31 Ağustos 2013 Cumartesi

Protect The Boss


Patronunu Koru dediği için, patron- koruma aşkı gibi  bir şey bekliyordum. Sonradan anladım ki, patronunun sırrını koru imiş olay.
Adapte sorunu yaşadım ben bu dizide. Diziden kaynaklı olmadığını o sıra izlediğim dizi ve filmlere odaklanamadığım için biliyorum. Yani sorun bende baştan belirteyim :)
Yalnız benim gibisini bulamazsınız!
Kaç kişi bir şeyi beğenmediği zaman sorunun kendinde olduğunu itiraf edebilir?! Kıymetimi bilemeyenler utansın :)


Bu diziyi izlerken çok şey yaptım, yemek yedim telefonda konuştum, oyun oynadım -candy crush- kalkıp başka şeylerle uğraştım.. bir kitap açıp okumadığım kaldı :)
Neden böyle yaptım inanın ben de bilmiyorum.
Oysa çok güzel yorumlar, ısrarlı tavsiyeler üzere başlamıştım.

Çok yerini kaçırsam da, unutamayacağım sahneleri var. Hem sonra patronu çok sevdim. Cha Ji Heon..
Yok yok bayıldım! Çok sevimli. Ve bence harika bir oyuncu.



Dizinin bana kattığı en büyük şey ise, buzlukta her daim iki adet kaşık bulunması.
İzleyenler hatırlayacak mı bakalım? İzlemeyenler ise ne için olduğunu öğrenmek için izleyebilir :P
Diziyi hazırlayıp bana veren LaFea yorumunu, ve Nabrut'un yorumunu okumadan izleyip izlemeyeceğinize karar vermemelisiniz ;)

29 Ağustos 2013 Perşembe

Rihanna'nın Yeni Saç Modeli

Bir yanı uzun, bir yanı tıraşlı, Rihanna'nın moda ettiği ama modasının çoktan geçmesine rağmen halen bizim ülkemizde severek uygulandığı ve artık gördükçe kusmamın geldiği saç modelinden sonra Rihanna yeni saç modeliyle beni dehşete düşürmeyi başardı.



Allah'ım kafayı yiyeceğim.


Lütfen lütfen lütfen bu moda olmasın!!

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Alper Canıgüz İle Nasıl Tanıştım: Cehennem Çiçeği

Alper Canıgüz, Alper Kamu karakterinin babası, yani yazarı.
Alper Kamu beş yaşında bir dedektif.
Cehennem Çiçeği yazarın üçüncü kitabı.

Ben yazarla bu şekilde tanıştım.

Boyundan büyük laflar edip beni kendine hayran bırakan Alper Kamu, bir cinayetin peşine düşüyor. Yeni tanıştığı ve kardeşini öldürdüğünü iddia eden arkadaşına inanmayıp olayı aydınlatırken, güzel tespitleri, ilginç ifadeleriyle sizi etkiliyor, şaşırtıyor, güldürüyor.

Hem sonra yazarın önceki kitaplarını merak ediyorsunuz.
Yazarın diğer kitaplarını merak ettiren kitap iyidir, değil mi?
Onun dışında ben bu kitabı tekrar okuyabilirim. Eminim aynı zevki verir. Çünkü olay örgüsünden ziyade anlatımı hoş.
Seri diye uzak duranlar varmış, bence bağımsız da okunur.Nitekim ben ilk bunu okudum. Ama mademki önceki kitaplarını merak ettiriyor sonunda, neden ilk kitaptan başlamayasınız?

Aynı tarz kitaplardan sıkılanlara, Türk yazar okumak isteyenlere özellikle tavsiyemdir.

Bol bol altı çizilecek bir kitap ayrıca. Belki Nabrut altı çizilesi yerlerden bahsetmiştir, hemen ona gitmeliyim. Evet onla beraber okuduk kitabı ^_^

27 Ağustos 2013 Salı

Pierre Cardin Çanta

Ben eskiden, olur olmaz, çok çanta alırdım.
Artık olgunlaştım ya öyle çok çanta almıyorum.
Bu seferki takıntım; iyi çantam olsun.
Çok almaktansa tek tük ama kaliteli almak beni daha mutlu ediyor. Beriki başka düşünür der ki, ona vereceğim paraya iki tane üç tane alırım, falan.
O da öyle mutlu oluyordur ona da diyeceğim yok.
Hepimiz hem çok, hem markalı almak isteriz herhalde :)


