30 Eylül 2013 Pazartesi

The Classic - Dangerous Liaisons - Once In Summer

Çok ara vermişim film yorumuna. Bensiz nasıl film seçtiniz bravo size :P

Kore severlere yönelik film tavsiyesi olduğu için diğerleri okumayı bırakabilir. Ya daaa, daha iyi bir fikir; ilk önereceğim film ile Güney Kore filmlerine bir şans verebilirsiniz.

Hala yandaş çekme çabasındayım!
The Classic



Klasik bir Kore filmi olan 'Classic' tüm Kore yapımlarını sevenlerin en başta izlemesi gereken güzel bir film.
Filmin süresinin iki saat olduğunu bilip ona göre zaman ayırır izlerseniz, gelir bana teşekkür edersiniz.

Dangerous Liaisons


A Gentleman's Dignity'nin yakışıklısı Jang dong-Gun'u kasanova rolünde görmek isteyenler parmak kaldırsın!
Bizzat biz (Nabrutla) sırf o var diye izledik filmi. Çin yapımı bu arada. Çince konuşmaları duyunca şaşırmayın ve vazgeçmeyin :)
Filmi izlediyseniz bile Nabrut'un Dangerous Liaisons isimli yazını okumadan geçmeyin!

Once In Summer


Sema tavsiyesiyle listeme almıştım bu filmi. Çok zaman geçmesine rağmen yazmadan geçemeyeceğim, hoş sahneleri olan, sıcak, biraz ağır bir film. Geniş bir vakitte izlenirse sonunda güzelce ağlanabilir. Sadece o kız neden öyle yaptı anlamadım. Hak etti çocuk o ayrı, da kendi de heba oldu...
Anlamadınız değil mi bir şey :)

Not: Filmleri sevme sıralamama göre yazdım; ilk yorumdaki en sevdiğim yani. Bu da şahane bir not oldu yalnız söylemeden edemeyeceğim :D

28 Eylül 2013 Cumartesi

Rüyanın Öte Yakası

Bu haftaki kitap yorumu köşemizde (yok böyle bir köşe) farklı türde bir roman ele alacağım.
Türümüz fantastik edebiyat. Yazarımız Ursula K. Le Guin.
"The Jane Austen Book Club" isimli filmi izlediğimden beri bu yazarı okumak aklımda.
Filmi de izlemediyseniz öneririm ayrıca ;)


Sibel'ciğimin özellikle tavsiyesi üzerine almış, ancak başka kitaplardan sıra gelmediği için ancak okuyabildiğim bir kitap bu.
Sayfa sayısının azlığını puntonun küçük olmasına bağlıyorum doğal olarak.
İlginç ve doyurucu bir öykü.
Gördüğü rüyaların çıkması üzerine uyumaya direnen ana karakterimiz ve  ana karakterimiz kadar ahlaklı olmayan rüyanın gücünün farkında ve bunu sonuna kadar kullanan bir de terapistimiz var.
Olayların nasıl dallanıp budaklandığına şaşıracaksınız.

Sadece meraklısına önerebileceğim kitap ama ben tam anlamıyla meraklısı olmadığım halde Ursula K. Le Guin'in diğer kitaplarını da okumak isterim mesela ;)

26 Eylül 2013 Perşembe

'Double Görümce' Ne Giyer?

Bu yazıyı yazıp yazmamayı çok düşündüm. Aman ne düşünüyorum, dedim sonunda, yaz gitsin.
Düşündüm; çünkü her tarafa fotoğraf koyup insanları bunaltmayayım dedim. Evet gerçekten çok düşünceliyimdir.
Amaannn diyerek yazmaya karar vermem ise şu neden siyah sorusuna cevap vermek, öncelikle.

Fotoğrafı görelim ve üzerine konuşalım o zaman:


Kıyafetimi diktirdim. Beklediğim gibi oldu. Soranlara 'kendi tasarımım' diyorum ama bunu derken tasarımcı geçinenlerle dalga geçiyorum.
Özellikle muhafazalar kesimde gömleği uzatan tasarımcı diye utanmadan lanse edebiliyor kendini. Ve muhteşem fiyatlar isteyebiliyor kimisi.

