arkası yarın yazı dizisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
arkası yarın yazı dizisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Ağustos 2024 Cuma

Khiva #gün4-5



Buhara‘dan ayrılıyoruz. Yol 6 saat sürecek. Biraz korkutucu: Kızılkum çölünü aşacağız, bu 6 saat nasıl geçecek?! Otobüsümüz rahat klimalı, iki tur yolcuları bu yolculuk için birleşti. Yolda sadece namaz molası verdik. Rehberimiz Sümeyye'nin de dediği gibi, hani kadınlar daha fazla konuşuyordu? Diğer rehber Aybek bey yol boyu bir şeyler anlatmak suretiyle yolu bizim için çekilir kıldı. Buhara’ya kara trenle geçişimizden uzun sürmesine rağmen çok daha rahat geçti bu altı saatlik yolculuk. 2 gece burada konaklayacağız 


Hive hakkında pek bir şey bilmiyordum. sadece gidenlerin orayı çok beğendiğini, masal kenti  diye bahsedildiğini duymuştum. Bakalım nasıl bir yer. Ama önce yemek.. İlk olarak diğer ekibin kale dışındaki otelinde açık büfe akşam yemeğimizi yiyoruz. Özbek mantısı bile var. Sonra kale içindeki otelimize geçiyoruz. Bu otelde çok eğleneceğiz ama henüz farkında değiliz. Hazırlanıp ilk tur için çıkıyoruz ve kapkaranlık! Bu ne?! Resmen çağ değiştirdik, ama göremediğimiz kadarıyla bile çok sevdik 🥰


Arkeolojik bulgular kentin tarihinin altıncı yüzyıla kadar indigini gösterse de adına ilk defa onuncu yüzyılda iki Arap gezgini seyahatnamesinde rastlanan bu şehir, 17. yüzyılda Hive Hanlığı’nın başkenti oluyor. Göreceğimiz tarihi eserler 17. yüzyıldan kalma. 1991’de de Dünya mirası listesine alınmış. Özbekistan’ın batısında Harezm bölgesinde bulunan ve gerçekten çok güzel korunmuş, çok otantik, labirent sokaklarda kaybolma garantili, "0(sıfır)" bulan ünlü alim Harezminin şehri. Sadece o da değil tabii. Ünlü gök bilimci ve matematikçi Birûni'nin de gene bu topraklarda yetiştiği bilinmekte. Valla bu topraklarda bir şey var. Bu kadar medrese boşuna değilmiş demiştim size. 


İç kale kısmında yeni bir yapı yok. En yeni yer 100 yıllık.
İlk olarak ziyaret edilen yer Muhammet Emin Han medresesi ve hemen önündeki Kalta Minor hikayesi olan minarelerden. Buhara’yı görecek şekilde  85 m olarak planlanan minare Muhammet Emin Han’ın ölmesi nedeniyle yarım kalmış bu haliyle 29 metre.

Köhne Ark sarayının yazlık camine girip oradan köhne arkı geziyoruz. Her yer çok güzel ve çok benzer. Çiniler büyüleyici 🤩 

Hiva hanlarının kabul odasının önünde sıra bekliyor sonra kabul odasına giriyoruz ama asıl taht Rusya'daymış buraya öylesine bir taht konulmuş. Demek ki Rusya’ya da gitmemiz lazım 🤭 ben buradan onu çıkardım. 



Gezdiğimiz müzede paranın materyal olarak da değerli olduğu ipek paraları görüyoruz. 🤑 kağıt para ne ya! 

-ipek paralar-

-günümüzde kullanılan paralar-
Yeni sarayın haremini de görüyoruz. Hanın odasının giriş tavanına “hasbünallah” yazılı. Yorumsuz 🫢  Bol bol fotoğraf çektiriyoruz. Hive prensesiyle kalpaklı pozlar veriyoruz. Böyle yerleri gezerken burada yaşayanlar benim kadar eğlenmemiştir diye düşünmeden edemiyorum 🤭



Ahşap sütunlu Cuma Camiine gidiyoruz. Adını, hanlık zamanında cuma namazları için kullanılmasından alıyor. İçindeki sütunlar 10-13-16.yydan kalma. Ne kadar oymalı şekilli şukulluysa o kadar yeni. Hive Zerdüşîliğin de doğduğu yermiş. Burası da önce Mecusîlerin sonra Budistlerin tapınağı olarak faaliyet göstermiş. İslamla tanışınca din değiştirmiş. 


