kızlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kızlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Ocak 2016 Çarşamba

Evde Lahmacun Yapımı

Evde lahmacun yapıp yiyor musunuz bilmem ama bildiğim bir şey var ki evinde lahmacun yapanlar dışardakini beğenmiyor katiyen.
Çocukluğumdan beri yapar annem.
Ama bugünkü konumuz annemin yaptığı lahmacunlar değil Gülüm'ün yaptığı lahmacunlar.

Gülüm yurtdışında yaşayan arkadaşım. 
Şunu çok güzel yapıyorum bunu güzel yapıyorum diye anlatıyor ancak biz kendisine ziyarete gidemediğimiz için inanmıyorduk. Burada annesinin ve kaynanasının evinde de mutfağa hakim olmadığını iddia ettiğinden anlattıklarıyla yetiniyorduk.
Ama lahmacun sözü vardı.
Lahmacun yap gülüm, hadi gülüm, diyorduk kısmet bu seneyeymiş.
Gülüm bize lahmacun yaptı. 
Biraz dalga, biraz gırgır şamata, bolca lahmacunlu bir akşamın videosunu Youtube kanalıma ekledim.
Yoksa siz hala abone olmadınız mı?


Videodan tarifi anlaşılmıyorsa ve tam tarifi isteyenler varsa bloga bir ara eklerim. 

Hep kitap videosunu eklemek istemediğimi söylemiştim. Blog gibi Vlogum da belirli bir konu üzerinde sabit kalamıyor, çünkü ben de kalamıyorum.
İstek görüş ve eleştirilerinize açığım. Bunu hep diyorum. 
Ben bu videodan çok zevk aldım. Bizim için güzel bir hatıra olduğunu düşünüyorum.
Siz ne dersiniz peki? ^^

17 Haziran 2014 Salı

Fatma'da Toplanalım


Sizi arkadaşım Fatma'yla tanıştırayım bugün.
İsmi Fatma. Benle yaşıt.
Şey.. yani yaşıt dediysem kibarlıktan. Tam sekiz ay var aramızda. Dile kolay sekiz koca ay!

Bu arkadaşım evli ve iki çocuk annesi ve beceremediği şey yok. Hani annelerimizin "Selma'nın kızı şöyle marifetli böyle yetenekli" diye başımıza kakacağı örnek modellerden.

İnsanın arkadaşı marifetli olunca soluğu devamlı Fatma'da almamız kaçınılmaz oluyor.

Sanmayın ki Fatma çok mutlu, Fatma bize bayılıyor.
Fatma agresif, Fatma yorgun, Fatma ters, niye hep bana geliyorsunuz, diye söyleniyor.
Ama her seferinde bizi öyle güzel ağırlıyor ki.. 
Onun evi bizim ikinci evimiz.
Artık huzurlu evimizden hüzünle ayrılırken 'gelecek hafta yine geliriz' diye birbirimize teselli veriyoruz. 
Ne yapalım yani, Fatma da bu kadar güzel börek açmasın o zaman!
Yok size börek, açmayacağım börek mörek, misafir umduğunu değil bulduğunu yer, dese de, her seferinde böreğimizi açar.
İnsan sevmediği istemediği kişilere elcazıyla börek açar mı? ^.^
Sadece bu da değil haftaiçi bir yerlerde karşımıza çıkan tarifleri Fatma'ya atarız, sen bunu ne de güzel yaparsın, diye, yapar o da. Herkesin sevdiği kuru yemişleri sofrasından eksik etmez mesela.
Makyajsız, topuklu ayakkabısız karşılamaz misafirini. Güler yüzünü eksik etmez.

