31 Aralık 2019 Salı

2019'u Uğurlarken

O kadar üşeniyorum ki artık blog yazmaya.
Artık moda olmadığı için ya da kimse okumadığı için (-ki okunuyor, Allah var hala tıklanma sayıma şaşırıyorum) ya da diğer sosyal mecralarda fazla vakit geçirdiğim için değil.
Yorgunum.

Çok yoruluyorum. Ama aslında herkesten daha fazla çalıyor değilim.
Şimdi yatsam uyurum mesela.
Uyumaktan feragat ederek; çalışıyorum, okuyorum, izliyorum ya da geziyorum.
Tabii bunları yapabiliyorsam.

Planladığımın dışında bir yazı olmasını istemiyorum ama bunun başına oturunca da anlatmak istediğim, konuşmak istediğim birçok şey olduğunu fark ettim.
Uzun zamandır da bu tip bir yazı yazmadığımdan toparlamak mümkün mü emin değilim.

2019 yılından şikayet etmemesi gereken tek kişi olsaydı o ben olurdum.
Yıllardır hep hayalini kurduğum ama hayal olarak kalacağını düşündüğüm şeyler oldu mesela.
Ya da hayalini bile kurmadığım ama olunca bayıla bayıla yaşadığım tadı damağımda kalan şeyler.
Vay be bu gerçekten oldu mu diye inanamadığım şeyler.

Dur ya resmen hayatımın en yılını mı geçirmişim?!
Allah'a şükürler olsun. Rabbim şükrümü/şükrümüzü arttırsın.
Bundan sonraki senler içinde resmen en iyi yılım buymuş dedirttsin.
Amin.

Yazıp yazıp siliyorum. Herkesin bildiği kişisel gelişim zırvaları tadında bir yazı olsun istemiyorum.
Ben kimim ki size akıl vereceğim hem.
Ama sağlık olsun.
Sağlık olsun bak gerisi gelir. Hiçbir şey gelmese de bir şey mutlaka gelir :)
Ama sağlık yoksa, başarmışsın, kazanmışsın, harcamışsın.. boş..

O zaman;
Hastalara şifalar, dertlilere devalar, borçlulara edalar, bana da kolaylıklar nasip et Allah'ım.

22 Aralık 2019 Pazar

Senden Önce Ben

Bu var ya kaç yıl önce aldığım kitap.
Herkes okudu bir ben kaldım ama ısrarla da okumadım hani.
Kitaplığımın en üst rafında olmasından kelli -ki bir sürü pegasusla bekliyordu o da, bir türlü elim gitmiyordu aslında pek görmediğimden unutmuş bile sayılırdım. Ancak hani en son bi' kitap temizliği havalandırması yaptım ya, o zaman bu rafı da daha görülebilir hale indirdim. Sonra da okumaya başladım işte! Yaaaaahooooo!!!


Kitap beklediğim gibiydi. Bayılmayacağım baştan belliydi :) Sıkılmayacağım da. Öyle su gibi akıp gitti. Ne acıdan ne gülmekten ne de başka bir yönden öldüm kitaba :)
Ama rahat okunur kitapların kıymetini de bildiğimden tavsiye ederim. Eminim aranızda bayılacaklar da vardır bence. Kıps;)

16 Aralık 2019 Pazartesi

Alice Harikalar Diyarında

Son kitap alışverişimi görmüş müydünüz?
İşte o zaman almıştım bu kitabı ve çok bekletmeden okudum.
Niye bu kitabı okumak için bu kadar ısrar etmişim bilmiyorum. Oldum olası Alice'i sevmem ki ben. İnsan bilmediği bir şeyleri nasıl yiyip içer, bilmediği yerlere nasıl bu kadar rahat girip çıkar, düşündükçe gerilirdim hatırladığım kadarıyla.
Bildiğim hatırladığım Alice'miş. Gene sinir oldum :)
Bir ara da filmini izleyip sinir olayım :))


23 Kasım 2019 Cumartesi

Kalbimin Can Mayası

Bir Cihan Kafes
Unutursun
Üç Kız Kardeş

İclal Aydın'ın dördüncü romanı hakkındaki yazımı okumadan evvel öncekileri okumak isterseniz, yukarıdaki linkleri tıklayarak o yazılara ulaşabilirsiniz.
Ama yok ben onları önceden okudum diyorsanız devam edelim.


Üç Kız Kardeş devam edeceğinin sinyalini vererek bitmişti hatırlarsanız.
Ooo Türkan'ın hayatı incelenecek herhalde ama öyleyse keşke bu kitapta hiç değinmeseydi, diye düşündüğümü çok net hatırlıyorum. Çünkü bir kitaplık bir hikayeydi aslında onun da yaşadıkları.
Ama kitap Rüçhan Hanım ve Defne karşılaşmasıyla değil bir gazete yazısıyla başlıyor.
Hikaye güzel ama asla anlamadım bu yan hikayenin gerekliliğini. Neticede Türkan artık evli.
Kitap aynı yazarın köşe yazısıyla da bitiyor bu arada.
Neyse hemen sonrasında tanıdık karakterler çıkıyor karşımıza. Üç Kız Kardeş ile tanıştığımız karakterlerin hayatında neler olmuş neler bitmiş diye okumaya başlıyoruz. Biraz ondan biraz bundan.
Karakterler giderek arttığından sadece birinin hikayesi odakta olmuyor aslında.

Nasıl anlatsam ya çok eleştirmeden ama..

Beni tam da bu yüzden pek sarmadı aslında. Hepsinden biraz bahsedeceğim derken çok gereksiz bölümler eklenmiş, bazı kısımlar zorlama olmuş gibi hissettim. Mesela Dönüş ve Serdar'ın... spoiler olacak ama söyleyeyim mi? Ne gerek vardı kısaca o bölüme?
Hatta umarım devam etmez bu seri diye düşündüm.
Bir de şey vardı bu kitapta bak, diğer kitaplarda olmayan. Birden bakıyorsun bir olay olmuş hayda ben mi kaçırdım bu ne zaman oldu deyip devam ederken hee diyorsun böyle mi olmuş olayı kavrıyorsun ama belki de çok endişelendirecek belki çok duygulandıracak sahneleri üstün körü geçiyorsun. Kitap teslim süresini de geciktirmişti İclal Aydın acaba sıkıştırdılar da kadıncağız rahat rahat yazamadı mı? Bunu da düşündüm valla.

Ve sondaki -isim vermeyeyim hadi spoiler olmasın diye ama- birini anma töreni bana yabancı filmlerde gördüğümüz cenaze törenlerini anımsattı. Düğünlerimiz bitti cenazelerimizde artık ecnebiler gibi olacak sanırım. Bu kitapla başladık buna bence. Halbuki bu sahne çok gerekli idiyse şöyle bir şey; kalabalık bir akşam yemeğinde birden bir türkü/şarkı çalsa, oradakilere onu hatırlatsa başlasalar ondan bahsetmeye kah duygusal kah komik anılar paylaşsalardı, bizim karakterlere çok daha iyi gitmez miydi?.
Benim düşüncem bunlar tabii.
Bir diğer düşüncem de şu. İlle devam edecekse sıradaki hikaye Feride'nin olsun ♥

13 Kasım 2019 Çarşamba

Göl Evi

Kararlıyım okuduğum kitapları bloga koyacağım.
Eskiden her hafta bir kitap postu girerdim de gene de yetiştiremezdim.
Şimdi yazmadığımdan ötürü bayağı birikmiş kitap yorumlarım ama sene sonu geldiğinde hedefimi yakalar mıyım bilemiyorum?

