27 Şubat 2011 Pazar

Abimin Nişanı :D


Bir gün şahane bir görümce olacağımı biliyordum.
Ama bilmiyordum ki 'şahane görümce' diye bir şey yok :P

Kızıyorum; evleninde kurtulayım, düğüne müğüne gelmem ben diyorum ama şu nişan zamanı herkes oturdu bir ben koşturdum.
Nişanın sonunda muhteşem kolbastı showumla geceye damgamı vurdum:)


Herşeyin en güzeli en iyisi olsun istedim.
En ufak şey moralimi alt üst etmeye yetti.
Oysa heyecanla beklenen nişan, bir çırpıda bitti..


Nişan alış verişine gençler -:P- beraber çıktılar.
Yine de onların aldıklarıyla yetinmedik tabii.
Annem çeyizimden parçalar çıkarıp çıkarıp bohçaya koydu nasılsa evleneceğin yok diyerek. Haklıydı. Sesimi çıkarmadım :)
English Home ürünlerinlerinden de tereddüt etmeden yararlandık.
İnsan ordan zevkle alış veriş yapabiliyor!



Bohçaya konan hemen hemen her parça böyle keselere konarak daha sevimli hale getilirdi.
Çamaşırlar Pierre Cardin'den
Pijama takımı Oysho'dan.
Makyaj eşyaları Clinique'dan.
Bohçayı ise annem özel olarak yaptırdı.

22 Şubat 2011 Salı

Kadından Kentler

Dikkatli gözlerden kaçmamıştır okuyorum kısmında bu kitapdan önce "Nietzsche ve Babaannem" olduğu ve onu yorumlamadığım.

Kitabı sayfa karışıklığı nedeniyle yarım bıraktım.
Kitapyurdunun düzgün bir baskı göndermesini bekliyorum, beklerken tabii boş kalmayıp sıradaki kitabımı elime aldım ;)
Bu kısa açıklamadan sonra Murathan Mungan'ın okuduğum ikinci kitabı olan "Kadından Kentler" romanına geçebilirim.
Farklı kentlerde yaşayan/yaşamış
Yaşamı farklı/birbibirinden çok farklı,
Bir dolu kadınların öykülerinden oluşuyor.
Her öykü ayrı bir roman niteliğinde.
Karakterler o kadar gerçekçi ki bir tarafınız bu hikayenin, o karakterin hayli biri olduğunu kabullenemiyor.
Ve bu durum beni mest ediyor.

Nasıl bir gözlem yeteniğidir bu?
Bir erkek kadınları nasıl bu kadar yakından tanıyanbilir?
Şaşırıp kalıyorsunuz.
Kalemide oldukça güçlü Murathan Mungan'ın.

Solculuğa ve eşcinselliğe ilişikin öyküleri bu kitapta aralara serpiştirmiş.
O kadar olur diyor kitabı tavsiye ediyorum :D

19 Şubat 2011 Cumartesi

Gölgelerin Gücü Adına Mı? :/

Bir şey yazdığım yok bari şu gelen mimi yanıtlayayım.

Ama sahi ben çocukken hangi çizgi film karakteri olmak istiyordum?

Çok çizgi film izlemediğimi hatırlıyorum.
Gerçekten! - hep kitap okurdum derrrmişimmmm :)))

Sabah erken kalkıp çizgi film izlemek mi?
Erken kalkmak bana göre değil :D

Bir de biz çok sokakta oynardık ya!
Cidden.

Sadece pazarları kahvaltımıza eşlik eden pazar senfonisini hatırlıyorum:)
TRT 2 :)
Bu da bir pazar klasiğiydi herhalde benim yaşıtlarım için :D

Ben hatırlamıyorum ama bana ısrarla hatırlattıkları bir öyküm var gerçi:)


Dayım sağolsun habire bunu anlatır.
"Gölgelerin gücü adınaaaaaaaa" diye bağırırmışım suratım kıpkırmızı olurmuş :D

Yine de diğer dayılarımın anlattıklarından iyi gözüyle bakıyorum bu anıya ben :D
Biri arabasına kustuğumu,
Öteki onu boğmaya çalıştığımı anlatır.
Hele teyzemm.
Bir kere üstüne işemişim habire onu anlatır..

