31 Mayıs 2011 Salı

Dostluk Sokağı



Bu civarda, henüz "Ekşioğlu"nun, "Ağaoğlu"nun giremediği sokaklardan.
Keşfetmediler mi, güçleri mi, yetmiyor bilemem :)
Ama benim en sevdiğim sokak.

Bahçe içinde 2 katlı evlerin oluşturduğu bu sokak banliyö adeta.
Her bahar biraz daha hayranlığım artar buraya.

Sokak, sakinleri için öyle değil mi yoksa?
Fotograf çekmemi yadırgadılar da :/




29 Mayıs 2011 Pazar

Kola


Sevmiyorum deyip kestirip atmak daha kolayken.
Sağlıklı olmadığı için tercih etmiyorum demek kulağa saçma bir neden gibi geliyorken.
Neden ısrarla açıklama yapıyorum :/

Sorun şu ki, seviyorum. Hem de çok!
Dokunmuyor. Hem de hiç!

Hal böyleyken, öyle diyemem ya...
Ama yıllardır içmiyorum.

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Zahir


Çok yanlı bir kitap yorumu bu.
Okumayın bence:)
Neden mi?
Ben Paulo Coelho sevmem ki!

E o zaman niye mi okudum?
Kitapsız kaldım önce. Sonra uykusuz. Sonra da mecbur!

Daha önce hiç kitaplarını okumamış değilim.
Kitaplarına karşı önyargılı hiç değilim.
Ama olmuyor
.
Hiç mi birini sevmedim? Hiç sevmedim!
Şimdiden sonra bir daha okumam. 'Ama şu güzeldi' demeyin.
Zaten bende kötü demiyorum.
Seveni çok bilirim.
Bana göre değil diyorum..

26 Mayıs 2011 Perşembe

Dizi Dizi Diziler

Bu internete bayılıyorum ya!
Sayesinde tv kumandası değmiyor elime.

"The Office"de -ki tavsiye etmekten bıktığım dizi- "Glee" partisi düzenlediklerini gördüğümde artık "Glee"yi daha fazla erteleyemiyeceğimi anlayıp izlemeye başladım.


Danslı, müzikli yapımları sevenler izleyip, eğlenebilir.
Beni ikinci sezonda ancak sardı.
Dizinin kötü karakterleri en sevdiklerim olup çıktı ama. Şaşkınım :)
Pack, Santana ve tabii ki Sue!
Ve yine tabii ki Asyalı çiftimiz ki, onların bi kötülüklerini görmedim :)
Chang şahane ötesi. Yani dans edişi :P
Bu arada büyüleyici konuk oyuncuların haddi hesabı yok!
Tıpkı "Modern Family"de olduğu gibi.

"Glee"yle aynı zamanda "Modern Family"e de başladım.


Arada kameraya konuşmaları bakımından "The Office" benzettiğim bu dizi ise ilk sezonun sonlarına doğru beni sarmaya başladı ve şimdilerde kahkaha tufanı yaşatıyor. İyi ki tavsiyeleri dinlemişim, diyorum.
Gloria'ya ve aksanına bayılıyorum ki, bu tamamen farklı bir post konusu olacak.
Phil ise dizide beni en çok güldüren kişi.

Birde Pinky'nin önerisiyle BBC yapımı "Aşk ve Gurur"u izledim ki, işin içinde Mr. Darcy oldu mu beğenmemek olmuyor :)


Yumuşak yüz hatları nedeniyle hayalimdeki Elizabeth'le hiç örtüştüremediğimden Lizzy'i pek sevemedim.
Yine Jane'i de biraz çirkin buldum :)
Mr. Bingley tüm şapşallığıyla ortadaydı ki, kitapta şapşal biri olmamasına karşın filmde de bu dizide de öyle yansıtılmış.
Ama Sevgili Mr. Darcy öyle kusursuz ki... :)
6 bölümlük "Aşk ve Gurur" hayranlarını tatmin edecek bir dizi.
Üstelik indirdiğim ilk dizi :)))

Dizilerim tatile girmek üzere..
Bu demektir ki Güney Kore dizilerine ağırlık vereceğim:)
Sakın bana dizi önermeyin! Az öz şahane şeyler izlemek niyetindeyim :)