Ceviz ağacı sütunların altında demir, onun altında deve derisi ve en son taş var. Böcekler ahşaba zarar vermesin diye deve derisi kullanılmış.


İslam hoca medresesine de değinelim tabii. Buradaki Hive'nin incilerinden sayılan minare, şehrin en yüksek yapısı 51 m 118 basamak ve çıkılabiliyor. Çıkması zor inmesi daha da zor olacağından ona hiç bulaşmıyoruz. Ancak manzarası çok güzelmiş: Tüm Hive ayaklarınızın altında, güzel olmaz mı hiç? 


1872 doğumlu Vezir-i Ekber Seyyid İslam Hoca, babasının vezir olup saraya yerleşmesinden sonra Hive Hanedanının çocuklarıyla eğitim görmüş, zengin, köklü bir ailen gelen iyi eğitimli biri. Defalarca Rusya'ya gitmiş ana dili gibi Rusça biliyor ve cedidçilerden sayılıyor. Şu anki eğitim sistemini Hiva Hanedanlığında ortaya çıkan kişi olarak da kabul edilmekte. Okullar, hastaneler yaptırdığı ve ileri görüşlülüğü sebebiyle halk tarafından sevilmesi, sovyetler tarafından neden pek sevilmediğini de açıklıyor. 

Müze olduğu için medreseyi gezebiliyorsunuz.

Hive'de serbest zamandan evvel en son Pehlivan Mahmud türbesini ziyaret ettik. Hive'nin efsanevi kahramanı yenilgi görmemiş Pehlivan Mahmud dükkanına gömülmek istemiş sonrasında hanların ve ailelerinin de buraya gömülmesiyle gösterişli bir türbe haline gelmiş. Mesela burayı hep videoya çekmişiz fotoğraflara sığmayacak güzellikte. Ziyaretçiler geldikçe Kur'an tilaveti olmakta. Evlenecek çiftlerin ziyaret ettikleri bir türbe. Biz oradayken de genç bir çift geldi,  Allah mesut etsin.

  

Serbest zamanımızda çarşı pazar gezdik, alış veriş yaptık, sokak gösterilerine denk geldik. Hivede'deki havadan çok korkuyordum ama çok harika bir havayla gezimizi tamamlıyorduk.

Muhammed Rahim han medresesi önünde saat 19.00da olan cambazlık gösterisini yemekte olduğumuz için kaçırıyoruz 🙈 Ama yemeğimiz de çok otantik yerde. İslam hoca medresesi dibinde. 


Bir taraf medreseyi izlerken, diğer taraf sırtını dayıyor civcivli sokağa bakıyor. Gerçekten güzel bir ambiyans 🤩 bol etli yemekler, güzel salatalar, sulu kavunlar eşliğinde ve güzel ekibimizle hoş sohbet içinde kalkasımız gelmiyor. Neyse ki namaz var. Yapışıp kalmıyoruz. Namaz sonrası da sabah erkenden yola çıkacağımızı umursamadan luna park için iç kaleden çıkıyoruz. 

Bizim gruba luna park eğlencesi de yetmiyor, son gecemizde uykudan feragat edip otelin terasını da değerlendiriyoruz. Beşte kalkacağız ama kahveler içiliyor, travmalara iniliyor ve birkaç saat sonra görüşmek üzere odalarımıza çekiliyoruz.

Ertesi sabah uçuşumuz Ürgenç'ten. Ben en iyisi son bir post daha hazırlıyayım. Turdan, artılardan eksilerden ortaya karşılık fikirlerimi yazayım.