Pierre Cardin benim için pek takliti bulunmadığı için önem taşır, modelleri orta yaşlı hanımlara hitap etse de, ben kendime göre modeller bulup çıkarmayı başardım. Kolajdakilerden bahsetmiyorum, kendime aldıklarımdan bahsediyorum :)
Ve geçenlerde anneme alırken gözüme yeni bir Pierre Cardin çantası kestirdim.
Bu aralar o çanta için alt yapı hazırlıyorum:
Sabah şerifleriniz hayırlı olsun anneciğim ^_^
Nasılsınız babacığım ^_^
Mukabilinde bir alt yapı çalışması :)

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Bileğimdeki Sıkıntı

Kolumdan, daha doğrusu elimden, bileğimden, avucumun içinden yana dertliyim.
Sinir sıkışması teşhisi koydum kendime, bu ara iyice azmasından mütevellit doktora gideceğim, tamam kızmayın.
Fotoğraf albümlerini yaparken uzun süre pc başında kalkmadığım zaman hissetmiştim bir sıkıntının peyda olduğunu. Biraz uzak durdum geçer gibi oldu. Ama ne zaman yine çok uğraşsam fotoğraflarla falan hemen rahatsız ediyor.
Onun dışında ben tam bir akıllı telefon bağımlısıyım. Elinden bırakmazsan düzelmez ki değil mi?


Soldaki fotoğraf ramazan ayında çekip Instagram'da paylaştığım fotoğraf. Sağdaki ise şuan çekildi, sanırsın bir devin eli :)
Ramazandan beri ara ara atel kullanıyorum, çok rahatlatıyor ama bu sıcaklarda uzun süre takmak çok zor ve ben de çabuk sıkılıyorum.

Hadi dua edelim; Allah kimin ne sıkıntısı varsa gidersin, bizimkiyle beraber...

25 Ağustos 2013 Pazar

"Mutluluğun Öteki Yüzü" Talihlisi...

Geldik bir çekilişin daha sonuna.
Katılım çok güzeldi, hepinize göndermek istedim. 
Umarım tüm katılımcılar birer kez dahi olsa kitap kazanana kadar bu çekilişlere devam ederiz.

Kazananı bu sefer hem asistanımı yormamak, hem ilk yorum yapan son yorum yapan talihsizliği hissedilmesin diye, hem de ekstra çekiliş haklı bir deneme olduğu için kendim tek tek yazarak - kimisini çift kimisine ise üç kere yazarak ;) - çekilişi gerçekleştirdim.


Listemi ve çekiliş kasemi görüyorsunuz. İçindekileri boşaltmak zorunda kaldım haliyle onlar da dedim dekor olsun :)
Seçtiğim arkadaşlarımı görüyorsunuz hemen mail atıyorum adreslerini alıyorum
^_^
İnşallah bir daha ki sefere sana çıkar :)

24 Ağustos 2013 Cumartesi

Meşhur İtalyan Capozzi Sandviçleri

Benim ekmekle, ekmek arasıyla pek aram yoktur daha önce demiş miydim?
Sadece kahvaltı da yerim, sonra pek aramam.

Yalnız "Mutluluğun Öteki Yüzü"nü okurken canım ciddi manada sandviç çekti.
Öyle ağız sulandıracak şekilde anlatılmıyor oysa kitapta. Belki başka okuyanların dikkatini bile çekmedi ama ben öyle perişan oldum ki kalktım kendime Capozzi olmasa da Seyhan sandviçi hazırladım ve afiyetle yedim :)


Bu kitabı kazanmak istiyorsanız çekilişe katılın, yorum bırakın ^_^

23 Ağustos 2013 Cuma

Mutluluğun Öteki Yüzü {Çekiliş}

Güzel okuyucularım, vefalı takipçilerim her şeyin en güzeline layık elbette.
Mutluluğun Öteki Yüzü kitap okumayı seven birilerine gitsin diyerek yorum yapan iki kişiye.. evet evet yanlış duymadınız, bu sefer iki kişiye bu kitabı hediye ediyoruz.
Yani şansınız daha yüksek!


Kitabı kazanmak için mail adresinizle beraber bu yazıya yorum bırakmanız yeterli.

"Yok benim şansım diğerlerinden fazla olsun" istiyorsanız Arkadya Yayınlarını Facebook ve Twitter üzerinden takibe alıyorsunuz ve +1 hak daha kazanıyorsunuz.

"Ama Seyhan ben seni takip ediyorum, hiç takip edenle etmeyen bir olur mu?" diyorsanız haklısınız, blogu izleyiciler kısmından ve bloglovin üzerinden takip edenlerin +1 şansı elde ediyor.