Göl Evi, Pegasus yayınlarından çıkan bir roman.
Pegasus, benim herhalde en az okuduğum ya da şöyle diyeyim en az tercih ettiğim bir yayın evi.
Çok fazla reklam çok fazla pohpohlama ile en fazla hayal kırıklığına uğradığım da yine aynı yayın evi.
Bıkmadan her pegasus okuduğumda bunu da dile getiriyorum biliyorum!
Gene de bana hediye gelecekse en risksiz alınacak kitaplar bu yayın evinden çıkan oluyor haliyle.
Evet hediye geldi bu kitap bana birkaç yıl önce. Anca okuyorum Baharcım ya görüyor musun?


Kitap kapağı sizde neyi çağrıştırıyor bilmiyorum ama bana hiç polisiye çağrıştırmıyordu.
Daha romantik, kavuşulamayan aşklar gibi gibi bir şeyler beklerken bir aile dramı ve polisiyenin içine girdim.
İkili bir hikaye, geçmiş ve günümüz. Günümüzdeki hikayede dedektif yürüyüş yaparken rastladığı eski evin ve sırrının peşine düşüyor. Evet doğru bildiniz geçmiş hikayede de evin görkemli zamanlarını okuyor bu ev nasıl oldu da o hale geldi diye düşünüyoruz.
Her polisiyede olduğu gibi dikkatimizi dağıtmak için oldukça gereksiz detaylar okuyoruz.
Benim okumaktan hoşlandığım bir tarz değil.
Yine de kötü diyemem. Sıkılmadan 534 sayfayı okudum.
Tarzınıza uygunsa severek okuyacağınızı düşünüyorum aslında.

11 Kasım 2019 Pazartesi

Amazon_tr'den İlk Alışverişim

Her yıl Tüyap zamanı fuara gitmem ama kitap alışverişimi yaparım.
Çok da güzel indirimlere denk gelirim. Hiç pişman olmadım şimdiye kadar gitmediğime :))
Bu yıl, Tüyap zamanı alışveriş yaptığım site, ilk kez alışveriş yaptığım bir site olan amazon_tr'den oldu.
Çok da iyi oldu.
İşte aldıklarım:


Videoda değinmemişim ama kargo sistemlerine bayıldım.
Pazartesi akşam aldım, salı günü kargoya verildiğine dair bilgi geldi. Çarşamba günü ise önce mesaj geldi kargonu yolda evdeyseniz iki saat içinde teslim edilecek. Siteye girip yönlendirebiliyorsunuz evet evdeyim gelsin, veya komşuma yönlendirin diye. Ben evde olduğumu onayladıktan bir saat sonra geldi kargo.
Ay şu sisteme bütün kargolar geçse dünya daha güzel bir yer olur.
Bu sefer süper şeyler almışım ya.
Sizce?

7 Kasım 2019 Perşembe

Jennifer Lopez Ve Versace Defilesi

Ya ben bunu aylar önce önce yazmalıydım.
Ekran görüntüsü almıştım izlediğim videodan.
Jennifer Lopez Giydiği yeşil Jungle Dressle olay olmuştu bilmem hatırlar mısınız?
Halbuki aynı elbiseyi daha önce Donatella Versace de giymiş çok da umursanmamış. Jennifer giyince bunu da haber yapmışlardı.
Neyse Gereksiz magazin bilgilerimi bir kenara koyup çok gerekli konuma dönersek Jennifer Lopez'in aylar önce Versace defilesine çıkmasından bahsedelim.
Elbise sanıyorsunuz ki zaten giydiği için hazır.
Hayır öyle bir şey yok şifon bir kumaş parçası zaten dolanıp dolanıp elbise haline getiriliyor tamda Jennifer Lopez'in üstüne göre.
Ama benim konum o da değil. Ne peki?
Jennifer Lopez'in provalara gelirken giydikleri.



Bayıldım bayıldım.
Geniş şapkası, kullandığı renkleri, bol pantolonu..


Uzun paltosu, tarçın trençkotu..
Kadın resmen giyindiği zaman harika oluyor:)

Yalnız bu görüntülerden sonra jungle dress ne allasen dedim ya!
Bu halleri defiledekinden çok çok daha iyi!!

5 Kasım 2019 Salı

Evden Çok Uzakta


Ay ben bu herkesin bayıldığı Kristin Hannah'ı da yeni okudum biliyor musunuz?
Hem de bu da yıllardır kitaplığımda bekliyordu. Ona rağmen yani evet.
Aman iyi ki acele etmemişim. Çok beğenmedim yani. Kitap çok uzun, çok detay, detaydan da ziyade bitmeyen bir olay örgüsü tam şöyle olacakken böyle başka bir şey.. ayy gına geldi. Bir de Amerikan askerleri propagandası..
Okurken paylaştığımda da o kadar zevkine güvendiğim arkadaşım ay bayılacaksın şöyle seveceksin böyle seveceksin dediği için oh dedim iyi ki okuyorum ama resmen yıkım oldu benim için.
Ben sevmedim hakikaten. Ön yargılı değildim, beklentim de tavan değildi ama gene de beğeneceğimi düşünüyordum. Benim için doğru kitap değildi. Ama sizin için olabilir tabii. O kadar beğeniliyor ki bu yazar. Onun altını çizelim.
Bende bir kitabı daha var sanırım onu elime almam için birkaç yıla ihtiyacım var :)

4 Kasım 2019 Pazartesi

Maleficent Mistress of Evil

Aslında kuzenimi Yedici Koğuştaki Mucizeye götürmeye ikna etseydim bu filme gitmeyecektik ama çok ağlarım diye istemedi. Ben de ağlarım işte ne güzel diye gitmek istiyordum oysa.
Sonra bu filme girdik ama benim kuzenim Maleficent'in ilk filmini izlememiş ki.


Film sıkıcı değil, Angelina Jolie çok güzel, fantastik, masal gibi güzel bir film. Ancak ilki kadar değil.
Gene iyiliğin kazandığı, iyi sanılanların kötü, kötü sanıların suçsuz olduğunu gördüğümüz bir filmdi. Sinemada izlemeye gerek var mı? Hiç sanmıyorum ama ben de filme gitmeyi seviyorum işte napıyım. Siz onlinea düşünce izleyin. Keyifli birkaç saat geçirin.

30 Ekim 2019 Çarşamba

Joker

Aslında vizyon filmlerinden öyle uzağım ki.
Derste öğrencilerim bu filmden bahsetti. 18 yaşından küçük oldukları için filme girememişler.
Dedim o zaman sizin yerinize ben gideyim. Sonraki boş günümde soluğu salonda aldım.

