Kitap yorumlarımı geç giriyorum bloga ve bazen atladıklarım, çokça da sıralamayı değiştirdiğim oluyor.
Rafları düzenlerken bu kitaba denk geldim ve yorumunu hala yazmadığım aklıma geldi.
Instagramda paylaşmıştım ama tabii. Cânım takipçilerim biliyor, zor bir zamanımda okuyordum bu kitabı.
Hastanede geçirdiğim günlerde okurken beni alıp dost sıcaklığıyla sarmalıyordu.
O yüzden belki bu kitap bana hastane günlerini hatırlatsa da üzmüyor.
Kitap bir dosta yazılmış mektuplardan oluşuyor.
Çok naif, çok güzel. Mektup yazmayı çok seven, vaktiyle çok mektup yazmış ve hala ara sıra yazan belki çoğunu yollamayan, hala kendine gönderilen mektupları saklayan biri olarak kitaba elbette bayıldım.
2015'te okuduğum en güzel kitaplardan.
Bende Ali Ural'ın başka bir kitabı daha var, okunmayı bekleyen. Melike'min hediyesi.
Şimdi bu kitabı okuyunca daha da kıymetlendi kendisi ^.^
Sevgili Dost,
Bu satırları okur musun, okursan üstüne alır mısın? bilmem.
Ama okurken aklıma sen geldin.
2015 okumaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2015 okumaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
20 Ocak 2016 Çarşamba
11 Ocak 2016 Pazartesi
Anılar da Yakılır
Hey gidi hey!
Bir yanda Ahmet Günbay Yıldız adının hiçbir şey ifade etmediği insanlar, bir yanda onunla büyümüş nesil...
Timaş bana bu kitabı yolladığında deliye dönmüştüm. Burada bahsettim.
Lisede en çok okuduğum yazarın yeni kitabını yollamışlar, bense yıllardır okumuyordum yazmaya devam ettiğini, basılmış elli kitabı olduğunu bilmiyordum.
Mutluluk denizinde bir dalgıçtım.
Ta ki kitabı okuyana dek..
Aman ne dram, ne karışık aile... helal dairesinde dönebilecek ne çetrefili entrika.
İçim şişti okurken.
Bir de 20 yıl.. hadi 20 demeyeyim de 15 yıl önce okuyormuşum ben bu hikayeleri, nasıl dayanıyormuşum?
Ahmet Günbay Yıldız, seni gördüğüme sevindim. Gerçekten çok sevindim, yoksa okunmayı bekleyen 100 kitabımın içinde (abartmadığımı biliyorsunuz) seni seçip okumazdım. Ama okumasaydım da aklımda gençliğimin en sevdiğim yazarı olarak kalsaydın.
Yazarı hiç bilmeyenler, yazmış olduğu 50 kitaptan birini seçip okusunlar bence. Çok kitabı var bende, sizse hiç okumamış olmayın.
Yazarı çok sevip her fırsatta kitaplarını okuyanlar muhakkak okusun.
Yazarı bir dönem okumuş sonra da bırakmışlar ise orada bıraksın.
Bir yanda Ahmet Günbay Yıldız adının hiçbir şey ifade etmediği insanlar, bir yanda onunla büyümüş nesil...
Timaş bana bu kitabı yolladığında deliye dönmüştüm. Burada bahsettim.
Lisede en çok okuduğum yazarın yeni kitabını yollamışlar, bense yıllardır okumuyordum yazmaya devam ettiğini, basılmış elli kitabı olduğunu bilmiyordum.
Mutluluk denizinde bir dalgıçtım.
Ta ki kitabı okuyana dek..
Aman ne dram, ne karışık aile... helal dairesinde dönebilecek ne çetrefili entrika.
İçim şişti okurken.
Bir de 20 yıl.. hadi 20 demeyeyim de 15 yıl önce okuyormuşum ben bu hikayeleri, nasıl dayanıyormuşum?
Ahmet Günbay Yıldız, seni gördüğüme sevindim. Gerçekten çok sevindim, yoksa okunmayı bekleyen 100 kitabımın içinde (abartmadığımı biliyorsunuz) seni seçip okumazdım. Ama okumasaydım da aklımda gençliğimin en sevdiğim yazarı olarak kalsaydın.
Yazarı hiç bilmeyenler, yazmış olduğu 50 kitaptan birini seçip okusunlar bence. Çok kitabı var bende, sizse hiç okumamış olmayın.
Yazarı çok sevip her fırsatta kitaplarını okuyanlar muhakkak okusun.
Yazarı bir dönem okumuş sonra da bırakmışlar ise orada bıraksın.
Etiketler:
2015 okumaları
,
ahmet günbay yıldız
,
anılar da yakılır
,
hey gidi günler
,
kitaplar
,
roman
,
timaş
,
timaş yayın grubu
4 Ocak 2016 Pazartesi
Konuş Benimle
2016'nın ilk 'pazartesi'sinde ilk kitap yorumu geliyor.
GO! kitaptan çıkan Konuş Benimle çok önce çıkan bir kitap aslında.
Kitabın başında, yazara kitabın okuyucularından gelen mektup ve mailler yer almış, ama birer cümle, bazen bir kelime şeklinde. Hepsi aynı şeyi yaşadığı için ortaya çıkan tablo aynı.
O kısmı okuyunca zaten hikayeyi çözüyorsunuz.
Kitap tanıtımlarından ötürü gerilim türü bir kitap bekliyordum.
Bana yazılan yorumlardaki gibi ben de okumaya korkuyordum aslında biraz kitabı.
Yapılan paylaşımlarda kitabın konusu güzel saklanmış. Ben işte onu seviyorum, her şeyin dökülüp anlatıldığı yorum ve alıntılar değil de merak ettiren alıntı ve yorumları.
Kitap arkası da ölçülü yine merak ettirici.
Kapak da ürkünç bana sorarsanız.
-Spoiler vermesem de yazdıklarımdan bir şey çıkaracaksınız, isterseniz okumaya devam etmeyin-
Ama gerilim türü olmasa da yaşananlar korkunç tabii. Bir genç kızın başına gelebilecek en kötü şey geliyor Melinda'nın başına.
Polisi aradığında sesi çıkmıyor, konuşamıyor, anlatamıyor.
O noktadan sonra kendi ailesi dahil kimseye bir şey anlatamamaya, gittikçe içine kapanmaya başlıyor. Notları düşüyor, arkadaşlarıyla arası bozuluyor ve Melinda sadece susuyor.
Kitabın başında yer yalan yazarın notu ve sonunda yer alan röportajı, bu kitabı yazma hikayesi ile birleşince çok güzel bir şey çıkıyor meydana.
Kitabın anlatımı güzel, rahat, akıcı. Kısa kısa bölümler çabuk ilerliyor. Yer yer düşük cümleler olsa da, nokta atışı anlatımlar ve güzel benzetmeler var.
Kitap yüklendiği misyon bakımından önemli bence. O duruma maruz kalan kişi ne yapmalı, onun yakını ne yapmalı, gibi akıllar vermiyor size ama siz olaya dışarıdan baktığınızda ne olması, nasıl olması gerektiğini kafanızda şekillendiriyorsunuz.
Kitap sinemaya da uyarlanmış, ama henüz izlemedim. Baş rollerinde Kristen Stewart oynadığı için izler miyim bilmem :) Pek sevmiyorum kendisini malum. Yine de sanki Melinda rolüne cuk oturmuştur gibi geliyor.
Amma yazdım he, ben bu kadar ^.^
GO! kitaptan çıkan Konuş Benimle çok önce çıkan bir kitap aslında.
Kitabın başında, yazara kitabın okuyucularından gelen mektup ve mailler yer almış, ama birer cümle, bazen bir kelime şeklinde. Hepsi aynı şeyi yaşadığı için ortaya çıkan tablo aynı.
O kısmı okuyunca zaten hikayeyi çözüyorsunuz.
Kitap tanıtımlarından ötürü gerilim türü bir kitap bekliyordum.
Bana yazılan yorumlardaki gibi ben de okumaya korkuyordum aslında biraz kitabı.
Yapılan paylaşımlarda kitabın konusu güzel saklanmış. Ben işte onu seviyorum, her şeyin dökülüp anlatıldığı yorum ve alıntılar değil de merak ettiren alıntı ve yorumları.
Kitap arkası da ölçülü yine merak ettirici.
Kapak da ürkünç bana sorarsanız.
-Spoiler vermesem de yazdıklarımdan bir şey çıkaracaksınız, isterseniz okumaya devam etmeyin-
Ama gerilim türü olmasa da yaşananlar korkunç tabii. Bir genç kızın başına gelebilecek en kötü şey geliyor Melinda'nın başına.
