tarık tufan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tarık tufan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ekim 2019 Çarşamba

Kekeme Çocuklar Korosu | Ve Sen Kuş Olur Gidersin


Tarık Tufan'ın imza gününden sevdiğim iki insan için aldığım kitaplardı bunlar ve onlara hediye etmeden evvel kendim okumalıydım :)))
Evet bunu sıklıkla yaparım hediye aldığım kitapları önce ben okurum :)
Bunları da rafta okumayı bekler halde unutmuş muyum?
Aldıktan bayağı uzun bir süre geçtikten sonra asıl sahiplerine verebildim.

Kekeme Çocuklar Korosu, Tarık Tufan'ın ilk kitabı. Bu yüzden önemli ve ilgi çekici ismiyle merak uyandırıcı. Ama hayır! Kim kaç kişi bu kitabı okuduğu için Tarık Tufan'ı okumuyor? Evet o derece Tarık Tufan'la tanışmak için yanlış bir kitap.


Ve Sen Kuş olur gidersin ise başka.. Hikaye ya da roman değil ama ama güzel işte.
Çok güzel.
Tekrar tekrar okunabilecek bir kitap.

21 Ocak 2019 Pazartesi

Beni Onlara Verme

Şu kitap yazılarımı bir güncel tutamıyorum ya, ne diyeyim kendime.
Biraz da Youtube etkisi var. Aslında Youtube'ta da güncel değil ama ayda bi kere bahsedince yeterli geliyor tekrar tekrar söz söylemeye gerek yokmuş gibi algılıyorum.
Halbuki.. mesela bu kitap..
Bu kitap bağımsız bir videoyu da blog yazısını da hak ediyor ama ikisi de yok.


Şanzelize Düğün Salonundan sonra okuduğum ikinci Tarık Tufan kitabıydı. (Bundan sonra bir de Düşerken adlı son romanını okudum, hatta ikisini bir yazayım dedim ama şimdi arkadaşıma ödünç olarak verdim ve fotoğrafını çekmediğim için bekleteceğim bakalım :) )

Bu kitap hikayelerden oluşuyor. Roman olmadığı için hayal kırıklığı yaşadığım doğrudur. Sonra Düşerken roman olduğunu öğrenince çifte mutluluk yaşadığım da.
Tarık Tufan bu, çok sıradan bir şeyi bile anlatması çok naif, çok kırılgan. Kalemindeki sadeliği de duygusallığı da çok seviyorum.
Bazı hikayelerinde bunu neden anlattı ki şimdi dediğim oldu. Doğruya doğru. Bunu dedirtmesine rağmen sevdirmesi de nasıl bir başarı bilemiyorum artık.

Birkaç gün sonra yolculuğa çıkıyorum. Keşke yanımda götüreceğim Tarık Tufan kitabı olsaydı bak. Bunu iki üç gün önce öngörebilseydim sepetimdeki kitapları alırdım.
Daha ne diyeyim size!

21 Temmuz 2017 Cuma

Şanzelize Düğün Salonu

Bir gün twitterda Tarık Tufan alıntılarına denk geldim.
Çok sade ama bir o kadarda derinden ifadeler vardı.
Çok tanıdıktı.
Benim için yazılmış gibi ama ben yazmışım gibi değil.
Unuttuğum sandığım yaraların sızladığını hissedince ben bu adamı okumalıyım, dedim.
Bunun üzerine o sıralar sürmekte olan bir kitap fuarında söyleşisi olduğunu duydum.
Hiç okumadığım, hiç tanımadığım yazarın söyleşisine gittim ve söyleşi sonunda da bu kitabı aldım, imzalattım.

Maalesef hemen okuyamadım. Kendime okuma önceliği yaptığım tüm kitap listelerinin içinde yer alıyordu ama bir türlü sıra gelmiyordu.
Ta ki geçen ay türk yazar okumak istiyorum, diyerek elime alana kadar.

Kitap konusu özetlemekte çok kötüyüm. Çünkü ben genelde konusuna hiç bakmadan kitap okurum ve burada konusundan bahsederken olmadık bir şey söyleyeceğim de okuyan/okuyacak birinin tadını kaçırırım diye korkarım.
Kitaptaki karakterimiz babası tarikat şeyhi olan eski bir derviş. Üniversite yıllarında tanıştığı bir kızla dergahı, dervişliği unutacak bir derviş.
(Böyle söyleyince tekrar dini bulmasını anlatıyor diye devam edecekmişim, gibi geliyor, sanki dini bir romandan bahsediyormuşum gibi değil mi?
Değil merak etmeyin.)
Çok seviyor.
Tüm hayatını değiştirecek kadar.
Biz hayatı değişmişken tanışıyoruz, sonra neler olduğunu geçmişe dönüp okuyoruz. Bir de bu zamanda en yakın arkadaşının düğünden kız kaçırmasına tanıklık ediyoruz. Evet Şanzelize düğün salonundaki düğünden.
Rüstem'le tanışma hikayeleri çok güzeldi. Birçok şey çok güzeldi aslında, madem Rüstem'den başladık, Rüstem'i anlatışını da çok sevdim.
Eda'yı hiç sevmedim.
Aranızda annesi yeni ölen biri var mı, dediği andan itibaren sevmedim hem de. Gerçek bir karaktermiş ve o karakter gerçekten çok bencilmiş gibi sevmedim.
Daha bir sürü kişiler ve olaylar.. olaylar...

Akıcı bir dili var, rahatlıkla okunuyor. Ama bu basit demek sanmayın. Size bol bol altını çizdiriyor cümlelerin. Çok basitçe bir acıdan bahsediyor ama siz bu acı üzerine uzun uzun düşünebiliyorsunuz. Çünkü hayattan. Çünkü olmayacak bir şey değil.
Bunun dışında monologlar..
Poff.. bazen yeter sus be demek istedim karaktere.

Söyleşiye gittim demiştim ya, kitabı okuyanların neler konuştuğunu hatırlamaya çalışıyorum. Ben olsam sonunda ne oldu diye sorardım. Çok havadaydı. Biliyorum bunu tercih etmiş ama bir daha bunu tercih etmeyin, derdim.
Sonra İzmir'e İhsan Oktay Anar'ı gerçekten görmeye gittiniz mi, derdim.
Anne ilgili kısımlar çok duygusal çok içtendi. Ama bunu soramazdım.

Siz de okuyun bence.
Ben başka Tarık Tufan kitapları okumayı düşünüyorum ve bu iyiye işaret.