Geçen hafta sadece bir yazı mı yayınlamışım?
Ayıptır yahu! Yazılmayı bekleyen onca kitap yorumu, taslakta bekleyen onca yazı varken ben sadece bir yazı...
Haftaya eski günlerdeki gibi kitap yorumuyla başlayalım da, belki eski günlerdeki gibi hızımızı alamayıp yazarız da yazarız.
Kara Nehir, Arkadya kitaptan daha geçen ay çıkan ve daha önce de iki kitabını okuduğum Ellen Maria Wiseman imzalı bir roman.
Ellen Marie Wiseman Ardımda Kalanlar ve Erik Ağacı ile yaşanmış hikayelerden yola çıkarak oluşturduğu romanları bize sunmuştu.
Bu kez de kara Nehir ile, gerçekte yaşanmasa bile içinizi acıtacak ama gerçek olduğunu bilince daha da etkileneceğiniz bir roman hazırlamış.
Temel geçim kaynakları kömür madenleri olan bir kasabada zenginlerin maden işçilerini her türlü sömürmelerini anlatmasının yanı sıra, kömür kırıcı çocuklardan bahsediyor ki çocuklar 5-6 yaşlarında, 11 - 12 olanlar artık büyük bile sayılıyor.
Gerçekten yaşanmış olaylardan yola çıkması ne kadarının kurgu olduğunu sorgulatıyor insana inanmak istemiyorsunuz çünkü.
Misal ben çocuk işçilerinin yaşlarının abartıldığını düşünmeyi tercih ediyorum. Zira küçük el kasları tam gelişmediğinden doğru dürüst kalem bile tutamayan çocukların öyle madenlerde hem de o şartlarda çalıştığını düşünmek istemiyorum.
Yazarın ilk kitabında da çok etkilenmiştim ancak sanırım en etkilendiğim ve beğendiğim kitabı bu oldu.
Dram severler, sizlere göre bir kitap.
31 Temmuz 2017 Pazartesi
Kara Nehir
Etiketler:
ardımda kalanlar
,
arkadya kitap
,
çocuk işçiler
,
ellen marie wiseman
,
erik ağacı
,
gerçek kesit
,
kara nehir
,
kömür madeni
,
yaşanmış bir hikaye
24 Temmuz 2017 Pazartesi
Victoria
Erteleye erteleye yazı getirdiğim hatta dizinin yeni sezonunu getirdiğim doğrudur.
Ama işte insan yazmadıkça yazmıyor ilginç. Zaman yetmiyor diye mi yetmiyor diyoruz yoksa biz yetmiyor dedikçe bereketi kaçıyor da ondan mı yetmiyor bilmiyorum ama ben hiçbir şeye yetişemiyorum. Yetişemediğim yerde kasmayayım stres olmayayım diye biraz serdiğim de doğrudur.
Ama şimdi de ramazan geldi. Ramazanda dizi film önerisi de ne kadar doğru? 🤔
(Evet bunu yanlış buldum o yüzden geç kaldım dediğim yazıyı biraz daha erteledim)
Psikolojik sürecini anlattığım girizgahtan sonra konuma döneyim.
Victoria.
Victoria bir dönem dizisi. Aslında beş bölümlük olması planlanan dizi çok tutuluyor ve devam etme kararı alınıyor.
Sevgili İpek, sağ olsun var olsun benimle, benim hoşuma gidecek şeyleri paylaşıyor ve genelde nokta atışı yapıyor. Bu diziyi de The Crown'u da o önerdi (onu da daha yazmadım değil mi?) ve ben bayıla bayıla izledim.
Bugün giyilen beyaz gelinliklerin mimarı Victoria'dir bunu biliyor muydunuz?
Ayrıca bu yıllar yıllar önce çıkmış bir kim 500 milyar ister sorusudur. (Ve bloggerınızın doğru cevapladığı bir sorudur 😉)
Demem o ki, şimdi nasıl düşeş ne giymiş hangi marka kullanmis diye takip ediyoruz ya. Onu beşle onla çarparak Victoria'nın etkisini anlayabiliriz.