Polisi aradığında sesi çıkmıyor, konuşamıyor, anlatamıyor.
O noktadan sonra kendi ailesi dahil kimseye bir şey anlatamamaya, gittikçe içine kapanmaya başlıyor. Notları düşüyor, arkadaşlarıyla arası bozuluyor ve Melinda sadece susuyor.
Kitabın başında yer yalan yazarın notu ve sonunda yer alan röportajı, bu kitabı yazma hikayesi ile birleşince çok güzel bir şey çıkıyor meydana.
Kitabın anlatımı güzel, rahat, akıcı. Kısa kısa bölümler çabuk ilerliyor. Yer yer düşük cümleler olsa da, nokta atışı anlatımlar ve güzel benzetmeler var.
Kitap yüklendiği misyon bakımından önemli bence. O duruma maruz kalan kişi ne yapmalı, onun yakını ne yapmalı, gibi akıllar vermiyor size ama siz olaya dışarıdan baktığınızda ne olması, nasıl olması gerektiğini kafanızda şekillendiriyorsunuz.
Kitap sinemaya da uyarlanmış, ama henüz izlemedim. Baş rollerinde Kristen Stewart oynadığı için izler miyim bilmem :) Pek sevmiyorum kendisini malum. Yine de sanki Melinda rolüne cuk oturmuştur gibi geliyor.
Amma yazdım he, ben bu kadar ^.^
Etiketler:
2015 okumaları
,
go kitap
,
kitaplar
,
konuş benimle
,
Kristen Stewart
,
laurie halse anderson
,
roman
,
speak
30 Aralık 2015 Çarşamba
Kağıttan Kalpler
Dı nı nı nımmmm..
Geldik mi 2015'in son kitap yorumuna.
Son okuduğum kitabımı sanırım bugün instagramda paylaşıcağım ama son kitap postum bu kitap.
Instagram demişken beni instagramda the_syhn adıyla bulup takip edebilirsiniz ;)
Arkadya Kitap'ın aralık ayı kitabı bu kitap, elime çok hoş bir jest ile ulaştı.
Kırmızı bir kutu içinde kırmızı kağıttan kalpler vardı.
Böyle hoş bir sunum içinde, böyle güzel bir kitap gönderiyorlar... insan mahcup oluyor. Mutlu oluyor Etraf kalp kalp oluyor.
Bu kitabın videosunu çekmeyi düşünüyorum kalplerin hemen hemen tamamını orada görebileceksiniz, eğer istediğim gibi çekebilirsem...
Kitabımıza gelirsek, bir Abigail karakterimiz var ki hepimizin sempatisini toplayacak.
Bir kere 29 denilen o kritik yaşta ve bekar :)
Üstelik aşkla, aşıklarıyla ünlü bir kasabada yaşamakta. Onu evlendirmeye oldukça meraklı annesi ve Hatta bunun için tuttuğu gönül işleri ekibi var :)
Abigail'e sempatimizi arttıracak husus ise bir kitap cafe işletmesi.
Evet tabii ki Abigail'e bir eş lazım.
Daha önce yaşadığı hayal kırıklığı nedeniyle aşka küsmüş ama işte işler o şekilde ilerlemiyor. Kasabaya gelen bir yabancıya karşı hissetmemesi gereken şeyler hissediyor.
Ama adam yakışıklı! Adam doktor! Adam Abigail'ın dükkanını alıp onu oradan atmaya niyetli!
Uppss! Zaten bir terslik çıkmalıydı.
Gerçekten her zaman yaptığımdan biraz daha uzun tuttum konuyu, ama, kritik yerleri inanın anlatmadım, dahası var kitapta.
Romantik ve sevimli bir kitap.
Sıcak hikayeleri sevdiğimiz malum. Courtney Walsh da sevdiğimiz şeyleri toplamış sıcak bir hikaye yazmış. Hatta seriymiş bu kitap. Öyle heyecanlı bir yerde bitmedi demek ki diğer karakterlere değinilecek. Yani beklentim o yönde.
Arkadya Kitap'a beni unutmayıp böyle hoş bir jestle gönderdikleri bu güzel kitap için teşekkür ederim.
2016'da 2015'ten daha çok okuma dileğiyle yazımı sonlandırıyorum.
Youtube kanalıma göz atmayı hatta abone olmayı unutmayın!
Geldik mi 2015'in son kitap yorumuna.
Son okuduğum kitabımı sanırım bugün instagramda paylaşıcağım ama son kitap postum bu kitap.
Instagram demişken beni instagramda the_syhn adıyla bulup takip edebilirsiniz ;)
Arkadya Kitap'ın aralık ayı kitabı bu kitap, elime çok hoş bir jest ile ulaştı.
Kırmızı bir kutu içinde kırmızı kağıttan kalpler vardı.
Böyle hoş bir sunum içinde, böyle güzel bir kitap gönderiyorlar... insan mahcup oluyor. Mutlu oluyor Etraf kalp kalp oluyor.
Bu kitabın videosunu çekmeyi düşünüyorum kalplerin hemen hemen tamamını orada görebileceksiniz, eğer istediğim gibi çekebilirsem...
Kitabımıza gelirsek, bir Abigail karakterimiz var ki hepimizin sempatisini toplayacak.
Bir kere 29 denilen o kritik yaşta ve bekar :)
Üstelik aşkla, aşıklarıyla ünlü bir kasabada yaşamakta. Onu evlendirmeye oldukça meraklı annesi ve Hatta bunun için tuttuğu gönül işleri ekibi var :)
Abigail'e sempatimizi arttıracak husus ise bir kitap cafe işletmesi.
Evet tabii ki Abigail'e bir eş lazım.
Daha önce yaşadığı hayal kırıklığı nedeniyle aşka küsmüş ama işte işler o şekilde ilerlemiyor. Kasabaya gelen bir yabancıya karşı hissetmemesi gereken şeyler hissediyor.
Ama adam yakışıklı! Adam doktor! Adam Abigail'ın dükkanını alıp onu oradan atmaya niyetli!
Uppss! Zaten bir terslik çıkmalıydı.
Gerçekten her zaman yaptığımdan biraz daha uzun tuttum konuyu, ama, kritik yerleri inanın anlatmadım, dahası var kitapta.
Romantik ve sevimli bir kitap.
Sıcak hikayeleri sevdiğimiz malum. Courtney Walsh da sevdiğimiz şeyleri toplamış sıcak bir hikaye yazmış. Hatta seriymiş bu kitap. Öyle heyecanlı bir yerde bitmedi demek ki diğer karakterlere değinilecek. Yani beklentim o yönde.
Arkadya Kitap'a beni unutmayıp böyle hoş bir jestle gönderdikleri bu güzel kitap için teşekkür ederim.
2016'da 2015'ten daha çok okuma dileğiyle yazımı sonlandırıyorum.
Youtube kanalıma göz atmayı hatta abone olmayı unutmayın!
Etiketler:
2015 okumaları
,
arkadya yayınları
,
courtney walsh
,
kağıttan kalpler
,
kalbini göster
,
kitaplar
,
roman
,
the royal book club
25 Aralık 2015 Cuma
Kim Güldüye Gittim Gelicem
'İki ekmek al' dediğinde kımıldamayan çocuk wi fi bulmak için Bulgaristan sınırına kadar gidebiliyor.
Bu söz Mine Sota'nın Kim Güldüye Gittim Gelicem isimli kitabının arka kapağında yazıyor.
Bu kitabı okumamanın nedeni de yine aynı sözler.
Günümüz vahametini çok güzel anlatmıyor mu?
Kitapta kısa kısa bölümler var.
Her bölümde artık normalleşmiş hayatımızın aslında normal olmadığı gözler önüne serilmiş.
İnsan ilişkilerinden, insanların sosyal medyayla ilişkilerine uzanan, çoğu kısmı diyalogla geçen atarlı giderli bir kitap.
İnstagram paylaşımları da elbette nasibini alıyor bu atarlardan.
Mesela yukarıdaki fotoğrafı çekerken dedim ki, yazar görse yüreğine iner, sevmediği şeyler biri de bu, kahvesi kitabını yerleştirip fotoğrafını çekmeler, paylaşmalar falan. O kısmı okurken bana ilham geldi, ne yapsaydım? :)
Ama atar gider de bir yerden sonra sıkıyor. Siz belki sıkılmazsınız ama bana esprinin dozajının kaçtığını histerik bir hal aldığını hissettim bazı bölümlerde. Hani böyle cidden sinirle yazılmış gibi. Sinirle de yazılmış olabilir ne var bunda diyebilirsiniz, netice sinir olunmayacak şeyler değil, ama vaat ettiği o değil ki, dalga geçip gülüp eğlenicez, diyordu kitap, ne oldu da ben artık gülmüyor kasılıyor oluyorum.
