NİL KARAİBRAHİMGİL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
NİL KARAİBRAHİMGİL etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Aralık 2012 Pazar

Pazarları Hiç Sevmem

Ben eskiden nasıl takip ederdim vizyonu.
Her hafta ekleri için alınan gazeteler ve aylık sinema dergileri annemi çıldırtırdı.

Hangi film ne zaman gelecek, eleştirmen ve izleyici yorumlarını yakından takip ederdim.

Bana ismi çok şey anlatan bir film: Pazarları Hiç Sevmem.
Adı yetiyor yani. Kafamda şahane bir senaryo oluştu. Ancak olumsuz eleştirilerden sonra, zaten beklentim de yüksek, diyerek gitmedim - izlemedim - bilmiyorum. Sadece hala merak ediyorum



İzlemediklerimizi kenara koyup izlediklerimize gelirsek - ki ben bu ara fena halde dizi izlediğimden çok az film izliyorum, bir Fransız - bir ABD - bir Alman filmi var bugünün önerilerinde.

Hors de Prix (The Priceless)


Benimle daha önce film izleyenler bilir, film ilk başladığında jenerik bazen ilgimi çeker ve film hakkında notumu o dakika veririm.
Bu film başlarken de, ayy çok sevdim, diye notu verdim. Her zaman tutmaz bu arada ama bu sefer tuttu. Bir de ben bu kadını pek seviyorum, yüz hatlarına bayılıyorum falan.
Konusuna gelince. Konusunda gelmeyelim ya eğlenceli bir Fransız filmi, izleyin derim ben.

Mamma Mia!


Müzikal severim ben. Durup dururken insanların birden şarkı söyleyip dans etmesini neden sevmeyeyim :)
Evlenme arifesinde bir genç kızın babasını bulma macerası diyelim konusu için.
Öyle ahım şahım bir film olmasa da müzikal sevenler, oyuncular için izleyebilir.

Goodbye Lenin


Doğu Almanya yıkılmadan kalp krizi geçiren 8 ay komada kalan kadının uyandıktan sonra, oğlunun değişimi ondan saklamasını anlatan bir film. Bunu kuzenim ısrarla tavsiye etmeseydi asla izlemezdim. Ya da başında sıkılır değiştirirdim. Siz de benim tavsiyemle başlarına biraz sabredip sonra çocuğa hayran kalabilirsiniz. hatta sonra sıkıldıkça filmin müziklerinde kaybolabilirsiniz ;)

İyi seyirler..

11 Mart 2010 Perşembe

Pinekleme Günü

Oscarları dağıttık, kadınlar gününü geçirdik,
ben ancak yazıyorum, hemde onlara hiç değinmeden :D

Ömrüm çalışkan insanlara özenerek geçiyor.
Yarınki işlerim iptal olunca hemen bugün ki işleri yarına taşıyıp, bugünü pinekleme günüm ilan ettim, çünkü; hafta başından beri bütün gün uyuma hayaliyle dolanıp duruyordum.

Peki şu saat olmuş, hiç uyuyabildim mi?
Evin durumu içler acısıyken nasıl kafayı vurup yatabilirdim?
Ha, belki artık evi derlemiş toplamış olarak şu saatten sonra uyuyabilirim ama bende beni biliyorsam öyle bir şey gerçekleşmeyecek:)

Değişken ruh halleri içindeyim.
Mesela; havaların gidişatı beni bile yazı özlemeye itti. Hiç yaz için plan yapmam, yani yapmazdım. Ama ben bu yaz bronzlaşmak istiyorum!

müzik - nil karaibrahimgil - bronzlaşmak | izlesene.com

Burda gitar çalıp Nil' e oje süren delikanlı Murat Boz'muş. Ne kadar farklı değil mi?

*******

"Bir süre film izlemiyeceğim, kitaplara ağırlık vereceğim" demiştim, bilmem hatırlar mısınız?
Bunu gerçekleştirdiğime ben bile şaşırıyorum :)
Görün bakın en son ne zaman yazmışım, o zamandan bu zamana ne izlemişim:)

Soysuzlar Çetesi

Yahudilere yapılan zulmü anlatan filmlerden bıkmış olmakla beraber, farklı yorumuyla diğerlerinin arasından sıyrılan, Christoph Waltz' a hayran bıraktıran Quentine Tarantino filmi. Bir kere izlemenin yeteceği filmlerden, bir daha izlemem şahsen!

Brad Pitt'in aksanı ve oyunculuğu bana her zaman ki gibi "henüz oscar almamış olması haksızlık gibi geliyor" dedirtti.

Benjamin Button da da farklı bir aksanla oynuyordu mesela. Tibette yedi yılda da alman aksanıyla konuşuyordu ama o, bunlar kadar iyi değildi :D

Neyse. Acaba Amerikalılara da iyi geliyor mudur? Nitekim ben ne anlarım aksandan, değil mi :)
Filme ilişkin söylemek istediğim bir kaç şey var ki; bu da benim bugün çenemin düşük olduğunun göstergesidir:)

Bence, yahudilere zulüm yapan kişilerle, o kişilerin kafa derisini yüzen kişiler aynı vahşilikte insanlardır. Ve oh olsun diye düşünenlerde!

Ayrıca madem Amerikalılar bu kadar duyarlılar, neden kendi yaptıklarına veya şuanda hala sürüp giden Filistin sorununa karşı, acımaktan ileri gitmeyen bir tutum içindeler!?
Bu ikiyüzlülük değilde nedir?

Şanslı Slevin


'Josh Hartnett bu kadar tatlı mıydı' dedirten film!
Bu türe karşı soğukluğum var benim, o yüzden izlemeyi bunca zamandır erteliyordum. Ne kötüyüm neden erteliyormuşum, son derece zevkle izlediğim bir film oldu kendisi.. Tekrar tekrar izleyebilirim :)

Chicago


Müzikalleri sevdiğimi biliyorsunuz, söylemiştim. Chicago da, ne zamandır izlemek istediğim bir filmdi.
Nasıl desem..
Süper dersem beklentinizi çok mu arttırmış olurum? :)
Müzikaller zevkli olmanın dışında harcanan emekle de göz dolduruyor bence. Film bittikten sonra 'nasıl bir çalışmanın sonucudur bu yaa' diye afallamamak elde değil Chicago'da.
Tek bir hayal kırıklığım var ki Lucy Lui çok kısa bir süreliğine filme giriyor ve dans edip şarkı söylerken göremiyoruz onu.

Ben yazımı yazdım yorumumu yaptım.
Sıra sizde! ;)