30 Ağustos 2015 Pazar

Abdullah Gül'ün Gelini

Türkiye Cumhuriyeti 11. cumhurbaşkanının oğlu Münir Gül evlendi.
Tabii ki konumuz evliliklerinden ziyade gelin ve gelinlik:)

Sabah arkadaşım bana Abdullah Gül'ün gelinin fotoğrafını yolladı whatsapp'tan.
Ben de hemen sizle paylaşmalıyım diye düşündüm.

Türbanlı gelinlik zor kusura bakmasın kimse.
Arkadaşım beğenmemiş mesela gelinliği. Ama işte en azından farklı bir gelinlik giymiş. Oldukça sade bir gelinlik olduğu dikkat çekiyor, başka da konuşulacak bir şeysi yok bence.
Gelin çook güzel bu arada. Hem de doktor. Allah mesut etsin.
Hayrunnisa Gül bence zor bir kaynana olur :)
Hayrunnisa Gül demişken, o ne giymiş merak etmiyor musunuz?

Hayrunnisa Gül kıyafet konusunda beni kolay kolay hayal kırıklığına uğratmıyor. Hep güzel giyiniyor, düğün kıyafeti de güzel. Sadece zayıflaması gerektiğini düşünüyorum. Bir de belki o kadar yüksek ökçe giymese daha iyi olur. Ama kadın akrep işte: O iddialı ayakkabılar giyilecek!

Gelin kızımızın annesi de çok hoş olmuş, bu arada.
Kız kardeşleri merak ettim. Görümce ne giymiş bulamadım.
Ama şahitleri buldum:

Kadir Topbaş'ın kıydığı nikahın şahidi tabii ki Recep Tayyip Erdoğan olacağıdı ;)

Genç çifte mutluluk dileyerek yazımı sonlandırıyorum. Ve maşallah.
bu yazının ilk yayın tarihi 23.08.2015

29 Ağustos 2015 Cumartesi

Merve Boluğur'un Gelinliği

Başlığa Merve Boluğur yazdık ama o artık bir "Dalkılıç".
Merve Boluğur ve Murat Dalkılıç geçtiğimiz akşam Adile Sultan Yalısında dünya evine girdi.

Merve Boluğur'u pek sevmem. Çok soğuk kibirli uzak gelirdi bana.
Murat Dalkılıç'la birlikteliklerini duyunca çok şaşırmıştım açıkçası.
Murat Dalkılıç hayranı falan değilim ama Murat içten, dürüst, sevimli, samimi geliyordu bana. Merve'nin tam zıttıydı yani, nasıl olurdu bu?! Merve'yi Murat'a layık görmedim açıkçası ama sonra onları beraber görünce Murat bu kızı sevdiyse onun hatırı için ben de sevebilirim dedim.

Merve Boluğur düşmanlığım kalmadı yani. Hatta hiç de benim düşündüğüm gibi değilmiş diyorum fotoğraflara baktıkça.
Gelin almaya bakın, Merve'nin döktürmesine bakın, nasıl sevmezdim artık ^.^
Bu makyaj tam Merve'den baklediğim makyajdı. Kıpkırmızı ruj sürmeliydi mutlaka. Asıl beklemediğim ise düğündeki makyajıydı. Geliyor merak etmeyin ;)
Tabii ki önce nikah görüntüleri. Burada nikaha şahitlik edenler "Bundan sonra senin adın Merve Dalkılıç", diye tezahürata benzer bir şarkı söylüyorlar ki pek şirin, izlemelisiniz^.^
Gördüğünüz üzere makyajında "nude" tonları kullanılmış. Saçına, gelinliğine çok gitmiş. Gelin dediğin iddialı değil sade, şık ve masum durmalı. Gelinliği çok beğendim, çok yakıştırdım. Çok doğru bir tercih. Murat Dalkılıç'ın da ağzı kulaklarında, umarım evlilikleri ömürleri boyunca sürer ve hep böyle gülerler.
Allah mesut etsin...
Geldik bir düğün kritiğimizin daha sonuna.
Maşallah diyerek sözü size bırakıyorum. Bir şey eklemek isteyen?
bu yazının ilk yayın tarihi 25.08.2015

28 Ağustos 2015 Cuma

Şeftalili Kek mi?