"Hadii hadii instagram paylaşımlarına laf ettiği için eleştiriyon deee mi?" mi diyorsunuz siz bana aşk olsun :)
Bu söz Mine Sota'nın Kim Güldüye Gittim Gelicem isimli kitabının arka kapağında yazıyor.
Bu kitabı okumamanın nedeni de yine aynı sözler.
Günümüz vahametini çok güzel anlatmıyor mu?
Kitapta kısa kısa bölümler var.
Her bölümde artık normalleşmiş hayatımızın aslında normal olmadığı gözler önüne serilmiş.
İnsan ilişkilerinden, insanların sosyal medyayla ilişkilerine uzanan, çoğu kısmı diyalogla geçen atarlı giderli bir kitap.
İnstagram paylaşımları da elbette nasibini alıyor bu atarlardan.
Mesela yukarıdaki fotoğrafı çekerken dedim ki, yazar görse yüreğine iner, sevmediği şeyler biri de bu, kahvesi kitabını yerleştirip fotoğrafını çekmeler, paylaşmalar falan. O kısmı okurken bana ilham geldi, ne yapsaydım? :)
Ama atar gider de bir yerden sonra sıkıyor. Siz belki sıkılmazsınız ama bana esprinin dozajının kaçtığını histerik bir hal aldığını hissettim bazı bölümlerde. Hani böyle cidden sinirle yazılmış gibi. Sinirle de yazılmış olabilir ne var bunda diyebilirsiniz, netice sinir olunmayacak şeyler değil, ama vaat ettiği o değil ki, dalga geçip gülüp eğlenicez, diyordu kitap, ne oldu da ben artık gülmüyor kasılıyor oluyorum.
"Hadii hadii instagram paylaşımlarına laf ettiği için eleştiriyon deee mi?" mi diyorsunuz siz bana aşk olsun :)
21 Aralık 2015 Pazartesi
Gölgedeki Yıl
Laila çoçuğunu kaybetmiş ve bunu henüz atlatamamış, haliyle bu durum eşiyle arasını bozmuş ana karakterimiz. Bir gün kendisine nereden geldiği kimin gönderdiği bilinmeyen adres ve anahtar geliyor. Evi görmeye gittiklerinde, kocasının gönlü olmamasına karşın bu eski evi yenilemeye karar veriyor.
Sonra 1980 yılına gidiyoruz. Üniversiteden yeni mezun olacak bir grup genç sıcaktan bunaldıkları bir yaz günü serinlemek için gittikleri göl çevresinde bu evi buluyorlar. Birileri kendilerini o evden atana kadar bu evde kalıp şehir hayatından uzakta, ekmeklerini kendi kazanmaya karar veriyorlar.
Bir avuç salak.
Bu durum nelere mal olacak?! Hepsine bir temiz sopa çekmek isterdim ama benden büyükler :)
Geçmiş ile gelecek arasındaki ortak nokta bu ev. Ancak kimden kalmıştı Laila'ya?!
O gençlerden hangisi ya da hagileriyle alakası vardı?
Bu ve okudukça aklınıza takılacak birçok sorunun cevabını yine okudukça öğreneceksiniz.
Önceki kitabı da çok beğenmiştim bu kitabı da çok beğendim.
Ağır drama bana sorarsanız ikisi de. Her ne kadar affetmeler bağışlanmalar olsa da ben affedemiyorum aklıma geldikçe sinir oluyorum.
Hannah Richell kol kırılır yen içinde kalır misali, aile içinde kırılış ve toparlanış hikayelerini seviyor olmalı.
Hayır Hannah! Kötüyü ez, parçala, asıl mutlu son o!
Aile-Dram türü kitapları sevenler, yazarın iki kitabını da mutlaka ama mutlaka okumalı!
Not:
Bu kitabı youtube'da yorumlamayı istiyorum ancak henüz videosunu dahi çekmedim. Ancak başka videolar çekmiş olabilirim ve kanalıma abone olmayanların haberi olmayabilir. Bence bi' bakın bakalım bu hafta ne videosu yüklemişim? :)
14 Aralık 2015 Pazartesi
Benim Uzak Güneşim
Haftaya kitap yorumuyla başlamak gibisi yok.
Kitap yorumlarını videoya çekmem konusunda sizden teşvikler alıyorum ama video, yazmaktan daha zor geliyor. Yine de video çekeceğim ama biraz seçici olacağım sanırım.
Bahsi geçmişken, bilmeyenleri YouTube kanalıma davet edeyim, abone olun, yorum yapın, memnun olurum ^^
Haftanın kitabına gelecek olursak, İndigo yayınlarından çıkan bir roman; Benim Uzak Güneşim.
İsmini şarkıdan alıyor. Filmlerde falan sık sık denk gelmişsinizdir.
Kitabın daha ilk cümlesinde Lindy'nin başına gelen talihsiz olayı öğreniyorsunuz ve anlatıcı da Lindy'e aşık ve üç şüpheliden biri! Evet çok ilginç burası.
Kitabı okurken şüphelileri, mahalleliyi, Lindy'i tanıyor, karakterlerin geçmişleri öğreniyorsunuz. Lindy'nin nasıl hayat dolu bir kızken içine kapandığını gözlemliyor, kahroluyorsunuz.
Erkek karakterin ağzından anlatılan hikayeler bana biraz ilginç geliyor. Genelde anlatıcı kadın olur ya ne hikmetse. Bir de tabii şüpheli olması durumu var ki iş daha da ilginç hale geliyor.
Çünkü anlatıcıyla aranız iyi oluyor ama ya suçlu oysa!?
Bölüm sonlarının bitişi güzeldi. Şöyle ki "bi' bölüm daha okuyayım", dedirtecek ilgi çekici yerlerde bitiriyordu yazar bölümleri. Ancak bölümleri okurken bölüm başında ne anlattığını unutuyordum konu o kadar dağılıyordu sadede geldiğinde, doğruya mesela buydu, diye idrak ediyordum. Bu, kitabın sevmediğim yönlerinden oldu.
Kitabı çok beğenenler var, benim için harika bir kitap değildi öncelikle, ama kötü bir kitap da değildi.
Kapağından kelli benim beklentim yüksekti. Beklenti büyük bir etkendir herhangi bir şeyi beğenip beğenmemenizde.
Okursanız haberim olsun, yorumlarınızı merak ediyorum ve yorumlarınız tabii ki benim için önemli.
Kitap yorumlarını videoya çekmem konusunda sizden teşvikler alıyorum ama video, yazmaktan daha zor geliyor. Yine de video çekeceğim ama biraz seçici olacağım sanırım.
Bahsi geçmişken, bilmeyenleri YouTube kanalıma davet edeyim, abone olun, yorum yapın, memnun olurum ^^
Haftanın kitabına gelecek olursak, İndigo yayınlarından çıkan bir roman; Benim Uzak Güneşim.
İsmini şarkıdan alıyor. Filmlerde falan sık sık denk gelmişsinizdir.
Kitabın daha ilk cümlesinde Lindy'nin başına gelen talihsiz olayı öğreniyorsunuz ve anlatıcı da Lindy'e aşık ve üç şüpheliden biri! Evet çok ilginç burası.
Kitabı okurken şüphelileri, mahalleliyi, Lindy'i tanıyor, karakterlerin geçmişleri öğreniyorsunuz. Lindy'nin nasıl hayat dolu bir kızken içine kapandığını gözlemliyor, kahroluyorsunuz.
Erkek karakterin ağzından anlatılan hikayeler bana biraz ilginç geliyor. Genelde anlatıcı kadın olur ya ne hikmetse. Bir de tabii şüpheli olması durumu var ki iş daha da ilginç hale geliyor.
Çünkü anlatıcıyla aranız iyi oluyor ama ya suçlu oysa!?
Bölüm sonlarının bitişi güzeldi. Şöyle ki "bi' bölüm daha okuyayım", dedirtecek ilgi çekici yerlerde bitiriyordu yazar bölümleri. Ancak bölümleri okurken bölüm başında ne anlattığını unutuyordum konu o kadar dağılıyordu sadede geldiğinde, doğruya mesela buydu, diye idrak ediyordum. Bu, kitabın sevmediğim yönlerinden oldu.
Kitabı çok beğenenler var, benim için harika bir kitap değildi öncelikle, ama kötü bir kitap da değildi.
Kapağından kelli benim beklentim yüksekti. Beklenti büyük bir etkendir herhangi bir şeyi beğenip beğenmemenizde.