Batman hikayelerinden bildiğimiz Joker'in hikayesiydi film ve hiç beklediğim gibi değildi.
Joker neşeli suçu zevkle işleyen bir tipleme idi, değil mi?
Ama bu adam çok gariban, hasta, acıklı bir hikayesi var. Onun için öyle üzülyorsunuz ki. Ee adam haklı oluyorsunuz sonunda. Sanırım bu yüzden 18 yaş sınırlaması getirmişler.
Çok karanlık, çok depresif bir filmdi.
Bu tarzı seviyorsanız hala vizyonda ;)

24 Ekim 2019 Perşembe

Miss Granny

Mesela bu filmi nereden buldum?
Jennifer Aniston'un imdb'den baktığınızda Miss X-large diye bir filmi var ama onlinede ne hikmetse afişi bile yok :/
Onu aratırken bu film çıktı.
Ay kore filmi, uzun zamandır izlemiyordum bakayım.


2 saat ama güzel bir film. E herhalde yani!
Hele hele şu beden değiştirme, birden  gençleşme/yaşlanma hikayelerini seviyorsanız çok seversiniz.
Hani öyle -sonu hariç- çok bayılmadım ben onu da diyeyim. Sonunda gene duygusala bağlamayı başarmışlar bu filmde bile :)

22 Ekim 2019 Salı

Huzursuzluk


Gazeteci İbrahim, gazetede gördüğü çocukluk arkadaşının ölüm haberiyle soluğu Mardin'de alır.
Mardin'de vurulan ama Amerika'da ölen arkadaşının hikayesine girdikçe araştırır araştırdıkça çıkamaz. Yine arkasında bıraktığını sandığı anıları ve kendiyle de yüzleşir.

Ay niye böyle arka kapak yazısı gibi yazdım bilmiyorum.
Bu tip bilgilere herhangi bir yerde ulaşabilirsiniz. Benim yorum genelde bu yönde olmaz değil mi?

Zülfü Livaneli kalemi sağlam ve akıcı. Seveni de çok. Ben de şimdiye kadar okuduklarımı hiç sıkılmadan okudum. Bir dk ya birini yarım bıraktım ama ona da doğru zamanı bulursam tekrar şans vereceğim. Her kitabında olduğu gibi yine beni rahatsız eden yanları da oldu. Onları da kendime saklıyorum.
Çok ince, zaman zaman aceleye mi getirmiş ne hissine kapılacağınız, ama bence beğeneceğiniz bir kitap.

9 Ekim 2019 Çarşamba

And Then There Were None


Size 3 bölümden oluşan bir diziyle geldim.
Agatha Christie roman uyarlaması olan bu 3 bölümlük diziyi polisiye sevenlere şiddetle tavsiye edebilirim sanırım.
Tabii önce kitabını okumak isteyebilirsiniz, hakkınız.
Bence öylesi daha güzel olur.


Bu kitap/dizi bir grup insanın adadaki bir malikaneye o veya bu şekilde davet edilmeleri ile başlıyor. Malikaneye vardıklarında ise ev sahibi ortalarda yoktur. Onu beklerken içlerinden biri ölür. Sonra başka birinin ölüm haberi.. Derken..
Tamam anlatmıyorum zaten 3 bölüm, izlersiniz bence.

7 Ekim 2019 Pazartesi

Dostluk Ekmeği

Ya kitap o kadar uzun süredir ama o kadar süredir bende okunmayı bekliyor ki..
Yani bu okunmayan kitaplar beni nasıl rahatsız etmesin?
Bir süredir sırf senelerdir raflarımdan okunmayı bekleyen gariban kitaplarımı okuyor ve yeni kitap almıyorum.
Yeni bir kitap okuyacağım zaman ruh halime göre birini seçiveriyorum.
Genelde yorgunken, bir şey izlemek/düşünmek istemediğim zamanlarda hemen kitaplara sığınıyorum.
Bu kitabı, ben bu kitabı ne güzel okurum, diyerek sonunda çıkartıp okudum.


Tahmin ettiğim gibi ben yormadı, sıkmadı, beni başka bir ülkede yabancı birilerine önce komşu sonra arkadaş etti sonrasında da sıcaklıkla bu dünyaya gönderdi.

Amiş dostluk ekmeği diye bir şey varmış gerçekten, çok lezzetliymiş evet ama yaptığın zaman o kadar fazla hamur elde ediyormuşsun ki başkalarına da vermen gerekiyormuş.

Oğlunu kaybettikten sonra, ailesinden ve arkadaşlarından kendini soyutlayan Julia'nın, bir gün evin kapısında amiş dostluk ekmeği ve mayası bulmasıyla değişen hayatını anlatan sıcacık bu romanı okumanızı tavsiye ederim.

4 Ekim 2019 Cuma

Yepisyeni Kitap Alışverişi

Yeminimi bozdum ağalaaarr :))

Geçtiğimiz aylarda ben sepetimi bi' doldurmuşum bi' doldurmuşum.. dedim alacağım ya hepsini hak ettim.
Fakat sonra twitterda kitapları böceklenmiş birini görünce resmen çıldırım tüm kitapları elden geçirdim kitaplığımı neredeyse yarı yarıya boşalttım ve siparişimi iptal ettim.

Zaten uzun süredir almıyordum bu da bu süreyi uzattı.

Peki onca zaman sonra neden şimdi aldım?
Cevap videoda.



Çok hamlamışım ya :)

2 Ekim 2019 Çarşamba

Kekeme Çocuklar Korosu | Ve Sen Kuş Olur Gidersin


Tarık Tufan'ın imza gününden sevdiğim iki insan için aldığım kitaplardı bunlar ve onlara hediye etmeden evvel kendim okumalıydım :)))
Evet bunu sıklıkla yaparım hediye aldığım kitapları önce ben okurum :)
Bunları da rafta okumayı bekler halde unutmuş muyum?
Aldıktan bayağı uzun bir süre geçtikten sonra asıl sahiplerine verebildim.

Kekeme Çocuklar Korosu, Tarık Tufan'ın ilk kitabı. Bu yüzden önemli ve ilgi çekici ismiyle merak uyandırıcı. Ama hayır! Kim kaç kişi bu kitabı okuduğu için Tarık Tufan'ı okumuyor? Evet o derece Tarık Tufan'la tanışmak için yanlış bir kitap.


Ve Sen Kuş olur gidersin ise başka.. Hikaye ya da roman değil ama ama güzel işte.
Çok güzel.
Tekrar tekrar okunabilecek bir kitap.

29 Eylül 2019 Pazar

Something About 1 Percent


Hülya'nın önerisiyle uzun süredir izlemediğim kore dizilerine dönüş yaptım ama aynı zamanda kapanış da oldu. Yoo yoo beğenmediğimden değil okullar açıldı ve asla vakit bulamıyorum ve cesarete demiyorum yeni bir diziye başlamaya.
O zaman iyi ki bunu vaktim bolken izlemişim, değil mi?

