattığım için Rica ederim ^_^

20 Kasım 2013 Çarşamba

Marry'nin Düğünü

4 bölümden oluşan "North & South" damağımızda resmen ingiliz dizilerinin tadını bırakınca, Downton Abbey'e başladık.
Downton Abbey izlemenizi tavsiye ederim ama bugünkü konumuz Marry ile Matthew'un düğünü.
İzlemiyor ve izlemeyi düşünüyorsanız spoileri yediniz :)

Dizi zaten zarif kıyafetlerden geçilmiyor. Şapkalar ise... Ah o şapkalar...

Neyse gelelim düğün gününe. Gelin kızımız daha hazırlanıyor. Bakınız annesi, düşes yani Cora'yı incelerken ne dediğine kulak kesilelim:
Anlatmamı istediğin bir şey olsa sorardın değil mi yani eminim biliyorsundur?


Sybill en küçük kız kardeş. Sybill'e en başından beri hastayım, ama ilişkisini hiç onaylamadım :) Düğünde de çok güzeldi:




Densiz Edith (ortanca kız kardeş) ise her zamanki gibi:


Şimdiiiii.. aramızda yabancı yok, ben bu sabahlığı gelinlik sandım ilkin :)


Değilmiş tabii..
And... Here comes the bride...


Adamların bakışlara dikkat!

Sapsade bir gelinlik. Ama Marry ne zarif! Babasının ve Carson'ın bakışları 10 numara!



Tabii ki mutfakta hummalı bir çalışma var:


Kısa kesiyorum yoksa, kiliseye gelirken yolda bekleyen insanlar, fayton.. hepsinin görüntüsünü almışım :) Kilisedeyiz:


Kontes'e bayılıyorum ayılıyorum. Cora'nın annesi de gelince süper oldu ya!

 Üçü bir arada:

Ve Matthew, Marry'i ilk kez gelinlikle görür *kalp*kalp*kalp*