Off konumuz bu değildi yaaa :D

He-man mi olmak istiyormuşum acaba?
She-ra olmalıymışım aslında :)))


Evet evet şimdi bu resme bakınca she-ra da karar kıldım :D

Tibet'in Annesi ve Larenta.
Mim için teşekkürler.
Kendimi ve mimi rezil ettiğim için kusuruma bakmayın :)

13 Şubat 2011 Pazar

Tibet Takvimi

Evde yokmuşum, kargo gelmiş.

Takvimdir dedim paketi hunharca parçalarken.

- Ne takvimi?
- Tibet takvimi!

Ve işte Tibet gülümsüyordu bana!


Ben ki takvimi günlüğüm gibi kullanır, üzerine alınmadık not, karalanmadık yer bırakmam.
Ama buna kıyamıyorum :/

Tibet'in Annesine teşekkürlerimi birde burda edeyim, edeyim ki 2012de de bir takvim göndersin :)

Oğlum olunca bende sana gönderirirm Tibet'in Annesi ;)

10 Şubat 2011 Perşembe

Bu Sefer Rüya Değil

Balonlu Gelin Dilhan ve Ayci ile ettiğimiz kahvaltı diyorum.
Bu sefer rüya değil!

Kış güneşinin canımdan bezdirdiği günlerdi.
Daha da belirgin olmak gerekirse geçen pazar.

Hatta mekan da vereyim: Kadıköy. Rıhtım. Starbucks.


İşte bu da kahvem. Dumanını içinize çekip o güne eşlik edin.
Zira çok zevkliydi.

Bir insanı severken, bir gün daha çok sevebileceğinizi düşünmeden seviyorsunuz.
İlk önce sesini duyup daha çok seviyorsunuz.
Sonra bir de görüyorsunuz.
Sevginizin artışı dikkatinizden kaçmıyor,
Meğer ben bu kızı önceden sevmiyormuşum diye şaşırıyorsunuz :)


Tasarımcı insan kartvizitinden belli olur değil mi?
Kartvizitime bile ortak ettim sizi, ne kadar paylaşımcıyım böyle :))


Tercümanımızla el ele..
Gün içinde aklıma geldikçe güldüm.
Dilhan.
Kendimi daha iyi ifade etmek için hep yanımda ol istiyorum :)


Ben mi çektim?

Ne kadar süslü kelimeler seçsemde o günki memnuniyetimi tam olarak ifade edemiyorum.
İnanın Aylin'in getirdiği Giotto'yla hatta Dilhan'la paylaşmama kesinlikle izin vermemesiyle, ısmarladığı kahvaltıyla hiç bir alakası yok.
:)
Aylin'i çok övesim geliyor ama utanır şimdi diye iltifatlarımı kendime saklıyorum.
Yoo neden kendime saklıyım direkt annesine yönlendiriyorum:
Aylin bu kadar süperse kim bilir diyorum annesi nasıldır?

Görsel için kaynak belirtmeme gerek var mı? :)

7 Şubat 2011 Pazartesi

Kanuni

"Çok okuyorsun" , "hızlı okuyorsun" diyenler, acaba formdan düştüğümün farkındalar mı?
Ama ben demiştim.. Ne zaman dedim bilmiyorum ama, herkesin aksine ben yazın daha çok okur kışın daha çok gezerim demiştim :)

Neyseki uzun zamandır sepette alınmayı bekleyen KitapYurdu siprarişlerim geldi ve bu bana gaz verdi.

Süleyman Han, 'Kanuni' lakabını da, 'Muhteşem' lakabını da fazlasıyla hak eden bir hüküdümdar.

Osmanlı padişahlarının içinde en merhametlisi. Ve belki de saray entrikalarına en fazla maruz kalanı.

Kitap Pargalı İbrahim Paşa'nın
Vehimi Orhun Çelebi'nin
ve Süleyman Han'ın ağzından anlatılıyor.
İlk başları beni biraz sıktı ama sonra sardı.
Süleyman Han'ın iktidar süresine bakarsak. Kitap ince.
Hürreme sevgisi aşikar. İlişkiler sır.
Olması gerektiği gibi!

Özellikle belirtmek isterim 'Moskof Cariye'yi okuyup bunu okumamak olmaz!