Efendim siyah olmasının birinci nedeni şurada yaşadığım kabuslar.. Aynı şeyleri yaşamamak adına tee o zaman diğer abimin düğününde siyah giyeceğime karar verdim. Çok eleştirildim bu konuda. Özellikle annem provaya gidene kadar yeniden kumaş aldırmaya çalışıyordu. Kendisi kadar siyah sevmeyen bir diğer kişi de babamdır.
Yılmadım ^_^

Bir diğer nedeni, modeli belli olmuyor birazcık iddialı bir ceket. Ona bir de iddialı bir renk kullansaydım gözü tırmalayacağını düşündüm.
Her zaman sadelikten yanayım ^_^

Başka bir nedeni de efendim siyah göze batmıyor. Siyah bir pantolonu defalarca giyersiniz ama kırmızı bir pantolonu aynı sıklıkla giyseniz 'bu da bunu üstünden çıkarmıyor' derler.
Yani tamamen duygusal $$€€ :D

Nasıl ki ilk evlenen abimde ikinci evlenecek abimin düğününde ne renk giyeceğime karar vermiştim, bir abim daha olsaydı onda kesin beyaz giyerdim diye bu düğünde de böyle bir karar aldığımı farkettim :)

Beyaz giyen görümceler hakkındaki düşüncelerim için tıklayınız.

A aa!! Benim tasarımımı çalmışlar!!! Anladınız siz onu ;)

25 Eylül 2013 Çarşamba

Şimdi Çalıkuşu Dedikodusu Zamanı

Biz aslında dün diziyi izlerken sosyal medyayı dibine kadar kullanıp kaynattık da kaynattık..
Öyle ki muhakkak kaçırdığım yerler oldu diyerek dizinin hemen arkasından başlayan tekrarını da izledim.
Twitterda, instagramda takip etmeyen bilmez :Pp

Öncelikle dizi başlar başlamaz benim gözlerim doldu. Jenerikte bile!
Sonra küçüklüğü..
Küçüklüğünü izlerken anladık ki, kitaba pek bağlı kalınmayacak.
O nedenle ben size "vay efendim kitapta böyleydi, dizide neden şöyleydi?" demeyeceğim.
O yüzden Çalıkuşu 2013 başlıklı yazıda Burak Özçivit'i yerden yere vurduğum halde ilk bölümle beraber kendisini beğendiğim için siz de "N'oldu Seyyaaannn gördün mü?" demeyeceksiniz :)


Burak Özçivit'i beğendim evet. Kitaptaki Kâmran karakterinden bağımsız olarak dizideki halini beğendim ama. Tamam mı o sayılmaz?! Tükürdüğümü yalıyor sayılmam tamam mı, bana ne?! :)

Fahriye muhteşem! Onda zaten sıkıntı yoktu. Ne kadar güzel maşallah!
Güzel Feride. Aşık Feride. Cesur Feride..

Dedim ya kitaptan bağımsız ele alıyorum diye.
Kitaptan bağımsız ele alınca da eleştirecek bir yan kalmıyor. Hatta övülesi yerler var desem şaşırır mısınız?
Misal Çağan Irmak.. Gözlerimiz dolu dolu izlediysek "Çalıkuşu"nu, bunu Çalıkuşu geçmişimiz kadar Çağan Irmak'a da borçluyuz.

Başka ne mi?
Nabrut'un bugünkü yazısını henüz okumadıysanız ben de merakla oraya ışınlanırken sizi de götürmek isterim.
Başka neler övülesi göreceksiniz.

Neredeyse unutuyorum! İzlediniz mi? Yorum alayım ;)

24 Eylül 2013 Salı

Bugün Günlerden Çalıkuşu!

Yeni başlayanlar için sabır ve umut dersleri...

Ağustos ayında hazırladığımız Çalıkuşu dosyasında, bu sezon Reşat Nuri Güntekin'in ölümsüz eseri Çalıkuşu'nun yeniden çekileceği haberini Nabrut ile duyurmuştuk.
Kendisini, bulunduğu yerin hala yaz mevsiminde olmasıyla hava atıp denize girdiği için, güneş çarpmış deniz yormuş, bu son dakika haberini vermek bana düşmüş.


