Geçenlerde önerilen bir videoyu izledim ve hoşuma gitti.
Sonra habire önüme çıkmaya başladı ve ben dinledikçe daha da hoşuma gitti, halbuki hiç dinlemem.
Size de bir şans vermeniz için burada paylaşmak istedim.
Eğer günler haftalar belki de yıllar sonra bu yazıya denk gelir ve videoyu aamazsanız diye söylüyorum Evolution of Arabic Music şeklinde aratırsanız umarım denk gelirsiniz.
Çok güzel değil mi?
Hem kafa ağrıtmıyor, hem neşelendiriyor. Gerçekten çok hoş. Hem sordum hem cevap verdim 😂😂
Özellikle pek alışık olmayanlardan yorum bekliyorum.
ah çok sevdim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ah çok sevdim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
26 Kasım 2016 Cumartesi
Arap Müziğinin Evrimi
Etiketler:
ah çok sevdim
,
arap müziğinin evrimi
,
dinleyin
,
evolution of arabic music
,
müzik
,
popüler müzik
,
şarkı
,
tavsiye
29 Temmuz 2016 Cuma
Baharın Peşinde
Baharın Peşinde, Martı Yayınlarından çıkan çok yeni bir kitap.
Çok güzel iç açan bir kapağa sahip.
Chasing Spring diye kitabın orijinal adını arattığımda orijinal kapak kullandıklarını görüyorum.
Kitaba ilişikin çeşitli yorumlar okumuştum bunlardan biri de kapağın kitabın içeriğine uymadığı yönündeydi. Dolayısıyla ben kitabı okurken hep bir şeyler olacak gidişat değişecek diye bekledim.
Bana kalırsa kapak kitapla alakasız değil bilakis oldukça uyumlu.
Kapağı sevdiğim gibi kitabı da sevdim, elimden bırakamadan başladığım gibi bitirdim.
Daha uzun olsaydı hatta seri olsaydı, bile dedim.
Gençlere yönelik bir kitap aslında bana sorarsanız, ama ben de galiba gençlik kitaplarını hala seviyorum. Galiba mı dedim?! :)
Kitap son zamanların modası haline gelen iki anlatıcılı bir kitap. İlk tanıştığımız karakter Lilah, iki yıl önce bir olay yüzünden kaçarcasına yaşadığı kasabayı terk edip halasının yanına yerleşmiş ancak şimdi halası işi gereği uzak bir yere taşındığından babasının yanına geri dönüyor. Lilah döndüğünde, babası alkolik olan Chase'in artık onlarla birlikte yaşayacağını öğreniyor, ki buna kızıyor ve istemiyor. Evet ikinci anlatıcımız da Chase.
Chase altın çocuk ve Lilah kaçıp gitmeden önce ikisi çok yakın arkadaşlarmış.
Neden Lilah kasabayı terk etmiş, şimdi neden Chase'den kaçıyor bilmiyoruz ama öğreneceğiz.
Kitap bir de çok az da olsa geçmişe götürüyor bizi.
Keşke daha fazla dönüp o hikayeyi de bize detaylarıyla anlatsaydı yazar. Çünkü çok acıklı bir hikayeydi ve o kadarı bile beni ağlatmayı başardı.
Bu sıcak havalarda, okuması ağırlaşan ve bu yüzden vicdan azabı çekenler varsa, alsın, bir çırpıda okunacağına garanti veririm. Ama dediğim gibi tarz meselesi tarzınız değilse hiç bulaşmayın çünkü ben tarzı olmayan kitapları alıp, akabinde çamur atan insanlara gıcık oluyorum.
Bu arada yazarın diğer kitapları "açık saçık"mış :))
Bu hikayesi çok müsait olmasına rağmen o şekilde yazmamış. Bu da kitaba dair memnun olduğum şeylerden biri idi.
Kitap 300 sayfa, bir 300 sayfa daha olsaydı ve o +300 sayfa da Hannah ve Elaine'nin hikayesi detaylandırılmış olsaydı efsane olurdu.
Genelde daha kısa olsaydı derim kitaplar için, dikkatinizi çekerim:)
Çok güzel iç açan bir kapağa sahip.