Acilen Fatih hakkında kitaplar okumalıyım.
Yoksa Kanuni, benim favori padişahım olan, büyük dedesi Fatih'i tahtından edecek :)


Önemli not:
Kitabı okumamın Muhteşem Yüzyıl dizisiyle hiç bir alakası yoktur, Tiryakioğluyla alakası vardır.
Bahsi geçen diziyi hiç izlememekle beraber, bir kaç saniyeye tekabül eden ufak bir sahnesini haberlerde görmüş kahkahalara boğulmuştum.
Hürremle birileri Kanuniye karşı dans ediyorlardı:))))
Bana Tudors'u hatırlattı. Koreografiyi de çalsalarmış tam olurmuş.
Zira yapımcının dizilerinde çalıntı sahnelerden bol ne var :/

6 Şubat 2011 Pazar

Satıyorum.. Yok Mu Arttıran ;)

Sene de iki kere giymediğiniz eşya sizin değildir.
Dolabınızda tutmayın.
Zaten kullanılmayan eşyanın negatif elektriği vardır.
Birilerine verin, bakın nasıl da pozitif yüklü iyonlar gibi dolanıyorsunuz ortada :)

Ancak öyle bir şey oluyor ki bir kere bile giymediğiniz bir kıyafeti eliniz vermeye gitmiyor.

Severek aldığım,
Utanmadan bir kere bile giymediğim,
Yine utanmadan elimde tutmaya devam ettiğim kıyafetleri ancak şimdi gittigidiyorda satışa sundum.

İlginizi çeker belki diye burada bahsedeyim dedim :)


Elbise ile ilgilenler


Kürkle ilgilenler


Trikoyla ilgilenler

3 Şubat 2011 Perşembe

Buna İnanmak O Kadar Zor Mu?

İzlediğim dizilerden şurada bahsetmiştim.
Neredeyse bir sene olacak o yazıyı yazalı.
Ve benim şimdilerde tvde takip ettiğim diziler 'Desperate Housewives' ve 'Dexter' ile sınırlı.
Ha geri kalanını netten izlediğimi düşünüyorsanız; yanılıyorsunuz: 'The Mentalist' ve her fırsatta tavsiye ettiğim 'The Office' dışında izlediğim dizi yok.

Farkettiniz mi? Hiç türk dizisi yok listemde.
Biri izlediğim dizileri sorunca yok diyorum.
Buna inanmak o kadar zor değilde, "yabancı dizileri takip ediyorum sadece" dediğim zaman karşılaştığım o atıyormuşum gibi bana bakışları yok mu çıldırasım geliyor :D

'Öyle bir geçer zaman ki'yi izlemiyorum, bir Osmanı tanıyorum.
Hayır hiç 'Ezel! izlemedim!
'Kurtlar Vadisi' , 'Aşk-ı Memnu', 'Asmalı Konak' ...
Hepsini toplasınız 5 dk izlememişimdir.
Merakda etmedim!

Bunun havalı birşey olduğunu düşünmüyorum.
Desperate Housewives izlemenin nesi havalı olabilir ki?
:)

Türk dizilerini izlemememin asıl nedeni uzunlukları ve giren reklamlar.
Yoksa içlerinde çok iyi yapımlar kaybettiğimi biliyorum.
Geçenlerde dizi süreleri protesto edildi ya; sanatçılar ve senaristler tarafından.
Bende destekliyorum!

2 Şubat 2011 Çarşamba

Ayşegül Blogda

"Okuma serüveninizde unutamadığınız, hayatınızın bir dönemine, özellikle de çocukluğunuz ve ilk gençliğinizin hayal dünyasının oluşumuna etki eden yazar kim? Hangi kitabı elinize aldığınızda döner gidersiniz o günlere?”

Sorusuyla beni eskilere götüren Meyra.
Tam benlik olduğunu düşünmüş.
Ve bilmiş de.
Şaşıracaksınız belki - :p - ama ben ilkokuldayken kitap kurduydum :)
Hani "kütüphane kolu"nun tuttuğu kitap defteri vardı ya. İşte o kitapta bana ayrılan sayfa kısmı biraz fazlaydı:)

Bugün düşünüyorum da tereddüt etmeden Ayşegül seriisi diyebilirim.
Seriinin tüm kitaplarını okumuşumdur. Tabii hala bir yerlere gitmiyorsa :D
Ben onunla ilişkimi ilkokulda kestim ama yıllar yıllar sonra elime geçtiğinde tekrar okumuş "bu ne ya böyle, hiç ayrıntı yok, ne boş bir kitap" diye birde eleştirmiştim üstelik.
:D



Çok gezmemle bir alakası olabilir mi acaba? :P

*

Bir mim postunu bir hediye haberiyle sonlandırayım:
Pride Melissa ayakkabılardan hediye ediyor!!
Bana çıkmasını diliyorum ama sizde katılın istiyorum :D
buyrun ;)