21 Kasım 2020 Cumartesi

Sizin İçin Micheal Fagan'ı Seçtim


Micheal Fagan kim mi? 
Birkaç dakika öncesine kadar ben de bilmiyordum. 
1980'lerin başında Londra'da Buckingham Palace'ın demir parmaklıklarını aşıp su borusundan tırmanarak kraliçenin odasına kadar girmeyi başaran, dahası sonunda Kraliçe Elizabeth ile konuşan biri Micheal Fagan.

The Crown dördüncü sezon çok güzel ilerliyor. Çünkü hem Diana, hem de Demir Lady Margaret Thatcher var.
4. sezon 5. bölümde ise Micheal Fagan'ın kraliçeye derdini anlatmasını işlemişler.
Diyalog ne kadar gerçeği yansıtıyor bilmiyorum ama burada yer vereceğim sahne dışında birçok sahne hoşuma gitti. Mesela camı kırarak içeri girdiğinden eli kanıyor Fagan'ın Kraliçe banyosunu gösteriyor banyoda elini suya tuttuktan sonra havluyla kurulamıyor elini Fagan. Kan bulaşmasın diye, tuvalet kağıdıyla kuruluyor elini. 
İkinci ise tuvalette diş fırçasını fark ediyor ve tuvaletten çıkıp kraliçeye, dünyanın en zengin kadınısın ama diş fırçan elektrikli bile değil, diyor.
Üçüncü sevdiğim kısmı ise ekran görüntüsü olarak paylaşıyorum:



- Şimdi de akıl hastası olduğumu söylüyorlar. Değilim. Sadece fakirim.

Bölümün sonunda Micheal Fagan hakkında bilgi verdiler. Ceza almamış 3 yıl akıl hastanesinde kalmış, ve hala Londra'da yaşıyormuş. Bu bölümü izleyince ne hissetti acaba?

16 Kasım 2020 Pazartesi

Hocanın Kızı Lezbiyen Çıktı!

 Birkaç yıl önce çekmiş olduğum bir video var. Orada bir seriden bahsediyorum ve seriyi anlatırken spoiler vermişmişim!!! Ya pardon da ikinci üçüncü hatta dördüncü kitaptan nasıl bahsetseydim?
Bunun konumuzla alakası yok gerçi. Sadece şunu demek istiyorumç Spoiler öyle verilmez böyle verilir!
Hem de uyarı muyarı olmadan.

Netflix yapımı olan Türk dizisi "Bir Başkadır"dan bahsediyorum. 
Hocanın kızı lezbiyen çıktı! Hoca derken imamın.


Ben bu diziyi film sanarak izlemeye başladım anaa bir baktım film bitiyor, diziymiş. Öyle de olaya hakim değilim yani. Instagram'da paylaştım herkes merak ettiğini, yorum beklediğini yazdı.
Sonra başka hesaplarda da diziyle alakalı yorumlar görmeye başladım. Lan dedim herkes benden gördü!
Bu nasıl ego ya?!(Kendime diyorum)
Meğer ben dizi Netflix'e gelir gelmez izlemeye başlamışım. 
Bunu da neden yazdım biliyor musunuz? Bazı insanlar kendi sevdiği için bazı modellerin moda olduğunu her ne hikmetse hangi renge eğilimi varsa o yıl onun ön plana çıktığını ve böyle benim gibi bir diziyi moda ettiklerini sanabilirler, oysa sadece tahmin edilebilir bir zevkin içindedirler.
Ben en azından fark ettim. (gene kendimi sıyıracak bir şe buldum)
Girin instagrama herkes bu diziyi sanki bir kendi izlemiş gibi anlatıp tavsiye ediyor.

Hocanın kızı lezbiyen çıktı, imamın yani. 
Başının kapalı olduğunu gece kulübüne gittiğini söylememe gerek var mı?
Şaşırdık mı? Hayır.
Tabii ki, dizide bir kapalı varsa alt tabakadan olacak, tabii zorla kapatılmış aklını kullanamayan bir imaj çizilecek, tabii ki iki kardeşten okumayanın başı kapalı olacak.
Ve tabii ki Netflix yapımında bir eşcinsel olacak o da bu dizide başı kapalı bir genç kız olacak. O genç kız da imamın kızı olacak.