24 Mayıs 2011 Salı

Duygusal Açlık

Bu yaşadığım duygusal açlık mı, mide büyümesi mi tam bilmiyorum ama sadece evde olduğum zamanlarda baş göstermesinden yola çıkarak duygusal açlık olarak nitenlendiriyorum.
Gerçi dışarda olduğum zamanlarda da boş kalmıyorum ama neyse. Mide büyümesini kabullenemiyeceğim :)

Annemin bunda oldukça payı var :/ Çay ve kahve seanslarımız bitmiyor. Çayın ve/veya kahvenin yanına her zaman eşlik eden şeyler oluyor.
Gönlüm türlü türlü salatalardan yana.


Ama o konuda her zaman başarılı olamayabiliyorum :s

Az önce çikolata yememek için direnirken annemin "ye ye, yazın zayıflarsın" demesiyle bir baktım paketi yarılamışım, ama bitirmek için can atarken frenledim kendimi.
Şimdide kavga ediyoruz, börek siparişi verelim mi vermeyelim mi, diye.
Sanırım vereceğiz :)

Lütfen sizde kilo alın...

23 Mayıs 2011 Pazartesi

There Is No such A Thing As Vampires


Vampirler kötülerdi.
Onlardan kutsal su, sarımsak ve haç vasitasıysa uzak durabilirdik.
Derken onları haklamak için bir avcıya ihtiyacımız olduğunu öğrendik.


Sonra vampirlerinde ruhu olabileceğini öğrendik.


Vampirler üzerine bildiğimiz yanlışları birer birer düzelttik.
Tabutta yatmadıklarını mesela.
Sonra evimize izinsiz giremeyecekerini.
Sarımsağın-kutsal suyun işe yaramayacağını.

Gün geçmiyor ki, yeni bir bilgi öğrenmeyelim.
Artık gün ışığında sokağa çıktıklarınıda biliyoruz.


Halkın arasına karışıp, okula gittiklerini de...


Hatta aşık olup yuva kuruyor, bebek sahibi oluyorlardı...



Dünya durdukça 'teenage'lar üzerinde olacak ve 'teenage'ler üzerinde oldukça vampir hikayeleri pişip önümüze çıkmaya devam edecek.

Ama ben almıyayım teşekkür ederim =)
Vampir hayranlığımı 'teenage' dönemimde üzerimden atıp, otuzlara-kırklara bırakmadığım için kendimi tebrik ederim :)

20 Mayıs 2011 Cuma

Starbucksı Dava Edeceğim*

Tarihler 19 mayısı gösterdiğinde.
Gençtik. Toplanmalıydık. Bayramımızı yaşamalıydık.

Kimimiz günün anlam ve önemine binaen Samsun'dan. Kimimiz Almanya'dan.
En güzeli de Dilhan. Kadıköy'den. Sonra ben: İşte tam buradan. Ve Zeynep...




*Neden Aylin, hanım oluyorda benim bir ismim bile yazılmıyor?



Sonra bir baktım ayrlırken.
Sena'nın şen kahkahaları hala kulağımda çınlayadursun.
Hepimiz mi bloggerız?
Evet öyleyiz :)

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Aşk? Tesadüfleri?

Öyle takılmışım ki dizilere, sıra gelmiyor filmlere!
Tamam tamam dizilerimden de bahsedeceğim madem ısrar ediyorsunuz :P
Şimdi uzun zamandır anca izleyebildiğim 3 filmden bahsedeyim sizlere ;)

The Greatest


İki genç arabada oturmaktadırlar. Erkek kıza onu sevdiğini söyler ve bir araba onlara çarpar.
Sonraki sahnede bir adam yatakta oturmaktadır. Saatin alarmi çalar. Kadın uyanır alarmı kapatır ve ağlamaya başlar.
Sonra bende ağlamaya başlarım, çünkü onun bir anne olduğu ortadadır ve filmin sadece başıdır.
Yani sözün özü, baştan sona ağladığım bir filmdi.
Siz izleyip beğenir misiniz bilemem belki benim için doğru zamanda doğru filmdi. Belki de film çok iyiydi.. Bu konuda kesin birşey söyleyemiyorum...