Okursanız haberim olsun, yorumlarınızı merak ediyorum ve yorumlarınız tabii ki benim için önemli.
Etiketler:
2015 okumaları
,
benim uzak gunesim
,
indigo kitap
,
kitaplar
,
m. o. walsh
,
my sunshine away
,
roman
,
the royal book club
10 Aralık 2015 Perşembe
Alaska'nın Peşinde
Bu kitabı bana Fatoş'um hediye etmişti.
John Green'in tüm kitaplarını okumak istediğimi söylediğim bir yazımdan yola çıkarak Alaska'nın Peşinde'yi göndermişti, pek sevinmiştim.
Filmi çıkmadan okuyayım filmi çıkmadan okuyayım, dedim hatta Kağıttan Kentler'in fragmanını bile izlememiştim; aman hayal gücüme sınır koymasın, diye.
Halbuki bendeki kitapla filmi çekilen kitap farklıydı bunu anlamam biraz zaman aldı :)
Fatoş'umun bana hediye edişinin üstünden uzun bir zaman geçtikten sonra okuyabildim kitabı,
kitabı okuyuşumun üzerinden uzun bir zaman geçtikten sonra yazabiliyorum yorumumu da.
Ama Fatoş'um sağol varol, ne zaman kitabı görsem mutlu oluyorum ^^
Kitaba gelecek olursak, beğenmeyenler de olmasın karşın çok sevdiğim Aynı Yıldızın Altında kitabından ötürü beklentimin yüksek olduğu bir kitaptı Alaska'nın Peşinde.
Beklentim yüksek diye mi yoksa biraz vasat diye mi bilmem pek beğenmedim.
Beğenmediğim halde bile çarçabuk okudum ama bölümler birbiri ardına geçti, merak ettim okumak istedim hatta kitap bittikten sonra John Green'le muhabbet etmek istedim.
Malum olaya -ancak okuduktan sonra malum olan olaya- geri sayım şekilde gidiyor bölümler, sonra malum olay ondan sonra malum olaydan sonra gün şeklinde.
150 gün kala, 30 gün kala, 1 gün kala ve sonra 1 gün sonra 5 gün sonra.. gibi gibi..
Üniversite gençliği var bu kez kitapta.
Dersten kaytarma planları, lakaplar, şakalar..
Alaska dahil sevdiğim bir karakter olmadı. Ancak Alaska'nın kitaplarını kıskandım :) Hiçbir zaman okuyamayacak olması canımı çok yaktı ama bunu da inkar edemem.
Kısacası, John Green severler okusun, diğerleri john Green'in diğer kitaplarını okusun.
Peki ben şimdi ne yapayım?
Kağıttan Kentleri okuyayım mı izleyeyim mi??
John Green'in tüm kitaplarını okumak istediğimi söylediğim bir yazımdan yola çıkarak Alaska'nın Peşinde'yi göndermişti, pek sevinmiştim.
Filmi çıkmadan okuyayım filmi çıkmadan okuyayım, dedim hatta Kağıttan Kentler'in fragmanını bile izlememiştim; aman hayal gücüme sınır koymasın, diye.
Halbuki bendeki kitapla filmi çekilen kitap farklıydı bunu anlamam biraz zaman aldı :)
Fatoş'umun bana hediye edişinin üstünden uzun bir zaman geçtikten sonra okuyabildim kitabı,
kitabı okuyuşumun üzerinden uzun bir zaman geçtikten sonra yazabiliyorum yorumumu da.
Ama Fatoş'um sağol varol, ne zaman kitabı görsem mutlu oluyorum ^^
Kitaba gelecek olursak, beğenmeyenler de olmasın karşın çok sevdiğim Aynı Yıldızın Altında kitabından ötürü beklentimin yüksek olduğu bir kitaptı Alaska'nın Peşinde.
Beklentim yüksek diye mi yoksa biraz vasat diye mi bilmem pek beğenmedim.
Beğenmediğim halde bile çarçabuk okudum ama bölümler birbiri ardına geçti, merak ettim okumak istedim hatta kitap bittikten sonra John Green'le muhabbet etmek istedim.
Malum olaya -ancak okuduktan sonra malum olan olaya- geri sayım şekilde gidiyor bölümler, sonra malum olay ondan sonra malum olaydan sonra gün şeklinde.
150 gün kala, 30 gün kala, 1 gün kala ve sonra 1 gün sonra 5 gün sonra.. gibi gibi..
Üniversite gençliği var bu kez kitapta.
Dersten kaytarma planları, lakaplar, şakalar..
Alaska dahil sevdiğim bir karakter olmadı. Ancak Alaska'nın kitaplarını kıskandım :) Hiçbir zaman okuyamayacak olması canımı çok yaktı ama bunu da inkar edemem.
Kısacası, John Green severler okusun, diğerleri john Green'in diğer kitaplarını okusun.
Peki ben şimdi ne yapayım?
Kağıttan Kentleri okuyayım mı izleyeyim mi??
Dahası bu kitabın videosunu da çekeyim ister misiniz? :)
Ne videosu ayol, diyenler mi var hala?
Bir önceki yazımda videoyu bulabilirsiniz ^^
Etiketler:
2015 okumaları
,
alaskanın peşinde
,
aynı yıldızın altında
,
john green
,
kağıttan kentler
,
kitap kurdu
,
kitaplar
,
pegasus
,
pegasus yayınevi
,
roman
,
the royal book club
3 Aralık 2015 Perşembe
Korkma Ben Varım
Murat Menteş her kitapta beni abandone etmeyi başaran bir yazar.
Bu kitapta fikrim değişti mi?
Hayır!
Önceki okuduklarımdan sonra ne yazdıysam aynı şeyler geçerli.
Edebiyat dahisi.
Hikayenin ilerleyişi absürt olabilir -tabii bu absürtlüğü hayal etmek dahi bence ayrı bir istidat- Ama en güzel aşk sözleri, en romantik jestler yine bu absürtlüğün arasından çıkıyor.
Yazmak isterse en şahane aşk romanını -ki sanıyorum bunu hakaret kabul eder kendisi:)- en sağlam dramayı yazabilir bu adam.
Araya serpiştirdiği şeylerden öyle etkileniyorum ki..
Bu yüzden pür dikkat okuyorum; aman espriyi kaçırmayayım göndermeyi yakalayayım, diye.
Böyle yazmak isterdim...
Hala okuduğum ilk kitabı Ruhi Mücerret'i tek geçerim ama hiç Murat Menteş okumamış ve okumak isteyenlere Dublörün Dilemması ile başlayıp, sonra Korkma Ben Varım'ı okumalarını, Ruhi Mücerret ile zirvede, acaba bir sonraki romanında neler olacak diye beklemelerini tavsiye ve teşvik ederim.
Bu kitapta fikrim değişti mi?
Hayır!
Önceki okuduklarımdan sonra ne yazdıysam aynı şeyler geçerli.
Edebiyat dahisi.
Hikayenin ilerleyişi absürt olabilir -tabii bu absürtlüğü hayal etmek dahi bence ayrı bir istidat- Ama en güzel aşk sözleri, en romantik jestler yine bu absürtlüğün arasından çıkıyor.
Yazmak isterse en şahane aşk romanını -ki sanıyorum bunu hakaret kabul eder kendisi:)- en sağlam dramayı yazabilir bu adam.
Araya serpiştirdiği şeylerden öyle etkileniyorum ki..
Bu yüzden pür dikkat okuyorum; aman espriyi kaçırmayayım göndermeyi yakalayayım, diye.
Böyle yazmak isterdim...
Hala okuduğum ilk kitabı Ruhi Mücerret'i tek geçerim ama hiç Murat Menteş okumamış ve okumak isteyenlere Dublörün Dilemması ile başlayıp, sonra Korkma Ben Varım'ı okumalarını, Ruhi Mücerret ile zirvede, acaba bir sonraki romanında neler olacak diye beklemelerini tavsiye ve teşvik ederim.
24 Kasım 2015 Salı
Otuzların Kadını
Bu kitabı alalı uzun süre oldu. Okuyalı hatta yazısını hazırlayalı da çok oldu.
Yayımlamak şimdiye kısmetmiş.
Bu ara biraz taslak eritebilirim.
Kitabı çok yanlış bir zamanda okuduğumu düşünüyorum şimdi.
Hiç yazlık değil.
Hiç, bir günde bitirmelik değil.
Kışın yaya yaya okusaydım daha iyi olurdu.
Kitap yüz sayfa. O ara günde en az 100 sayfa okuyan ben için, hem okumalıyım hem hepsini okumamalıyım çelişkileri arasında kaynadı gibime geliyor.