Chasing Spring diye kitabın orijinal adını arattığımda orijinal kapak kullandıklarını görüyorum.
Kitaba ilişikin çeşitli yorumlar okumuştum bunlardan biri de kapağın kitabın içeriğine uymadığı yönündeydi. Dolayısıyla ben kitabı okurken hep bir şeyler olacak gidişat değişecek diye bekledim.
Bana kalırsa kapak kitapla alakasız değil bilakis oldukça uyumlu.
Kapağı sevdiğim gibi kitabı da sevdim, elimden bırakamadan başladığım gibi bitirdim.
Daha uzun olsaydı hatta seri olsaydı, bile dedim.
Gençlere yönelik bir kitap aslında bana sorarsanız, ama ben de galiba gençlik kitaplarını hala seviyorum. Galiba mı dedim?! :)
Kitap son zamanların modası haline gelen iki anlatıcılı bir kitap. İlk tanıştığımız karakter Lilah, iki yıl önce bir olay yüzünden kaçarcasına yaşadığı kasabayı terk edip halasının yanına yerleşmiş ancak şimdi halası işi gereği uzak bir yere taşındığından babasının yanına geri dönüyor. Lilah döndüğünde, babası alkolik olan Chase'in artık onlarla birlikte yaşayacağını öğreniyor, ki buna kızıyor ve istemiyor. Evet ikinci anlatıcımız da Chase.
Chase altın çocuk ve Lilah kaçıp gitmeden önce ikisi çok yakın arkadaşlarmış.
Neden Lilah kasabayı terk etmiş, şimdi neden Chase'den kaçıyor bilmiyoruz ama öğreneceğiz.
Kitap bir de çok az da olsa geçmişe götürüyor bizi.
Keşke daha fazla dönüp o hikayeyi de bize detaylarıyla anlatsaydı yazar. Çünkü çok acıklı bir hikayeydi ve o kadarı bile beni ağlatmayı başardı.
Bu sıcak havalarda, okuması ağırlaşan ve bu yüzden vicdan azabı çekenler varsa, alsın, bir çırpıda okunacağına garanti veririm. Ama dediğim gibi tarz meselesi tarzınız değilse hiç bulaşmayın çünkü ben tarzı olmayan kitapları alıp, akabinde çamur atan insanlara gıcık oluyorum.
Bu arada yazarın diğer kitapları "açık saçık"mış :))
Bu hikayesi çok müsait olmasına rağmen o şekilde yazmamış. Bu da kitaba dair memnun olduğum şeylerden biri idi.
Kitap 300 sayfa, bir 300 sayfa daha olsaydı ve o +300 sayfa da Hannah ve Elaine'nin hikayesi detaylandırılmış olsaydı efsane olurdu.
Genelde daha kısa olsaydı derim kitaplar için, dikkatinizi çekerim:)
Etiketler:
2016 okumaları
,
ah çok sevdim
,
baharın peşinde
,
chasing spring
,
kitaplar
,
martı yayınları
,
r s grey
,
roman
,
seyhanın kitaplığı
,
the royal book club
28 Ocak 2016 Perşembe
Tanıştırayım; Frero Delavega
Fransız filmlerini, fransız müziklerini hatta Fransız mutfağını seviyoruz aslında çaktırmasak da.
Bir tek ben seviyor olamam o yüzden tüme varım metoduyla hepimizin sevdiğini varsaydım.
Bunlar da son sevdiğim Fransızlar: Jérémy Frérot, Flo Delavega.
Gördüğünüz iki kişiden oluşan bir müzik grubu ismini solistlerin soyadlarından alıyor: Frero Delavega.
Müzik pek dinlemiyorum artık eskisi gibi ama dinleyince de böyle ezberleyemeceğim şarkıları seçmem beni bu grupla tanıştırdı.
Örnek şarkı bırakıyorum yukarıya, dinlemeden geçmeyin. her şarkılarının da böyle güzel olduğunu belirteyim. ve klipleri.. klipleri de harika..
Evet?! Fikirlerinizi alayım? Sevdiniz, değil mi?