21 Aralık 2016 Çarşamba

Gilmore Girls'e Giriş


Ben hiç Gilmore Girls'ten bahsetmemiş miyim blogumda?
Ne ayıp!
Bu 2000-2007 yılları arasında yayınlanmış bir dizi, benim blogumsa 2009 doğumlu. 2009'a kadar dizinin tüm bölümlerini bitirmiş olmalıyım ki hiç bahsetmemişim ancak sizin için bir özet geçebilirim.

Cnbc-e... -Aman Allah'ım Cnbc-e bile kalmadı- ne diyordum Cnbc-e ne verirse izlediğim yıllar.
Türk kanallarından kopmam o zamana denk gelir. Her neyse, aynı zamanda dayımın da Amerika'da yaşadığı zamanlar ve böyle yabancı dizileri sevdiğimi, özellikle Dawson's Creek hayranı olduğumu, biliyor. (Kendisine internette gördüğüm haberleri falan yolluyordum tercüme etmesi için, ah ne kadar gıcıkmışım 🙈) İşte o zaman dayım söylemişti; Gilmore Girls diye bir dizi olduğunu, izlersem çok beğeneceğimi.

Bu arada TGRT'de de ER veriliyor ama asla dedikleri saatte yayınlamıyorlar, bekliyorsun bütün gece ama bölümü vermeyebiliyorlar, ayrıca döne döne aynı bölümleri veriyorlar.
Tabii ki ER'dan anladığınız üzere George Clooney hayranlığımın tavan zamanları.

Ah bu yazı çok uzun olacak galiba, okumayacağınızdan neredeyse eminim ama bunu anlatmak zorundayım çok mühim!..

Neyse ben Cnbc-e 'ye devamlı mail atıyorum, farklı mail adresleri açıp atıyorum, arkadaşlara baskı kuruyorum mail atın ya da mail adresinizden ben atayım, diye.
Öyle nerede, herkesin cebi bırakın evinde internet?!
Tek başıma yoğun istek yapıyorum kısacası.
Peki bu maillerde ne diyorum?
Nolur nolur nolur ER 'ı yayınlayın. (önceliğim tabii ki George)
Nolur nolur nolur Gilmore Girls'ü yayınlayın.
Sayısız mail attım.
Ve ne oldu?
Şeyy.. böbürlenmek istemem ama soruyorum o diziler Cnbc-e'de yayınlandı mı, yayınlanmadı mı?
😎
Bitti mi? Bitmedi elbette.
Tgrt dedik ya, Tgrt'de bir de X-files veriliyordu. Ve Cnbc-e'de ER ile X-Files'ın başlama zamanları aynıdır.
Bence ER'ın haklarını almışken X-Files'ın da haklarını aldılar ve benim sayemde insanlar, saatinde başlayan, düzenli yayınlanan, hem de orijinal dilinde türkçe alt yazıyla bu televizyon klasiklerini izleme fırsatı bulabildiler.
Bunu birçok defa kayıtlı olduğum forumlarda dile getirdim. Hatta size bir sohbet arasında bundan bahsetmiş olabilirim.
Bu teorimi asla kanıtlayamadım ama böyle olduğuna eminim.

Şimdi aklıma geldi de, umarım bu kadar insanın bu dizileri izlemesine vesile olduğum için cehennemde yanmam 😖😖 Tırstım, umarım (yıllardır ilk defa bunu düşünüyorum) bu dizilere sebep, benim yoğun isteklerim değildir.

Bu yazı Geri dönen Gilmore Girls'e ait bir yazı olacaktı ancak bu hali bile oldukça uzun oldu.
Gilmore Girls Geri Döndü yazısı yolda.

29 Ekim 2013 Salı

Kosova Yemekleri

Sıkıldınız mı bu yazı dizisinden çok merak ediyorum?
Ama bu arkası yarın yazı dizisini tamamlamak için son bir yazıya ihtiyacım olduğunu hissettim, konuyu bağlamam gerek. Oysa çok şey var. Bambaşka bir kültür sonuçta hakkını ne kadar verebilirsiniz ki anlatarak?