Otuzların Kadını'nında Tomris Uyar annesinden bahsediyor.
İlk etapta akılımıza gelen otuzlarını süren kadınlardan değil yani.
Otuzlu yıllarda gençliğini yaşayanlardan.
Güzel zarif inceliklerle bezeli bir öykü kitabı.
Öykü severlere, sindire sindire okuyabilenlere tavsiye ederim.
Etiketler:
2015 okumaları
,
kitaplar
,
otuzların kadını
,
öykü
,
öykü kitabı
,
tomris uyar
,
yapı kredi yayınları
,
yky
16 Kasım 2015 Pazartesi
Muhteşem Gatsby
Muhteşem Gatsby isimli kitabı okuyalı aylar oluyor. Filmini izleyip öyle yazı hazırlamak niyetindeydim ki baktım film izleyemiyorum kitap yorumunu yazayım filmi de artık izleyince bilahare hallederim :)
Alaska'nın Peşinde isimli kitabı okudunuz mu? Ben okudum (ama henüz onun da yorumunu yazmadım). O kitapta Miles adında bir karakter var ki kendisi sadece biyografi okuyor. Ne var bunda, diyebilirsiniz. Ama insan biyografisini okuduğu kişinin kitaplarını hiç merak etmez mi?
Ben mesela Fitzgerald'ın hayatına dair okuduğum bir yazıyı ( Oscar Nasıl Wilde Oldu isimli kitapta geçiyor o yazı) okuduğumdan beri Muhteşem Gatsby'i okumak aklımda.
Daha sonra başka yazılar da okudum, filmlerde denk geldim. F. Scott Fitzgerald ve eşi Zelda'nın çok çalkantılı debdebeli ilginç bir hayatları olmuş. Haliyle insan bu insanların ne yazdıklarını merak ediyor.
Muhteşem Gatsby gidişat itibarıyla öyle insanı baştan sona etkileyen bir kitap değil. Tabii böyle hissetmemin en büyük etkeni kitabın yoğun Amerikan olmasından kaynaklı olduğu su götürmez bir gerçek. Amerikalılar ve o dönemin Amerikasını iyi bilenler tabii ki çok daha yoğun duygular hissedecekler kitabı okuduklarında.
O dönemin Amerikasını çok iyi anlattığını düşünsem de ben ne anlarım ki o dönemin Amerikasından?!
E anladığım kısmından bahsedeyim o zaman. Jay Gatsby zengin biridir ve çevresi tarafından zenginliği ve kendisi merak konusudur. Büyük gösterişli partiler verir herkes onun çevresinde olmak ister. Onun ise bu partileri tek bir kişi için yaptığı ortaya çıkar.
Kitap aslında "Amerikan Rüyası"nın nasıl bir hayal kırıklığı olduğunu, Jay gibi bir adamın bile nasıl yalnız olduğunu gözler önüne seriyor. Kitap bence verdiği dersler açısından etkili.
Özellikle sonu beni sarsmıştı.
Elinizden bırakamayacağınız bir kitap değilse de kötü de değil.
Amerikan Klasiği olmasının hakkını veriyor dolayısıyla Amerikan Klasiklerini sevenler, okurken büyük haz duyacaklardır.
Alaska'nın Peşinde isimli kitabı okudunuz mu? Ben okudum (ama henüz onun da yorumunu yazmadım). O kitapta Miles adında bir karakter var ki kendisi sadece biyografi okuyor. Ne var bunda, diyebilirsiniz. Ama insan biyografisini okuduğu kişinin kitaplarını hiç merak etmez mi?
Ben mesela Fitzgerald'ın hayatına dair okuduğum bir yazıyı ( Oscar Nasıl Wilde Oldu isimli kitapta geçiyor o yazı) okuduğumdan beri Muhteşem Gatsby'i okumak aklımda.
Daha sonra başka yazılar da okudum, filmlerde denk geldim. F. Scott Fitzgerald ve eşi Zelda'nın çok çalkantılı debdebeli ilginç bir hayatları olmuş. Haliyle insan bu insanların ne yazdıklarını merak ediyor.
Muhteşem Gatsby gidişat itibarıyla öyle insanı baştan sona etkileyen bir kitap değil. Tabii böyle hissetmemin en büyük etkeni kitabın yoğun Amerikan olmasından kaynaklı olduğu su götürmez bir gerçek. Amerikalılar ve o dönemin Amerikasını iyi bilenler tabii ki çok daha yoğun duygular hissedecekler kitabı okuduklarında.
O dönemin Amerikasını çok iyi anlattığını düşünsem de ben ne anlarım ki o dönemin Amerikasından?!
E anladığım kısmından bahsedeyim o zaman. Jay Gatsby zengin biridir ve çevresi tarafından zenginliği ve kendisi merak konusudur. Büyük gösterişli partiler verir herkes onun çevresinde olmak ister. Onun ise bu partileri tek bir kişi için yaptığı ortaya çıkar.
Kitap aslında "Amerikan Rüyası"nın nasıl bir hayal kırıklığı olduğunu, Jay gibi bir adamın bile nasıl yalnız olduğunu gözler önüne seriyor. Kitap bence verdiği dersler açısından etkili.
Özellikle sonu beni sarsmıştı.
Elinizden bırakamayacağınız bir kitap değilse de kötü de değil.
Amerikan Klasiği olmasının hakkını veriyor dolayısıyla Amerikan Klasiklerini sevenler, okurken büyük haz duyacaklardır.
Etiketler:
2015 okumaları
,
amerikan klasikleri
,
amerikan rüyası
,
f scott fitzgerald
,
kitaplar
,
martı yayınları
,
muhteşem gatsby
,
roman
,
zelda fitzgerald
,
zelda sayre
10 Kasım 2015 Salı
Yeşil Deniz Kabuğu
Bu kitabı ilk okuyanlardan biriyim.
Cidden bu sefer öyle. Basılmadan evvel okudum ve kitap benim önerimle basıldı.
Dans etmek istiyorum hiç ağırbaşlı takılamayacağım.
Sarah Jio'yu okudukça artık tarzına alışıyorsunuz. Keşke hep aynı tarz yazmasa demeye başlamıştım. Tamam çok seviyorduk, okuyorduk ama ben beni şaşırtsın istiyordum.
Tamda bu noktada Elveda Haziran ile alışılmışın dışına çıktı Jio. Sonra Agapi... Bambaşka bir tarz.
Yazar çizgisinin dışına çıkarken okuyucusu için çıtayı yükseltiyordu.
Yeşil Deniz Kabuğu'ndaki farklılık ise daha ilk bölümde belli ediyor kendini.
Geçmişle değil gelecekle açılıyor kitap bu sefer.
İçim kıpır kıpır oluyor daha ilk satırlarda.
Ne anlatacak acaba bu kitabında Sarah Jio?
Kailey, üniversiteyi bitirdikten sonra en yakın arkadaşı Stacy ile Seattle'a taşınır ve orada hayatının aşkıyla karşılaşır. Cade en yakın arkadaşıyla birlikte kendi müzik şirketini yönetmektedir. Yakışıklı, zengin işine aşkla bağlı biridir. Ancak işler gittikçe kötü gitmektedir ve Cade bir gün ansızın ortadan kaybolur. Kailey uzun süre haber bekler ancak en sonunda o da hayatına devam eder. Kader onları acaba hangi şartlar altında tekrar bir araya getirecektir?
Konuyu yeteri kadar özetleyip sizleri merakta bıraktıysam, güzel bir hikaye okuyacağınızı ve Ryan'a bayıldığımı söyleyebilirim:)
Kitap dünyada ilk kez bizim ülkemizde çıktı. İlk baskısı tam 60.000 adet olarak yapıldı. Şimdiden binlerce insan alıp okumaya başladı bile.
Fuara yetişsin diye acele edilmiş ve belki bu yüzden ufak tefek hatalara rastlanılabilir ancak o kadarı mazur görebiliriz sanırım.
Bu kitap çok önemli benim için. Kitaba bakmam bile mutlu olmama yetiyor.
Sarah Jio'nun sırasıyla diğer kitapları :
Mart Menekşeleri
Yağmur Sonrası
Böğürtlen Kışı
Son Kamelya
Gündüzsefası
Elveda Haziran
Agapi
Yeşil Deniz Kabuğu
Yazarın 8 kitabının sekizini okumuşum, daha da yazsa okurum :D Linklere tıklayarak kitaplar hakkında yazdığım yazılara ulaşabilirsiniz.
Yazar Sarah Jio ile tanışma yemeğimizi anlatan yazımı kaçırdıysanız onun linki ise:
How i met Sarah Jio, tıklayarak okuyabilirsiniz.