Dizi bölümleri çoğunlukla yarım saatten oluşuyor ve sadece 16 bölüm.
Bir anlaşma üzerine birbirlerine katlanıp sonunda aşık olma hikayesi.
Çok fazla şey geri planda açıklanmadan kalıyor tahmin edersiniz 16 bölüm ve normalden kısa süreye sahip olmasından ötürü.
Aman ben zaten dallanıp budaklanan hikayeleri veya sevdiğim çiftin dışında kalan detayları görmek istemiyorum çabuk sıkılıyorum derseniz çok sevebilirsiniz.
Ama bence çok yarım kaldı.

Bir de kravat hediye etmenin manasını bilmeyenler için genel kültür olsun diye seçtiğim, üşenmeden ekran görüntüsü aldığım sahneyi de koyayım ve bu bahsi kapayalım :)

Neymiş bakalım kravat hediye etmenin manası:


25 Eylül 2019 Çarşamba

The Haunting of Hill House


Size Stranger Things yazımda demiştim güzel bir korku dizisi önereceğim diye.
Ben on bölümlük bir mini dizi sanıyordum ama ikinci sezonu da gelecekmiş.
Ama birinci sezonda konu bağlandı merakla beklemeyeceksiniz, sadece geldiği zaman güzel bir şekilde geleceğini bileceksiniz.

İşleri eski evleri alıp restore edip satarak kar sağlamak olan çok çocuklu bir ailenin tepedeki eve taşınmasıyla gelişen geçmiş- günümüz şekilde anlatılan bir hikayeye sahip, Tepedeki Ev.
Böyle yavaş ilerliyor gibi ama çok da şey oluyor gibi.
NE? Nasıl yani diye şaşırtarak ürperterek ilerliyor. Çok çok iyi!
Hiç sıkılmadım. Sadece mutlu son olsun istedim,çünkü karakterleri çok sevdim. Çünkü çocukluklarını da görüyorsunuz, sevmemek elde değil ♥

Korku severlere özellikle tavsiyemdir.
Diğerleri de benim gibi akşamları izlememek şartıyla izleyebilir.

23 Eylül 2019 Pazartesi

Mevsim Hep Sonbahar

Bu yaz sonu, uzun zamandır rafımda okunmayı bekleyen kitaplar açısından oldukça verimli geçti.
Bilmiyorum beni instagramda veya twitterda takip ediyor musunuz ama orada kitapları böceklenen birilerini paylaşmıştım ve ondan sonra kitapyurdundaki siparişimi iptal etmiş, evdeki kitaplarımın neredeyse yarısını hibe etmiş, bir daha kitap alamam herhalde demiştim.
Bu vesileyle evde okunmayı bekleyen kitaplar arasından seçip seçip okudum.
Kitap okumaktan vazgeçecek değildik herhalde ;)

Mevsim Hep Sonbahar belki 4-5 yıldır okunmayı bekleyen, güzel çıkacağını hissettiğim ama bir türlü başlayamadığım kitaplardan.
Doğuda, İran'da geçen bir hikaye olduğu için daha da merak uyandırıcı. Nitekim storlerde paylaştığımda birçok soran oldu.
Ama kısaca bir kitaba güzel ya da kötü diyemem ki, veya hiç tanımadığım/zevkini bilmediğim birine oku ya da okuma diye kestirip atamam ki.. Blog yazıları bu yüzden var!


Roman 1970'ler İran'ında geçiyor ve bir kadın karakterin ağzından anlatılıyor. Çok akıcı ve hiç sıkmıyor ancak başlarda acayip sinirlendim.
Dini kullanan tüm cahil ve pis işlere değinmiş ama doğrusunu da söylememiş. Açıkçası din düşmanları için bu din işte böyle diye gösterecekleri bir kaynak gibi geldi.
Zaten İran'da yasaklanmış ama aksi gibi batıda da acayip tutmuş bir roman.

Kitabı bitirdikten sonra ise fikrim biraz değişmişti.
Güçlü bir kadın vardı kitapta. Bahaneden, beklentiden uzak, çalışkan ve her şeye rağmen umutlu.
Azıcık bilgi sahiplerinin ise evet böyle insanlar var ama bu dinin suçu değil çünkü din bu değil diyebileceğini düşünüyorum.

Spoiler vermek istemem ama, sonu bari böyle olmasaydı...

13 Eylül 2019 Cuma

La Casa de Papel

Ayyy ne bezdirdiniz yok la casa yok de papel. Bezdim bezdim.
Ama bunu yazdığıma göre ben de izledim :)
İzleyecek bir şey yoktu ben de aman ya izleyeyim dedim öyle başladım yani.


İlk bölüm ne zaman ingilizce konuşmaya başlayacaklar diye beklemekle geçti.
İspanyolcaymış ya dizi!
Bilsem başlamazdım ya gerçekten.
Sonra alıştım ama. Hatta çok hoşuma gitti. İspanyolca yani dizi değil.

Üçüncü bölümde hala aynı soygunda olduklarından ben kahroldum ne yani bu dizi burada mı geçiyor diye.
Öğrendim ki sadece(!) iki sezonu 💆
Üçüncü sezon ise en merak ettiğim ama püff çok zorlama dediğim bir sezondu, sorry not sorry!

Bana biraz abartılmış bir dizi geldi arkadaşlar ya, netflixte izlediğiniz her diziyi böyle göklere çıkaracaksanız işimiz var sizle.

Ya da ben gerçekten siz aşırı övünce bir şey var sanıp beklentimi iyice yükselttiğimden..

Ha bir de Tokyo!!
Diziyi izlemeden evvel tokyo aşşa tokyo yukarı, habire ona övgüler okuyordum. Gerçekten böyle asalak bir karaktere neden bütün bu övgüler? Kıçı güzel diye mi?
Dizide sevdiğim karakterleri sıralasam tokyoyu en sona yazarım.
En başa da kimi koyarım peki tahmin edin :)


Son olarak diziyi izlemeyenler varsa bir şey kaybetmiyorsunuz bence.
Diziyi izleyip çok sevenler varsa, lütfen insanların yakasında düşün: izle izle izle!..

11 Eylül 2019 Çarşamba

Aile Olmak

Ne yalan söyleyeyim benim sizler gibi belgesel izleme alışkanlığım yok.
Hani kime sorsanız tv izlemiyor ama belgesel çok seviyor ya(!), ben öyle değilim işte.
Çok istiyorum ama oturup da izleyemem yani, sıkılıyorum ne yapayım.
Ama TRT Belgesel'in belgeselleri de çok ilgimi çekiyordu. Yine Tv izleme alışkanlığım da olmadığından izleyemiyordum.
Neyse ki sonunda TRT belgesel'in bir YouTube kanalı oldu.


TRT Belgesel'in Aile olmak adında bir dizi belgeseli var.
Benim gibi belgesel izlemeyen birine bile belgesel izlettiren; belgeselleri izlerken sık sık düşündüren, duygulandıran nasıl bir nimet içinde nankörlük yaşadığımızı hissetiren belgeseller bunlar.