Bu konu dizide çok üstünkörü geçiyor. Bu spoiler da değil. Konun öneminin altını çizmek istedim.
Herhalde başta sadece beş bölüm olarak planlamasının bunda etkisi büyük. Şimdiden sonraki bölümler biraz daha ayrıntılı olabilir.
Dizi güzel. Victoria güçlü bir kadın.
Ben anlatmayayım siz izleyin. Dönem dizilerini, İngiliz dizilerini sevenler için biçilmiş kaftan. Benimle zevklerinin uyuştuğunu düşünenler ise şimdi yazıyı bırakıp izlemeye başladı bile.
Ama işte insan yazmadıkça yazmıyor ilginç. Zaman yetmiyor diye mi yetmiyor diyoruz yoksa biz yetmiyor dedikçe bereketi kaçıyor da ondan mı yetmiyor bilmiyorum ama ben hiçbir şeye yetişemiyorum. Yetişemediğim yerde kasmayayım stres olmayayım diye biraz serdiğim de doğrudur.
Ama şimdi de ramazan geldi. Ramazanda dizi film önerisi de ne kadar doğru? 🤔
(Evet bunu yanlış buldum o yüzden geç kaldım dediğim yazıyı biraz daha erteledim)
Psikolojik sürecini anlattığım girizgahtan sonra konuma döneyim.
Victoria.
Victoria bir dönem dizisi. Aslında beş bölümlük olması planlanan dizi çok tutuluyor ve devam etme kararı alınıyor.
Sevgili İpek, sağ olsun var olsun benimle, benim hoşuma gidecek şeyleri paylaşıyor ve genelde nokta atışı yapıyor. Bu diziyi de The Crown'u da o önerdi (onu da daha yazmadım değil mi?) ve ben bayıla bayıla izledim.
Bugün giyilen beyaz gelinliklerin mimarı Victoria'dir bunu biliyor muydunuz?
Ayrıca bu yıllar yıllar önce çıkmış bir kim 500 milyar ister sorusudur. (Ve bloggerınızın doğru cevapladığı bir sorudur 😉)
Demem o ki, şimdi nasıl düşeş ne giymiş hangi marka kullanmis diye takip ediyoruz ya. Onu beşle onla çarparak Victoria'nın etkisini anlayabiliriz.
Bu konu dizide çok üstünkörü geçiyor. Bu spoiler da değil. Konun öneminin altını çizmek istedim.
Herhalde başta sadece beş bölüm olarak planlamasının bunda etkisi büyük. Şimdiden sonraki bölümler biraz daha ayrıntılı olabilir.
Dizi güzel. Victoria güçlü bir kadın.
Ben anlatmayayım siz izleyin. Dönem dizilerini, İngiliz dizilerini sevenler için biçilmiş kaftan. Benimle zevklerinin uyuştuğunu düşünenler ise şimdi yazıyı bırakıp izlemeye başladı bile.
Etiketler:
diziler
,
dönem dizileri
,
ingiliz asaleti
,
ingiliz dizileri
,
ingiliz kraliyet ailesi.
,
period dramas
,
the queen
,
Victoria
21 Temmuz 2017 Cuma
Şanzelize Düğün Salonu
Bir gün twitterda Tarık Tufan alıntılarına denk geldim.
Çok sade ama bir o kadarda derinden ifadeler vardı.
Çok tanıdıktı.
Benim için yazılmış gibi ama ben yazmışım gibi değil.
Unuttuğum sandığım yaraların sızladığını hissedince ben bu adamı okumalıyım, dedim.
Bunun üzerine o sıralar sürmekte olan bir kitap fuarında söyleşisi olduğunu duydum.
Hiç okumadığım, hiç tanımadığım yazarın söyleşisine gittim ve söyleşi sonunda da bu kitabı aldım, imzalattım.