En son terasında mangal yaptık da ondan bu iltifatlar sanmayın.
Ya da, Ramazan geliyor sık sık bizi iftara çağırsın diye de değil.
O da biliyor çağırmasa da gideceğimizi nasılsa. :)

Hem jest olsun, hem siz Fatma'yı tanıyın diye.
Hem geçenlerde benle çekime geldi, hem yardımcım hem modelim oldu diye.
Hem arkadaşlarınızın kıymetini bilin, hem Fatma aslında bizi sevdiğini itiraf etsin diye. ^.^

30 Kasım 2013 Cumartesi

Hasta Ziyareti Kombini

Eski fotoğrafları karıştırıyordum da...

Şeyda'ya güya hasta ziyaretine gittiğimiz günden karelere rastlayıp keyiflenince yazmak istedim.
Bizde hasta ziyareti, hasta toparlamaya başlayınca gidilir ki bize hizmet edebilsin.
Fatma'ya hasta ziyaretine gidip en son halay başı olduğumu hatırlıyorum.
Gittiğim yere şifa götürdüğüm doğrudur :)

Şeyda'cım da boş durmamış sofrayı şenlendirmişti o gün. Ucundan azcık göstereyim:



Bu köşesinde de benden esintiler görebilirsiniz *kalp*kalp*


Kombine gelirsek, işin esprisi orada. 


Pembe tütülü kız. İşte o benim!
Sanırım artık düşes olduğumdan şüphe etmezsiniz.
Hepinizi sevgiyle selamlıyorum ^_^

11 Ocak 2013 Cuma

Cafe Nar

Geçen hafta güllük gülistanlıktı hani, hatırlıyor musunuz?  İşte o hafta kızlarla buluşmadık.
Ama geçen gün yağan karda evlere sığamadık.

Birinin eldiveni yok, Öteki hasta. Ama bu, buluşmamak için engel değil.

Ben hep yeni bir yer denemek isterim bilirsiniz ama arkadaşlarımı yeni bir mekan için ikna etmek çok zordur.
Garson mesela tanıyor bizi, buyur etsek oturacak masaya.
Neyse balıkçı değil mevzumuz, balıkçı sonrası gittiğimiz cafe.


O cafeyi yoldan geçerken gördüm ve çok ilginç kızlar gitmeyi kabul etti :)
Hatta salep içmekti niyetimiz, salep olmamasına rağmen çok beğendik.
Çok genç bir cafe, biraz yaşlı kaçsak da sırıtmadık bence:)

Servis yapan delikanlı aynı zamanda cafedeki ürünleri  de hazırlıyormuş.
Asuman bayıldı çocuğa. Çocuk servis için geldikçe "kendi yapıyormuş her şeyi" dedi.
Çocuk bir daha geliyor "keki falan hep bu çırpıyormuş"
Bir daha geliyor "ayy canım nasıl da her şeyi yapıyormuş"
O dedikçe Şeyda gözlerini devirdi.. :)


Bu arada fotoğraflar telefondan. Efektler Instagram'dan.
Beni Twitter ve Instagram'da "the_syhn" ismiyle bulabilirsiniz.
Neyse yolunuz düşerse bu cafeye gidin. Beylerbeyi Mado'nun altında. 

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Yıllar Geçse de Üstünden

Annemle babam kendi evlerine döneli tam üç gün oldu.
Ve ben tam üç gündür sokaklardayım. Abim ise kapıda :)
Anahtarını almayı unutuyor ve ben evde olmadığım yetmezmiş gibi anahtarı yengeme falan bırakmadığım için kapıda kalıyor.

Kapıda kalmasının bugünki nedeni ise Seda'nın bebeğini görmeye gitmemiz.
Seda benden 5 gün küçük. Oğlu Hamza ise 2 aylık oldu!
Oda bir şey mi Fatma'nın ve Asuman'ın kızları bu sene 4+4+4 sayesinde okula başlıyorlar.
Konu okuldan açılınca İnci "Gitmek istemiyorum" dedi.
Hiç olur mu, dedim, okul harika bir yer. Biz hepimiz okuldan arkadaşız, dedim.
Biliyorum fotoğraflarınızı gördüm, dedi.
Çok çirkinmişiz değil mi? Gittikçe gençleşiyoruz, dedim.
Evet dedi.