Dedim ki neden tavsiye etmeyeyim!
"Aile olmak"belgeselleriyle belgesellere ısındıktan sonra benim gibi her belgeseli izlemek isteyeceksiniz.
Youtube kanalı için linke tıklamanız yeterli → TRT Belgesel
Abone olmayı unutmayın ;)

9 Eylül 2019 Pazartesi

Günübirlik Hayatlar

Ben Irvin D. Yalom çok severim.
Yazarla belki onlu yaşların sonunda belki yirmili yaşların başında tanıştım, bilemiyorum ama her ikisi de oldukça uzun zaman önceye tekabül ediyor.
Birçok kitabını okudum ve en sevdiğim kitaplar arasında yazarın Nietzsche Ağladığında romanı da yer alır.

Uzun zamandır bu yazarı okumuyordum ve bu hasretliğe bu kitapla son verdim.
Yazarın gene yaşanmış terapilerinden kesitler yer alan bu kitapta nedense ben aradığımı bulamadım. Çok basit hatta sıradan geldi.
Oysa Aşkın Celladı mesela, öyle miydi?
İlk okuduğumda gerçekten çok genç olduğumdan mı yoksa bu kitap önceki okuduklarım gibi iyi değil miydi emin olamıyorum. Gençken okunan/izlenen/yapılan her şey çok daha etkileyici değil mi sizce de?

7 Eylül 2019 Cumartesi

Stranger Things

Bu dizinin ilk senesinde kuzenim bir gecede bütün sezonunu bitirdim çok güzel falan diye bahsetmişti ama o zaman herhalde ben sınava hazırlanıyordum, izleyemezdim.
Nasılsa bir gün izlerim diye çok da durmadım üstünde, kısmet bu yazaymış.
Ben dizinin ilk iki sezonunu bitirdiğim gün üçüncü sezonu yayınlandı :)
Öylede şanslıyımdır.


Diziyle anılarımı bırakıp diziden bahsedecek olursam neden bu kadar abartıldığını anlayamadığım diziler kervanına katıldı kendisi.
Evet bir gecede bitirmesem de ben de peş peşe izledim bölümleri. Sıkıcı değil ama biraz çocuksu :) Stephen King romanlarını anımsattı biraz da.

Bir de ben şöyle bir şey hayal ettim ilk sezon bu kahramanlar arasında geçti tamam, ama ikinci sezon başka kişiler başka maceralar olacak diye niyeyse kendimce bir beklentiye girmiştim.
Ama öylesi daha güzel olmaz mıydı? Hep aynı şey etrafında. İkinci sezon neyse de üçüncü sezonda artık yuh dedim gene mi aynı konu.
Dönüp durmuşlar,  haliyle dördüncü sezon olacak mı henüz belli değil.
Spoiler vermek istemem ama şefe de haksızlık oldu.
En sevdiğim karakter oydu zaten. Bir de Dustin tabii ki! Aslında Steve'i de seviyorum dizinin yan rol olmasına rağmen kilit adamı, o olmasa çoktan ölmüşlerdi :)


Sizin var mı favori karakteriniz bu ucubeler içinde 😂
Ucube demişken gerçekten dizinin en övülecek yanı seksenlerdeki ucubeliği şahane bir şekilde yansıtması. Bu insanlar bu kadar tipsiz miydi dizide mi böyle hale geldiler anlamak zor.

Neyse, ben size çok güzel korku dizisi önereceğim ki.
Bekleyin. Geliyor.

5 Eylül 2019 Perşembe

Genç Tur: Yurt Dışı İndirimli Bilet Kartı (öğrenci/öğretmen)

Yaz başında gerçekleştirdiğim Avrupa turu yazılarını için tıklayınız.
İşte bu tura gitmeden evvel duyduk öğretmen ve öğrenciler böyle bir kart çıkarıyormuş yurt dışında indirimli bilet falan alıyorlarmış.

30 tl karşılığında bu kartı çıkartabiliyorsunuz ve bir yıl geçerliliği var.
İstanbul'da mesela Taksimde çıkartılıyor, sizin bulunduğunuz şehirde yoksa internetten alabiliyorsunuz ama ben bunları zaten almayın diye yazıyorum!

Aslında biliyordum öyle bir şey olmayacağını ama herkes çıkartmıştı, o kadar işimin gücümün arasında gidip ben de kartı çıkarttım.
Ya hala sinir oluyorum var ya. Çünkü oraya gittiğimde kartı çıkartırken nerelerde geçip geçmediğini sordum o kadar ayrıntı bilmediklerini söylediler. Aslında o kadar da biliyorlardı ki bir yerde geçerliliği olmadığını.
Bu da dolandırıcılık değil de ne?
O kadar yoruldum ki o gün.

Ben kullandım bana indirim sağladılar diyenler varsa kusura bakmayın aynı indirimi nüfus cüzdanınızı göstererek de alabilirdiniz.
Çünkü müzeler 18 yaşın altına ücretsiz. Hatta 18-25 arası olup Avrupa Birliği üyesindenseniz gene ücretsiz. Mesela Fransa Louvre.

Örneklerime Eiffel'le devam edeyim.
12-24 arası %50 indirim 4-11 ise onun yarısı.
Karta marta gerek yok, kilit nokta doğum tarihiniz :/

Sein nehri için ise kimse ne öğretmen ne de öğrenci kartını kullanabildi, dememe gerek yok herhalde.

Geçmiyor geçmiyor hiçbir yerde geçmiyor.
Ne de güzel kazıklıyorlar insanları lanet olsun!
Eğer geçtiği bir yer varsa adam gibi yazsın şu ülkede şurada kullanırsınız şu kadar kar sağlarsınız.
Ama yok işte!
O yüzden sitelerinde bazı yerlerde indirim için yaş sınırı vardır ibaresi var.

Ben gene de çok cahilce kaynaksız yazıyorum bunları, kaynak benim ya hu, yaşadım, başıma geldi, paylaştım.
Almadan evvel güzelce araştırın.

3 Eylül 2019 Salı

Bir Vaizenin Günlüğü

Off ne zamandır kitap yorumu yazmıyordum!
Önceden instagramda her okuduğumu paylaşırdım, ne yalan söyleyeyim özellikle kitap paylaşımlarının az beğenilmesi beni üzüyor, çünkü beni takip eden kimselerin okuyan kesim olduğunu düşünüyordum hep.
Instagramda kitap paylaşımlarını azalttım ama bayağıdır blogda da yazmamışım onu fark ettim. Halbuki ben bazen bu kitabı okudum ama hatırlamıyorum dediğimde blogu açıp gerçekten okudum mu diye kontrol ediyorum. Bazen konusunu hatırlayıp aa çok güzeldi derken bazen de hatırlayıp ay bunu elden çıkarayım diyorum.
Bu anlattıklarımın kitapla alakası yok tabii.
Sadece buraya yazdığım her şeyi başta kendim için yazdığımı hatırlatıyorum yine kendime!