Maalesef hemen okuyamadım. Kendime okuma önceliği yaptığım tüm kitap listelerinin içinde yer alıyordu ama bir türlü sıra gelmiyordu.
Ta ki geçen ay türk yazar okumak istiyorum, diyerek elime alana kadar.
Kitap konusu özetlemekte çok kötüyüm. Çünkü ben genelde konusuna hiç bakmadan kitap okurum ve burada konusundan bahsederken olmadık bir şey söyleyeceğim de okuyan/okuyacak birinin tadını kaçırırım diye korkarım.
Kitaptaki karakterimiz babası tarikat şeyhi olan eski bir derviş. Üniversite yıllarında tanıştığı bir kızla dergahı, dervişliği unutacak bir derviş.
(Böyle söyleyince tekrar dini bulmasını anlatıyor diye devam edecekmişim, gibi geliyor, sanki dini bir romandan bahsediyormuşum gibi değil mi?
Değil merak etmeyin.)
Çok seviyor.
Tüm hayatını değiştirecek kadar.
Biz hayatı değişmişken tanışıyoruz, sonra neler olduğunu geçmişe dönüp okuyoruz. Bir de bu zamanda en yakın arkadaşının düğünden kız kaçırmasına tanıklık ediyoruz. Evet Şanzelize düğün salonundaki düğünden.
Rüstem'le tanışma hikayeleri çok güzeldi. Birçok şey çok güzeldi aslında, madem Rüstem'den başladık, Rüstem'i anlatışını da çok sevdim.
Eda'yı hiç sevmedim.
Aranızda annesi yeni ölen biri var mı, dediği andan itibaren sevmedim hem de. Gerçek bir karaktermiş ve o karakter gerçekten çok bencilmiş gibi sevmedim.
Daha bir sürü kişiler ve olaylar.. olaylar...
Akıcı bir dili var, rahatlıkla okunuyor. Ama bu basit demek sanmayın. Size bol bol altını çizdiriyor cümlelerin. Çok basitçe bir acıdan bahsediyor ama siz bu acı üzerine uzun uzun düşünebiliyorsunuz. Çünkü hayattan. Çünkü olmayacak bir şey değil.
Bunun dışında monologlar..
Poff.. bazen yeter sus be demek istedim karaktere.
Söyleşiye gittim demiştim ya, kitabı okuyanların neler konuştuğunu hatırlamaya çalışıyorum. Ben olsam sonunda ne oldu diye sorardım. Çok havadaydı. Biliyorum bunu tercih etmiş ama bir daha bunu tercih etmeyin, derdim.
Sonra İzmir'e İhsan Oktay Anar'ı gerçekten görmeye gittiniz mi, derdim.
Anne ilgili kısımlar çok duygusal çok içtendi. Ama bunu soramazdım.
Siz de okuyun bence.
Ben başka Tarık Tufan kitapları okumayı düşünüyorum ve bu iyiye işaret.
Çok sade ama bir o kadarda derinden ifadeler vardı.
Çok tanıdıktı.
Benim için yazılmış gibi ama ben yazmışım gibi değil.
Unuttuğum sandığım yaraların sızladığını hissedince ben bu adamı okumalıyım, dedim.
Bunun üzerine o sıralar sürmekte olan bir kitap fuarında söyleşisi olduğunu duydum.
Hiç okumadığım, hiç tanımadığım yazarın söyleşisine gittim ve söyleşi sonunda da bu kitabı aldım, imzalattım.
Maalesef hemen okuyamadım. Kendime okuma önceliği yaptığım tüm kitap listelerinin içinde yer alıyordu ama bir türlü sıra gelmiyordu.
Ta ki geçen ay türk yazar okumak istiyorum, diyerek elime alana kadar.
Kitap konusu özetlemekte çok kötüyüm. Çünkü ben genelde konusuna hiç bakmadan kitap okurum ve burada konusundan bahsederken olmadık bir şey söyleyeceğim de okuyan/okuyacak birinin tadını kaçırırım diye korkarım.