Sade kek sevmemek kek olayında aşmamı sağlayacak sanırım.
Yine tadına doyulmaz meyveli bir kek ile karşınızdayım.
Millet hala çilekli kek yapadursun gelin siz mevsim meyvesiyle Seyhan tarifiyle şeftalili kek yapın.
Reklam gibi oldu. Slogana gel!
Ne yaparsa yapsın aşk ile yapanlardan mıyım neyim?

Kekten sadece bir dilim kaldı ertesi güne. O da annem "Yemeyin! ananeye vericem" dedi diye.

Sıradan bir kek hamuru hazırlıyorsunuz. Ben içine birazcık seftali püresi katmak istediysem de bir şeftali vardı yetmez diye koymadım. Öyle de hazırlayabilirsiniz.

Tepsiye yağlı kağıt serip soyulmuş dilimlenmiş şeftalilerimizi diziyoruz.

Üzerine 2 yk şeker serpiyoruz. Son olarak kek hamurumuzu başta kaşıkla - şeftaliler kaymasın diye- tepsiye döküyoruz ve sıcak fırına verip 180 'de ya da kendi kek ayarınız neyse onda pişiriyoruz.
(Daha ayrıntılı kabarık kek pişirme tarifim için bu linke göz atıyoruz)

Pişen kek fırından alındıktan sonra ters çevrilir. Biraz soğuduktan sonra yağlı kağıt sıyrılır.
Ta ta! İşte evi miss kokutan şeftalili kekimiz hazır!

Üzerine pudra şekeri serpmeli afiyetle yemeli ^.^

27 Ağustos 2015 Perşembe

Estetikle Elde Edilen Gülüşler

"Gülümsemelerini estetikle elde eden ünlüler" başlıklı bir yazıya denk geldim geçenlerde.
Başlık beni şaşırttı. Ne yani ağızlarına mı estetik yaptırmışlar? Ama olabilir tabii neden şaşırıyorsam.
Oradaki fotoğrafları sizle de paylaşmak istedim.
Alfebetik sırayla gidelim
BEN AFFLECK
 Gülümsemede bir değişiklik yok, aynı gülüyor bence. Daha aynı olamazdı hatta:)

CATHERİNE ZETA JONES
 Catherine'nin sol taraftaki gençlik hali babannemin bakıcısına benziyor :)

CELINE DION
 Bu kadında değişen şey gülüşü değil bence.

CHERYL COLE
Önceki hali de gayet iyiymiş aslında.

Benim yazıdan anladığımla fotoğraflardan anladığım farklı. Dişlerini yaptıran hollywood ünlüleri estetik ameliyat geçirmiş sayılıyor sanıyorum.
Dişini yaptırmayı da estetikten sayacak olursak bizim ünlülerden de estetiksiz kalmaz herhalde.
Devam edelim.

JIM CARREY

KRISTEN DUNST
 İlk fotoğrafta vampir gibi. Dişlerle beraber özgüven de tazelenmiş bir gülüş var ikinci fotoğrafta.

LINDSAY LOHAN
 Bu fotoğraftakiler farkı iki kişi deseniz inanırım ;)

NICOLAS CAGE
 Nicolas Cage 'i hiç yakışıklı bulmam aslında ama fikrimi değiştirdim. Gençlik haliyle kıyaslayınca son hali jönlerin kralı kıvamında. Ve diş dostum, ancak bu kadar yaptırılabilir ;)

TOM CRUISE
 Yok artık cidden mi?!!

VICTORIA BECKHAM
Yaptırmış mı yaptırmamış mı? Yaptırmış gelmiyor bana. Neden gülümsemeyi bu kadar az seven biri dişlerini yaptırsın ki?

