25 Temmuz 2019 Perşembe

Dokuzuncu Gün; Viyana

Birinci gün; Bulgaristan
Altıncı gün; Brugge
Yedinci gün; Volendam ve Amsterdam
Sekizinci gün; Dresden
Sekizinci gün; Prag

Aslında biliyor musunuz benim için ne olduysa Viyana'da oldu.
Benim kayış Viyana'da koptu. Viyana'da zıvanadan çıktım. Şimdiye kadarki anlattığım şeylere hep gülüp geçmiştim. En fazla kendi aramızda dalgasını geçer olmuştuk.

Geceyi Prag'ta geçirdik. Kahvaltı sonrası yola çıkış saatimiz ne oldu biliyor musunuz?
11 !!! Viyana'ya vardığımızda saat 3'ü. Ve toplanma saatimiz de 7! Yedide toplanıp ne yapacağız biliyor musunuz? Bratislava'ya gidip otelde pinekleyeceğiz!
Evet, on yıldır bu işi yaptıklarını söyleyen  ve kendini zerre geliştirmemiş bir ekiple yola çıkınca Viyana sadece şinitzel yiyip döneceğiniz bir yer oluyor. Başka bir şey yapmaya gerek yok canım! Osmanlı iki kere kuşatıp alamamış, müzede bir sürü Osmanlı eseri sergileniyormuş, Viyana'da bir de Türkenschanzpark diye bir yer varmış adamların umurunda değil. Otelden otele gidip yatma peşindeler.
Ben beni gezdirsinler derdinde en başından beri olmadım inanın, eğer sinirimi bu sanıyorsanız. Ben birkaç saat daha fazla zaman geçirebileceğim yerde, bunların uyumasını, sigara molalarını, geri zekalılıklarına giden zamanı düşünüp sinirleniyorum. Detaylara girmeyeceğim ama Viyana kalbimde yaradır. Bir gün tekrar gitmek, gittiğimde de uzun uzun kalmak istiyorum ♥

Otobüs ile sözde panoramik turumuzu atarken,Opera binası, Belediye binası, Prater önünden geçtiğimiz yerler oluyor. Beldevere Sarayında fotoğraf molası veriyoruz.


Daha sonra rehber müsveddesi bizi Aziz Stephan Katedraline götürürken birden serbest zaman ilan ediliyor. İsviçre cad. indiğimiz yerde yediye buluşmak üzere sidik kokuları eşliğinde Kilisenin olduğu St. Stephan Meydanına ulaşıyoruz ve kiliseyi geziyoruz.


İlk önce içip içip nere bulurlarsa işiyorlar diye düşündüm ama bu koku atlardan geliyor olmalı, bu yoğun kokunun başka bir açıklaması olamaz.


Faytonlar güzel, atları sağlıklı görünüyor. Bizim orta çağdan kalma atlarımız ve arabalarımız gibi değil yani 🙈 50 euro gibi cüzi(!) bir miktardı fayton turu fiyatı :))))

Sidik kokusuna takılmayı bırakıp Katedralin çok yakınında olan Mozart'ın evine gidiyoruz. Kapıdan bakıp fotoğraf çekip yola devam ediyoruz. Mozart burada 2.5 yıl yaşamış. Giriş 11 euro :/ Viyana pass varsa ücretsiz.

Bu arada instagramdan istediğim Viyana tavsiyesine Snitzel ye yazanlara teşekkür ediyorum, hiç de aklıma gelmeyen bir şeydi!!! Bir daha da sizden tavsiye isteyen ne olsun 😂😂


Hofburg sarayına doğru yola çıktık. Ankeruhr denilen saat yolumuz üstündeydi de onu da görebildik. İki binayı birbirine bağlayan köprü gibi gözüken bu saatin özelliği her gün saat 12'de ünlü şahsiyetlerin geçit töreni yapması. Nasıl yani? Videoları var, merak edenler izleyebilir.


Hofburg'a doğru ilerlerken bu fayton neden o sokağa girdi biz de girelim diyoruz ve güzel bir şey oluyor, Viyana'da yaşayan bir Türk'e rastlıyoruz. Yaşasın benim gördüğüm her müslümana selam verme gayretim :) Yaşasın Viyana'da yaşayan abimizin de yabanıl olmaması :)


Bize çok şey anlatıyor, resmen "biz birkaç saat önce geldik birkaç saat sonra ayrılacağız" demeye utanıyoruz. Yolumuzu azıcık değiştirip o metroya giderken biz de peşine takılıyoruz, çünkü veba anıtına yakın olduğumuzu öğreniyoruz, görmeden geçmeyelim diyoruz.


Veba anıtının olduğu cadde, vebadan ölen insanlarının kemiklerinin gömüldüğü yermiş ayrıca. Cadde bu toplu mezarın üzerine kurulmuş resmen😨 Hatta yanlış anlamadıysam metroya inerken sergilenen kemikler varmış.

Hofburg Sarayına geliyoruz. Kahve için çok az zamanımız kaldı. Buranın içinde bir de viyana milli kütüphanesi var. İçeri girmiyoruz, şu çimlerde bile oturmuyoruz. Aklımızda olan iki adet meşhur cafe var, onlarda kahve içmek istiyorsak fotoğraf çekip dönmemiz lazım.


Cafe Demel. Kraliyet pastanesiymiş. Oturacak yer yok, tırıs tırıs ayrılıyoruz, Cafe Central'e gidelim. O da ne: kuyruk! Yok artık..
Nasip değilmiş, yola devam. Bu arada iki kafede de oturamamış olmanın üzüntüsü içindeyken zevkine güvendiğim kişilerin çok da şey yapma demesi teselli oluyor ne yalan söyleyeyim.


Buluşma yerine geliyoruz, otobüs yok, gidip bari "coffee to go" alalım. İsviçre cd. başında bulunan Casteletto'dan Viyana kahvesi alıyoruz ve hayal kırıklığı.
Ama yine o rastladığımız Türk - neden adını sormadım acaba :/- demişti, Türk kahvesi bence en güzeli demişti! Gene haklı çıktı.


Hundertwasser house için tur lideri sizi götüreceğiz demesine karşın götürmedi, otobüse bindikten sonra Bratislava'da merkeze gayet uzak bir otele gitmek üzere yola çıktık. Ayrıntıya girmeyeceğim, sonra sakinleşmem uzun sürüyor :)

Arkası yarın.

1 yorum :

söz sizin...