Kitaptaki karakterimiz babası tarikat şeyhi olan eski bir derviş. Üniversite yıllarında tanıştığı bir kızla dergahı, dervişliği unutacak bir derviş.
(Böyle söyleyince tekrar dini bulmasını anlatıyor diye devam edecekmişim, gibi geliyor, sanki dini bir romandan bahsediyormuşum gibi değil mi?
Değil merak etmeyin.)
Çok seviyor.
Tüm hayatını değiştirecek kadar.
Biz hayatı değişmişken tanışıyoruz, sonra neler olduğunu geçmişe dönüp okuyoruz. Bir de bu zamanda en yakın arkadaşının düğünden kız kaçırmasına tanıklık ediyoruz. Evet Şanzelize düğün salonundaki düğünden.
Rüstem'le tanışma hikayeleri çok güzeldi. Birçok şey çok güzeldi aslında, madem Rüstem'den başladık, Rüstem'i anlatışını da çok sevdim.
Eda'yı hiç sevmedim.
Aranızda annesi yeni ölen biri var mı, dediği andan itibaren sevmedim hem de. Gerçek bir karaktermiş ve o karakter gerçekten çok bencilmiş gibi sevmedim.
Daha bir sürü kişiler ve olaylar.. olaylar...
Akıcı bir dili var, rahatlıkla okunuyor. Ama bu basit demek sanmayın. Size bol bol altını çizdiriyor cümlelerin. Çok basitçe bir acıdan bahsediyor ama siz bu acı üzerine uzun uzun düşünebiliyorsunuz. Çünkü hayattan. Çünkü olmayacak bir şey değil.
Bunun dışında monologlar..
Poff.. bazen yeter sus be demek istedim karaktere.
Söyleşiye gittim demiştim ya, kitabı okuyanların neler konuştuğunu hatırlamaya çalışıyorum. Ben olsam sonunda ne oldu diye sorardım. Çok havadaydı. Biliyorum bunu tercih etmiş ama bir daha bunu tercih etmeyin, derdim.
Sonra İzmir'e İhsan Oktay Anar'ı gerçekten görmeye gittiniz mi, derdim.
Anne ilgili kısımlar çok duygusal çok içtendi. Ama bunu soramazdım.
Siz de okuyun bence.
Ben başka Tarık Tufan kitapları okumayı düşünüyorum ve bu iyiye işaret.
Etiketler:
2017 okumaları
,
kitaplar
,
profil yayınları
,
şanzelize düğün salonu
,
tarık tufan
,
the royal book club
17 Temmuz 2017 Pazartesi
Miranda Kerr'in Gelinliği
Sizlerden gelen yoğun istek üzerine gelinlik yazılarıma bir yenisi daha ekliyorum.
Gerçekten bana yazmasanız mesela ben burada yazdığım düğünlerin yarısından habersiz olurdum.
Bu sefer benim tatlı Ferda'm Miranda Kerr'in gelinliğini sormuş.
Durur muyum?
Tez, dedim, bloğa yazı kona!
Bu arada bloga derken g nin yumuşaması ğ olması eftalmiş.
Miranda Kerr, Snatchat'in CEO'suyla evlenmiş. Snapchat hala var demek. Instagram stories ile benim için tarih oldu da..
Miranda çıplak poz vermekten gocunmayan Victoria Secret mankenlerinden olduğundan, elbette böyle son derece kapalı bir gelinlik beni çok şaşırttı.
Christian Dior gelinlik. Nasıl zarif, nasıl hoş, nasıl şık!
İnanılmaz sade. Less is more diye boşuna demiyorlar. Her santiminden kalite akıyor.
Cidden ben bu kaliteyi bu kadından beklemezdim.
Şu haliyle önceki imajını yıkıyor gözümde.