Bu listenin başında George Clooney vardı. Ama ben onu sona sakladım. (Önceki halini sitede kullanmamışlardı. Belki adam yaptırmadı diyeceğim ama bu kadar da güzel olamazdı herhalde.)
Tüm görselleri oradan aldığım celebriplanet.com'un George Clooney için kullandıkları tek görselle kapanışı yapıyorum.

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Çarşambaya Kadar Eşim Ol

Okuyan Kızlar Kulübü sayesinde okumayı öne çektiğim bir kitap bu.
Yazlık keyifli kitaplardan.

Novella Kitap'tan çıkan Catherine Bybee imzalı kitabın konusu bakalım tanıdık gelecek mi?
Kraliyet mensubu Blake, babasının mirasından yararlanmak için evlenmek zorundadır ve günleri gittikçe azalmaktadır.
Off yine mi bu şart! dediğinizi duyar gibiyim, ben de öyle dedim.
Ama Blake, bir dük! Evleneceği kişi düşes olacak yani. Benim için kitabı cazip hale getiren buydu.

Samantha ise bir çöpçatanlık şirketi işletiyor. Dük'e uygun bir eş bulmasında yardımcı olacak. Ancak vakit oldukça sınırlı. Hem de Dük'ün aklında zaten biri var: seçenekler arasında olmayan Samantha.

Eğlenceli bir kitap. Sayfa sayısı da 256 olunca, bir bilemedin iki günde bitecek kafanızı dağıtmanıza yardımcı olacak bir kitap.

23 Ağustos 2015 Pazar

Çıkmaz Sokak {Kitap Tanıtım}


"Çünkü sana geç kalmak istemiyorum." 
İlk aşkım dediğim insandan duyacaktım bu cümleyi. 
Tabii doğru zamanda ve doğru yerde duyup duymadığım tartışılır. 
Her neyse, artık bunu dert etmiyorum zaten. 
Ben Eslin. 
Söylemeyi en çok sevdiğim şekli ile; Eslin Yılmaz. 
Şu klasik, hayata 1-0 yenik başlayanlardanım. 
Ama sadece başlangıcı öyle. 
Sakar, kararsız, kimsesiz ve yalnızım. Daha doğrusu yalnızdım. 
Şimdi mi? 
Şimdi her şey değişti. 
Bana geç kalmak istemeyen bir ilk aşkım, çıkmaz sokak olduğumu düşünen bir son aşkım var. 
Bana tamamlanmanın, bir bütün olmanın ne demek olduğunu öğreten arkadaşlarım, yani kocaman bir ailem, Uluç, hatta Hulusi var… 
Değişmeyen tek şey ise sakarlığım. 
Söylediğim gibi; şimdi her şey değişti. 
Artık acılarımın kahkaha almış halini yaşıyorum. 

21 Ağustos 2015 Cuma

Kabarık Kek Yapmanın İncelikleri


Bundan çok değil birkaç ay evvel  kek yapamıyordum.
Yani kek yapıyordum ama istediğim gibi olmuyordu.

Artık istediğim gibi oluyor ve bu konuda deneyimlerimi yazıp sönen kekten muzdarip kimse kalmasın istedim.

Kek için en önemli şey: Fırın!
Fırınınızı tanımıyorsanız ya da tanıyor ve kek için uygun değilse hiçbir püf noktası size yardımcı olabilemez.

Fırınımız güzel. Fırınımıza güveniyoruz.
Öyleyse, yumutalar. Yumurtalar oda sıcaklığında.
Çıpma işlemi: Önce her zaman şeker ve yumurta çırpılır ve çırpma işlemi daima tek yöne yapılır.
annem gibi bir sağa bir sola değil yani :)

Sıvı malzemeler bitti mi katı malzemeler eklenir, un eklendikten sonra fazla çırpılmaz, kabartma tozu en son eklenir. Kabartma tozu konduktan sonra metal bir şey hamura sürülmez.
Ben kabartma tozunu ekledikten sonra tahta kaşıkla karıştırıp tepsiye döküyorum.