Etiketler:
ah çok sevdim
,
çok güzel bak dinle
,
flo delavega
,
fransız müziği
,
frero delavega
,
jeremy frerot
,
ton visage
,
vevo
,
youtube
2 Nisan 2014 Çarşamba
3 Idiots
Ne zamandır Hint filmlerine geçiş yapmak istiyordum.
Hint filmleri öneren hemen her bloga bunu yazmışımdır: Ben de izleyeceğim.
Hint filmlerinden oluşan bir listem var ve listemin ilk sırası tabii 3 idiot'undu.
Beni de artık Aamir Khan hayranları grubuna ekleyebilirsiniz.
Evet bir film hayranı olmam için yetti! Sırada diğerleri de var. Beni dışlamayın :)
Film beklediğimin de üstündeydi.
Çok güleceğimi düşünüyordum. Çok güldüm.
Ama böyle duygulanacağımı tahmin etmemiştim.
Ve tabii filmin bir de eleştirel bir yanı vardı ki, gerçekten çok hoştu.
Ranço karakteri ise zaten harikaydı.
Hindistan'ın en iyi mühendislik okulunda arkadaş olan üç kafadarın dostluklarını anlatan filmde, sürprizler de var, danslar da.
İlk dansta "ne gerek var illa ki dans edecekler", derken ikinci dansta çok zevkli olduğunu kabul ettim :)
Tıpkı Kore film ve dizilerinde olduğu gibi, bolca ingilizce vardı. Neden böyle acaba :/
Tavsiyem izlemeniz yönünde olacaktır ki, zaten izlediniz değil mi?
Hint filmleri listeme katkıda bulunmak isterseniz önerilerinize açığım.
Hint filmleri öneren hemen her bloga bunu yazmışımdır: Ben de izleyeceğim.
Hint filmlerinden oluşan bir listem var ve listemin ilk sırası tabii 3 idiot'undu.
Beni de artık Aamir Khan hayranları grubuna ekleyebilirsiniz.
Evet bir film hayranı olmam için yetti! Sırada diğerleri de var. Beni dışlamayın :)
Film beklediğimin de üstündeydi.
Çok güleceğimi düşünüyordum. Çok güldüm.
Ama böyle duygulanacağımı tahmin etmemiştim.
Ve tabii filmin bir de eleştirel bir yanı vardı ki, gerçekten çok hoştu.
Ranço karakteri ise zaten harikaydı.
Hindistan'ın en iyi mühendislik okulunda arkadaş olan üç kafadarın dostluklarını anlatan filmde, sürprizler de var, danslar da.
İlk dansta "ne gerek var illa ki dans edecekler", derken ikinci dansta çok zevkli olduğunu kabul ettim :)
Tıpkı Kore film ve dizilerinde olduğu gibi, bolca ingilizce vardı. Neden böyle acaba :/
Tavsiyem izlemeniz yönünde olacaktır ki, zaten izlediniz değil mi?
Hint filmleri listeme katkıda bulunmak isterseniz önerilerinize açığım.
14 Aralık 2013 Cumartesi
Portakallı Kış Keki
Deneyip memnun kaldığım bir tarifi sizinle paylaşacağım ki siz de deneyin, bu lezzetten mahrum kalmayın.
Yaparken tereddütlerim vardı; olur mu, pişer mi, sevilir mi? Gibi.
Ben çok sevdim ve yaparken pek keyif aldım. Sonra ikram ettiğim herkes çok beğendi. Daha da memnun oldum.
Ben tarifi, meşhur krep pastamın tarifini de aldığım Reyhan kokulu mutfağım'dan aldım.
O da Ihlamurcum.com'dan almış yani tarif burada.
Denemenizi öneririm.
Canım çekti şimdi iyi mi?! :)
Yaparken tereddütlerim vardı; olur mu, pişer mi, sevilir mi? Gibi.
Ben çok sevdim ve yaparken pek keyif aldım. Sonra ikram ettiğim herkes çok beğendi. Daha da memnun oldum.
Ben tarifi, meşhur krep pastamın tarifini de aldığım Reyhan kokulu mutfağım'dan aldım.
O da Ihlamurcum.com'dan almış yani tarif burada.
Denemenizi öneririm.