Fransız konsolosluğunun bana neden vize vermediğini de anlamış bulunmaktayım an itibariyle. Düşünsenize Paris'e gittiğimi. Anlatır da anlatırım, gitmenize gerek kalmaz :))

Öncelikle efendim Kosova'lılar şahane insanlar. Benim nazarımda son derece 'elit' kişiler. Ben kendilerine hayran kaldım. Bir kere yaya geçidinden gönül rahatlığıyla karşıya geçebiliyorsunuz. O kadar yağmurda çamurda dolandık bir araba su sıçratmadı üstümüze, bir kaldırıma ayağımız takılmadı. Avrupa düzeyindeler ki sanıyorum yakında Avrupa Birliğine girerler.
Sadece bu da değil ya, görünce anlıyorsunuz, kibirden yoksun ama ezik değil, görmüş geçirmiş, aşmış insanlar.

Kosova'da ne yedik peki?
Açıkçası böyle bir posta hiç gerek yoktu, çünkü ben et yemeye çekindim açıkçası. Kosova'nın da köftesi ve hamur işleri meşhurmuş. Vejetaryen yemekleriyle haşır neşir olduk, gerisini denemeye cesaret edemedik.


Ama meşhur tatlısı "trilece"yi denedim.
Altı -sanırım- sütle ıslatılmış kek, üstü karamel.
Öyle çok abartıldığı gibi bir lezzet değil açıkçası, ama ben akşam geç saatte yedim ve ağabeyimin ilk yediği daha güzelmiş. O yüzden bir fırsatını bulsam tekrar yemek isterim ama açıkçası bu yediğim gibiyse hiç aklıma bile gelmez :)

Benim başka bir favorim var: Şeftalili ice tea. Ben ki normalde ice tea sevmem, içmem. Ağabeyiminkinden bir yudum alınca fikrim değişti.

Kosova bize çok ucuz geldi bu arada. Ama genç nüfusun çoğu işsizmiş. Tahmin edersiniz ki çok üzüldüm, çünkü iyi şeylere layık oldukları inancındayım. Priştine'de magnet, hatıralık bir şey bulamadık. En son hiç ümidimiz yokken Duty Free'den alış veriş yaparken karşımıza çıktı. Oda çok özelliksiz. Ben bile bir kaç orjinal Magnet tasarlayabilirim Kosova için ki ben ne bilirim?!

Aşağıdaki gördüğünüz yer ise Kosova'nın bağımsızlığının ilk temellerinin atıldığı yer olarak biliniyor. İçerde İbrahim Rugova büstü var.(İlk fırsatta görseli değiştireceğim, beğenmedim)


Yazı dizisinin sonuna geldik, bana gezimde eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim. Daha çok yer gezip görmem konusunda dualarınıza talibim efendim.
Hürmetler...

28 Ekim 2013 Pazartesi

Swiss Diamond Hotel {Prishtina}


'Home Sweet Home'u kim uydurduysa hiç Swiss Hotel'de kalmamış, diyorum ben.
^_^
Beni bilirsiniz, bana hizmet edilsin yeter ki :)
Otelden adımınızı dışa attığını anda Rahibe Terasa bulvarındasınız. Öyle merkezi bir yer. Geçenlerde televizyonda Kosova'yı gösteriyor; gösterdiği her yer otelin çevresindeydi.
Oradayken de çoğu yere yürüyerek ulaşabildiğimizden anlamıştım merkezde takıldığımızdan ama televizyonda görünce, tamam, dedim.

Dünkü yazıda odamı gördünüz zaten ama aşağıdaki fotoğrafa çok gülüyorum ben. Neye gülüyorum bi' bilin bakayım:
Çift kişilik yatağımı ve zifiri karanlıklığını çok arıyorum, bu, gece bile sokak ışıklarının aydınlattığı odamda.
Ahhh ahhh..
Arkası yarın olsun mu bilemedim :/

27 Ekim 2013 Pazar

Tatlı Bela Kosova'da {Kitap Yorumu}

Sıkılmayın diye araya kitap yorumu serpiştiriyorum ama hepten alakasız olmasın:
Kosova'da Ne Okudum?

Kosova'ya gitmeden okuduğum kitap bitmek üzereydi ve ben onu yanıma alıp yol esnasında bitmesini göze alamadığım için yanıma 'Tatlı Bela'yı aldım. Nicedir rafta okunmayı bekliyor, biraz gezi ona da iyi gelir, diye düşündüm herhalde.