Fatma Bayram, Ramazan ayında mukabele sonrası yaptığı tefsir ses kayıtlarını dinlemek suretiyle tanıştığım bir vaize.
İnsanlar vaizeliğin bir meslek olduğunu bile bilmediği dönemden beri vaizelik yapıyor. Ay bu kısmı okusa belki benden dinazor gibi bahsetmiş derdi :) Öyle de esprili, eleştiriye açık biri. Ama bu bir eleştiri değil tabii, zira kendisini çok kısa süredir takip etmeme rağmen pek seviyorum.
Ses kayıtlarını dinlerken bir an bile sıkılmadım. Tam benim kafamda diyordum güncel meselelere girdiğinde. Ya da hmm, demek bu konuda biraz daha yumuşak davranabilirim..

Haddim olmayarak biraz öyle olmak istiyorum ben. Öğretmenim neticede. Çocuklar derslerimde sıkılmasın, derslerimi iple çeksin ve gerçekten bir şeyler öğrensinler istiyorum.
İşte bu kitapta bu hitabet yeteneğinin ya da bilgilerin, yani başarının şans eseri olmadığını görüyorsunuz.
Neler okumuş, nerelerden alıntılar yapmış, o kadar ilgi çekici ki!
Dindar insanın olması gerektiği gibi olan örnek aldığım biri Fatma Bayram.
O yüzden bu kitabı okumak benim için önemliydi.
Instagram storylerde paylaştığımda da kitaba etkileşim yüksek oldu. Onlara dediğim gibi; tanımayanlar için değil de Fatma Bayram'ı az çok tanıyan kişiler için tavsiyemdir.

2 Eylül 2019 Pazartesi

Kirazlı Kek





Kek kraliçesinden yeni tarif.
Bir kek denediysem ve bu güzel olduysa kendime kek kraliçesi demeyi seviyorum ne var bunda 😄👑
Yoksa mütevazı kişiliğim düşesi tercih eder biliyorsunuz 😀 
Annem kek yapmamı istemişti. Ben de neli yapsam diye düşünürken 
(çünkü ben asla şade kek yapmam😄)
babam bir buçuk kilo kirazla çıka gelmesin mi?! Belli oldu dedim neli yapacağım. Normal bir kek hamuru hazırladım, tepsiye döktüm, üstüne de çekirdeklerini çıkarıp dörde böldüğüm kirazları ekledim. Bolca 😉 
Sonra 180 derece önceden ısıtılmış fırında  40 dk pişirdim sonra 160 derecede 10 dk daha fırında tuttum ve çıkardım. Ta ta! Mis gibi kokuyor şahane görünüyordu. 
Biz bayıldık. 
Tavsiye ederim. 

Kek yapmanın inceliklerini anlattığım ve en fazla hit alan kabarık kek yapmanın taktikleri isimli yazımı da kaçıranlar varsa diye linkini bırakayım, faydalananlar olacaktır!

31 Ağustos 2019 Cumartesi

27 Dresses

Ay ben filmi nasıl atlamışım!
Buralar iyice film bloguna dönmüştü ben bu filmi izlediğimde ama iyi film buldum mu yazmak istiyordum, çünkü film bulmak zor. Yine de film yazmaya bayağı uzun bir ara verdim sanıyorum, artık vakti geldi.

Benim tavsiyelerim önemli.
Herkes ödüllü filmmiş, sanat filmiymiş izlemek istemeyebilir benim gibi.
Ben sizler için yazıyorum ve buluyorum bu filmleri kardeşlerim :))

Mesela nereden buluyorum. Bir film ya da oyuncu için imdb'ye giriyorum, onu sevdiyseniz bunlardan da hoşlanabilirsiniz çıkıyor ya, oradan çok faydalanıyorum.
Genelde de yanıltmıyor.
Bu film bu şekilde izlediklerimden. Gerçekten şimdiye kadar izlememiş olmam şaşırtıcı.

Arkadaşlarının düğün gününde tüm sorumluluğu üstlenen onlar için canla başla çalışan gerçek aşkı da hep uzaktan izleyen bir nedimenin hikayesi.
Ah seveceksiniz♥

26 Ağustos 2019 Pazartesi

Amsterdam'ın Meşhur Kurabiyesi: Van Stapele

Öncesinde Amsterdam yazım için tıklayabilirsiniz.
Ancak ben Amsterdam'a gittiğimde bu kurabiyeden bihaberdim.
Yalan yok.
Geçenlerde Havva, ki benim abimin eşi olur, bu kurabiyeyi attı bundan yapmalısın diyerek, e ben de şahane bir görümce olmanın verdiği yetkiye dayanarak dedim ben bu kurabiyeyi yaparım!
Böyle tartmalı ölçmeli zahmetli şeylere kendim için olsa hiç girişmem.
Biliyorum biliyorum benim gibi şahane bir görümceniz olsun isterdiniz ama benden sadece bir tane var, o yüzden elinizdekiyle iyi geçinmeye bakın :))

Instagram paylaşınca mesaj kutum çıldırdı. Detay istiyorlardı, tarif istiyorlardı, storyleri profile sabitlememi istiyorlardı... İstekler bitmiyordu.
Dedim tamam uzlaşalım sizin için blogda yazarım;)
Onlar dışında bir de sinsi sinsi kaydedenler oldu ben eminim:))

Bakın bu da çikolatanınvermiş olduğu mutluluk ve gevezelik sanırım daha yapımına geçmedim bile.

Öncelikle ben orijinalini yemedim, umarım bir daha giderim da Amsterdam'a o zaman yerim.
Orijinalini yemesem de biliyorum ki benimki biraz farklı.
Daha düz, fotoğraflardan anladığım kadarıyla daha bisküvimsi bir kurabiye orijinali.
Ama tam tarifi uygulayınca o kadar cıvık oldu ki bir kaşık daha un ekledim. Şekeri de azalttım:)
Ama bence böylesi harika.
Ciddi anlamda çok yağlı olur öteki türlü.
Siz gene isterseniz tam tarif uygulayın,



175 gr un
Bir çimdik tuz
1 çay kaşığı karbonat (bir paket kabartma tozu koydum onla mı uğraşacağım)
35 gr kakao (2 yemek kaşığı tam 35 gr yapıyor) ama tam ölçü koymama rağmen  benimki onlarınki kadar koyu görünümlü olmadı.

1- Yukardakileri karıştır.

120 gr oda sıcaklığında tereyağ (halis muhlis köy tereyağı kullandım)
1 büyük yumurta (açıkçası sıradan bir yumurta kullandım)
100 gr beyaz 100 gr esmer şeker  (tarif böyle olsa ben bir bardak kullandım ki 200 gr dan az ediyordu ölçtüğümde)

2- Önce şeker ve yağı çırpıp sonra yumurtayı ekleyip tekrar çırpıyoruz.

3- Sonra içine unlu karışımı ekleyip yoğuruyoruz.

4- Sonra bir paket bıçakla kıyılmış çikolatayı karışıma ekliyoruz.

(işte bu noktada bana çok cıvık göründüğünden bir kaşık daha un ekledim ve işte şimdi oldu dedim)

Çok yumuşak bir hamur, dünya kadar yağ giriyor aldığı kadar un koyarsanız sonunda çok sert bir şey olur o yüzden ölçülere uyun.