Evet, dedi! "Ne kadar çirkiniz değil mi?" dedim, evet, dedi :))


Böyle olacakmışız biz. Fatma öyle diyor. Şeyda da 'Seyhan Alzeimer olmazsa'  diyor :)))

23 Ekim 2011 Pazar

Kız Kıza Gezelim Bu Gece

Önceden sık sık görüştüğüm arkadaşlarla, işten güçten fırsat bulup bir araya gelemez olmuştuk.
Durumdan şikayetçiydik ama olmuyordu işte.
Ama Almanyadan gelen misafirimiz bir baktık ki bir araya getirmiş bizi.
Sürpriziyle planların yapılması bir oldu.
Ama nasıl iyi oldu.


Beraberken zamanın donduğu, huzurlu ve mutlu olduğum arkadaşlarım.. canlarım benim..

Ne kavgamız kavga, ne küsmemiz küsme.
Kahkalar bol, riyasız.

Bir insanı çocukluktan tanıyınca böyle sanırım.
Hep çocuksun.

İçimizdeki çocuk büyümesin.
Bize denk gelen garsonlar hep sabırlı olsun :)



Asumanın kendi elleriyle masanın üstündeki camın altına yerleştirdiği, garsona "bu buradan çıkmayacak!" talimatı verdiği notumuz.

5 Temmuz 2011 Salı

Her Kınanın Ardından Bir Düğün Gelir


Banane söyliycem!
Düğünün 600 davetlisinin 300'ü bana söylerken iyiydi ama.
Hadi bakalım gençler sıra sizde!
Siz ne zaman evleniyorsunuz!
Darısı başınıza!
;)


Gökgürültü sağanak yağış beklenen bir temmuz akşamıydı.
Sağolsun yağmur yağmadı.
Ancak önceki akşam, yağan yağmur yeteri kadar yumuşatmıştı çimleri.
Topuklar batmaktan kurtulmadı yani :)


Düğün için Almanya'dan arkadaşım gelmişti.
Onun gidiş günü de yakın olduğu için duygu yüklü bir akşam geçirdim...

Baştaki konu hakkında ciddiyim. Yeteri kadar darısı başına dendi. Demenize gerek yok. Valla!

11 Haziran 2011 Cumartesi

İyi Ki Doğdun Be!


Nasıl geçiyor yıllar hiç anlamadan?

Kız sen 28 mi oldun?
Ben bunun yarısına tanıklık mı ettim?
Hep mi böyle tatlıydın, şendin, güzeldin?
Hep mi dosttun, hep mi yanımdaydın?

Biz çocuktuk daha, ne çabuk çocuğun benim kankam oldu?

Sürpriz dolu bir güne hazır mısın peki, her 11 haziranda hazır olduğun gibi? ;)
Öyle aceleyle yazıyorum ki bunları..
Bir kere de geç kalmıyım istiyorum ama durduramıyorum kendimi:)

Ve bir şarkı paylaşayım bizi anlatsın, şöyle en rezilinden..



Ağlama sakın gebertirim ;)

7 Haziran 2011 Salı

Emirgan



Bu fotoğrafa baktıkça, şu uçta oturup ördekleri beslediğimi hayal ediyorum...


Bir insan her lale zamanı Emirgan'a gitmeyi bu kadar ister de hiç mi nasip olmaz? :/
Her, gidelim, dediğimizde havanın kapanması, yağmur yağması artık Hanife'yle kaderimiz oldu.
Olmayınca olmuyor, diyerek lale mevsimi olsun olmasın, yağmur yağsın yağmasın, gitmeye karar verdik.
Evet! Sabah kalktım hava kapalı ama olsun!
Yine de: Gittik. Gezdik. Gördük. Geldik.
Zaten hava da sonradan açtı :)

Yediğim içtiğim benim olsun - :p - bunlar gördüklerim :)





Birbirimizi süzüyoruz :)



Canom'a uzanan el :)

3 Mayıs 2011 Salı

Biri Evlenir, Öteki Doğurur...