Uzun lafın kısası:
Bu akşam saat 20:00 de KanalD'de Çağan Irmak'ın yönettiği Fahriye Evcen'li "Çalıkuşu"nu izlemeye davetlisiniz!
Burak Özçivit'i hiç karıştırmıyorum :)

Beklentilerimi minimumda tutup dizinin tadını çıkarmaya çalışacağım!

Bir İnsan Ne Kadar Çirkinleşebilir?


Miley Cyrus'u tanımayanımız vardır ama pek azdır.
Ay son halini görünce yazmadan edemedim. Pek sevemiyorum bu yeni yetmeleri. Alttaki
halini görünce anladım neden sevmediğimi. Sevmediğim her kişi beni haklı çıkarır.



Önce kestirilen saçlar, anlamsız hareketler, bir ispat çabası... Gelinen nokta bu.
Iyyy..


Son görüntüler IHeartRadio müzik festivali kapsamında yer aldığı sahne şovundan kareler.
Hep diyorum çirkinlik moda olmuş!
Bu kızın sadece yirmi yaşında olduğunu belirtip ağzımı bozmadan konuyu kapatmak istiyorum :)

20 Eylül 2013 Cuma

Mucizeler Dükkanına Dönüş

Eveeettt.. Uzun ara verdim Debbie kitaplarına, ki sıkılmayın.
"Mucizeler Dükkanına Dönüş" ile dönüyorum; Debbie bu sefer bizim için neler yazmış?


Aslında uzun zaman oluyor okuyalı, bir yandan hafızamı yokluyorum: Size neler anlatabilirim?

Lydia'nın 'Bir Yumak Mutluluk' ailesi giderek büyüyor. Önceki kitaptan tanıdığımız, Susannah çiçekçisini işletirken, en göze çarpan hikaye şüphesiz çiçekçide çalışmaya başlayıp, Lydia'nın evini kiralayan Collette'in hikayesi. Öte yandan eski karakterlerin hayatlarındaki değişimler de 'tanık olunası' ^.^
Seriyi sevip okuduysanız hoşunuza gidecektir, okumaya devam. Ancak seri okumak istemiyorsanız bu kitaplardan birini  seçip bağımsız okuyabilirsiniz bence. Geri dönüşlerle seriyi okuyanlara hatırlatma yaparken, size de geçmişleri hakkında bilmeniz gerekeni söylüyor.
Serinin diğer yorumlarını, serinin sırasına göre vereyim:

Küçük Mucizeler Dükkani
Bir Yumak Mutluluk
Bahçemde Yeşeren Umutlar

18 Eylül 2013 Çarşamba

Nerdesin?

Bilgisayarı kucağıma alıp yazamıyorum bu ara.
Bir ara vaktim olmadı şimdi de alıştım uzakta kalmaya.

Hep derim azizim, tembellik kadar kolay alışılan bir şey daha yok!

Ama Instagram veya Twitter hesabımdan beni takip etseydiniz ne haltlar karıştığımı bilirdiniz.

Neyse bugün kısa bir açılış yaparak üzerimdeki bu  ölü toprağından kurtulmayı umuyorum.


Günlerdir -hatta haftalardır desem daha iyi olacak, kafamda çalıp duran bir şarkı bu. En sonunda indirdim telefona arka arkaya dinliyorum bazen.

Doksanlarda doğup şimdi gençliğinin zirvesinde olanlar bilmiyor bu şarkıyı (ve tabi nicesini). 
Ben de tanıtımını yapmaya karar verdim ki, ben söylediğim zaman "bu beste senin mi ?" diye soran gözlerle bakmasınlar bu gençler bana :)

Not1: Klip harika! Ben de bisiklet sürerken şarkılar söylemek istiyorum!
Not2: Klipteki hanım kız, Rafet'in eski eşi Tuğba Altıntop.
Not3: Şarkı başka bir şarkıyla birleştiği yerde izlemeyi/dinlemeyi durdurabilirsiniz.

12 Eylül 2013 Perşembe

Sandra Bullock & George Clooney

Hiç mi merak etmiyorsunuz beni?!
Niye arayıp sormuyorsunuz, mail kutumu doldurmuyorsunuz?!
Ben öyle, arayıp soran mail atan herkes teşekkür ederim, deyip sanki çok sevenim varmış gibi hava yaratamıyorum kusura bakmayın:)

Çok boş kalmasın buralar diye, güzel görelim içimiz açılsın diye, George Clooney ve Sandra Bullock'un Venedik'te katıldıkları son filmlerinin galasındaki görüntülerle sayfamız şenlensin.