Fırını 200 derecede ısıtıp keki içine koyup kapağını kapattıktan sonra 180 dereceye ayarlıyorum.
Alarmı ise 30 dk sonraya.
Bu fırını kapatma alarmı değil.
30 dk sonra kek kabarmış üstü pişmiş oluyor, alarm çaldığı zaman ben fırının derecesini 165 dereceye düşürüyorum. Ve tekrar 15 dk sonraya alarm kuruyorum.

2. alarmda tek iyice pişmişe benziyor derece 145'e getiriyorum.
Dikkat 45 dk oldu ve ben fırının kapağını açmadım!
Biraz daha kontrollu bir şekilde pişiyor. 10 15 dk daha.

Piştikten emin olduktan sonra fırını kapar, fırından hemen çıkarmam, fırının kapağını aralık bırakırım. Direkt soğuk havayla temas etmez.

Yani bunlar benim deneme yanılma yöntemiyle keşfettiğim memnun kaldığım taktikler.
Anlattığım zaman birilerine, aa evet yumurta oda sıcaklığında, aa evet hemen çıkarılmaz, falan diyorlar da mübareklerin hiçbiri benim kekim sönerken demiyordu.
O yüzden ben size diyorum, kekleriniz sönmesin.

Şimdi müsadenizle 145 derece pişmekte olan kekimi çıkarayım ^^

20 Ağustos 2015 Perşembe

Sophia Bush'un Değişimi

Sophia Bush'un Health dergi kapağında denk gelince şaşırdım.
Bana çok değişmiş geldi.

Gençliliğimde izlediğim/sevdiğim dizi ve filmlerin oyuncularına sempatim farklı boyutta.
Muhtemelen başka biri olsa bundan bahsetme gereği hissetmezdim ama One Tree Hill.. Sophia Bush.. bilmem anlatabildim mi?

Sophia Bush.
Belki de o çok sevdiğim ses tonundan belki de One Tree Hill'deki rol arkadaşı Chad Micheal Murray ile evlenip ayrıldıktan sonra aynı dizide oynamaya devam etmesinden sonra bir miktar kendisine üzüldüğümden sevdiğim bir oyuncu.
Fotoğraflara bakınca yaşlanmış geldi ki bu bir artist için kolay söyleyeceğimiz bir şey değil.
Renee Zellweger hariç. Ona ne oldu hala anlamadım.

Dergiden yapılan alıntıları okudum sonra.
Bir arkadaşı vefat etmiş. Hayatım alt üst oldu, diyordu. Çok güzel kelimelerle anlatmış duygularını aslında. Hayatın boşa geçirilmemesi, mazeretlerin hayatımızdan kaldırmamız gerektiği, geçen hiçbir dakikanın geri dönüşü olmadığını anlatmak istemiş. Dış görüntüye verilen önemin de acınası olduğuna değinmiş. "Bu benim! Hoşunuza gitsin ya da gitmesin." Herkes bunu diyebilmeli ve başkalarının ne diyeceğini umursamamalı bence de!


Tekrar bakınca fotoğraflara gördüğüm şey yaşlanmış Sophia değil olgunlaşmış Sophia idi.
Fotoğraflar JustJared'dan. Health dergisi Eylül sayısından.

Pelikan Çıkmazı

Bu kitabı okumayı nasıl unuttum ben?!
O kadar uzun süredir okunmayı bekliyor ki Debbie'cim duysa ve küsse haklı yani :(
Neyse ki okunmuş kitapları kaldırıp (bu da ayrı bir travma konusu) henüz okunmayanları raflara dizdiğim için gözüme kestirdim.
Kitabı elime alınca bir hayal kırıklığı yaşadım ama.
Bu bir serinin 3. kitabıymış.
Kapağı geri kapattım; okusam mı okumasam mı, ilk iki kitabı almam bir ömür boyu sürer mi, bu arada iyice uzaklaşır mıyım Debbie'den düşünceleriyle, kitabın kapağını bir açtım bir kapadım.
En sonunda, özledim Debbie'yi okuyayım, dedim ve başladım.