Tek bir korkum var, tesettür firmaları anında kopyalayacak bu modeli. Evlilik arifesinde olup gelinliğini seçmemiş muhafazakar kızlar birden bu modele yüklenecek.
O zaman şu modelin, kumaşın, duruşun kıymetini çok daha iyi anlayacağız.
Ferda'nın bana bu yazıyı yazdıran sorusu ise şuydu:
Neden bu kadar kapalı bir gelinlik tercih etmiş?
Sizce neden?
Bence o kadar güzel ki, moda diye balık form giymesine, taşa tuşa, orasını burasını açmasına gerek yok.
Bu arada Düğün çekimini Vogue dergisi gerçekleştirmiş, yani yayın hakları onlarda demek oluyor bu. Vogue ne kadar isterse ne zaman isterse o kadar paylaşır, o yüzden de bu kadar az var fotoğraf var elimizde, şimdilik.
Beğendiniz mi?
Etiketler:
2017 düğünleri
,
christian dior
,
gelinlik
,
gelinlik modelleri
,
less is more
,
miranda kerr
,
snapchat ceo
,
ünlü çiftler
,
ünlü düğünler
,
vogue
,
wedding dress
12 Temmuz 2017 Çarşamba
Swarovski'nin Veliahtının Swarovski Taşlı Gelinliği
Bu yazıyı yazsam mı yazmasam mı diye düşündüm açıkçası.
Tamam düğün yazıyoruz da her düğünü de yazacak halimiz yok ancak yazmak da istiyorum lakin yazmalı mıyım bilmiyorum.
Geçen yıl gene çok yazmak istediğim ama düğün yazılarını abartmamak adına yazmadığım Giovanna Battaglia geliyor aklıma. Resmen kadının düğün yazısı içimde kaldı. 2016'nın son günlerinde bile mayısta evlenen Giovanna'yı düşünüyordum, yazsa mıydım diye? Bu sefer bu hataya düşmek istemiyorum ve Victoria'nın düğününden bahsetmek istiyorum.
Üstelik gelinliği Amcam Micheal Cinco imzalı.
Swarovski'nin veliahti Victoria Swarovski, gelinliği için benim de artık biliyorsunuz ki bayıldığım Micheal Cinco ile çalışmış. 500 bin kristal taşla bezeli gelinlik tamtamına... sıkı durunn... 46 kilo.
900.000 Euro olan gelinlik.. yanlış duymadınız yaklaşık 1 milyon euro, sadece birkaç saat kalıyor üstünde çünkü bu gelinlikle resepsiyonda rahatça hareket etmesi eğlenmesi mümkün değil, pasta keserken gelinlik değişiyor.
Düğün, çiftin 250 yakını ile 3 günlük bir event olarak gerçekleşiyor aslında. Portopiccolo İtalya'da.
Öncesinde, Türk geleneklerine hayran Victoria ve Eşi, kına gecesini ihmal etmiyorlar tabii.😂😂😂😂
Kına kıyafeti de yine Michael Cinco'dan
Yalnız eleştirmeden edemeyeceğim Victoria'nın ayakkabısını ten rengi seçmesine bayılmakla beraber, damadın ayakkabısına kahroldum. İşte bu yüzden damadın adı yok! O ayakkabıyı giymemeliydin dostum😒
Aman şimdi Kına dedim şimdi ciddiye alan olur 😂 Düzelteyim 3 günlük eventin ilk gününde kırmızı beyaz temalı bir yemek organizasyonu yapmışlar. Tüm davetlilerin kırmızı beyaz giyindiği ben diyeyim kına gecesi siz deyin bekarlığa veda partisi.. Aslında bir akşam yemeği.
Düğüne tekrar dönersek ki asıl konumuz buydu, parası var harcamış kardeşim. Kızın kendi 46 kilo yok nasıl taşımış 46 kiloyu hayran kaldım.
Yalnızbir şey diyeceğim.. Amcam diye demiyorum ama. Michael Cinco muhteşem değil mi?
