24 Temmuz 2019 Çarşamba

Sekizinci Gün; Prag

Birinci gün; Bulgaristan
Altıncı gün; Brugge
Yedinci gün; Volendam ve Amsterdam
Sekizinci gün; Dresden

Hala sekizinci gündeyiz. Dresden'den yola çıktık Prag'a gidiyoruz.
Çok meraklıyım. Kesin çok seveceğim. Ama unuttuğum bir şey var ne zaman beklentim yüksek olsa sonu hayal kırıklığı olur. Bu sefer de bir istisna değil aynen hayal kırıklığı.
Baştan söylüyorum bakın, taşlamayın beni: Ben gördüğüm kadarıyla Prag'ı sevmedim.

Rehberimizin Çekya'da yaşayan Çekli biriyle evli Türk asıllı biriydi. Dediğine göre Avrupa'nın en fazla turist alan 4. şehriymiş ancak İstanbul Prag'dan daha fazla turist almasına karşın Avrupa'dan saymadıkları için listede dördüncü sıradaymış. Döndükten sonra baktım dünyada en fazla turist alan şehirlerde ilk ondayız, ne Avrupası! Bu arada Antalya da en fazla turist alan şehirlerden.
Zaten neden olmasın, bu kadar güzel olup bu kadar uyguna nerede tatil yapabilirler, ben olsam hep gelirdim Türkiye'ye :)

Neyse Konuyu dağıtmayalım.
Prag'da ilk olarak Prag kalesine çıktık. 9. yya kadar uzanan burada, devlet başkanları ofislerini bulundurmuş.
Aynı yerde görkemli neo-gotik tarzda yapılmış, yapımı 600 yıl sürmüş Aziz Vitus katedrali görülmeye değerdi.

Yer yer siyahlaşmış olmasının nedeni Dresden'dekiler gibi bombalardan etkilenmiş olması değil, kullanılan malzemeymiş.
Prag İkinci Dünya savaşında bombalanmayan Şanslı şehirlerden.


Kaleden inerken Prag'a tepeden bakabildik. Bu arada rehberimiz dur durak bilmeden konuşuyordu. O kadar detay veriyordu ki cümleyi bağladığında bu konuya nereden geldiğini unutmuş oluyordum.


Kafka müzesinin, en dar sokağının, Nazım Hikmet'in kaldığı otelin önünden geçip Karlův/Karl/Charles köprüsüne geliyoruz.



Tıklık tıklım her yer. Çok sıcak. İlk defa birileri çarpıyor ve sorry bile demiyor.
14.yyda yapılan bu köprüde, asıllarının Ulusal Galeri Lapidarium'da sergilendiği birçok replika heykel bulunmakta.


Köprüden manzara harika.
İnsanları yara yara Eski Şehir Meydanına gidiyoruz. Ne kalabalık ne kalabalık!
Astronomik saatin oraya varıyoruz. Neyse ki saat başı gösterisine 5-10 dk var ve meydanda internet çok iyi 🙏



Saatin tarihi işlevsel yönü umrunuzda olmasa da saatin tipi çok ilginç. O açıdan bile güzel.  Rehberimiz dedi ki hiç saati anlamaya çalışmayın ben kurs aldım ama hala anlamıyorum:)
Ama tabii olayı bu değil. İlk olarak 15.yy yapılmış. İlk yapanın kendini saatin işleyen mekanizmasına atarak intihar etmesi sonucu saati bozmasıyla bile bitmeyen bir hikayesi de var.
O saat yanlarında duran her bir figür de yine bir şeyi simgeliyor.


Yine de tabii saat başı o pencerelerin açılıp 12 havarinin bir pencereden çıkıp diğer pencereden kaybolmasını beklemek de ne derece hoşunuza gider bilemiyorum ama ben bu mu yani şoke oldum desem yeridir :)

Bu arada Çek Cumhuriyeti'nin inancına göre ola ki saat bir gün durursa bu ülke için felaketlerin kapıda olduğu anlamına geliyormuş. Ne diyelim saatiniz bozulmasın :P

Artık serbest zamana geçiyoruz.
Allah'ım serbest zaman en bi' sevdiğim!
Şu kalabalıktan uzaklaşalım da nereye gidersek gidelim! Haritadan Dancing House'a bakıyoruz ve "hurá"!


Oh sakin yollar, köprüler.. Ve Dancing House.


Prag'ın simgesi haline gelen bu binaya Çek'liler Fred ve Ginger de diyorlarmış.
İçerisinde iki kat otel olarak kullanılıyormuş ayrıca restaurant ve sanat galerisi de varmış.

Serbest zaman bitmek üzere meydana geri dönüp biraz da orada vakit geçirelim ve şu Trdelnik denilen meşhur tatlıdan yiyelim.

Arkası yarın.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

söz sizin...