Canım çekti şimdi iyi mi?! :)
Etiketler:
ah çok sevdim
,
kış keki
,
kolay ve şık sunumlu lezzetler
,
mutlaka deneyin
,
portakallı kek
,
portakallı pasta
,
seyhandan tarifler
1 Haziran 2013 Cumartesi
Yağmur Sonrası
Mayıs ayına damga vuran kitap; Yağmur Sonrası.
Sarah Jio'nun dilimize çevrilen ikinci kitabı.
Roman, günümüzde doksanlı yaşlarını yaşamakta olan ana karakterimizin, torununa ikinci dünya savaşı sırasında, varlıklı bir hayat sürerken nasıl ve neden gönüllü hemşire olarak amerikan ordusuna yardım etmek için Tahiti'ye gidişini anlatmasıyla başlıyor.
Anlatımıyla zamanda yolculuğa çıkıyor, kah adanın havasından bunalıyor kah amber çiçeklerine büyüleniyorsunuz. İlerdikçe seviyor, küsüyor, kızıyorsunuz. Müdahele etmek istiyorsunuz.
Bazı konuların altındaki hikayeyi öğrenmeye can atıyorsunuz, bazı olaylar karşısında tüylerinizin diken diken olmasına karşı koyamıyorsunuz.
Çok severek okuduğum, elimden bırakamadığım kitabı birleriyle konuşmak için blog blog gezip yorum bıraktım-yorum okudum.
Tarih84 ile telefonda konuşup karakterler gerçekmişçesine dertleşip, dedikodularını yaptık :)
Gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim bir kitap yani.
Yazarın "Mart Menekşeleri"ni henüz okumadım ama bir an önce okumak istiyorum. Siz ikisini de okumadıysanız, önce onu okuyun, derim ben.
Seri değil ancak Tarih84'ün bahsettiğine göre hoş bir sürprizi varmış.
Umarım yazarın tüm kitapları bir an önce böyle güzel çeviri ve hoş kapaklarla bizim ülkemizdeki yerini alır ^_^
Not: Kitap çekilişimize göz atmayı unutmayın ;)
Sarah Jio'nun dilimize çevrilen ikinci kitabı.
Roman, günümüzde doksanlı yaşlarını yaşamakta olan ana karakterimizin, torununa ikinci dünya savaşı sırasında, varlıklı bir hayat sürerken nasıl ve neden gönüllü hemşire olarak amerikan ordusuna yardım etmek için Tahiti'ye gidişini anlatmasıyla başlıyor.
Anlatımıyla zamanda yolculuğa çıkıyor, kah adanın havasından bunalıyor kah amber çiçeklerine büyüleniyorsunuz. İlerdikçe seviyor, küsüyor, kızıyorsunuz. Müdahele etmek istiyorsunuz.
Bazı konuların altındaki hikayeyi öğrenmeye can atıyorsunuz, bazı olaylar karşısında tüylerinizin diken diken olmasına karşı koyamıyorsunuz.
Çok severek okuduğum, elimden bırakamadığım kitabı birleriyle konuşmak için blog blog gezip yorum bıraktım-yorum okudum.
Tarih84 ile telefonda konuşup karakterler gerçekmişçesine dertleşip, dedikodularını yaptık :)
Gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim bir kitap yani.
Yazarın "Mart Menekşeleri"ni henüz okumadım ama bir an önce okumak istiyorum. Siz ikisini de okumadıysanız, önce onu okuyun, derim ben.
Seri değil ancak Tarih84'ün bahsettiğine göre hoş bir sürprizi varmış.
Umarım yazarın tüm kitapları bir an önce böyle güzel çeviri ve hoş kapaklarla bizim ülkemizdeki yerini alır ^_^
Not: Kitap çekilişimize göz atmayı unutmayın ;)
20 Nisan 2011 Çarşamba
Nikoncu Babanın Canoncu Kızı =)
Yaklaşık yirmi yıl önce.
Babam orta yaş bunalımındayken.
Eve profesyonel fotograf makinesiyle geldi. Kaça aldığını sır gibi sakladı.
Nikondu.
Babam bu hobisinden çabuk soğudu.
Makine kimse kullanmadan bir köşede durdu.(duruyor- duracak)
Şimdilerde ben heves ediyordum bu makinelere.