Geçen hafta çok yorulduğum için aht ettim.
Bu hafta sadece yatacaktım.
Ama Fatma'nın doğum haberi gelince...

Yeminimi bozdum ağalar..

It's a boy!


Maşallah diyelim de annemizin içi rahat olsun...



Anneanne:

Hani kız, dedim, lohusa şerbeti, aneneye..
Selma Hanımcım mevlüdde de olmazsa ben yokumm arkadaş :)

Abla mı olmuş benim güzelim:


Not: Şeydacım yerin çok belli!

2 Mayıs 2011 Pazartesi

Kim Evlenmiş?

Gün geçmiyor ki evliler kervanına yenileri katılmasın...


Hayır hayır gelin bir cüce değildi.
Gelinin bir sıkıntıyla üzerinden söktüğü duvağı kapan bir ufaklık sadece :)


Hepimiz fiyonk severiz.


O gün tüm istanbul sokaktaydı trafik felçti.
Saatlerimiz yollarda geçti.
Ama çok severek aldığım ayakkabılardan kurtulma olarak gördüğüm o yol anlarından hiç bunalmadım.
Ayakkabıları çıkardım, yetmedi, ayaklarımı uzattım. Hatta yedim, içtim :)


Bir ay önce modelleri alıp terziye gittiğimizde, terzi -ki kendisi aslen gelinlikçi :)- istediğimiz modelleri duyunca "çok merak ettim kimin düğününe bu hazırlık?" demişti de çok gülmüştük.
Düğün günü nişanlıktan bozma kıyafetiyle {o soruyu soran gelinlikçi dikti(: } sokaklarda boy gösteren arkadaşıma ise mutluluklar dileyen dileyene..

Not: Biliyorum benden daha fazla fotograf beklerdiniz bunca aradan sonra, ama asıl fotograflar gelinin onayı alındıktan sonra...
Burda değil ama sürpriz bir 'komşu'da ;)

6 Nisan 2011 Çarşamba

Yıldız Hisar'dan Sonra

Anadolu yakasına tıkılıp kaldık, Avrupa'ya açılalım, muhabbetini Yıldız Hisar'da kahvaltı fikriyle sonlardırdım.
Are you in or out?
Tam kadro katılım. Hemen rezervasyon!
Hemen olmazsa birileri cayabilir;)

Yolu tarifini aldım. Allah'tan bu işi Şeyda'ya bırakmadım :))))
Elimle koymuş gibi buldum ;)
Tam istediğim masayı ayırmışlar. Tam istediğim gibi hatta daha güzel.
Kahvaltısını eden grubun en küçük üyelerinide ayrı masaya oturtunca (olabildiğince uzağa:P ) keyifli bir kahvaltı oldu.


Kahveyi başka bir yerde içme kararıyla kalktık istemeye istemeye. Bir ton fotografla mekandan ayrıldık.
Tarif üzerine yine çok güzel bir yere gittik.
Otopark tıklım tıklım. BMW'den aşağı araba yok :)
Önünde durup fotoğraf çektirmek istediğim Porscheları anlatıp moralimi bozmak istemiyorum.


Kahve biraz hayal kırıklığıyla geldi.
Böyle bir yerin sunumu böyle mi olmalıydı?