Unutmayın! Şanslı 2 kişiye gidecek bu kitap ve kazanan pazar günü saat 12 de açıklanacak!
Kitap yorumum için Mutluluğun Öteki Yüzü Başlıklı yazımı okuyabilirsiniz.

Çalıkuşu 2013: Günümüz Versiyonu Çalıkuşu'nda Kimler Oynayacak?

Kitabı okurken kafamda Kâmran rolü için Kıvanç Tatlıtuğ'dan başkası canlanmadı. Biliyorum gözleri yeşil Kâmran'ın, Kıvanç'ın mavi. Bu ufak farklılığı umursamayabilirdim.
Ben Kıvanç'ı Kâmran diye düşlerken...
Off saçlarım diken diken oluyor.

Fahriye'yi duydum önce ben tabii.
Oo süper! O kadar içime sindi ki Fahriye Evcen.
Yalnız Evcen de pek çirkin ağlar "Yaprak Dökümü"nden hatırlarsanız. E Feride bol bol ağlıyor. Bu biraz düşündürse de beni, Fahriye Evcen Feride rolünde kabulumdur.


Yalnız hangi akla hizmet Burak Özcivit'e Kâmran rolü veriliyor?
Benim hiç sevmediğim bir oyuncu olmasını bir kenara bırakalım -reklamlarda görünce  tırnaklarımı çıkarıp istemsiz tıslıyorum- sevenler ayılanlar bayılanlar illa ki var.
Ama elinizi vicdanınıza koyun! Kâmran?! Hani şu 'sarı çiyan'?!


Ben olsam Özcivit'i oyuncu seçmelerine bile çağırmam, adamın fiziki hiç bir benzerliği yok çünkü!
Ben Özçivit olsam, rolü kabul etmem, o derece!

Hadi Kıvanç rolü kabul etmedi... Ben öyle tahmin ediyorum, yoksa muhakkak teklif edilmiştir.. İlk akla onun gelmesi gerekir. Hadi tamam, etmedi..
Türkiye'de sarışın erkek kalmadı mı?!
Sorum bu.
Teşekkür ederim.

Hayııırr bitmedi.. Bitirmiyorum..
Ben ki 1986 yapımı Kenan Kalav'lı Kâmranı izlemiş biriyim, ama buna dayanamıyacağım.
Çalıkuşu yeniden çekiliyormuş, diye ne kadar sevinip heveslendiysem de, bu diziyi izleyemeyeceğim belli. Yine de şans vereceğim de belli, değil mi? :)

Hem sonra ne kadar uzatacaklar kim bilir. 'Yaprak Dökümü'nden nasıl illallah ettiğimizi hatırlarsınız herhalde?
Ayrıca Reşat Nuri Güntekin'e, Yaprak Dökümü'nde Necla'yı canlandıran birinin Çalıkuşu'nda Feride'yi oynayacağı, söylense tepkisi ne olurdu acaba?
Neyse neyse Fahriye'den yana sıkıntım yoktu, biran iyice gaza geldim :)

Umalım da Nabrut daha ılımlı bir yazı yazmış olsun..
Ve Elmakurdu neler demiş bakalım.

Tüm Çalıkuşlarında Feride'ler en isabetli tercihlerdi.
Ve dosya burada sona erdi...
İlginiz için, yaptığınız yorumlar için, cidden, canı gönülden teşekkür ediyorum. Uzun zamandır blogumdan bu kadar  keyif almamıştım.


İlgili diğer yazılarım için:
Reşat Nuri Güntekin
Çalıkuşu kitap yorumu.
Aydan Şener'li Çalıkuşu dizi yorumu
Türkan Şoray'lı Çalıkuşu film yorumu

22 Ağustos 2013 Perşembe

Tabii ki Türkan Şoray!

En güzel Feride tabii ki Türkan Şoray!


Aslında Çalıkuşu dosyası çalışmasında diziden önce filmi yorumlamalıydım, ama Çalıkuşu'nun 1966 yapımı siyah-beyaz Osman Seden yönetmenliğinde çekilen filmini henüz izledim. Şuna bakın ki Osman Seden 1986 yapımı Trt için çekilen Çalıkuşu dizisini de yönetmiş.
Sanki dizi kitaptan değil, bu filmden uyarlanmış hissini üzerimden atamıyorum.

Türkan Şoray devrinin en güzel kadını olmalı! Dünya çapında bir güzellik.
Mükemmel gülüş, o cilveler, göz süzüşler..
Muhteşem bir Feride!
Bayıldım!!