Etiketler:
2017 düğünleri
,
bayıldım
,
dubai fashion
,
düğün
,
düğünolog syhn
,
gelinlik
,
italyada düğün
,
michael cinco
,
micheal cinco
,
sosyete düğünü
,
swarosvki
,
victoria swarovksi
10 Temmuz 2017 Pazartesi
Tufan Kayas Shoes
Biraz ayakkabı muhabbeti yapmaya ne dersiniz?
Haftaya başlamak için daha iyi bir konu bulamadım açıkçası.
Gözlerinizin parladığını hissediyorum; ahh biz kadınlar!!
Ayakkabılar ilk elime geçtiğinde instagram storieste paylaşmıştım. (Hala beni takip etmiyorsanız ayıp yahu🙈 neler kaynatıyoruz biz özellikle storyde)
Sorular gelince, ben bir de bunu blogda yazayım, dedim. Ancak geçenler de tekrar bir soru gelince geciktiğimi anladım.
Tufan Kayas Shoes ile tanışmam bir tavsiye üzerine oldu. Yoksa tabii ki ben de cesaret edemeyebilirdim. Ama bir yakınım alıp memnun kalmış sonra da çifter çifter almış. Arkadasları da.
Bunu duyunca böyle bir dürtü oluyor. Bilirsiniz o dürtüyü 😊
Beklediğimden çok daha güzel olduklarını söylemem lazım.
Üstelik ayakkabı konusunda ben tam bir cadıyım. Rahatlık her şeyden önce gelir.
Ve iade edemeyeceğim hiçbir yerden alışveriş yapmam. O sadece ayakkabı konusunda değil internetten aldığım her şeyde geçerli. Size de bunu tavsiye ederim.
Kışın hadi bi' nebze suni deri giyilebilse de yazın hiç çekilmiyor. Bu kötülüğü kendinize yapmayın.
Ayakkabılar %100 deri %100 yerli.
Tasarım işi. Yıllardır ayakkabı tasarlayıp markalara satan Tufan Kayas sonunda kendi markasını çıkarmak istemiş.
Son zamanların ideal topuk modasında. Hem sırtınızı destekleyecek hem de yormayacak ergonomik topuk. Biliyorsunuz doktorlar da dümdüz ayakkabıdan ziyade hafif topuk öneriyor.
Ay ne anlattım.
Son olarak şunu da belirtmek isterim ki, Türk malına sahip çıkın. Geçen izlediğim Refika şefin videosunda, Refika yerli muz tüketin diyordu. Ne kadar ince bir düşünce, ne kadar haklı bir yaklaşım.
Diyelim ki bir Türk malı bir kalem 3 liraya satılıyor. Yabancı bir marka gelip 1 liradan satmaya başlıyor. Ne yapıyorsun; haliyle ucuzu tercih ediyorsun. Ama sonra ne oluyor? Türk malı nasılsa satılmıyor diye artık üretmiyor. Böyle yabancı marka tek başına kalıp artık 5'ten satmaya başlıyor.
Türk mallarına sahip çıkalım. Sevgili Benim Hocam Ramazan Yetgin'in de kulaklarını çınlatmış oldum.
Bu kadar Türk malı demişken, alın verin ekonomiye can verin demişken Aylin'i de anmadan duramam :)
Ne diyorduk. Bakmadan geçmeyin:
Tufan Kayas intagram hesabı
Ayakkabılarımı nasıl buldunuz?
Sizin vazgeçemediğiniz modeller ya da markalar hangileri?
Haftaya başlamak için daha iyi bir konu bulamadım açıkçası.
Gözlerinizin parladığını hissediyorum; ahh biz kadınlar!!
Sorular gelince, ben bir de bunu blogda yazayım, dedim. Ancak geçenler de tekrar bir soru gelince geciktiğimi anladım.
Tufan Kayas Shoes ile tanışmam bir tavsiye üzerine oldu. Yoksa tabii ki ben de cesaret edemeyebilirdim. Ama bir yakınım alıp memnun kalmış sonra da çifter çifter almış. Arkadasları da.