Cidden bu sefer öyle. Basılmadan evvel okudum ve kitap benim önerimle basıldı.
Dans etmek istiyorum hiç ağırbaşlı takılamayacağım.
Sarah Jio'yu okudukça artık tarzına alışıyorsunuz. Keşke hep aynı tarz yazmasa demeye başlamıştım. Tamam çok seviyorduk, okuyorduk ama ben beni şaşırtsın istiyordum.
Tamda bu noktada Elveda Haziran ile alışılmışın dışına çıktı Jio. Sonra Agapi... Bambaşka bir tarz.
Yazar çizgisinin dışına çıkarken okuyucusu için çıtayı yükseltiyordu.
Yeşil Deniz Kabuğu'ndaki farklılık ise daha ilk bölümde belli ediyor kendini.
Geçmişle değil gelecekle açılıyor kitap bu sefer.
İçim kıpır kıpır oluyor daha ilk satırlarda.
Ne anlatacak acaba bu kitabında Sarah Jio?
Kailey, üniversiteyi bitirdikten sonra en yakın arkadaşı Stacy ile Seattle'a taşınır ve orada hayatının aşkıyla karşılaşır. Cade en yakın arkadaşıyla birlikte kendi müzik şirketini yönetmektedir. Yakışıklı, zengin işine aşkla bağlı biridir. Ancak işler gittikçe kötü gitmektedir ve Cade bir gün ansızın ortadan kaybolur. Kailey uzun süre haber bekler ancak en sonunda o da hayatına devam eder. Kader onları acaba hangi şartlar altında tekrar bir araya getirecektir?
Konuyu yeteri kadar özetleyip sizleri merakta bıraktıysam, güzel bir hikaye okuyacağınızı ve Ryan'a bayıldığımı söyleyebilirim:)
Kitap dünyada ilk kez bizim ülkemizde çıktı. İlk baskısı tam 60.000 adet olarak yapıldı. Şimdiden binlerce insan alıp okumaya başladı bile.
Fuara yetişsin diye acele edilmiş ve belki bu yüzden ufak tefek hatalara rastlanılabilir ancak o kadarı mazur görebiliriz sanırım.
Bu kitap çok önemli benim için. Kitaba bakmam bile mutlu olmama yetiyor.
Sarah Jio'nun sırasıyla diğer kitapları :
Mart Menekşeleri
Yağmur Sonrası
Böğürtlen Kışı
Son Kamelya
Gündüzsefası
Elveda Haziran
Agapi
Yeşil Deniz Kabuğu
Yazarın 8 kitabının sekizini okumuşum, daha da yazsa okurum :D Linklere tıklayarak kitaplar hakkında yazdığım yazılara ulaşabilirsiniz.
Yazar Sarah Jio ile tanışma yemeğimizi anlatan yazımı kaçırdıysanız onun linki ise:
How i met Sarah Jio, tıklayarak okuyabilirsiniz.
Etiketler:
2015 okumaları
,
kitaplar
,
pena yayınları
,
roman
,
sarah jio
,
sarah jio kitapları
,
teşekkürler pena yayinlari
,
yeşil deniz kabuğu
3 Kasım 2015 Salı
Kor Adası
Kimberley Freeman ismini kullanan yazar Kim Wilkins'in dilimize çevrilen 3. romanı Kor Adası, yazarın önceki kitaplarında alıştığımız tarzda ilerliyor.
Peki neden yazar kendi adını kullanmıyor? Yazar büyük annesinin adı olan Kimberley Freeman adını kullanarak onu onore etmek niyetinde.
Bu bile yazarı sevmem için yeterli bir neden aslında :)
Yazarın dilini, olayların işleyişini, merak unsurunu düzeyinde kullanmasını sadece sevmekle kalmıyor, başarılı da buluyorum.
Günümüz hikayesinde kitapları yok satan bir yazar var, son kitabı için birçok yayınevinden avansları almış bile, ancak yazar tıkanıklığı yaşamakta.
Geçmiş hikayede ise yazarımızın çok bilmiş büyük annesiyle çocukken ve daha sonra mürebbiyesi olacak Tilly ile tanışıyoruz.
Diğer kitapları okuduysanız bilirsiniz ki, iki hikaye bütünleşir. Bu kitapta da şaşırtıcı bir şekilde bütünleşiyor.
Kimberley Freeman'ın karakterlerinin enerjisi bana yansıyor. 3 kitapta da bunu derinden hissettim. Nina'yı okumaya ilk başladığımda enerjisine büründüm, en sevdiğim karakter oldu.
Diğer kitapları diğer kitapları deyip duruyorum onların yorumuna da link vereyim.
Yazarın ilk kitabı Kır Çiçeği Tepesi
İkinci kitabı ise Deniz Feneri Koyu
Üçüncü kitabı da bu.
Okuduksa, dördüncüyü heyecanla merakla bekleyelim. ^^
Peki neden yazar kendi adını kullanmıyor? Yazar büyük annesinin adı olan Kimberley Freeman adını kullanarak onu onore etmek niyetinde.
Bu bile yazarı sevmem için yeterli bir neden aslında :)
Yazarın dilini, olayların işleyişini, merak unsurunu düzeyinde kullanmasını sadece sevmekle kalmıyor, başarılı da buluyorum.
Günümüz hikayesinde kitapları yok satan bir yazar var, son kitabı için birçok yayınevinden avansları almış bile, ancak yazar tıkanıklığı yaşamakta.
Geçmiş hikayede ise yazarımızın çok bilmiş büyük annesiyle çocukken ve daha sonra mürebbiyesi olacak Tilly ile tanışıyoruz.
Diğer kitapları okuduysanız bilirsiniz ki, iki hikaye bütünleşir. Bu kitapta da şaşırtıcı bir şekilde bütünleşiyor.
Kimberley Freeman'ın karakterlerinin enerjisi bana yansıyor. 3 kitapta da bunu derinden hissettim. Nina'yı okumaya ilk başladığımda enerjisine büründüm, en sevdiğim karakter oldu.
Diğer kitapları diğer kitapları deyip duruyorum onların yorumuna da link vereyim.
Yazarın ilk kitabı Kır Çiçeği Tepesi
İkinci kitabı ise Deniz Feneri Koyu
Üçüncü kitabı da bu.
Okuduksa, dördüncüyü heyecanla merakla bekleyelim. ^^
Etiketler:
2015 okumaları
,
arkadya yayınları
,
deniz feneri koyu
,
kır çiçeği tepesi
,
kim wilkins
,
kimberley freeman
,
kitaplar
,
kor adası
,
roman
26 Ekim 2015 Pazartesi
Beni Sev Diye
Gelelim merakla beklenen Asude'nin "Beni Sev Diye"sine.
Sizin tarafınızdan bilemem gerçi ama çok konuşulan, beklenen, övülen bu kitabı ben merak ediyordum.
Asude'nin daha önce Pabucumun Ajanı I isimli kitabını okumuş beğenmiştim.
Çok hoş esprili bir dili vardı, göndermeler benzetmeler on numaraydı.
Bu kitabın da öyle olacağını düşünmüştüm.
Ancak oldukça farklıydı. Hatta alakası yoktu. Bir kere karakterler İngiliz/İrlandalıydı, hem sonra Başka bir yüzyılda geçiyordu. Kısacası bir romanstı bu.
Bir türk yazardan tarihi romans okuyacaktım.
Birincisi, bu kitapta Gül ve Avcı'nın karakterleri var ancak seri değil, yine de önceden okumakta yarar var -ben okumamıştım :) Yine de anladım, yan karakterleri ayrı bir hikayesi olduğunu tahmin ettim ve doğru tahmin etmişim.
İkincisi, ben Asude'nin neredeyse tüm kitaplarının kapaklarını severim ancak bunu sevmemiştim, yine de romanla uyumlu olduğunu inkar edemeyeceğim.
Üçüncü ve artık konusuna gelirsek, eş zamanlı iki hikaye anlatılıyor. İki kardeş hikayelerin ortak noktaları. Birinin artık unuttuğu eşiyle yolları tekrar kesişiyorken diğeri şantajcısının peşinde. İkisinin yolu da tabii ki aşka çıkıyor.
Romans severlerin çok severek okuyacaklarına eminim. Tarihi Romans sevmeyenler bu kitaptan uzak dursunlar ama Asude'nin diğer kitaplarına bir göz atsınlar.
Sizin tarafınızdan bilemem gerçi ama çok konuşulan, beklenen, övülen bu kitabı ben merak ediyordum.
Asude'nin daha önce Pabucumun Ajanı I isimli kitabını okumuş beğenmiştim.
