29 Mart 2018 Perşembe

Türkiye'de Bilirkişi Olmak

Bir ürüne itiraz ettiğinizde, itirazınız bilirkişiye yönlendirilir.
Bu bilirkişiler vaktiyle bilirkişi olmak için başvurmuş, diğer işlerine devam ederken bilirkişiliğe de soyunmuş kişilerden oluşur ve duyduğuma göre maaşları da oldukça iyidir.
Burası Türkiye olduğundan bir kısım işin kaymağını yer, bazısı ne kadar çabalasa da aynı noktaya gelemez.

Neyse ne, benim de aldığım akıllı telefonla ilgili sorunlarım vardı. 
Bir yıldır kullanıyordum ve bir yıldan sonra kapanıp durmaya donmaya, arama yapmama arama kabul etmemeye başladı iki kere de servise gitti, ikinci servisten sonra şikayetlerim azalmış ancak geçmemişti. Neredeyse bir yıl dayandım ama baktım olacak gibi değil, garantisi dolmadan tüketici hakem heyetine başvurayım, dedim.
Servise her verişimde de bir hafta kaldı serviste. Düşünün bi', bir gün uzak duramadığınız telefonunuzdan bir hafta yoksun bir şekilde..
Hakem heyeti şikayetimi aldı fatura belgeleri fotokopileri dilekçe milekçe derken bekleyin dedi. Bu süre içinde telefonu da kullanmayın dedi. 
Tamam dedim. 
Aylar sonra bilirkişi incelemek için istedi benden. 
Şikayetlerimi anlattım.
Tamam dedi bir hafta 10 gün içinde dönüş yapacağım bir hafta geçti on gün geçti 2 hafta oldu, aradım tatildeymiş!!!
Tatilden sonra inceleyecekmiş benim telefonumu.
Bir hafta sonra geldi birkaç gün sonra da telefonumu alabileceğime dair haber yolladı.
Ben telefonu verirken dedim: Ben telefonumu ellemezsem sıkıntı yok ama işte diyelim whatsapptan yazışıyoruz o sırada da birkaç kişi yazdı hop benim telefon dondu.
Birkaç gün içinde bana haber gelince ben anladım ki bu -gerizekalı diyeceğim kusura bakmayın, anlamadı sorun yok diyecek. Çünkü benim telefonumla yeteri kadar zaman geçirmedi.
Bana eve karar geleceğini söyledi ve ben telefonumu alıp eve döndüm. Aylar sonra eve karar geldi, gerizekalı bilirkişi telefonun bir sıkıntısı olmadığı telefonun bazen çekmemesinin baz istasyonlarıyla alakalı olabileceğini falan filan belirterek normal bulmuş.
A be salak! Telefon çekmiyor değil mi, e ben açıp kapıyorum ve çekmeye başlıyor, bir cm bile kımıldamadan çekmeye başlaması nasıl baz istasyonlarıyla açıklanır?!
Deli oldum var ya aylarca uğraştırmalarına mı yanayım,  bir boktan anlamayan insanların bilirkişi olmalarına mı, bu sorumluluklarını yerine getirememesine mi yanayım bilmiyorum. Bir düşünün ya tatile gideceğin o gün belli olmadı ya, nasıl tatile gideceğini bile bile sizden telefonunuzu alıyor ve şu tarihte teslim ederim diyebiliyor? 
Ben ille beni haklı görsün de demiyorum ama bariz şeyler var, sen dalga geçer gibi ne baz istasyonundan bahsediyorsun İstanbul'un göbeğinde, yatağımda uzanmışken mesaj geliyor "arıyorum telefon kapalı ama mesaj iletiliyor bu nasıl iş?", diye. Telefonu açıyorum kapıyorum artık ulaşılabiliyorum? Hangi baz istasyonu?
E donup durmaları. Ondayken donmamışmış telefon. Durup ekrana öylece bakarsan donmaz tabii. Hiç açıp baktı mı o da var ya.
Neyse.
Allah karşınıza işini iyi yapan kişileri çıkarsın, devletin malı deniz deyip ahireti hiçe sayan asıl kerizleri değil.