Bunu duyunca böyle bir dürtü oluyor. Bilirsiniz o dürtüyü 😊
Beklediğimden çok daha güzel olduklarını söylemem lazım.
Üstelik ayakkabı konusunda ben tam bir cadıyım. Rahatlık her şeyden önce gelir.
Ve iade edemeyeceğim hiçbir yerden alışveriş yapmam. O sadece ayakkabı konusunda değil internetten aldığım her şeyde geçerli. Size de bunu tavsiye ederim.
Kışın hadi bi' nebze suni deri giyilebilse de yazın hiç çekilmiyor. Bu kötülüğü kendinize yapmayın.
Ayakkabılar %100 deri %100 yerli.
Tasarım işi. Yıllardır ayakkabı tasarlayıp markalara satan Tufan Kayas sonunda kendi markasını çıkarmak istemiş.
Son zamanların ideal topuk modasında. Hem sırtınızı destekleyecek hem de yormayacak ergonomik topuk. Biliyorsunuz doktorlar da dümdüz ayakkabıdan ziyade hafif topuk öneriyor.
Ay ne anlattım.
Son olarak şunu da belirtmek isterim ki, Türk malına sahip çıkın. Geçen izlediğim Refika şefin videosunda, Refika yerli muz tüketin diyordu. Ne kadar ince bir düşünce, ne kadar haklı bir yaklaşım.
Diyelim ki bir Türk malı bir kalem 3 liraya satılıyor. Yabancı bir marka gelip 1 liradan satmaya başlıyor. Ne yapıyorsun; haliyle ucuzu tercih ediyorsun. Ama sonra ne oluyor? Türk malı nasılsa satılmıyor diye artık üretmiyor. Böyle yabancı marka tek başına kalıp artık 5'ten satmaya başlıyor.
Türk mallarına sahip çıkalım. Sevgili Benim Hocam Ramazan Yetgin'in de kulaklarını çınlatmış oldum.
Bu kadar Türk malı demişken, alın verin ekonomiye can verin demişken Aylin'i de anmadan duramam :)
Ne diyorduk. Bakmadan geçmeyin:
Tufan Kayas intagram hesabı
Ayakkabılarımı nasıl buldunuz?
Sizin vazgeçemediğiniz modeller ya da markalar hangileri?
Etiketler:
%100 deri
,
%100 yerli
,
ayakkabı
,
design
,
hand made
,
shoes
,
tasarım
,
tufan kayas
,
türk malı
5 Temmuz 2017 Çarşamba
Dünyaca Ünlü Amcam Micheal Cinco
Michael Cinco.
Düşünmekten kendimi alamıyorum.
Bi düşünsene micheal cinco benim amcammis mesela.Offf..
Seneler sonra bunu öğrenmişiz, adam birden böyle şahane bir yeğene kavuşmanin saadetiyle ne yapacağını bilememiş. Bayılmış bana. Çünkü star kumaşı varmış bende.
Ben zaten ona baygın.
Amceaa şu mavi elbiseden bi' tene de bana diksenea, demişim, mavi elbise köpeğin olsun ben sana başka kimsede olmayan elbiseler dikerim, diye cevap vermiş.
Elbiselerimi en güzel Seyhoş taşıyor, her şey en çok benim yeğenime yakışıyor, diye demeçler vermiş.
Bi' düşün ya bi' düşün.
Kına kıyafetimi, gelinliğimi amcam Michael'in tasarladığı düşün.
Damat mı?
Ya damadı kim ne yapsın?
Onu düşünme.
Ben ve benim abiyelerimi düşün.
Yeni bir dönem başlar alimallah.
Birkaç yüzyıl sonraki moda tarihi bizden bahseder. Ben ve amcam Michael Cinco'dan.
Harika bir ikili olduk bence Michael Cinco.
Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında ama gerçekten böyle durum.