5- Buzdolabına koyalım.

6- Bir kalıp beyaz çikolatamızı karelere bölelim.

7- Dolapta en az on dk bekleyen hamurumuzu alıp eşit parçalara ayıralım.

8- Her bir paçanın içine beyaz çikolata parçası koyup güzelce yuvarlayalım. Delik melik olmasın beyaz çikolata akmasın ;)

9- Önceden ısıtılmış 175 derece fırına koyalım.

Sadece 9 dk pişecek deniyordu ama ben pişmemiş ve tam yayılmamış görüntüsünden ötürü 10-11 dk fırında tuttum sonra hemen çıkarttım.

Tekrar ediyorum, orijinalini yemedim. Ama bunu sevdim :)

Afiyet olsun.

25 Ağustos 2019 Pazar

Simurg Sanatla Gezi?

Simurg sanat kimdir?
Simurg Sanat ile yola çıkılır mı? Simurg sanat gezi topluluğu nedir?
Kara yoluyla Avrupa seyahatine çıkılır mı?

Bana en başından beri turu soruyorsunuz.
Instagram ilk fotoğrafı paylaştığımdan beri. Cidden!
Dönünce uzun uzun yanıtlayacağımı söylemiştim bence uzun uzun da yazdım.
Eğer okumadıysanız ve kısaca göz atmak isterseniz öncelikle dokuzuncu gün yazım olan Viena'yla başlayabilirsiniz. Benim için iplerin koptuğu gün.

Öncelikle kara yoluyla Avrupa seyahatinden bahsedeyim. Kimse benden fazla yolculuktan etkilenemez herhalde ama ben tavsiye ediyorum. İyi yol arkadaşları iyi ekiple, o yollar gözünüzde büyümesin.
Ancak turu iyi seçeceksin.
Bazı turlarda hiç otobüsten indirmeden şehri gezdirip başka bir yere geçiyorlarmış.
Eğer aradığınız buysa bu da olur tabii ama benim gibi şehri yaşamayı, sindirmeyi, hatta aklınıza kazımayı seviyorsanız programı iyi okumalısınız.
Tabii bu da çözüm değil, Simurg gibi bir ekiple söyledikleri yerine getiremeyen insanlar da olacaktır.
Simurg'da yanımızda organizasyonu yapanlar vardı ama onlara rehber denemez, bakın bu kapı işte bu da sapı diyecek kadar bilgileri yoktu.
Bir insan on yıldır bu işi yapar da nasıl kendini geliştirmez aklım almıyor!
İngilizce biliyor diye gene deneyimsiz bir arkadaşlarını yanlarına almışlardı, iki otobüs için bir dil bilen arkadaş.
Tekrar ediyorum on yıldır bu işi yaptığını söylüyorsun tek kelime İngilizce bilmiyorsun!?

Aslında bu Türkiye'de işlerin nasıl ilerlediğinin de özeti, değil mi? Günü kurtaralım yeter. Aman bir şey öğrenmeyelim, kendimizi geliştirmeyelim...

Tur otobüsümüzde sınırsız çay ve kahve ikramı olacağı söylenmişti. Maksimum 4 kere ikram oldu o da rica minnet hadi çay yok mu diye diye.. Yolda ben pek aramıyordum ne yalan söyleyeyim, ama vaat edilenle gerçekleşeni bilin diye anlatıyorum.
Su da sınırsız denmişti, son günlere kadar sıkıntı olmadı, stokları azalınca su vermeyi kestiler :))

Bizim otobüstekiler gayet dakikti.
Ama bilin bakalım geciken kimlerdi? Tur ekibi!
Tur ekibi dediğin dakik olur. Hiç unutmuyorum Üsküp'te 09.45'te araba hareket edecek ona göre kahvaltınızı yapın diye mesaj attılar.
Hazırlandık indir kahvaltımızı bitirdik 09.30.
Ve tur ekibi daha yeni kahvaltıya geliyordu!! Ee tabii ne oldu 10.30'da otobüse geldiler.
Bu kimin suçu?!
Viyana'da ise yolu bulamayıp 10 geciken arkadaşlar için gecikmeseydiniz sizi hundertwasser house götürmeyeceğiz diyecek, erkenden şehir merkezine yakın olmayan otele tıkacak kadar adi, kendi işleri için istedikleri kadar savsaklayan kimselerdi bunlar.
Lanet olsun nefret ediyorum hepsinden.
Paris'te, Amsterdam'da toplanıp da saatlerce otobüs beklemelerimize değinmiyorum.

Macaristan'da arabada dolandık demiştim.
Sizi bir köye götüreceğiz oradan hediyeliklerinizi alırsınız dedikler ve götürdükleri yerde tek bir dükkan açıktı, bizi gören diğer bir Türk de dükkanı açmış ben de oradan alınca pazartesi buralar erken kapanır gelmenize şaşırdım dedi.
Nasılsa onların ahbapları açmış yeter. Ve biz o her yerin kapalı olduğu köyde yemek saatine kadar neredeyse iki saat geçirdik.

Kavala için de aynı şey oldu. Koskoca Kavala için bir saat, onların kurabiye alalım diye götürdükleri yerde de bir saat.
Döneceğimiz yer de artık İstanbul he, kaçıyor sanki birazcık daha dursak.

Daha neler neler..
Kısa kesiyorum ama çıkacağınız tura dikkat edin.
Cahille yola çıkılmaz.
Dua etsinler ki yolcularımız çok sakin, tatlı, bilinçli, klas insanlardı.
Beni de onların sakinliği, pozitifliği yatıştırdı.
İki kişi daha olsaydı benden o zaman ne yaparlardı acaba!

Bu arada, 54 kişiydik, turda bulunan bir kişinin bile gene bu turla bir yere giderim dediğini duymadım.
Anlattıklarımda eksik var fazla yok.

24 Ağustos 2019 Cumartesi

Son Durak: Kavala

Birinci gün; Bulgaristan
Altıncı gün; Brugge
Yedinci gün; Volendam ve Amsterdam
Sekizinci gün; Dresden
Sekizinci gün; Prag
Dokuzuncu gün; Viyana
Onuncu gün; Bratislava
Onuncu gün; Budapeşte
On birinci gün; Üsküp
On ikinci gün; Selanik


Kavala Yunanistan'ın sahil kentlerinden.
Neredeyse 6 yüz yıl Osmanlı hakimiyetinde kalmış bir kent.
Kanuni'nin Su kemeri inşa ettirdiği, Bizans kalesini genişlettiği bir kent.
Vay vay vay diyorsunuz değil mi?