23 Mart 2018 Cuma

Satranç

Olağanüstü Bir Gece yazımda bahsetmiştim sonra zamanlarda Satranç'ı tekrar okuduğumdan.
Ne oldu birden bire Stefan Zweig hayranlığı mı türedi, diyebilirsiniz, ama bence onu okuyacağım üçüncü kitaba saklayın :)


Daha önce de okumuştum Satranç'ı aslında ve hiç sevmemiştim, yalan yok.
Neden bir kere daha okudum peki?
Öncelikli nedenim Olağanüstü Bir Gece'yi okuduğumu gören öğrencimin bana hediye almasıdır.
İkinci nedenim ise, herkes sevmiş bayılanlar çok fazla, bir şeyleri kaçırmışım hissi de var hazır bir daha okumakla ne kaybederim diye düşünmem.
Kesinlikle ikinci okuyuşumun çok faydalı olduğunu söyleyebilirim.
Yine aşırı etkilenmedim ancak sıkılmadım da bu sefer, okurken saç baş yolmadım.
Ben anladım ama Stefan Zweig'in yaşamı beni asıl etkileyen, hayatını sonlandırışı.

Yine uzun upuzun cümleler var kitapta. Ve altı çizilesi birçok cümle.
İyi ki tekrar okumuşum.

21 Mart 2018 Çarşamba

Ömer Beni Seviyor

Bir tane öğrencim var tamam mı, beni her gördüğünde demeyeyim de hemen hemen her derste "ben sizi çok seviyorum ya hocam." diyor.
Ben sınıfa girip selam verdikten sonra defteri imzalarken yanıma geliyor, çöküyor "nasılsınız hocam ben sizi çok seviyorum ya." diyor mutlaka.
Başka bir ders kitabın nerede, diyorum "dersleri karıştırmışım hocam ya ben sizi çok seviyorum" diyor. Ben de gülüp geçiyorum kitabı olmayan başka birine sordum mu o da ben de seviyorum hocam, diyor mesela ama konumuz Ömer.
Cuma töreninde herkes iyi günler, iyi tatiller, derken Ömer ne diyor tahmin edin. Evet, ben sizi çok seviyorum hocam ya, diyor.

Artık dersine girmiyorum Ömer'in. Geçen gün sınıflarına girdim bir şey için, çocuklar toplandı etrafıma Ömer de geldi tabii, Ömer seviyor musun hala beni, dedim.
Böyle şaşkın şaşkın yüzüme bakıp Evet hocam, dedi.
Ama çok komikti.

Nedense çocukların iltifatları bu sevgi sözcüklerine kapılmamak için uğraşıyorum ve hep şüphe duyuyorum. Öyle ya benimle iyi geçinmek zorunda hissediyorlar o yüzden bu kadar dillendiriyorlar diye düşünüyorum.
Ama ben de üniversiteden bir hocamı twitterda takip ediyorum ve geçen bir şey fark ettim, adamın her tweetinin altına hocam ya ben sizi çok seviyorum yazmak istiyorum 😄
Ciddiyim ya, her tweetine.

Youtube videolarından takip ettiğim hocalar var mesela, her video sonunda hocam ya harikasınız çok şıksınız, ne güzel kadınsınız ya hu, yazasım geliyor.

Demek ki bu kadar sevilebiliyor insanlar.
Demek ki Ömer de beni seviyor.