Her ne kadar bağımsız okunabilir dense de bir seriye ortadan başlamak akıl kârı değil.
Bu kitapta karakterler bana o kadar fazla geldi ki.
Kim kimdi, kimin nesiydi?.. Hep bir düşünce halindeydim.
Sevdiğim bildiğim Debbie tarzıydı ancak diğer kitaplardan aldığım tadı alamadım. Nedeni de tamamen seriye ortadan daldığım içindi.

Kitabı sadece seriye gireceklere öneriyorum.
Cedar Cove sakinleriyle tanışmak istiyorsanız ilk kitabınız Deniz Feneri Yolu ikinci kitabınız ise Gül Ağacı Sokağı olmalı. Pelikan Çıkmazı 3. durak.

♥  Debbie'siz kitaplık kalmasın  

16 Ağustos 2015 Pazar

Kill Me Heal Me

Şurada size bir sıralama vermiştim hani.
İzleyeceğim Kore dizileri yer alıyordu.
Yalnız gelen yorumlar sayesinde fikrim değişti ve Kill Me Heal Me adlı diziye başladım.

Erkek baş rolü çok beğeniyorum. Protect The Boss'tan tanıyoruz.
Tamam o diziye bayılmamıştım ama o dizide canlandırdığı karakterine bayılmıştım.
Adını şappadanak söyleyecek bloggerler/korecanlar vardır ama ben onlardan değilim -hemen bakıyorum; Ji Sung.
Hiç duymadığıma yemin edeceğim neredeyse, o derece ismi aklımda kalmamış :)
-Ve arkadan bir müzik yükselir; beni böyle sev sevecekseeeennn...-

Dostum diziyi anlatacak mısın? Odaklan!
Tamam ama zaten hepiniz izlediniz biliyorum. O yüzden ne desem de bu yazıyı yazdığıma değse diye düşünüyorum.

Ji sung'un karakteri Che do-Hyun çoklu kişilik sendromundan mustarip :(
Diziyi izleyenler, bu dizi size uçuk geldiyse şu kitabı okumanızı öneririm.
Hani, nasıl anlaşılmaz, falan gibi düşündüyseniz fark edilmeden geçirilmiş uzun yıllar yaşayan gerçek bir karakter var kitapta.

Diziye dönersem, Ji-sung yaşlanmış biraz. Sanırım estetikle tadilattan da geçmiş. Bu kadar estetikle bu kadar doğal bir oyunculuk.. mükemmel!
Her karakter ayrı bir olay, ayrı bir rol kabiliyeti.

Kısa keseyim ya bugün havamda değilim -normalde çok uzun yazarım ya hani :P-
Dizinin sonunda karakterlerin uğurlanışı sevmedim ben bir tek bu dizide. Canları sağ olsun o kadar olur. :)

Aaa ama tamam başrol kadına, yan rol yazara değinmedim -ki kendisini Witch's Romance'den hemen tanıdım bağrıma bastım- ama şunu demeliyim: bir ara kardeş çıkacaklar diye ödüm koptu?
Sizin de koptu mu?

14 Ağustos 2015 Cuma

Ve "Bıraktığın Yerde Bekler Mi Aşk?"ı Kazanan...

Çekilişimiz sonuçlandı.
Katılanlara teşekkür ediyorum. Kaybedenler üzülmesin önümüzdeki maçlara bakacağız artık ;)
On numaralı yorumun sahibi:

Pamuk Gölge ismiyle yorum bırakan sevgili Aylin, mail adresini bırakmamışsın, senin bana seyhanc@gmail.com adresinden ulaşmanı bekliyorum. Pazartesi günü hala senden ses çıkmadıysa yedek talihliyle irtibata geçeceğim.

Bu vesileyle blogu okuyup okumadığınızı da kontrol etmiş oluyorum:))

Hepinizi öpesim geldi :*

13 Ağustos 2015 Perşembe

Kitabımızın Yazarını Tanıyalım: Ophelia London

Kitap çekilişimiz halen devam etmekte.
Çekilişe katılmak için bu linki,
Kitabı incelemek için bu linki tıklayınız.