Finding Mr. Destiny


İzlemeyen bilmez ama benim canım arada bir kore filmi çeker :)
Kore filmleri içinde buna rastlayınca, izlediğimi öğrenince pek şaşıracak LaFea, diye oturdum izledim. Pek keyif aldım.
Yine izleyenler bilir, "Coffee Prince"in prensi ile "I'm sorry, i love you"nun merhametli kızını bir araya getirmiş seyirlik bir film. Filmin daha uzun, daha yanlı (:P) yorumunu burada bulabilirsiniz :))

Aşk Tesadüfleri Sever


Hani çok överler filmi. Överler överler.. Sonunda izleyip övenlere söversiniz..
Yooo.. İşte bu filmde olmuyor o! Övenler sonuna kadar haklı!
Filmin adı her ne kadar güzel olsa da, filmi izleyince buraya en yakışmayan kelimenin 'tesadüf' olduğunu gördüm..

İyi seyirler ;)

13 Mayıs 2011 Cuma

Blogspot Kafayı Mı Yedi?

Sorun çıkarıp duruyor. Yorum bırakmayı deniyorum olmuyor.
Adsız bile yorum bırakılamıyor.
Arada düzeliyor ama.

Sonra bir baktım ismim değişmişşşş :/
Sonra onu düzelttim.

Az öncede, daha önce onaylayıp cevap yazdığım yorumları tekrar onayladım.
Mail kutuma yeni gelen yorumları kumanda panelimde göremedim.

Acaba dedim kafayı mı yedim?
Kafayı yemiş biri varsa o ben değilimdir dedim.

11 Mayıs 2011 Çarşamba

Şarkı Sözü Yazdım!

Asıl konuya geçmeden, yani sizleri şahane şarkı sözümle tanıştırmadan evvel söylemek istediğim bir şey var ki o da benim çok şanslı biri olduğum.
Headerı farkettiniz?
Beğendiniz!
Bu header da önceki gibi hediye. Aicha tarafından.
Birilerinin sizi düşünüp emek sarfetmesi cidden paha biçilemez!

Demem o ki, teşekkür ederim;)

Şarkı sözüme geçelim, biliyorum biliyorum merakla bekliyorsunuz :)



Bu Sinan Akçıl'ın {ki iki saniye öncesine kadar kendisine ersay diyordum(: } "Atma" şarkısı var ya; Hande Yener'le düet yaptığı. O şarkının aslen yabancı bir şarkı olduğunu öğrendiğim vakit şaşırdım ve içerledim.
Yani bu Sinan besteci kimliğiyle ön planda değil miydi?
Şimdi başkasının bestesiyle çıkış yapmak, benimkilerle risk almıyorum, demek değil miydi?
Eğlenceli parçaları seven ben, bu şarkıyı da seviyorum elbet ama en azından çıkış parçası olmamalıydı diye düşünüyorum.

Hey dostum sözü bende yazarım, dedim ve şarkı sözü yazdım.
Önceki aşağıdaki şarkıyı dinleyin ve sonra altına yazdığım türkçe şarkı sözünü okuyun. Beğeneceğinizin yüzde yüz garantisini veriyorum.
Ben böyle de iddialı olabilirim :)



Uuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuu Uuuuuuuuuuuu
Sezen Aksu!

İşte bu kadaaaar!! şarkı orjinalinden bile daha güzel oldu :)
Yaratıcılığıma hayran kalın =)

10 Mayıs 2011 Salı

İsimle Ateş Arasında


Daha önce "Cam Irmağı Taş Gemi"yi okudum da burada yorumlamadım hani. Ne diyeceğimi bilemedim. Zira hanımefendinin ne anlattığından çok nasıl anlattığı önemli ki, bunu da ancak onu okuyarak anlayabilirsiniz.

Bu sefer yorumumu kendime saklamayı yediremedim az da olsa birşeyler demek niyetindeyim.

Nazan Bekiroğlu giderek hayranlığımı arttırıyor. Edebiyata olan hakimiyeti su götürmez. Peki bu tarih bilgisi nereden geliyor?
Böyle bir kitabı nasıl ve ne kadar zamanda yazıyor?
Neden şiir gibi yazıp beni utandırıyor?