Çok hoş esprili bir dili vardı, göndermeler benzetmeler on numaraydı.
Bu kitabın da öyle olacağını düşünmüştüm.
Ancak oldukça farklıydı. Hatta alakası yoktu. Bir kere karakterler İngiliz/İrlandalıydı, hem sonra Başka bir yüzyılda geçiyordu. Kısacası bir romanstı bu.
Bir türk yazardan tarihi romans okuyacaktım.
Birincisi, bu kitapta Gül ve Avcı'nın karakterleri var ancak seri değil, yine de önceden okumakta yarar var -ben okumamıştım :) Yine de anladım, yan karakterleri ayrı bir hikayesi olduğunu tahmin ettim ve doğru tahmin etmişim.
İkincisi, ben Asude'nin neredeyse tüm kitaplarının kapaklarını severim ancak bunu sevmemiştim, yine de romanla uyumlu olduğunu inkar edemeyeceğim.
Üçüncü ve artık konusuna gelirsek, eş zamanlı iki hikaye anlatılıyor. İki kardeş hikayelerin ortak noktaları. Birinin artık unuttuğu eşiyle yolları tekrar kesişiyorken diğeri şantajcısının peşinde. İkisinin yolu da tabii ki aşka çıkıyor.
Romans severlerin çok severek okuyacaklarına eminim. Tarihi Romans sevmeyenler bu kitaptan uzak dursunlar ama Asude'nin diğer kitaplarına bir göz atsınlar.
Etiketler:
2015 okumaları
,
asude
,
asude hikayeler
,
beni sev diye
,
ephesus
,
ephesus yayınları
,
kitaplar
,
tarihi roman
20 Ekim 2015 Salı
Sana Söyleyemediğim Her Şey
Hımmm..
Sene 1977. Lydia daha onaltısında, geleceği parlak, anne ve babasının gözdesi bir genç.
Çin kökenli James ve Amerikalı Marilyn'in gözde evlatları Lydia'nın ölümüyle açılıyor hikaye.
Lydia neden öldü?
Yoksa öldürüldü mü?
Aile târumar olmuşken Lydia'nin ölümündeki sis perdesi yavaş yavaş açıladursun; biz Marilyn ve James'in nasıl tanıştıklarını, çocuklarını nasıl yetiştirdiklerine göz atıyoruz.
Melez bir ailenin nasıl zorluklar çektiğini, bunun kişiliklerinde oluşturduğunu tahribatı içim parçalanarak okuyor, filmlerde dayatılan Amerikan rüyasının nasıl da boş olduğunu iliklerime kadar hissediyorum.
Ağır drama bu kitap.
Her şeyi en iyi bilen kişi olarak olaylara müdahele etme, düzeltme, işleri yoluna koyma dürtüsüne engel olamıyorum.
Yine de seviyorum dramaları.
Hepimiz geçmişte yaptığımız hataları geri dönüp düzeltmek istiyoruz ancak bu mümkün değil.
Fakat okuduklarımız bunu mümkün kılıyor. Yani başkasının geçmişinden, hatasından ders alabiliriz.
Roman deyip geçerek okuduğum kitapları beğenmezler ama ben, özellikle de bu kitaptan çok şey ögrendim.
Maatteessüf, eleştireceğim noktalar da var. Bir yerde James'ten Jack diye, bir yerde John diye bahsediliyordu. Bir yerde Lydia ile Marilyn yer değiştirmişti. Ufak gibi görünse de -ki ufak :)- sevmiyorum böyle hataları.
Fuar listesi hazırlayanlar için kapsamlı bir yazı oldu, içimi dökmem lazımdı, vesile olduğunuz için teşekkürler ^^
Sene 1977. Lydia daha onaltısında, geleceği parlak, anne ve babasının gözdesi bir genç.
Çin kökenli James ve Amerikalı Marilyn'in gözde evlatları Lydia'nın ölümüyle açılıyor hikaye.
Lydia neden öldü?
Yoksa öldürüldü mü?
Aile târumar olmuşken Lydia'nin ölümündeki sis perdesi yavaş yavaş açıladursun; biz Marilyn ve James'in nasıl tanıştıklarını, çocuklarını nasıl yetiştirdiklerine göz atıyoruz.
Melez bir ailenin nasıl zorluklar çektiğini, bunun kişiliklerinde oluşturduğunu tahribatı içim parçalanarak okuyor, filmlerde dayatılan Amerikan rüyasının nasıl da boş olduğunu iliklerime kadar hissediyorum.
Ağır drama bu kitap.
Her şeyi en iyi bilen kişi olarak olaylara müdahele etme, düzeltme, işleri yoluna koyma dürtüsüne engel olamıyorum.
Yine de seviyorum dramaları.
Hepimiz geçmişte yaptığımız hataları geri dönüp düzeltmek istiyoruz ancak bu mümkün değil.
Fakat okuduklarımız bunu mümkün kılıyor. Yani başkasının geçmişinden, hatasından ders alabiliriz.
Roman deyip geçerek okuduğum kitapları beğenmezler ama ben, özellikle de bu kitaptan çok şey ögrendim.
Maatteessüf, eleştireceğim noktalar da var. Bir yerde James'ten Jack diye, bir yerde John diye bahsediliyordu. Bir yerde Lydia ile Marilyn yer değiştirmişti. Ufak gibi görünse de -ki ufak :)- sevmiyorum böyle hataları.
Fuar listesi hazırlayanlar için kapsamlı bir yazı oldu, içimi dökmem lazımdı, vesile olduğunuz için teşekkürler ^^
Etiketler:
2015 okumaları
,
celeste ng
,
kitaplar
,
martı yayınları
,
roman
,
sana söyleyemediğim her şey
14 Ekim 2015 Çarşamba
Agapi
Bütün gün yatarak kitap okuyamayacağım günler.
Stresli, yoğun..
Yine de kendime zaman ayırıp, birkaç satır da olsa okuyabileceğim günler..
Bu kitaba başlıyorum.
Bu kitap çok eleştirilmişti değil mi?
Öyleyse neden beni daha ilk satırlarda içine çekti? Sevecektim belli ki.
İkinci elime alışımda moralim çok bozuktu.
Artık onardığımı sandığım kırık kalbim eski bir hatırayla sızlıyordu.
Kitaptan bir bölüm okuduktan sonra yatağımda tepiniyordum "çok güzel" diye. Sızılarıma merhem olmuştu.
Sonra bitirdim bu kitabı birkaç günde.
Diğer kitaplarından farklı. Ama bu kitabı kötü yapmıyor. Neden bu denli eleştirildi ki?
Yazardan hep aynı şeyleri yazmasını beklemektense, aynı şeyleri okuyun bence:)
Bu kitabı eleştirip okumamı geciktirenlere biraz kızgınım.
Ama neticede tüm Sarah Jio kitaplarını okumuş bir Sarah Jio okuru olarak kasımda çıkacak son kitabına hazırım ^.^
Yalnız, tamam yayınevi değişikliğinden ötürü kapaklar alıştığımız tarzda değil, hadi neyse.
Neden "Agapi" ismi tercih edilmiş?
Ben olsam -en olmadı- "Aşk Bakışı" diye çevirirdim :)
Konusuna gelirsek, aşkı görmek gibi kimilerinin lanet kimilerinin yetenek diyebileceği bir kabiliyeti olan Jane'in 30'una basmadan gerçekleştirmesi gereken bir görevi vardır. Görev gerçekleşmezse istidadı onu aşksızlıkla lanetleyecektir.
Severek okuduğum beni mutlu eden güzel bir Sarah Jio romanı idi.
Sıradaki kitaba hazırım Sarah! :)
Stresli, yoğun..
Yine de kendime zaman ayırıp, birkaç satır da olsa okuyabileceğim günler..
Bu kitaba başlıyorum.
Bu kitap çok eleştirilmişti değil mi?
Öyleyse neden beni daha ilk satırlarda içine çekti? Sevecektim belli ki.
İkinci elime alışımda moralim çok bozuktu.
Artık onardığımı sandığım kırık kalbim eski bir hatırayla sızlıyordu.
Kitaptan bir bölüm okuduktan sonra yatağımda tepiniyordum "çok güzel" diye. Sızılarıma merhem olmuştu.
Sonra bitirdim bu kitabı birkaç günde.
Diğer kitaplarından farklı. Ama bu kitabı kötü yapmıyor. Neden bu denli eleştirildi ki?
Yazardan hep aynı şeyleri yazmasını beklemektense, aynı şeyleri okuyun bence:)
Bu kitabı eleştirip okumamı geciktirenlere biraz kızgınım.