USA çok satan yazarı Ophelia London, Londra'da doğdu ve Kuzey Kalifoniya'nın yüksek Redwood ağaçları arasında büyüdü. Eğitimini tamamladıktan sonra Florida'ya yerleşmeye karar verdi fakat arabası Teksas'da bozuldu ve o zamandan beri Dallas'da yaşamaya devam ediyor. Zamanını sanat filmleri ve Tv'deki boş programları izleyerek geçiren London, hayatını yazdığı karakterler aracılığıyla yaşıyor. London'ı, ophelialondon.com sitesinden ziyaret edebilirsiniz. Ancak onu The Vampire Diaries'ı (ya da Dawson's Creek) izlerken aramayın.

Dizi zevklerimizin uyuştuğunu görünce çekilişe ben de mi katılsam acaba, dedim?
ama kesin bana çıkar siz de hile yaptığımı düşünürsünüz :P

Katılmayanlar haydi şansınızı deneyin! Yarın açıklanıyor!

Miss Pettigrew Lives For A Day

Bir gün çok canım sıkkın.
Normalde film/dizi orucundayım. İzlemiyorum.
Ama dedim ya çok sıkkın canım. Bir film izlemek için izin verdim kendime.
Öyle bir film olsun ki kısa olsun, eğlenceli olsun, yormasın.
Sonra nereden not almışsam bir fransız filmi izledim.
Ne kadar ağır, ne kadar uzun, ne kadar sıkıcıydı.. yani istediğimin tam tersi.

Aynı gün bir de sık kullanılanlara eklediğim bu filmi gördüm 90 dk ve o kadar eğlenceli görünüyordu ki...
Ama izleyemezdim. Değil miydi ki hakkımı kaybetmiştim, üstelik can sıkıntıma bir de baş ağrısı ve sinir eklenmişti.

Aradan belki aylar geçti. Ben film izlemek istediğim ilk anda bu filmi izledim. Cidden tam ihtiyacım olan eğlenceli, kısa film  buymuş.
Meğer Winifred Watson'ın 1938 tarihli romanından uyarlamaymış.

Konusunu anlatmamayı tercih ediyorum :) ama sizin için fragman ekliyorum.



Lee Pace de oyuncular arasında -ki "Pushing Daisies" hatıralarım canlandı.
Harika burunlu Amy Adams'ı anmadan geçemeyeceğim. Nasıl şeker, nasıl yakışıyor her mimiği.
Amerikan yapımlarının yeri ayrı ya..
Siz ne dersiniz?

11 Ağustos 2015 Salı

Çekilişte son 3 gün: Bıraktığın Yerde Bekler Mi Aşk?

Kitap çekilişmiz devam ediyor.
Katılmak isteyenler bu linke tıklayarak yorum bırakabilir.
Hediye ettiğimiz kitabın konusuna bir göz atalım:

Müzik öğretmeni Tess Johansson’ın çok sevdiği üç şey vardır: müzik, mesleği ve bu ikisine karşı hissettiği tutkuyu öğrencileriyle paylaşmak.
Okulda yeni öğretim yılı başlarken yapılan toplantıda, bütçe kesintileri nedeniyle ya Tess’in başında olduğu okul korosunun ya da futbol takımının çalışmalarına son verileceği açıklanır. Bu kararın ardından Tess kendini, futbol takımını yönetmek için okula yeni gelen koçla karşı karşıya bulur: Jack Marshall. On beş yıl önce kalbini paramparça eden ilk aşkı.