Kadehle kahvenin tezat oluşturduğunu düşünmüştüm ki, kadehin temsil ettiği birşey varmış; kazık!
Yanında bir çifte kavrulmuş lokumun çok görüldüğü bu kahve 7.5 liraydı.
Bunun iki katını verdiğimde olmuştur kahveye, fakat türk kahvesine verdiğim maksimum ücret buydu :)

Onu da geçiyorum.
Toplam 20 dk ancak durduğumuz mekana, 10 lira (hatta 2 araba 20 lira) verdiğimizi düşünce kahve bedavaymış gibi geldi:)))
Sonra dedim..
Canım Anadolu :)
Kahvaltıdan yana yakındığımı duydunuz mu?
O da bedava değildi hoş :)
Ancak değdi ;)

24 Aralık 2010 Cuma

Ho Ho Ho!

Geçen gece bir kabus gördüm.
Bağırdım bağırdım sesim çıkmadı. Sesimin çıktığı noktada uyandım.
O kadar bağırmışım ki, şimdi boğazım ağrıyor.
E dün gecede üzerine dondurma yiyince (ruyamda) iflah olamam herhalde
:)

Watsondan bişiler almıştım. Eve gelip poşeti boşaltınca kozmetik ürün katalogunu gördüm ya moralim bir bozuldu anlatamam.
Münasebetsiz tezgahtar mesaj mı vermek istemiş?
Yılın bu zamanı fazla alıngan olabiliyorum
:/

Noel gelmiş hoşgelmiş.
Benim için noel; noel babalı çikolatalardan öte birşey değil.
Ancak Şeyda'nın en sevdiği hristiyan adetiymiş. Yeni evine geçtikten sonra her noel onda toplanacakmışız.
"Allah'ın izin verirse o çam ağacını süsleyip salonuma dikeceğim"
diyerek büyük bir aşkla ifade ettiği gibi, gelecek noel bizi nelerin beklediğinin sinyallerini verdi.
Yüce Rabbim izin verir, eğer Şeyda noeli kutlarsa, bende cadılar bayramını kutlarım şimdiden söylüyorum.
Herkes bayramını seçsin =)

20 Aralık 2010 Pazartesi

Müzmin Bekar

Bin kere dedim.
'Sakın benden önce evlenme' dedim.
'Anneme nasıl derim' dedim.
'Grubun tek bekarı olmak istemiyorum' dedim.
Ama artık.
Resmen.
Öyleyim!

Hafta boyu tatlı bir telaş içindeydik. Şimdi bir anlam veremesemde hemen hemen hergün kızlarla buluştuk; sanırım heyecanlıydık.
Ne yapacağız nasıl olacak derken bitti gitti.

Benden 5 gün küçük, orta 2 den beri birlikte olduğumuz, lise sonda sıra arkadaşım, ehliyeti birlikte aldığım, birlikte bir çok kursu yarım bıraktığım Sedoş, evlenmek üzere, en sevdiği padişahın adına sahip Yavuz'a söz verdi!
Mutluyum. Şaşkınım.
Ama en çok Mutluyum.. Umutluyum..


Beni her gördüğünde "Seyhan'dan hayata dair.." diyerek söze başlayan Ebrucum, görüyorsun değil mi, o kadar fotograf çektim elimde bulunan görsel bu kadar.
Yoksa seni ve fiyonklu ayakkabılarını araya sıkıştırmaz mıydım :)
Şeyma'dan ısrarla beklediğim fotograflar gelmedi.
Ama bunun düğünüde var Şeymanım.. Öyle olsun :D

Seda'nın sözlendiğini duyan herkes aynı şeyi söyledi
"Bi sen kaldın"
Ben de herkese aynı cevabı verdim:
"Öyle mi? hiç farketmedim ":)


Geride bıraktığımız haftanın yoğunluğundan dolayı arkadaşlarla ayrılırken 'görüşürüz' demek yerine "bir süre lütfen görüşmeyelim" diye sözleşerek ayrıldık.
Şuanda dinleniyoruz bir kaç gün sonra kritik yapmak için toplanacağız ama :)

Ve sıra benden 5 yaş küçük kuzenimde. Hadi hayırlıyla onunda sözünü verelim. Verelim ki, sıra onyaş küçüklerime gelsin :)

Bu arada ben 2011 için planlar yaparken o da benim için plan yapmış: İFLAS!
Nişanlar, düğünler, doğumlar...
Battım ki, ne battım =)

13 Aralık 2010 Pazartesi

Biri Değil Hepsi Çılgın!