Yani.. sey..
Size amca diyebilir miyim?
3 Temmuz 2017 Pazartesi
Göz Çevresindeki Kırışıklık
Eğer bir şekilde ilişkimiz var ve size göz çevreniz için krem aldirmadiysam yeteri kadar samimi değiliz demektir.
Ya da henüz söylemenin uygun bir yolunu bulmamışım demektir.
Veya -çok nadir ama- ihtiyacınız yoktur. (Ama bu dediğim gibi çok nadir 😉)
Geçen gün bir öğretmenle ciddi bir konuşma yapıyoruz. Daha doğrusu ben dinleyiciyim. Kadın anlatıyor anlatıyor.. benim düşündüğüm ise "göz çevresi için krem kullanıyor mu acaba? Kullanıyorsa hiç ise yaramamış. Benden küçüktü bu kadın ya acaba benimkiler de böyle mi gözüküyor acaba?" Oluyor.
(Umarım benimkiler öyle gözükmüyordur. )
Samimi söylüyorum o kadar dikkatim dağılmış ki söylediklerini eve gelince idrak ediyorum.
Bu arada hoca bana uyuz oldu sanırım. Öyle ya, beni ilgilendiren ciddi bir konuda kendisini hiç takmamak.. bunun üzerine düşünsenize, hocam lafınızı böldüm ama göz çevreniz için krem kullanmayı ihmal etmeyin dediğimi 😂😂😂
Göz çevreniz için krem kullanın ya ölmezsiniz. Kırışıklıklarımızla başkalarının dikkatini dağıtmaya ne hakkımız var 😂
Veya -çok nadir ama- ihtiyacınız yoktur. (Ama bu dediğim gibi çok nadir 😉)
Geçen gün bir öğretmenle ciddi bir konuşma yapıyoruz. Daha doğrusu ben dinleyiciyim. Kadın anlatıyor anlatıyor.. benim düşündüğüm ise "göz çevresi için krem kullanıyor mu acaba? Kullanıyorsa hiç ise yaramamış. Benden küçüktü bu kadın ya acaba benimkiler de böyle mi gözüküyor acaba?" Oluyor.
(Umarım benimkiler öyle gözükmüyordur. )
Samimi söylüyorum o kadar dikkatim dağılmış ki söylediklerini eve gelince idrak ediyorum.
Bu arada hoca bana uyuz oldu sanırım. Öyle ya, beni ilgilendiren ciddi bir konuda kendisini hiç takmamak.. bunun üzerine düşünsenize, hocam lafınızı böldüm ama göz çevreniz için krem kullanmayı ihmal etmeyin dediğimi 😂😂😂
Göz çevreniz için krem kullanın ya ölmezsiniz. Kırışıklıklarımızla başkalarının dikkatini dağıtmaya ne hakkımız var 😂
Aslında bu konular hakkında size marka verebilecek kadar bilgili değilim. Sadece vichy iyidir vichy deyip vichy alıyorum. Diğer ürün ise Rossman'da satılan ucuz ama güzel ürünlerden. Bir youtuberda görmüştüm oneriyordu, durur muyum aldım ve o kadar kişiye aldırdım ki inanamazsınız 😃
Düzenli kullanacaginizdan emin değilseniz başlangıç olarak bu Rossman'daki ürünü alıp deneyebilirsiniz. Baktınız düzenli kullanmaya alıştınız sonra ver elini diğer markalar.
Sizin önerileriniz varsa (kiehls hariç, bloggerlarin aksine ben hiç memnun kalmadim) yazarsanız sevinirim.
Paramızı çar çur etmeyelim.
Kırışıklıklarımızla kimsenin dikkatini dağıtmayalim 😂😂
Etiketler:
bakım Kremi
,
Bakımiyim
,
bakımlı
,
bakımlisin
,
gilikanlara savaş
,
ince çizgilere ölüm
,
kırışık önleyici
,
rival de loop
,
rossman
,
vichy
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)