Ne bir sayfa kitap okuyabiliyorum günlerdir, ne bir iki dakika da olsa Tv izleyebiliyorum.
Gün boyu internet başındayım belki ama bir kaç saniyesi bile şahsi işlerim için değil.
Özlüyorum çok fazla.
Okumayı. Gezmeyi. Yazmayı.
Yaşamayı yani.
Bir kaç hafta önce tiyatroya gitmiştim. Ne zamandır gitmiyordum. Oysa çok severim tiyatroyu.
Oyunun başlamasını beklerken arkadaşıma "bu oyun çok sıkıcı bence" dedim.
Öyle de peşin hükümlüyümdür.
İsmini bile bilmeden girdim oyuna.
Derken başladı oyun.
Bir dakika dolmadan "ayy çok sevdim ben bu oyunu" dedim :)
Böyle de dönerim.
Siz tabi haliyle oyun bittikten sonraki görüşümü merak ediyorsunuz:
Çok beğendim ya. Gerçekten.
Yoksa üzerinden haftalar geçmesine rağmen vakit ayırır burda bahseder miydim?
Hadi bir de fragman koyayım ama hepsini izlemeyin :)
Dün akşam ise, iş çıkışı Gülşen'in Bostancı Gösteri Merkezindeki konserindeydim efendim.
Arkadaşım bilet almış, gel benle, dedi gittim ben de. "Aaa Gülşen mi? Ne alaka" demeyin siz de yani.
Ama beğendim he. Sahnesi güzelmiş. Sesi güzelmiş. Şarkıları da güzelmiş:)
Arkadaşım, şaka maka hiç bi şarkısını bilmiyormuşsun, dedi :))
Çok güzel bir sahne showu hazırlamıştı, hem dans etti, hem söyledi.
Şarkı seçimleri, sırası süperdi.
Bir bluz giymişti üstüne...
Başka da birşey giymemişti :)))
Ama o siyah donunun gözükmesinin seksi değil çirkin olduğunu biri söylemeliydi o kızcağıza.
Madem o don görünecekti her fırsatta, bari pul payet işli birşey olsaydı.
Dansçı kızlar bir çıtçıtlı body giymişlerdi :)
Erkek dansçılar ise boğazlarına kadar kapalılardı ya, kan ter içinde kaldılar gariplerim :)
Konserin tek kötü yanı benim sesimin kısık olmasıydı, yoksa Gülşen kadar bende inletirdim orayı :)