Ama çabuk söner miydi hevesim?
Bıkar mıydım?
En iyisi hiç bulaşmamalıydım.
Ancak sigaram, içkim, kumarım..
Hatta manikürüm, pedikürüm.. yani ki kuaförüm.
Yine arabam, benzinim..
Kısacası masrafım...
Yoktu!
Ve ben bu makineyi almaya hak kazanmış hissediyordum kendimi.
Değil miydi ki çok usluydum.
Ödüllendirilmeliydim.

Zeynep'le bir kerecik konuşmayla Canon almaya karar verdim.
Babam çok karşı çıktı; madem inat ettin, alacaksın bari Nikon al, dedi.
Biliyordum böyle yapacağını, dedim. Gerçekten biliyordum!
Ama bir eve bir Nikon yeterdi :)
Makine alırken Ayci'ye sormamak olmazdı.
Seçtiğim modelle biraz dalga geçip sonrasında gözümü açtı.
Bende onun sözünden çıkmadım.
Ay bıraksanız daha çok yazacağım.
Bırakmayın.
Kıpır kıpır içim ve de fıkır fıkır :))))))))
Babam orta yaş bunalımındayken.
Eve profesyonel fotograf makinesiyle geldi. Kaça aldığını sır gibi sakladı.
Nikondu.
Babam bu hobisinden çabuk soğudu.
Makine kimse kullanmadan bir köşede durdu.(duruyor- duracak)
Şimdilerde ben heves ediyordum bu makinelere.
Ama çabuk söner miydi hevesim?
Bıkar mıydım?
En iyisi hiç bulaşmamalıydım.
Ancak sigaram, içkim, kumarım..
Hatta manikürüm, pedikürüm.. yani ki kuaförüm.
Yine arabam, benzinim..
Kısacası masrafım...
Yoktu!
Ve ben bu makineyi almaya hak kazanmış hissediyordum kendimi.
Değil miydi ki çok usluydum.
Ödüllendirilmeliydim.
Zeynep'le bir kerecik konuşmayla Canon almaya karar verdim.
Babam çok karşı çıktı; madem inat ettin, alacaksın bari Nikon al, dedi.
Biliyordum böyle yapacağını, dedim. Gerçekten biliyordum!
Ama bir eve bir Nikon yeterdi :)
Makine alırken Ayci'ye sormamak olmazdı.
Seçtiğim modelle biraz dalga geçip sonrasında gözümü açtı.
Bende onun sözünden çıkmadım.
Ay bıraksanız daha çok yazacağım.
Bırakmayın.
Kıpır kıpır içim ve de fıkır fıkır :))))))))
Etiketler:
ah çok sevdim
,
ayci
,
canon
,
canon eos 500D
,
fotograf sevdam
,
zeynep'in evi
6 Kasım 2009 Cuma
Şapkam
Çok seviyorumm ya, çok sevimli değil mi?
Cindrella da görmüştüm taaa ne zaman. Hiç aklımdan çıkmadı ve bende azcık büyük ve beyaz yaptım ki belli olsun:)
Şu dantelide kullanmadığım yer kalmadı -biliyorum- ama daha elimde çook var daha da kullanacağa benziyorum:))
Yapılışı çok kolay buraya bakabilirsiniz.
Aslında ben bunu istiyorum Demetcim yollamaz mı bana? :)

Etiketler:
ah çok sevdim
,
ben yaptım
,
diy
,
kendin yap
,
minik şapka
12 Eylül 2009 Cumartesi
I Love You, Man
Uzun zamandır film izlemiyordum.
Hatta öylesine tv bile izlemiyorum, saatini bildiğim programlar için açıyorum anca.
Ama bugün bu havaya film güzel gider dedim.
Ne izliyim derken bu film geldi aklıma.
Farklı bir konuya sahip, çok eğlenceli bir film. Benzer konuda bir filme rastlamamıştım. Çok hoşuma gitti.
"How i met your mother"ın Marshall'ı Jason Segel'a, Rashida Jones ve Paul Rudd eşlik ediyor.
Keyifli zaman geçirmek isteyenlere tavsiye edilir.
Etiketler:
ah çok sevdim
,
filmler
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)