Jack’in hayattan istediği iki şey vardır: ayrıldığı eşinde kalan küçük kızına daha yakın bir yerde yaşamak ve futbol koçu olarak adından söz ettirmek. Çalışmaya yeni başladığı bu okul, ona ikisini de sağlayacaktır ancak onunla aynı okulda çalışan Tess’le karşılaşınca işler karışır. Üstelik bu basit bir karşılaşma değildir.
Artık gerçek anlamda bir savaş başlamıştır aralarında. İkisinden birinin ekibi yüksek maliyetler yüzünden dağıtılacaktır. Onlara verilen tek dönemlik süre içinde hangi ekibin okulun prestiji açısından daha faydalı olduğunu ortaya çıkaracak başarılar elde etmek zorundadırlar. Tess’le yarışırken, bir türlü unutamadığı o yaza dair bütün hisleri yeniden gün yüzüne çıkan Jack’in işi oldukça zordur. Tess için de yaşananların kolay olduğu söylenemez. Ancak en zoru, yıllar önce bıraktıkları o yerde hiç eskimeden beklemiş olan aşkın işidir!
Yeniden ortaya çıkıp herkesi yaşadığına inandırması hiç de kolay olmayacaktır!

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Karmakarışık

Bu kitap hakkında çok olumlu yorumlar okuyordum ancak öyle bir kapağı vardı ki, yaw ben bunu nasıl okuyayım, diyordum, elimde görenlere nasıl açıklayayım..
Sonra bir baktım kitap ciltli!
Ciltli ne demek?
İlk kapağını kaldır öyle oku, gören klasikleri okuyorsun sansın :)

İşte bu kitabı okumaya anca böyle cesaret ettim.

Kitap bir erkeğin ağzından anlatılıyor.
Bundan birkaç yıl evvel pek rastladığımız bir şey değilse de alıştık erkek karakterlerin gözünden bakmaya artık. Aşık erkek dinlemek ay pardon okumak çok keyifli.

Emma Chase'in Karmakarışık isimli romanında anlatıcı ve esas oğlan Drew Evans.
Drew tam bir kazanova. Oldukça ağzı bozuk bunu belirtmeliyim. Neticede anlatıcı kendisi ;)
Tam tahmin ettiğiniz/edebileceğiniz gibi kendisini zorlayacak bir kadına vurulacak gerçek aşkı bulmasıyla afallayacak.
Gerisini kitaptan okursunuz artık.

Ben karakterlere vurulmadım ama illa ki favorimi soracak olursanız Drew'un ablasını seçerdim. Gerçi kendisi ablası için demediğini bırakmıyor ama.. :)

Şuna değinmeden edemeyeceğim, bu kitap Goodreads'te 2014'ün en iyi çıkış yapan kitabı seçilmiş.
Yazlık, çerezlik, şezlogluk, hoş vakit geçirmelik... Ne derseniz deyin. Kitap vadettiği şeyi size veriyor.

Ama kapağa bakın ya, babam elimde görseydi "Baba açıklayabilirim, sandığın gibi değil, sadece grip olmuş!", mu diyecektim!
Ephesus'a kitabı ciltli çıkardığı için teşekkülerimi sunmayı bir borç bilirim.

9 Ağustos 2015 Pazar

Kitap Çekilişi: Bıraktığın Yerde Bekler Mi Aşk?

Merhaba kitap kurtları.
Okunmayı bekleyen yığınla kitabı olsa da kitap çekilişlerden uzak duramayanlar hoş geldiniz!
Yaz bitmeden yazlık bir kitap hediye alsanız ne güzel olmaz mıydı?
Doğru yerdesiniz ;)
Bu kitabı kazanmak istiyorsanız blogumun izleyicisi olmanız ve Nemesis Kitap facebook sayfasını beğenmeniz yeterli.
Facebook hesabı olmayanlar için twitter veya instagram üzerinden takibi de kabul edeceğim.
Takibe almak için linkleri tıklayınız.

Takibe aldığınız isimle beraber çekilişe katılma isteğinizi yorum kısmında belirtiniz.

5 gün sonra kazanan açıklanır!

Bu Seferki Külkedisi Erkek!

Külkedisi serimiz devam ediyooorr!!
Yeni külkedimize geçmezden evvel; Külkedisi hikayesi bölüm 1, Külkedisi hikayesi bölüm 2

Bu seferki külkedimiz patronun kızını kapmış.
Yani ilk erkek külkedimizden bahsedeceğim.