Soğuk diye hafta sonunda evde oturmayı tercih ederseniz, bunu fırsat bilen arkadaşlarınız baskına gelebilir uyarmadı demeyin.

Sonra, siz zaten 12:00de uyanmışsınız, etrafı toplamakla birşeyler pişirmek arasında kalıp kahvaltı bile etmemiş misiniz, kimsenin umrunda olmaz.


Bunlar yetmezmiş gibi "vay benim en son haberim oluyor", "vay bizsiz toplanmışlar" sitemlerine maruz kalıyorsunuz.

Ha, tabii koştura koştura hazırladığınız şeyler "hayret güzel yapmışsın" denerek sözde iltifat ediliyor..


Yine koştura koştura topladığınız eviniz özenle dağıtılıyor.
Topladığınız yatak bile!
Önce üzerinde biraz tepiniliyor sonra nasılsa bozuldu diye hoop içine giriliyor.
Ama oda ne? Biri terliklerini bile çıkarmamış..
Aynı kişi nasıl becerdiğini hala anlamadığım bir şekilde pimapenimi bozuyor,
bu gün için yapılan planlar pimapenci yolu gözlemekten ötürü iptal oluyor.


Ne iyi ettinizde geldiniz canlarım benim, yani sizde olmasınız bu evi kim sigara kokutcak merak ediyorum..

Özetle; dün yaramaz çocuklardan farksız bir grup arkadaşım evimi bastı :))

Başımın tacları, her zaman beklerim ne demek, ne demek!!
Siz gittikten sonra çektiğim başağrısı bile beni güldürüyor :D

Not: Görseller çeşitli gün ve zamanlarda başka insanlar için pişirilmişti.
Dünden elimde kalan sadece, kızların yatağımda uzandıkları kare..
Onu da ifşa etmem, arkadaşlık ilkelerine sığmaz :D

25 Kasım 2010 Perşembe

Kasımda Teras Keyfi Başkadır

Ev sahibi ısrarla ona balık yemeye gelmemize bir mana veremiyor,
"Neden ben, neden balık?" diyor, "İlk kimin aklına geldi?" diyor.
Kimseden ses yok.
Oysa ben hatırlıyorum. Çünkü fikir benden çıktı :)
Çünkü Fato hamileydi ve her hafta balık yemeliydi. E madem o evde balık pişiyordu ona balık yemeye gidilebilirdi. Böylece bizim evimiz balık kokmamış olurdu.

Kafamda belirecek daha güzel bir ampul olamazdı :)


Ev sahibi habire söylendiği için,
Biz ona doğru yola çıkmışken arayıp "Gerçekten geliyor musunuz?" diye sorduğu için,
böyle bir sofra beklemiyorduk!
İçeri girip terasta bizi bekleyen sofrayı gören çığlığı bastı.

O gece kahkahalarımızdan, bütün mahalle şenlendi!
O gece biz susalım diye manyak bir yağmur bastırdı!
Ve közde türk kahvesi sözü, başka zamana kaldı;)

O gece fotograf geçen arkadaşlardan 'elinizde güzel görsel varsa yazımda kulanmak üzere' rica ettim.
Şeyda leoparlı taytımla çekilmiş bir fotografı bana gönderip "bunu kullan" diyerek espri yapmış, Neslihan ise bu kolajı hazırlamış.
Çeşitimiz kolajdakilerle sınırlı değildi, ancak çekimler bu yazı düşünülmeden gerçekleşmişti.
Bu arada yatıya kalma talebimiz, ev sahibi tarafından veto edildi:))

Şimdi sırada Seda'nın terası var. Artık o da 'Aralık' projesi
;)