Bir, iyi kız - kötü çocuk hikayesi. Ama her nasılsa siz kıza gıcık olup serseriyi seviyorsunuz. Dahası iyi kızın kötü.. kötü demeyelim de, kötüye yakın kurtulmaya çalıştığı bir geçmişi var.
Çok eğlenceli bir kitap. Romantizm, partiler, kavgalar, dövüşler,sınavlar, dedikodular, romantizm...
Bir çırpıda okursunuz.
Yalnız kitabın yazım yanlışlarına çok takıldım. Gençlerin hayatına ilişkin olduğu için bu yanlışların bilerek kullanıldığını düşünsem de (öteki türlüsünü düşünmek dahi istemiyorum) hoşuma gitmedi.
Çünkü bir kitapta bu tür yanlışları görürseniz onları bir süre sonra doğru kabul etmez misiniz? Gençlerimizin, konuşma dilini geçtim, yazma dilinin daha fazla bozulmasına ihtiyaç yok zira.

"Tabii ki de" bu yanlış kullanımlardan biri mesela. Bunu ben yazabilirim, siz yazabilirsiniz ama bir kitapta olmaz! Olmamalı! Veya "Di mi?" bunları gördükçe şaşırdım kaldım.. Sen oraya 'Değil mi' yaz ben gerekirse 'di mi' diye okurum :/
Bütün bunlar Travis'ten hoşlanmama mani olmadı tabii :)
Unutmadan kitap Abby'nin ağzından anlatılıyor ve aynı olayların bir de Travis'in ağzından anlatıldığı ikinci bir kitap var. Aynı olayları tekrar okumak kulağa saçma gelse de Travis'in anlatıcı olduğu bir kitap.. Nasıl desem cezbedici :)


Arkası yarın...

26 Ekim 2013 Cumartesi

Gadime Mermer Mağarası {Kosova}

Priştine yakınlarında bir mağaraya girelim hep beraber.
Korkmadan gezebilirsiniz, yarasa benim kafamın üstünden geçecek sizinkinin değil :s



Öncelikle şunu belirtmekte yarar var. Kosova'da ulaşım çok zayıf. Metrobüs olan bir şehirden, nadiren otobüs gördüğüm bir yere gidince şaşırmamı mazur görürsünüz zannediyorum :)
Ama taksiler var. İstemediğiniz kadar. Ve taksiler ucuz. Buraya kıyasla çook ucuz!
Hasılı, Gadime'ye de taksiyle gittik.


Bilet alıp mağarayı rehber eşliğinde gezdik, bir tek biz vardık.
1 mm farkın 30bin yılda oluştuğunu öğrenmem büyülenmeme yetti. Çünkü fil, kartal, yılan  gibi bir çok figür vardı. Onların o şekli alması kaç yıl sürdü düşünebiliyor musunuz?!



Bu mesela, sırplar tek parmağa zarar vermeden önce zafer işaretiymiş.
Milyonlarca yıl sürmüş olmalı bu şekli alana kadar. Acaba sırpların zarar vermesi kaç dakikalarını almıştır :/

Anlatacak çok şey var ama kısa kesmek tadında bırakmak en iyisi diye düşünüyorum.
Bol yağış nedeniyle Prizren'e gidemeyişimizin üzüntüsünü Gadime'deki bu mermer mağarasını gezerek unuttum denebilir.
Arkası yarın...

25 Ekim 2013 Cuma

Sultan Murad Türbesi {Kosova}


Sultan Murad'ın nasıl şehit edildiğinden yıllar önce bu yazımda bahsetmiştim.
Haliyle şehit edildiği yerdeki türbesini ziyaret edince çok mutlu oldum.