Seabiscuit filmi sırasında tanışıyor çiftimiz.
Esas kızımız yönetmenin kızı. Peki esas oğlanımız?
O da yabancı değil canım, Seabiscuit filminin Red Pollard'ı Tobey Maguire!
Şimdi taşlar yerine oturdu değil mi?
O kadar da 'zengin kız fakir oğlan'lık bir durum yok. Hatta davulun dengi dengine çalması mevzu bahis burada.
Pek de sevimsiz bir çift!
Örümcek Adam'a rağmen sevdiğim bir isim değil Tobey Maguire. Nitekim karısının fotoğraflarından da iyi elektrik alamıyorum. Elektrik önemli.
Ama gel gör ki aile fotoğraflarını görünce yelkenlerim suya iniyor. Yıllar önce ilk çocukları doğduğu zaman bir dergiye verdikleri pozlara bayılmamdan mıdır bilinmez, çiftin aile fotoğraflarına duyduğum sempati yadsınamaz. (o fotoğrafı bulamadım size göstermek isterdim)


Tobey Maguire ile Jennifer Meyer 2007 yılından itibaren evliliklerini sürdürmekte..
Bu seferki hikaye moral olsun, dedim, oldu mu? :)

8 Ağustos 2015 Cumartesi

Sarı Şekerim Olipsim

Geçtiğimiz günlerde bi' paket geldi bana.
Bir kutu. Twitter'da bahsetmiştim hani. Twitter adresim The_Syhn bu arada. Aynı isimle bir de instagram hesabım var hani. Heh işte o Syhn benim.
Dikkatim dağıldı pardon. Twitter diyorduk, yo hayır kutu diyorduk.
Daha doğrusu ben diyordum.
Kutunun üstünde Olips yazıyor, ayy, dedim, bu kadar şekeri ne yapacağım?!
Mahcup oldum tabii böyle düşündüğüme. Çünkü şekerin yanı sıra oda kokusu ve mis kokulu mumlar da vardı.
Hemen şekeri ağzıma attım. Mumları mumluklara yerleştirdim ve kokuyu girişe koydum.
Beni limon ferahlığında günler bekler ^.^

6 Ağustos 2015 Perşembe

Haşhaşlı Çörek Kraliçesi

Ben haşhaşlı şeyleri severim.
Haşhaşlı çörek, haşhaşlı katmer hatta haşhaşlı revani. Mmm misss!
Haşhaşlı çörek çok sık olmasa da ayıptır söylemesi pek güzel yaparım ama son yaptığım resmen über leziz oldu.
Bir çörek ne kadar lezzetli olabilirse o kadar lezzetliydi ve bunu da kat kat açılıp arasına haşhaş döküldükten sonra bir de sarılmasına bağladım.

Aslında instagramda yemek hesaplarını takibe almayı sevmiyorum.
Sonra bi' bakıyorum mutfaktayım çünkü :)
CafeKakao'yu ilk gördüğümde de hesabı inceledim bayağı eski gönderilere kadar baktım.
Hatta yorum bıraktım, kalkıp bi' kek mi çırpsam ekmek mi yoğursam, diye.
Öyle aşka gelmiştim ve oradaki haşhaşlı çöreği denedim.
Yediğim en şahane çörek oldu.

Yiyen kuzenimin tepkisi, Allah iyiliğini versin nasıl yaptın bunu yemeden duramıyorum, şeklindeydi.
Gerçekten ben de durduramadım kendimi :)
İşin sırrı gerçekten bu katlamada ve sarmada. Nasıl kendime güvenip tek başıma bu işe girişmişim fotoğrafa bakınca cesaretime şaştım ama iyi ki denemişim, korkulacak bir şey yok. Ben yapmışsam herkes yapar demek istiyorum.
Bu arada benimki siyah haşhaşla yapıldı. Ondan renk farkı var. Hesapta siyah haşhaşlı yapılmış çörek de vardı, aynı tarifti.

Büşra Bektaşoğlu'nu CafeKakao kullanıcı ismiyle instagramda takip edebilirsiniz.
Ya da beni The_Syhn ismiyle. Ya da ikimizi birden :)