19 Mart 2018 Pazartesi

Şekersiz Beslenme Deneyimlerim

Şekeri bırakmış biri olarak bunu yazmaya hakkım olduğunu düşünüyorum.
Vay be Seyhan! Sen! Şekeri?! gibi sorularla yüklenmemenizi rica edeceğim çok hassas bir konu.
Şekersiz 15. günüm diyorum Seyhan abla sen daha geçen hafta başladın ne 15. günü?! diyorlar.
Sen her gün şeker yeyip nasıl şekersiz bilmem kaç diyebiliyorsun? diyorlar.
Çok üstüme geliniyor arkadaşlar, size gelmeyin 😂

Bu bildiğiniz şekersiz beslenme değil, bana göre şekersiz beslenme.
Çaya kahveye tövbe koymuyorum şeker.
Zaten içtiğim çay sayısı 5-6 bardaktan 2'ye, günde bir içtiğim kahve de içmesem de olura düştü. Gerçekten ama gerçekten başladığımdan beri hiç çikolata yemedim. Bir düşüneyim... yok yemedim gerçekten. (Çok fazla gerçekten dedim doğruluğundan şüpheleneceksiniz şimdi ama gerçekten diyorum.)
Dışarı çıkınca tatlı matlı yemiyorum, çaydan kahveden de bir lezzet alamadığım için o tatsız içeceklere para vermek istemiyorum. Resmen sosyal hayatım bitmek üzere 😂

Dışarıda tatlı yemesem de arada bir ev yapımı yiyorum, yalan yok. Bunu da şekersiz beslenmemi bozduğunu düşünmüyorum.
Yani bence eve misafir geldiğinde, misafirliğe gidildiğinde ikram edilen tatlıdan yememek de ayıp.
🙈
Bu on altı günde ya da tamam ya on gün olsun tamam, toplam yediğim tatlı, şeker -ki yok yemedim- pasta hepsini toplasanız benim önceki zamanlarda bir günde yediğim tatlı miktarıdır. Az bir şey değil bu. Bunu az bir şey gibi göstermenize izin vermeyeceğim, 21 günde de bitirmeyeceğim bu şeker diyetini.
Gerçi çayıma şeker atmak istiyorum, ya acaba tatlıyı kesip çaya mı şeker atsam ne yapsam. 😊

Bir de instagramda falan takip ediyorum şekersiz 3. gün diyorlar ertesi gün bi' bakıyorum güne gitmiş yüz çeşit tatlı çekmiş yemiş, aksam pasta yapmış, iki üç gün sonra tekrar şekersiz beslenme ile ilgili bir şey paylaşmış..
Benimki daha makul bence.
Çaya da ister atarım ister atmam.
Ay resmen kendimle kavga ediyorum biraz asabi yaptı şekersizlik beni galiba.

Neyse şekersiz ikinci günümden bir kareyle veda edeyim.
Kahvem şekersiz, tatlıyı da bitirmedim. Daha ne olsun.

16 Mart 2018 Cuma

Helen Mirren Stili

Ay yok bayılıyorum!
Ben böyle yaşlı ama tarz sahibi kişileri çok beğeniyorum fark ettiniz değil mi?
Helen Mirren iyi oyunculuğunun, kendiyle barışık olmasının yanı sıra stil sahibi bir kadın.
Burada incelenmeyi hak ediyor kesinlikle.

Önce şöyle eteklerini savurduğu bir fotoğrafla açılış yapayım. Öyle çok ki böyle pozu.

Devam edelim.

Bir şey diyeceğim, harika değil mi?
Hem yukarıdakinden hem aşağıdakinden bahsediyorum!

 En en sediklerimdi 👆

26 Temmuz 1945 İngiltere doğumlu oyuncu, sayısız filme de imza atmış, neredeyse her türde rol almış bir oyuncudur.


Size eteğini savurmaktan hoşlandığını söylemiştim:

Aslında aradığım kıyafetini bulamadım ama hep aynı tarz olmasın, bir de benim kadınlarda görmekten çok hoşlandığım ceket pantolon maskülen kombinle veda edeyim, biraz da instagram hesabıma kalsın.