O kadar yaşadığınız ülkeyi tanımıyorsunuz ki, bir "peri" bile değilsiniz.
Ama biz sizi tanıyoruz be gülüm. 
Bu kadar tahmin edilebilir olmak zorunda mısınız?

Sözde önyargıları yıkacak. Bu kafayla hangi önyargıları yıkacak?
Biz bu ülkede gerçekten çok renkli insanlar olarak bir arada yaşıyoruz. Belli sizin dünyanız bunu görmeye müsait değil. Açık ve kapalı kardeşler, alemci ve namazlı arkadaşlar, kapalı psikologlar açık danışanlar.. 
Bir taraftan da aydın ve liberal gözüküp "İstanbul Modern"in kapalı ziyaretçilerini çekip paylaşanlar.

Dizinin ilk sezonunu bitirmeden yazıyorum bunları arkadaşlar. Belki sandığın şeyler olmayacak ne diye acele ettin diyebilirsiniz ama dayanamadım. İlk başladığımda beklediğim buydu, dedim ki şaşırt beni..

Şaşırtamadın Berkun Oya. Onca iltifatın, yere göğe sığdırılmamanın yanında bu görüş bir toz zerresi gibi gelir - ki bak gene kendimi aşırı önemsedim, gelmez hatta- ama yine de diyeceğim.
Tahmin edilebilirsin. Beni yanıltmadın.

Oyuncular harika. Herkes Öykü Karayel deyip duruyor ama dizide bir tane kötü oyuncu yok. Başörtüyle oynuyor diye mi en fazla övgü ona gidiyor bilmiyorum ama birinin adını anıp diğerlerini anmamak haksızlık. Peri karakteri mesela, muhteşem.
Ya da Meryem'in abisi, neydi adı, Yasin'i canlandıran Fatih Artman şahane.
Hoca süper, hocanın lezbiyen kızı da. Hocayı kekeme, dolandırı yapmamışlar da farklılık olsun kızı lezbiyen yapalım demişler. Teallaam ya başa döndüm. O kadar sinir oldum ki!



5 Kasım 2020 Perşembe

Sevdiğim Şeyler #3

 Büyük Japonya depremlerinde kimsenin ölmemesi...

İzmir depremi sonrası deprem gene gündemimize geldi ama yanlış şekillerde. 
Biz zaten biliyoruz bu kadar inşaat ve bunların denetlenme sıkıntılarını. Bize neden anlatıyorsunuz ki?
Bu durumda buna bir fark oluşturacak kişilere anlatılması gerekmiyor mu?

Biliyoruz Japonya depremlerini, sallanıyor sallanıyor, şiddetle sallanıyorlar ama bırakın camdan atlamayı panik bile olmuyorlar. 
Biz?
Deprem kelimesi bile ürpermemize neden oluyor.

Ben ne yapabilirim vatandaş olarak?
Ev almışım veya kiradayım kimse bana "bu ev çürük he!" dememiş ki..
Veya çürük değilmiş ama gerzek market sahibi kolon kesmiş nereden haberim olacak ki?

Bu arada bizim evin altı da market bir tadilat yapmışlardı ve ben çok merak ediyorum bir zarar verdiler mi, diye..

İzmir'de yıkılan evler 2000'li yıllarda yapılan evler...
Neden denetlenmedi?
Nasıl denetlendi ya da?
İstanbul'da olsa durum farklı olmayacak.
Peki uyanmamız için daha kaç can yitirmemiz gerekir?

Bugün İzmir depreminde o evlerin yapımında kimin emeği kimin izinleri varsa tek tek çok kısa sürede yargılanıp iyi bir ceza almazlarsa, umut yok demektir.

Adam diplomasını kiralayacak, öteki kolon kesecek, biri demir kaçıracak, nice canlar annesiz, nice canlar evlatsız kalacak ve kimse ceza almayacak öyle mi?

E o zaman biz zaten enkazın altındayız ki!