Bilmeyen kaldı mı George Clooney'i sevdiğimi? Her zaman hoş. Sandra'yı da severim. Dolayısıyla beraber oldukları görüntüleri beğenmekten öte onayladım :)
Tabii ki sevgili değiller. Dedikodular çıktı ama değiller, nereden mi biliyorum; George Clooney'in berbat bir kadın zevki var maalesef.


25 ekimde vizyona girmesi beklenen filmi muhakkak izleyeceğim ancak hiç umudum yok. Çünkü bu şahane ikiliyi bir araya getiren yapım bir romantik komedi değil, bilim kurgu.



Tıpkı kırmızı elbisesi gibi bu elbisesi de çok hoş. Çok yakışmış.
Sandra Bullock'un 49 yaşında olduğunu da eklemeden geçmeyelim.
Tıpkı benim 49 yaşındaki halim :)


Sevgili George,
daha kaç kadını Venedik film festivalinde ve yatta senle beraber göreceğim?!

5 Eylül 2013 Perşembe

Çalıkuşu Fragmanları Dönmeye Başladı

Bir işe başladık madem, sonunu da getirelim. Fragmanı ilk gördüğümüzden bu yana bir yazı yazmak niyetindeydik ancak benim vakitsizliğim Nabrut'u da vurdu, hani 'izlemeyen kaldıysa onlar da bizden görsün fragmanları' diye ancak paylaşıyoruz.
İlk izlediğim fragman:



Allahım Fahriye harika! Müzik muhteşemmm! Değiştirmemişler -ki bu süper, herkeste aynı etkiyi bırakmıştır bu müzik.. mazi..
Ama o Burak ney yaa.. yaa offf..

Derken ikinci fragman:


Meşhur salıncak sahnesi, 1986 yapımı dizide takılmıştım bu sahneye hatırlarsınız.. Burada da öyle olacak gibi sanırım :)

Yakında izleyeceğiz.
Evet ben de izleyeceğim, umarım bu sezona damgasını vuracak, sevenlerini hayal kırıklığına uğratmayacak bir yapım bekliyordur bizleri.

Şu Burak Özçivit'i yerden yere vuruyorum ya her fırsatta, ödüm kopuyor bu dizi sonunda kendisine hayran olacağım diye :)

Siz neler hissettiniz izlerken?
Benim Çalıkuşu'm Nabrut neler hissetmiş fragmanlarda?

2 Eylül 2013 Pazartesi

Düşeş

Bu kitabı okumak zorundaydım!
İsmine bakın! Kapağına bakın!
Nasıl kayıtsız kalabilirdim?!
:)

Öncelikle şunu belirtmekte yarar var.
Instagram'da kitabı paylaştığım zaman "filmini izlemiştim" diye yorumlar aldım.
Aynı isimde filmi ben de izlemiştim. The Duchess isimli başlıklı yazımda yorumunu da sizlerle paylaşmıştım. O filmin kitabı değil bu. İsim benzerliği. Konu başka.

Zengin bir Amerikalı ailenin ünvan meraklı annesi, kızı için uygun eş adayını aramaya İngiltere'ye gider. Ancak kızı Cora, dik kafalı ve annesine uyuz etmek için onunla zıtlaşacak biridir.
Bakalım kendine ünvan bulup annesini memnun edecek midir?

Kitap güzel bir lezzette bitiyor, ancak tamamı için aynı şeyi söylemeyeceğim. Yazardan sonunda verdiği memnuniyeti tüm kitaba yaymasını beklerdim.
Kitabı sıkılmadan okursunuz. Sonunu da seversiniz. Ama bilirim benim gibi düşünürsünüz.

Şimdilerde Downton Abbey izliyorum. Ve oradaki düşesin adı Cora. Ve bir Amerikalı. Haliyle çok merak ediyorum kitapla bir alakası var mı dizinin, gerçek karakterler de olaylar mı kurgu?
Henüz alaka bulamadım, huylandığımla kaldım :)