Kartal Tibet'in Kâmran fikri beni yine memnun etmemişti ki izleyince tüm fikrim değişti. O narinlik, kibarlık çok güzel yansımış, yetersiz sarışınlığı ve yeşil olmayan gözlerini sineye çektim. Filmi zevkle izledim.
Online izlediğim filmde, yer yer kesilmiş hissi yaşadım, ama film mi öyle çekilmiş yoksa bu zamana bu kadarı mı gelmiş emin olamıyorum.

İhsan'la kafayı bozmuşum herhalde burdaki İhsan'ı da sevmedim. Mustafa Keser'e benzettim kendisini :)
Doktoru Hulusi Kentmen canlandırır diye düşünmüştüm ancak tanıdık bir sima olmasına karşın ismini bilmediğim bir aktörümüz canlandırıyor. Talihsiz Munise'mizi ise Zeynep Değirmencioğlu nam-ı diğer Ayşecik canlandırmış.
Zeynep Değirmencioğlu şimdi ne yapıyor acaba? Ne güzel çekti elini eteğini.
Dizide olduğu gibi filmde de kitaptakinin aksine insanı sinir eden bir karakter olan Hatice Hanım'ı Aliye Rona canlandırıyor ki kendisini özlemişim :) Uzun zamandır Türk filmi izlemediğim de ortaya çıktı sanırım.


Bugün Nabrut'u okumadıysanız hep beraber ona geçelim ;)
Not: Görselleri Google'dan arakladım.

21 Ağustos 2013 Çarşamba

Aydan Şener'li Çalıkuşu

Çalıkuşu'nu okurken dizisi ya da filmi olduğunu bilmiyordum.
Arada hayallere dalıp karakterlere oyuncu seçiyor, hatta rol çalıyordum.
Sonradan öğrendim ki TRT yapımı bir dizi uyarlaması var kitabın. 1986 yılında çekilen ve 7 bölümden oluşan dizi Aydan Şener'i şöhrete kavuşturmuş.


Güzel yüz hatları var Aydan Şener'in, duyunca garipsemedim, bilakis, güzel bir Feride olmuştur, diye düşündüm.
Güzel Feride olmuş. Kâmran elbette beni hayal kırıklığına uğrattı çünkü Kâmran esasen sarışın. Neyse ki Kâmran'ı canlandıran Kenan Kalav'ın gözleri yeşil. Bu bir nebze acılarımı hafifletiyor.


Kitabı taze okuduğum için dizideki tüm eksiklikler gözüme battı tabii.
Salıncak sahnesinde -ki kilit sahnedir, çok sıkıldım :)
Kâmran'ın Feride'ye getirdiği fondan çikolatalar, madlendi mesela, kaçmaz kardeşim gözümden kaçmaz!
Hadi diğer yerleri geçeyim ama sonunu bu şekilde değiştirmeleri hiç hoşuma gitmedi hiiiççç!!

Dizide çok tanıdık sima var aslında. Munise'yi Mine Çayıroğlu, çok merak ettiğim doktoru ise rahmetli Sadri Alışık canlandırıyor.
İhsan ise tam bir hayal kırıklığı oldu.

İki şey ise çok fazla dikkatimi çekti; Aydan Şener'in mimikleri ne kadar Gülben Ergen'e benziyor ki, Gülben Ergen'in Aydan Şener'in mimiklerini çaldığını bile iddia edebilirim. Asılsız olur ama mantıksız olmaz. Sonradan öğrendim ki ikisinin birlikte dizileri de var. Belki bilinçlice değildir, Gülben'i de severim bilirsiniz ama neredeyse eminim :)
Bir diğeri ise Aydan Şener'in yıllara meydan okuyan hali!
Yaşlan be kadın!


Buradaki bir çok bilgiyi Nabrut'tan almıştım ona yazacak birşey bırakmış mıyım bakmalıyız :)

20 Ağustos 2013 Salı

İlk Busemi Ben, Bir Ölünün Gözlerine Mi Tevdi Edecektim {Çalıkuşu}

Çalıkuşu bir Türk Edebiyatı Klasiği.
Bir Reşat Nuri Güntekin romanı.
Konusunu bilmeyen, kitabını okumayan kalmamıştır.
Velev ki hala okumayanlar var.. Bu yazı onlar için. Bakın ben yeni okudum bunu da söylemeye utanmıyorum siz de okuyun, diye.


Küçük yaşta kimsesiz kalan, İstanbul'da iyi bir tahsil görmüş genç kızın yaşadığı gönül kırıklığı nedeniyle Anadolu'nun en ücra yerlerine öğretmenliğe gitmeye razı olmasını Feride'nin kendi ağzından dinliyoruz. Yani bu bir günce.
Burnum sızladı, gözlerim doldu yer yer.
Ancak Ç. vilayetinde yaşadıkları bana cinnet geçirtecek cinstendi.
Feride'yi öyle benimsiyorsunuz ki, bu hissiyat hasıl oluyor ister istemez.