(İlk giriş panoramanın en sağından)

Çok sessiz sakin bir yer olmakla beraber çevresindeki yapılaşma pek hoş değil. Daha çok köy gibi deyivereyim ben size. O yüzdendir ki türbeye adım atınca başka bir dünyaya geçmiş gibi oluyorsunuz. Tertemiz, yeşillik.. çiçekler..
Meğer sırplar savaş sırasında çok zarar vermiş (her yere olduğu gibi) buraya da. Ve buranın restorasyonunu Türkiye üstlenmiş.
Tevekkeli değil Kosovalılar Türkleri çok seviyor.
Memnuniyetime gurur da katıldı tabii.
Gidip görmek o huzurdan bir gıdım nasiplenmek lazım. Sultan Murad da bizim için oraya gitmişti diye düşünmeden, bir görevimi yerine getirmişim gibi hissetmeden duramıyorum.


Şehir merkezinin biraz dışında olan türbeye taksi dışında seçenek var mı bilmiyorum. Ama taksiler uygun, pazarlığa açık ve sizi götürüp getiriyor.

Peki ya bizi götüren şöförün telefon melodisi 'Türkiyem'di desem?

Not: Miloş heykelini merak eden var mı? Yakınında yöresinde yok öyle bir şey ^_^


Burası türbedar'ın evi. Türbenin hemen yanıbaşında. Nasıl güzel, değil mi?

Arkası yarın...

24 Ekim 2013 Perşembe

Yolculuk Priştine'ye

Nihayet sıra Kosova gezisini anlatmaya geldi.
Belki de bu gezi yazısını yazacak son kişiyim, zira millet bizim gittiğimiz parayla Arnavutluk turuna çıkıyormuş, dönüp araştırınca biraz şaşırmadım değil :)

"Neden Kosova?" sorusuna açıklık getireyim mi önce?
Çünkü bu soru beni gıcık etti. Çünkü bir çok insan Kosova'nın coğrafi konumundan bihaber.
Bana soranlara Yunanistan'ın arkası diye yanıt veriyorum, ne kadar bilgiliyim, ne kadar açıklayıcı bir cevap :)

Bu yılın başlarında Paris'e gitmek için vizeye başvurmuştum ancak vizem geri çevrildi.
Maddi açıdan zarar uğradığınız yetmiyormuş gibi, siniriniz de geçmiyor.
Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?! Demek istedim vizemin geri çevrildiğini duyunca.
Vizeli yerlere gitme konusunu bir kaç kere düşüneceğim bundan sonra.

Hâlâ 'Neden Kosova?' diyenler bu yazıma bir bakabilir. Bakanlar benim gibi belki "vay be" der.

Ağabey'imin iş için Kosova'ya gideceğini öğrenince "ben de geleyimmmmm" dedim. Kahretsin, çok tatlıyım kimse hayır diyemiyor bana (Fransız konsolosluğu hariç) baktım biletler ayrılmış, valizler hazırlanmış, hoop inmiş miyiz biz Priştine havalanına.. ben, ağabeyim, yengem..

Kısa keseyim ama bir kaç bölümde anlatayım en iyisi ben bu geziyi size. Öylesini okumak daha kolay, daha Zevkli.


"Newborn" şehrin simgelerinden. Newborn heykelini gitmeden duymuştum ama görmemiştim, kesinlikle beklediğimden eğlenceli bir şey çıktı. Dev bir  heykel bekliyordum ben :)
Ülkenin bağımsızlığı ilk destekleyen ülkelerin bayraklarla süslenmiş ^_^


Siz "neden 'o' harfi, Osman kim?" demeden Türk bayrağına dikkatinizi çekerim! Hayır instagramda paylaştığımda öyle söyleyenler oldu da :)

Otelimiz Rahibe Terasa Bulvarı diye anılan caddenin üzerindeydi. Tam merkezdeydik yani. O yüzden birçok güzel cafenin çevresinde olmakla beraber bir çok yere de çok yakındık.

Kosova çok genç bir cumhuriyet. Priştine ise gelişmekte olan bir şehir.

1461'de Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Kosova'nın en büyük camisinin önündeyim. Ve saat kulesi. Yüzümdeki yazıdan ötürü özür dilerim nefret ettiğim bir şey ama mecburdum. Her fotoğrafta da biz varız, buraya koymadan olmaz, koysan seçmesi çok zor..

Off.. Anlatılacak çok şey var ve öyle özet geçiyorum ki anlatamam :)
Arkası yarın...