13 Ekim 2010 Çarşamba

Pilates


Yaz mevsiminin her bitiminde yaşanır bu:
'Bu sene bir etkinlik bulsak, bir kursa gitsek, ne yapsak?' sorularını sorarız.
En sonunda bir şey belirlenir ama katılım ikiyi geçmemiştir ve iki kişiden biri mutlaka benimdir :D

Bu sene rekor katılımla(3)! pilatese gidiyoruz:)

Pilatese gidiyorum diye daha fazla yemek yiyen, topun ucunda mekik çekmek için savaş verirken 'çıkışta döner yiyelim mi?' diye sorabilen, pasta yeme arzusuna karşı çıkınca 'boşuna mı yaktım bu yağları?' diye şaşırabilen bir pilates arkadaşı..
O da yetmezmiş gibi "Kaçta gelirsin? Kızartma yapacağım" diye soran annem..

Kursa yazılmak için GBA ile sağlık raporu almaya gittik onda vesikalık resmi yokmuş ben cüzdanımda taşıdığım en az 10 yıllık fotografı vermek zorunda kaldım. O kadar çirkin ki :)))
Ama kimse bu size benzemiyor diye karşı çıkmadı.. Yani demek istediğim... :))))

Ben: Hocam sağ bacağı 2 set çalıştık ama sol bacağı 1 set çalıştık?!
Hoca: Aa evet haklısın!
Şeyda: Siz ona aldırmayın hocam okulda da böyleydi.
:))

görsel kaynak

25 Ağustos 2010 Çarşamba

'Çömlek'te İftar Bir Başkadır

"Seyhan, şu adamda blogcu galiba, çorbasının resmini çekti!"
Gülüşmeler...

Yemeğinizin resmini çekerken dışardan neler düşünüyor diye düşündüyseniz,
blogger olan bir arkadaşa sahip kişiler tarafından bu tespit gerçekleşiyor.

Öyle ya başka kim mercimek çorbasının resmini çeker:P

Dün kızlarla geleneksel iftarımızı, geleneksel mekanımızda gerçekleştirdir.
Büyük Çamlıca Çömlekte!
Servis çok iyiydi, kuru fasulye şahaneydi, kızlar her zamanki gibi alemdi =)

Akşam, kendimi gülerken yakaladığım çok oldu, neyse ki, yabancı değil kendime yakalandım :)


Gecenin kurtlusu..
Arkadaşı melek Ebrar'ı bile bezdirme potansiyeline sahip cadaloz:)
O koyu çayı nasıl içti halen anlamış değilim!

9 Haziran 2010 Çarşamba

Bizim Mekan

Günlerden birgün yolumuz daha önce hiç gitmediğimiz bir yere düşmüş
Adı Ikea mıymış neymiş:)

Cheese kek yokmuş, yeni bir lezzet keşfetme umuduyla Seyhan Kız kakaolu birşeyler adını verdiği güzel görünen pastamsı keke el atmış.


Yanındaki tahta karıştırma çubuğunu gören Şeyda merak edip; "neden bu kadar çok çubuk aldın?" diye sormuş.
Seyhan mahcup "seviyorum" diye yanıt vermiş.
Avuçla aldığı şekerlerden sonra alışkanlıkla elini daldırıp tahta çubuklardanda bir düzine aldığının farkına bile varmadığını itiraf edememiş.

Seyhan Kızın pastası iğrençmiş, gözü Şeyda'nın muffininde kalmış.


Kendi gibi çekimleride narinmiş Şeyda Kızın.
Ama kendi kekine gösterdiği özeni, Fatma Bacının göstermediğini görünce onuda görüntülemekten geri kalmamış.


Bir buluşmayıda mekandan kovulmadan geçirdiklerinin verdiği huzurla bunları karalamış Seyhan Kız.
Fatma Bacının okuyunca küplere bineceğini hesaba katmamış.

:)))