Konusunu biliyor olmam, ders olarak işlememiz falan, kitabı neden okuyayım gerek kalmadı, mantığını doğurunca bu zamana kadar okumadım işte. Nabrut'un tek bir lafıyla kafamdaki tüm olumsuzlukları, listemdeki tüm kitapları silip attı, okumaya karar verdim.
İyi ki!..

Bir kere dili çok güzel kitabın. Ah şimdi kullandığımız 'laylaylom' bozuk türkçemizin yanında nasıl kibar, nasıl asil kalıyor.
Arada anlamını bilmediğimiz kelimeler çıkabilir, ama kitabın arkasına bakıp öğrenebiliriz.
Öyle de güzel bir özellik, öyle de özel bir kitap.

Kitap konusunda bana yetişemediğini söyleyenler eminim 'Çalıkuşu'nu çoktan okumuşlardır. Dolayısıyla, aslında siz benim önümdeydiniz! Hala okumayanlar varsa ilk sıraya bu kitabı koymalarını öneririm.

Popüler kitapların yanında fiyatı yüksek gelebilir ancak kesinlikle değer.
Miraslık! (Bunu da Nabrut kullanır bu arada, bakalım mı o ne yazmış?)

Evet. Bu Yazı "Çalıkuşu okumayan kalmasın" diye yazıldı.

19 Ağustos 2013 Pazartesi

Reşat Nuri Güntekin


Merhaba.
Ben Reşat Nuri Güntekin.
1889'da İstanbul'da doğdum.
Edebiyat Fakültesini bitirdim. Liselerde öğretmenlik, müdürlük, Milli Eğitim müfettişliği, Paris kültür ateşeliği yaptım. Unesco'da Türkiye'yi temsil ettim. Romanlarım, hikayelerim, tiyatro eserlerimin yanı sıra, çevirilerim de vardır.

Beni o veya bu şekilde tanıyor olmalısınız. Eserlerimi tiyatro da, sinemada ve/veya televizyonda dikkatinizi celbetmiş olmalı.

İnsanların eserlerimi okuması, kendinden bir şeyler bulması ve onlara ehemmiyet vermesi kadar beni bahtiyar edecek pek az şey vardır. Bilakis yoktur!

Burada kendimi prezante etmemin nedeni, benden neredeyse bir asır sonra doğmuş biçare Seyhan'ın 'Çalıkuşu' isimli kitabımın tam metnini  henüz okumuş olması.
Onun rikkat göstermesi üzerine bu sülüs hazırlandı.

Esasen zatımı yakından tanımak için bu bilgilere lüzum yoktur. Eserlerimi okuyunuz kâfi.

Bir sülüs da, bu zat-ı muhteremden geliyor. Onu da teşrif etmeli.

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Siyah Beyaz Kombin?

Şu konuya bir açıklık getireyim.
Siyah ve beyaz birbirine uyar diye her siyah şeyi beyaz, her beyaz şeyi siyahla tamamlamak kadar sinirimi bozan şey çok azdır.

Konuyu açıyorum.

Kuzenime diktirmesi için kıyafet seçtim. Bu elbiseden başka bir şey giyersen benden geçer not bile alamazsın, diyerek baskı da uyguladım, umarım terzimiz de güzel diker! Konuyu burada da uzatabilirim ama ana temadan uzaklaşmayayım.
Ben bir rüya gördüm:
Elbisede dantel ve kumaş kullanılacak. Benim kuzen de beyaz kumaş üzerine siyah dantel almış. Ben rüyamda öyle bir çıldırdım ki; "Modeli mahvettin hiç bu, siyah-beyaz olur mu?" diye nasıl söyleniyorum. Cinnet geçirmeme ramak kalmış.
Sonra gün içinde rüyam geldi aklıma. Nasıl sinirlendim anlatamam, kalktım kuzenimin yanına gittim. Kumaşın ikisinin de siyah olduğunu öğrenince yaşadığım şey, tam olarak rahatlamaydı. Ama şimdi bile o siniri hissediyorum :)

Çok az rüya görürüm, yani görürüm herhalde de ama kolay kolay hatırlamam. Rüyamda bile nelerle uğraşıyorum.