Yeniçerinin kuruluşunu-yokoluşunu, o zamanda yapılan esame ticaretini, birkaç padişahın, bir kaç yeniçerinin ve garibim Mansur'un ağzından anlatıyor.

Bazı sayfaları anlamadığınızdan, bazı sayfalara ise doyamadığınızdan.
Tekrar tekrar okuyacağınız bir kitap olacak; her seferinde farklı yerlerin altını çizerek...

Alıntı yapmak isterdim ama o kadar çok ki! O kadar çok!


Şimdi geri dönüp "Cam Irmağı Taş Gemi"yi okumak zorundayım. Zorundayım işte :)

8 Mayıs 2011 Pazar

Annemizi Çıldırtmaktan Bir Günlük Vazgeçelim

Tanıyan herkes bilir ki benim annem bir melek.
Hep gülümser, hep yardım eder. 'Banane' ve 'hayır' kelimelerinin varlığından habersizdir.
Ama bir kızı var ki onu bile çıldırtır.


Ben ekmeğin kıtır yerlerini seviyorum ne yapayım?
O ise ekmeği böyle görmeye alışamadı...
Evet! Benim anneme anneler gnü hediyem bu: Bugünlük ekmeği öyle yememek :)

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Ben/Taksim

Ben aslında Taksim'e gittim mi kokoreç yerim.
Olmadı işkembe çorbası içerim.
Ama işkembe çorbası içeceğim diye arkadaşıma işkence çektirmek istemem.
Zaten "lady" dediğin işkembe çorbası içmez-miş :)


Taksim'e gittim mi kahvemi Mustafa Amca'da içerim.
Orada yer bulamadım mı Mehmet amcaya (ismini şuanda atıyorum) geçer çay içerim.
Ve ben çayı çok açık içerim:


Ben kilise gördüm mü içini merak ederim:




Ben Taksim'e gittim mi sergi gezerim:)


Sergiyi size bittikten sonra haber veririm :)

Ve ben artık Taksim'e gittim mi, Can'a uğrarım ;)

3 Mayıs 2011 Salı

Biri Evlenir, Öteki Doğurur...

Geçen hafta çok yorulduğum için aht ettim.
Bu hafta sadece yatacaktım.
Ama Fatma'nın doğum haberi gelince...

Yeminimi bozdum ağalar..

It's a boy!


Maşallah diyelim de annemizin içi rahat olsun...



Anneanne:

Hani kız, dedim, lohusa şerbeti, aneneye..
Selma Hanımcım mevlüdde de olmazsa ben yokumm arkadaş :)

Abla mı olmuş benim güzelim:


Not: Şeydacım yerin çok belli!

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Kim Evlenmiş?

Gün geçmiyor ki evliler kervanına yenileri katılmasın...


Hayır hayır gelin bir cüce değildi.
Gelinin bir sıkıntıyla üzerinden söktüğü duvağı kapan bir ufaklık sadece :)


Hepimiz fiyonk severiz.


O gün tüm istanbul sokaktaydı trafik felçti.
Saatlerimiz yollarda geçti.
Ama çok severek aldığım ayakkabılardan kurtulma olarak gördüğüm o yol anlarından hiç bunalmadım.
Ayakkabıları çıkardım, yetmedi, ayaklarımı uzattım. Hatta yedim, içtim :)


Bir ay önce modelleri alıp terziye gittiğimizde, terzi -ki kendisi aslen gelinlikçi :)- istediğimiz modelleri duyunca "çok merak ettim kimin düğününe bu hazırlık?" demişti de çok gülmüştük.
Düğün günü nişanlıktan bozma kıyafetiyle {o soruyu soran gelinlikçi dikti(: } sokaklarda boy gösteren arkadaşıma ise mutluluklar dileyen dileyene..

Not: Biliyorum benden daha fazla fotograf beklerdiniz bunca aradan sonra, ama asıl fotograflar gelinin onayı alındıktan sonra...
Burda değil ama sürpriz bir 'komşu'da ;)