9 Mart 2018 Cuma

Olağanüstü Bir Gece

Bu kitabın yorumunu neden yapıyorum bilmiyorum.
Herhalde, bakın okudum, demek için.
Okudum evet ama okudum demekten ziyade burada bulunmasını istediğimden.
Daha önce yazarın Satranç isimli kitabını okumuş çok da bayılmamıştım. Bu arada "Satranç"ı yeniden okuyorum. Çünkü yoğun bir yazar, bir şeyleri kaçırıyor olmam çok olası.

Olağanüstü Bir Gece'nin tamamen kapağına vurulduğum için almak istedim. Okumasam da bende olsun istedim. Ama sonra ince diye yanımda taşır oldum ve 12. sınıflar deneme olurken bir baktım bitmiş.
Başlarda çok sıkıldım, yalan yok. Bazı cümleler neredeyse yarım sayfa. Döne döne tekrar okuyordum. Bazen satırlar ilerliyor ama ben bir şey anlamıyordum. Bazı cümleler "vay be!" dedirtiyordu, bazılarına ise ne gerek vardı.
Böyle böyle sonlara doğru dikkatim ilgim kitaba yoğunlaştı ve bitti.
Ne yalan söyleyeyim hoşuma gitti.

Stefan Zweig okumaya devam edeceğim tabii, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları kapakları çok güzel.
Hiç unutmam, hep derim ya eskiden bu kadar rahat bulamıyorduk her istediğimiz kitabı, Satranç'ı okuduktan sonra bir kadının 24 saatini okumak istemiş ama bulamamıştım hiçbir yerde. Şimdi ise her yerde.
Bu arada Zweig'in kitapları, hayatı sayesinde ilgi alanıma girmiştir.

Fotoğraf da öğrencisiyle aynı kitabı okuduğunu fark eden hocamızın hatıra fotoğrafıdır. 😊

1 Mart 2018 Perşembe

Keira Knigtley Dönem Kıyafetleri

Dönem dizilerini/filmlerini çok sevdiğim için mi bu kadını çok seviyorum yoksa bu kadını sevdiğimden mi dönem işlerini seviyorum tam emin değilim.
Ya da ikisi de değil bu kıyafetleri sevdiğimden dönem dizileri filmleri ve Keira Knigtley'i seviyor olabilirim. Sanırım bu daha yüksek bir ihtimal.

İçimden geldi, gözümüz gönlümüz açılsın şu kostümlere bir göz atalım.




Düşes filminden görsellerle açılış yaptım pişman değilim. Bayılıyorum. Düşes filmi hakkında daha evvel yazmıştım, o yazımda favori kıyafetlerini de paylaşmıştım hatta. Bu yazı ilginizi çektiyse The Duchess başlıklı yazıma uğramadan gitmeyin. 

Bu görsel çok çok yeni henüz izlemediğimiz bir biyografi filminden.:


Sıradaki görsel bayıldığım bir parça 😍😍


Anna Karenina yazımda harika görseller kullanmışım zaten, sizi oraya alayım. Pişman olmazsınız ;) 

Yazının sonlarına yaklaşırken Silk filminden çok sevdiğim bir kareyle paylaşayım. O kadar çok var ki, bundan bir yazı değil bir yazı dizisi çıkar. Düşünün kefaret filmindeki meşhur yeşil elbiseyi kullanmadım bile.

Belki çok bahsettiğimden belki de profil fotomun bu kadın olmasından bazılarının aklına bu kadını görünce ben geliyormuşum. Hatta beni sonradan blog buluşmalarında görenlerden, ya ben seni şöyle bekliyordum böyle bekliyordum diyerek bu kadını tarif edenler olmuştu. Hala öyle sananlar varsa diye son fotoyla bu işe noktayı koyayım.
Ben benzesem benzesem  aşağıdaki fotoğrafta ağacın altına tünemiş amele gibi oturan haline benzeyebilirim anca 😂😂