Hayır, işin tuhafı, o elbise siyah-beyaz versiyonla da güzel olur.
O cinnetten sonra bunu itiraf etmek benim için çok zor. Ne kadar da erdemliyim! :)

ille siyah diye bir şey yok

İlle kurtarıcı bir şeyler istiyorsanız ten rengi ayakkabı ve çantayı deneyin.. Şüphesiz bu kombinde siyah kullanılabilirdi. Çok da güzel olabilirdi ama o zaman bu kadar yazıyı yazmamın bir anlamı olmazdı :)

Ben ki renkleri karıştırmayı, zıt renkleri birbirleriyle kullanmayı severim. Yeşil pantolonun altına pembe ayakkabı giyerim. Evet evet bunu yaparım! Ama siyah pantolonun altına beyaz ayakkabı giymem, giyemem!
Ya da siyah çantayı her şeye uyuyor diye olur olmaz kombinlerle kullanmam.
Elbette siyah beyaz çok asil bir ikilidir. Sadece uyuyor diye hemen onla kombinleyip kolaya kaçmamak gerektiğini düşünüyorum. Kızdığım nokta bu.

renklerBen, ki neredeyse hiç etek giymem, kombinlerimde bir tane pantolon bulunmaması ilginç!
Keyfi kombinler, moda gurusu olduğumdan başka bir iddiam yok :)

Bu kombinlere bakıp "Şapkan nerede Seyhaaaan" diyorsanız, doğru yoldayım :* 

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Mutluluğun Öteki Yüzü

Yepyeni, adeta dumanı üstünde bir kitabın yorumu olacak bu.
İlk okuyanlardan, ilk yorumlayanlardan biriyim ki, umuyorum uğurlu gelirim.

Kitabın kapağı çok hoş zaten. Sırf kapak yüzünden alacak insanlar olacaktır eminim.
Arkadya Yayınlarının kapakları hep hoş, ayraçları hep püsküllü, sevdiğim ve takdir ettiğim bu yönlerini belirtmek istedim ^.^
Olur da kapak sizi etkilemiyorsa, ben yorumuma geçeyim.


Ben kitaba, arka kapak yazısını okumadan başlarım, okudukça şaşırırım, neler olacak, diye beklerim. En son arka kapak yazısını okurum ve her zaman doğru kararı verdiğimi düşünürüm.

Hiç bir şey bilmeyerek başladığım bu kitabın daha ilk sayfalarında bir şeyler olacağını sezdim ve bekledim, çok geçmeden olay koptu, bekliyor olmama rağmen çok etkilendim. Kitap, Ella'nın ağzından anlatılıyor olmasına rağmen, kendimi bir Ella'nın, bir Paige'in yerine koydum. Off çok zor, çok zor bir durum, diye çoğu zaman kendi kendime söylendim. Tabii ki yürek burkan, göz yaşartan kısımları var. Etkilendiğim için kısa kısa okumak istedim ama çoğu zaman elimden bırakamadım.
Ara ara yazarın çok fazla detay verdiğini düşündüm, ama çok takılmadım. Yalnız neden Ella'nın soyadının Beane, Paige'in Capozzi olarak kaldığını açmasını isterdim.

Konu beni olduğu kadar sizi de şaşırtsın istediğimden konuya değinmedim. Kitabı tavsiye ettiğim kişilere de 'arka kapak yazısını okuma' diye salık veriyorum.
Çok orijinal bir hikaye olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Benzer bir hikaye okumamıştım, bu yüzden çok sevdim.

12 Ağustos 2013 Pazartesi

City Hunter - Lee Min Hoo - Ve Stili

City Hunter. Bitmeyen dizimiz oldu.
Aksilikler mi girdi araya yoksa Ramazan mı bilemedim. Yavaş ilerledik diziyi izlerken.


Ben şimdi diziyi yorumlarken biraz konuyu dağıtacağım, o yüzden diziyi izlemiş olanlar yorum bırakırsa, diziyi izlemek isteyenler için güzel bir referans olur. Aynı zamanda izlemeyi düşünenler yorumları okumayı ihmal etmesinler, demek oluyor bu.


Lee Min Hoo.
1987 doğumlu Kore'nin sayılı estetiksiz güzellerinden biri olan Lee Min Hoo bu dizide benimle aynı zamanda doğmuş Lee Yun Seong'u, Nam-ı diğer City Hunter'ı canlandırıyor.
Hay Allah bak yaşım çıktı ortaya. Ama sevinmedim değil. Bana ne oluyorsa?! :)

Bir intikam uğruna daha kırkı çıkmadan annesinden koparılan bebecik türlü eğitimlerden geçerek kusursuz bir intikam makinesine dönüşüyor.. derken, hayır, vicdan sahibi bir City Hunter'a.. Hayır hayır 'şiti hantır'a dönüşüyor.
Çok tatlı değil miydi şiti hantır demeleri? ^.^

Bu yazı uzun olacak besbelli...