Tur şirketi bizi sahilde bir yerde bıraktı ve bir saat süre verdi.
Yemek süresi de dahil buna.
Balık yemek vardı kafamızda, ama nereye girmeye kalktıysak süre vermediler, sorduğumuzda azarlar gibi hayır hazırlanamaz o kısa sürede dediler. Acayip gıcık oldum var ya, sorsanız şu an bana bütün yunanlardan nefret ediyorum. Neden battıklarına şaşmamak gerek.
Türkçe biliyorlar diye girdiğimiz yerde adamın tavırlarına uyuz olduğumuzdan kalktık, iyi ki de kalkmışız ya hiç mi balık yemedik, geri zekalı, gel de Türkiye'ye müşteri ile nasıl konuşulur öğren.
Biz kalktık ama aç oldukları için oturan ve dakikliğiyle ünlü arkadaşlarımız vaktinde dönemediler otobüse. Belliydi o adamın servisi yayacağı.


Yunanistan benim aklımda kaba insanların bulunduğu gayet sevimsiz bir yer olarak yer ediyor.

Buradan sonra tur şirketi bizi kurabiye alabileceğimiz bir yere getirdi. Kendi ahbapları mıdır nedir böyle yerlere götürmek için hep zamanımızdan çaldılar bize oralarda alışveriş yaptırdılar, zorla değil tabii ama "sizi bir yere götüreceğiz hediyeliklerinizi oradan alabilirsiniz", veya Kavala'da olduğu gibi "kurabiyenizi oradan alırsınız".. ve her nedense onların götürdükleri yerde uzun uzun zaman geçirebildik.
Tur için ayrı bir yazı yazacağım. Tam da bu yazıdan sonra! Lütfen turlara katılmadan iyi araştırın!

Neyse ki sonraki durağımız İstanbul'du ♥
Bu seyahat beni tabii doyurmadı. Aksine seyahat isteğimi arttırdı.

Seyahat Ya Resullallah !♥

22 Ağustos 2019 Perşembe

Son Gün; Selanik

Birinci gün; Bulgaristan
Altıncı gün; Brugge
Yedinci gün; Volendam ve Amsterdam
Sekizinci gün; Dresden
Sekizinci gün; Prag
Dokuzuncu gün; Viyana
Onuncu gün; Bratislava
Onuncu gün; Budapeşte
On birinci gün; Üsküp

Geldik son güne.
Çok mutluyum hem bu geziyi hem de bu yazı dizisini bitirebildiğim için :)
Nihayet yazmak istediğim başka konulara da geçiş yapabileceğim; filmler, diziler, tarifler..

Ama önce Selanik.

Öncelikle hiç barışamadım Yunanistanla. Bir yeri/şeyi sevmem için elektriğimizin uyuşması çok önemli ve Yunanistan'la elektriğimiz uyuşmadı gibi hissediyorum.

Fotoğraflarda gördüğümüz mavi beyaz evlerin olduğu yer gibi bir şey bekliyordum ama Selanik, Suadiye gibi bir yer çıktı.


İlk olarak gördüğümüz Kanuni döneminden kalma artık beyazlığı da kalmayan Beyaz Kuleydi. Mutlaka bilirsiniz burası Osmanlı'nın elinden çıktıktan sonra vaftiz ediliyor ve beyaza boyanıyor.


Atatürk'ün evini ziyaret etmiş olmak Selanik'in tek artısı olabilir ancak ev o kadar yeni ki.. Hiçbir tarihilik yok. Orasının Atatürk'ün evi olmadığı da söyleniyor ki bu kuvvetle muhtemel doğru.




Yunanistan'da artık son gün diye deli gibi çikolata alışverişi yaptığımız için yollarında bayağı dolandık. Tarihi kalıntıların etrafında, önemli midir değil midir bilmediğimiz kiliselerin çevresinde tekrar sahil yoluna, otobüsümüzün bizi beklediği yere vardık.


Kavala'ya doğruya çıkacağız. Kavala'yı bir sonraki yazıya bırakayım. Bu da son yazım değilmiş yahu :)

Arkası yarın;)

18 Ağustos 2019 Pazar

On Birinci Gün: Üsküp

Birinci gün; Bulgaristan
Altıncı gün; Brugge
Yedinci gün; Volendam ve Amsterdam
Sekizinci gün; Dresden
Sekizinci gün; Prag
Dokuzuncu gün; Viyana
Onuncu gün; Bratislava
Onuncu gün; Budapeşte

Adım adım sona yaklaşıyoruz.
Bunları yazarken bile çok şükür modundayım. O günlerdeki ruh halim.

Üsküp'e dair maalesef ne çok bilgim var ne de anım.


Öğlen saatlerinde otele varıp giriş yaptık. Saatlerce otelde kaldık. Ve çıktığımızda ilk yemek yemeye götürdü tur (müsveddesi). Bir saat yemek molası verildi. (Biz onların dediği yerde yemedik!)
Buluştuğumuzda saat 18.30'du ve sekize kadar serbest zaman verildi. Zamanın azlığından şikayet edeceğimizi bilen tur, daha fazla zaman geçirmek isteyen otele kendisi dönsün dedi ki 3-5 kişi haricinde kimse onlarla gitmedi 👊



Şehrin iki yakası birbirinden oldukça farklı. Müslümanların olduğu yer tarihi dokuyu kaybetmemiş zaman durmuş gibi. Ancak o kısmından çıktığınızda karşınızda yepyeni bir şehir duruyor, zamanda yolculuk yapmış gibisiniz. Maalesef ruhu yok!
Amaçsızca dikilmiş devasa heykeller.



Yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz tepedeki İskender'in babası, alttaki bebe İskender. İskender? Skopje? Ne alaka diye düşünüyorsunuz.


Köfte için bloglara baktığınızda Destan diye bir yer öneriliyor. Ama biz oranın yerlisine sorduğumuzda ki birkaç kişiye sorduk Kosmos dediler. Biz de orada yedik ve çok memnun kaldık. Turun götürdüğü yerde yiyenler 7 euro ödemişler ama biz 3.5 euro ödedik. Ayran dahil miydi değil miydi hatırlamıyorum ama köftesi cidden güzel porsiyonlar oldukça büyüktü. Bir kişi alıp iki kişi de yiyebileceğiniz büyüklükte porsiyonlar.


Köfteleri yedikten sonra bizim gibi turun erkenden otele götürmesine boyun eğmeyen arkadaşlarla karşılaştık. Onlara katıldık. Ve neresiydi bilmiyorum ama güzel bir trileçe yedim. Harikaydı.


Sohbet de trileçe kadar harikaydı, ekip bozulmasın beraber başka yerlere de gidelim ama bu tur şirketiyle değil, diye konuşmuştuk. İnşallah gerçekleşir ♥

Dönüş için hazırlandığımızda rehberimiz genç arkadaşım Furkan oldu, etrafı seyrede seyrede otele döndük. Furkan artık gezileri sen planlasan, biz de sana uysak, güzel olmaz mı?


Yol boyunca çok keyiflendim. Turu düzenleyenlerin meymenetsiz suratlarını görmeyince her şey daha keyifli geçiyordu galiba.

Çok fazla fotoğraf oldu diye Mustafa Paşa camii, Mother Teresa kilisesi , diğer taraftaki heykeller falan koymadım artık ne yapacaksınız, sıkılırsınız dedim.


Pekala, sırada son günümüz var.