Lee Min Hoo olur da aşk olmaz mı? Olur. O da var. Bizim gibi romantizm severleri kesmez ama var. Hatta ben bu kadar bile beklemediğim için çok bile geldi.

Bolca entrika var. Anlatamayacağım kadar çok, çünkü anlamadım *_*

Ve muhteşem dövüş sahneleri var. Ne kadar yakışmış Lee Min Hoo'ya anlatamam.
Gülüşü kadar güzel dövüşü.
Ahanda şair oldum. Sabredin. Unutmayın beni seviyorsunuz.

Sonra iyi mi kötü mü anlamadığımız ama yakışıklı olduğu konusunda hemfikir olduğumuz savcı var:


Diziye girdiği andan itibaren surat ifadesi değişmeyen yardımcımız var. Adamın tipini gördükçe güldüm. Bi' değiştir mimiklerini ya bi' şaşırt beni:


Lee Min Hoo var. Onu demiştik değil mi? Lee Min Hoo'nun kısa ve renkli pantolonları var. Hatta leopar pantolonu...
Neyse unutmak istiyorum..
Yine de bu kıyafetleri kimse onun gibi taşıyamaz.


Çok ilginç saç kesimleri var.
Ya şu çocuğun saçlarını gözlerinin önünden bir çekin diye çıldırarak izledim mi? Evet ama muhteşem saç kesimli olan bir tek o değildi.
Savcının saç modeli, o kiralık katil midir nedir onun saç kesimi, Mr. Spock'ın Kore versiyonun saç kesimlerine ne demeli?


Kore'de kuaförler iyi para alıyor olmalı. Zira ciddi bir emek var.
Kadınların saç kesimleri ne kadar güzel ve sade ve klasikse erkekleri bir o kadar değişik.


Bay 'Uzun Bacak' ve Bay 'Daha Uzun Bacak'.


Dizide Kim Na Na'yi canlandıran, 1986 doğumlu Park Min Young -esasen bir model olan oyuncu- ve Lee Min Hoo ile bu diziden sonra sevgili olmuşlar. Ben kızı sıradan bulmuştum ama sonradan onayı verdim. Şimdi ise nasıl sıradan bulmuşum diye şaşırıyorum.


Bir dizi ve bir dizi yorumu daha burada son bulurken yapımda ve yayında emeği geçen tüm Korelilere, izlerken bize entrikaları açıklayan Büş'e, bitmedi bu dizi diye söylenen Nabrut'a ve biz koreyi skandallardan korurken AGD izleyen DürriYekta'ya teşekkürleri bir borç bilirim.

Not: Ben BOF için izlediğim en kötü sondu demiştim. Düzeltiyorum bu dizi tüm kötü sonlara on basar :)

Çocuklara/Çocuklulara Hediyem Var!

Ramazan ayı bitmeden güzel bir kitap hediye edebilmenin mutluluğunu yaşıyorum.
İnceleme fırsatım oldu ve çok beğendim.
Çocuklara çaktırmadan güzellikleri anlatırken etkinlik öneriyle de kalplerini fethedecek hiç şüphesiz.

5 yaş ve üstü için hazırlanmış olan bu kitap anne-babalar için oldukça kıymetli.
 Yapmanız gereken sadece bu yazıya yorum bırakmak.


Bizlere böylesine özenle hazırlan bir kitabı ulaştıran Timaş Yayınlarını Twitter ve/veya Facebook'tan takip etmeyi unutmayın!

Talihliyi bayramdan sonra açıklayacağım, mail adresini bıraktığınızdan emin olun ;)

Edit:
Talihlimiz belli oldu, mailini kontrol et güzelşeylerrdükkanı ^.^


Ve siz de bir sonraki çekilişimiz için takipte kalın ;)

10 Ağustos 2013 Cumartesi

İlk Öğretmenim Peygamberim

Biliyorsunuz bu kitabı kazanma şansınız hala devam ediyor!
Bu değerli kitabı muhakkak sevdiğiniz küçükler için edinmelisiniz.
Öyleyse; tıklayın, yorum bırakın ;)


Kitap Hakkında

Esin, Tekin ve Metin… Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) güzel davranışlarını uygulamaya çalışan üç arkadaş… Bunun için bir kulüp bile kurdular! “Güzel Davrananlar Kulübü” üyeleri olarak oyuncakçı Hasan Bey’in yardımıyla Peygamberimizin sünnetlerini öğreniyor ve arkadaşlarına öğretiyorlar.

“İlk Öğretmenim Peygamberim” kitabıyla çocuklar, bize hakikat konusunda ışık olan Peygamberimizin güzel davranışlarını öğrenecek, onun davranışlarının rehberliğinde daha iyi bir insan olmaya doğru adım atmış olacaklar. Keyifli hikâyeleri minikler ebeveynlerinden dinleyebilir, altı yaş üstü çocuklar ise rahatlıkla okuyabilir, sanat etkinliklerini uygulayabilirler.

Yazar Hakkında

Nur Kutlu

1971 yılında Samsun’da doğdu. İlk ve orta öğrenimimi Ordu-Ünye'de tamamladıktan sonra Ankara Gazi Üniversitesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümünü bitirdi. İki yıl anaokulu öğretmenliği yaptı. Halen özel bir kreş ve anaokulunda sorumlu müdür ve eğitim danışmanı olarak görev yapmakta.

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Rüzgarla Gelen

Kitap yorumlarım birikti.
'Hep kitap yorumu yazıyorsun' tepkilerine maruz kalmamak ve kitap yorumlarından sıkılanlar için peş peşe kitap yorumu girmiyorum. Malum.
Bazı kitaplar nasıl ki okumak için diğerlerinin önüne geçiyor, bazı yorumlarda böyle diğer yorumların önüne geçiyor.
Bir an önce alın, okuyun diye.
Off, tüh, daha konuyu anlatmadan, kitabı tanıtmadan, sevdiğimi okumanız gerektiğini söyledim bile :)


Bir aile hikayesi bu. Zor zamanlar atlatmış.. daha doğrusu atlatamayıp bu zor zamanların aile fertlerinde hasarlar bıraktığı, hayatlarını hasarlarıyla kabul eden, ancak şimdi tekrar bir arada yaşamak zorunda kalan bir aile hikayesi.
Güçlü kız kardeşler, Henry'nin kız kardeşleri (kitabın orjinal adı) ve sevgi dolu erkek kardeş; Henry.
Çatlak büyük anne, ki beni tanıyanlar favori karakterimin o olduğunu tahmin etmişlerdir ^.^

Bazen bir kitap okurken içindeki bir karakterde kendinizi bulursunuz ya, işte bu kitapta kendinizi bulmadığınıza sevineceksiniz. Ben sevindim :)

Çok da güzel anlatımı var kitabın, hislerin coşkulu açıklamaları, abartılı tarifleri. Abartılı belki ama size tam olarak "işte bu!" dedirtiyor. Ve tabii rahat okunuyor.
Seveceğinize neredeyse eminim!

Aslında çok önceki kitap alış verişimde almıştım bu kitabı.
Çok güzel yorumlar okumakla beraber Pudra Tozu da özellikle önermişti.
Ben de aldım.
Yine okumadan Nabrut'a da aldırdım. Bakalım o ne yazmış?
Beraber okumanın tadı başka.

1 Ağustos 2013 Perşembe

Şeyda&Haşim {İkinci Evlilik Yıl Dönümü Çekimi}

Şeyda.
Benim orta okulda fazla kalemlerini bana vermek istemeyen, ama veren arkadaşım.
Geçen gün bana kızıyordu "Sen de her gün kalemsiz geliyordun" diye.
N'apabilirdim ama biliyordum ki tüm sınıfa "fazla kalem" verecek kadar kalem getiriyordu.

Öyle de eski dostuz biz. Maşallah.

İkinci yıl dönümlerinde "fotoğraflarımızı çeker misin?" dedi. Seve seve!
Ama ne eğlenceli bir çekim oldu anlatamam ki size. Şeyda'yı tanımanız lazım.


Şeyda çok başka biri. Evlenecek insanlara hep onu örnek gösteririm. Evleniyorsunuz diye dünya sizin etrafınızda dönüyor sanmayın, insanlara zaman ayırın ve tadını çıkarın tatlı telaşınızın.
Öyle ki kınadan sonra, nikahtan önceki gün bir cafede oturmuş kahkahalarla gülüp eğleniyorduk.
Arkadaşlarını hiç bir şekilde dışarıda tutmadı.
Bu az bir şey değil! Bunu yerine getiren, o hengameyi çevresini incitmeden atlatabilen az çift gördüm.


20. yılınızda çoluk çocuk falan çekim yaparız inşallah =)

Not: kolum biraz rahatsız olduğu için fotoğrafları blog için düzenleyemedim. Önüme gelenleri seçiverdim.