Ama neticede tüm Sarah Jio kitaplarını okumuş bir Sarah Jio okuru olarak kasımda çıkacak son kitabına hazırım ^.^
Yalnız, tamam yayınevi değişikliğinden ötürü kapaklar alıştığımız tarzda değil, hadi neyse.
Neden "Agapi" ismi tercih edilmiş?
Ben olsam -en olmadı- "Aşk Bakışı" diye çevirirdim :)
Konusuna gelirsek, aşkı görmek gibi kimilerinin lanet kimilerinin yetenek diyebileceği bir kabiliyeti olan Jane'in 30'una basmadan gerçekleştirmesi gereken bir görevi vardır. Görev gerçekleşmezse istidadı onu aşksızlıkla lanetleyecektir.
Severek okuduğum beni mutlu eden güzel bir Sarah Jio romanı idi.
Sıradaki kitaba hazırım Sarah! :)
Etiketler:
2015 okumaları
,
agapi
,
kitaplar
,
pena yayınları
,
roman
,
sarah jio
,
sarah jio kitapları
29 Eylül 2015 Salı
Darmadağınık
Hanımlar beyler,
Drew Evans bu kez ortalığı dağıtıyor.
Good Reads'te en iyi çıkış yapan Karmakarışık kitabının devamı olan Darmadağınık'ta anlatıcı Kate.
Açıkçası Karmakarışık'ın bir devamı olduğunu bilmiyordum. (Artık Darmadağınık'ın da devamı olduğunu biliyorum ama.)
Ve Karmakarışık'ta olaylar bağlandığı için devam kitabında ne anlatıldığını merak ettim. Yoksa aynı olaylar bu sefer de Kate'in ağzından mı anlatılacaktı?
Hayır!
Şunu da belirtmek isterim ki başlangıçta bu farklı gözden anlatılma olayı çok hoş bir fikir gibi geldiyse ve o tarz kitaplar okuyup beğendiysem de artık bu fikir bunu ilk çıkaranı taklitten başka bir şey gibi gelmiyor.
Peki Darmadağınık'ta ne anlatılıyor?!
Aradan iki yıl geçmiş Drew ve Kate'in mutlu ilişkileri devam etmektedir.
Ancak bir yanlış anlaşılma neticesinde etraf darmaduman oluyor. Sinir oldum her şeyi bilip anlatamamak çok korkunç bir durum :)
Şimdi olayı anlatmıyorum, spoiler olmasın ancak Kate gibi güçlü bir kadının Drew aşkına şaşırdım. O noktada Kate, ben güçlü bir kadın değilim, dedi, sadece güçlü rolü yapıyorum.
Bu tip kusurlar karakterleri daha gerçekçi kılıyor.
Emma Chase'in dili çok akıcı, birkaç günde okunacak bir yetişkin romanı.
Devam kitabında neler olacak, bakalım ;)
Drew Evans bu kez ortalığı dağıtıyor.
Good Reads'te en iyi çıkış yapan Karmakarışık kitabının devamı olan Darmadağınık'ta anlatıcı Kate.
Açıkçası Karmakarışık'ın bir devamı olduğunu bilmiyordum. (Artık Darmadağınık'ın da devamı olduğunu biliyorum ama.)
Ve Karmakarışık'ta olaylar bağlandığı için devam kitabında ne anlatıldığını merak ettim. Yoksa aynı olaylar bu sefer de Kate'in ağzından mı anlatılacaktı?
Hayır!
Şunu da belirtmek isterim ki başlangıçta bu farklı gözden anlatılma olayı çok hoş bir fikir gibi geldiyse ve o tarz kitaplar okuyup beğendiysem de artık bu fikir bunu ilk çıkaranı taklitten başka bir şey gibi gelmiyor.
Peki Darmadağınık'ta ne anlatılıyor?!
Aradan iki yıl geçmiş Drew ve Kate'in mutlu ilişkileri devam etmektedir.
Ancak bir yanlış anlaşılma neticesinde etraf darmaduman oluyor. Sinir oldum her şeyi bilip anlatamamak çok korkunç bir durum :)
Şimdi olayı anlatmıyorum, spoiler olmasın ancak Kate gibi güçlü bir kadının Drew aşkına şaşırdım. O noktada Kate, ben güçlü bir kadın değilim, dedi, sadece güçlü rolü yapıyorum.
Bu tip kusurlar karakterleri daha gerçekçi kılıyor.
Emma Chase'in dili çok akıcı, birkaç günde okunacak bir yetişkin romanı.
Devam kitabında neler olacak, bakalım ;)
Etiketler:
2015 okumaları
,
darmadağınık
,
drew evans
,
ephesus
,
ephesus yayınevi
,
karmakarışık
,
kitaplar
,
roman
,
yetişkin romanları
21 Eylül 2015 Pazartesi
Şeftali Kokan Bir Yaz
Ah bu kitap...
Bir kitap ancak bu kadar güzel olabilir.
Hani bir mim vardı ben kitap olsaydım diye..
Böyle bir kitap bile hayal edememiştim yoksa böyle bir kitap olmak isterdim.
Novella Dinamik'ten çıkan bu arkadaşlık öyküsü ciltli basılmış. Ciltli kitaplar zaten harika, kitap kurtları bayılır.
Sayfa kenarları fuşya renkte!
Adamı öldürür.
Bir de mis kokmaz mı?!
İnanmıyor musunuz?
Kargo paketini açınca mest oldum. Bir kitabın dış görünüşüne aşık olunsaydı, aşık olmuştum ^.^
Jodi Lynn Anderson imzalı bu kitapta birbirinden çok farklı 3 kızın öyküsü yollarının kesişip arkadaş oluşlarını anlatılıyor.
Başta bunlar beceremeyecek arkadaş olmayı, diye düşündüm o kadar farklılardı ki. Hikayenin içine girip Birdie'ye yardım etmek istedim. Kitap bittikten sonra bir ara kızlara telefon etmek istedim. O garip bir duyguydu ki sanki onlara şeftali toplarken yardım etmiştim, sanki onlarla arkadaş olmuştum ve özlüyordum onları. Bunu fark edince ben de çok şaşırdım.
Serinin devam kitapları bir an önce çıkmalı!
Benim hasretime bir son verilmeli.
Dahası onun kapağı nasıl olacak deli gibi merak ediyorum ^.^
Sadece, bu kitapta biraz çeviri sıkıntısı mı vardı yoksa yazarla ilk tanışmam olduğu için adapte mi olamadım bilmiyorum, yavaş ilerledi. İlk başlarda isimleri aklımda tutmakta zorlandım sonradan açıldım.
Bütün bunlara rağmen çok sevdim.
Ve çok özledim şimdiden kızları ^.^
Bir kitap ancak bu kadar güzel olabilir.
Hani bir mim vardı ben kitap olsaydım diye..
Böyle bir kitap bile hayal edememiştim yoksa böyle bir kitap olmak isterdim.
Novella Dinamik'ten çıkan bu arkadaşlık öyküsü ciltli basılmış. Ciltli kitaplar zaten harika, kitap kurtları bayılır.
Sayfa kenarları fuşya renkte!
Adamı öldürür.
Bir de mis kokmaz mı?!
İnanmıyor musunuz?
Kargo paketini açınca mest oldum. Bir kitabın dış görünüşüne aşık olunsaydı, aşık olmuştum ^.^
Jodi Lynn Anderson imzalı bu kitapta birbirinden çok farklı 3 kızın öyküsü yollarının kesişip arkadaş oluşlarını anlatılıyor.
Başta bunlar beceremeyecek arkadaş olmayı, diye düşündüm o kadar farklılardı ki. Hikayenin içine girip Birdie'ye yardım etmek istedim. Kitap bittikten sonra bir ara kızlara telefon etmek istedim. O garip bir duyguydu ki sanki onlara şeftali toplarken yardım etmiştim, sanki onlarla arkadaş olmuştum ve özlüyordum onları. Bunu fark edince ben de çok şaşırdım.
Serinin devam kitapları bir an önce çıkmalı!
Benim hasretime bir son verilmeli.
Dahası onun kapağı nasıl olacak deli gibi merak ediyorum ^.^
Sadece, bu kitapta biraz çeviri sıkıntısı mı vardı yoksa yazarla ilk tanışmam olduğu için adapte mi olamadım bilmiyorum, yavaş ilerledi. İlk başlarda isimleri aklımda tutmakta zorlandım sonradan açıldım.
Bütün bunlara rağmen çok sevdim.
Ve çok özledim şimdiden kızları ^.^
Etiketler:
2015 okumaları
,
dostluk hikayesi
,
jodi lynn anderson
,
kitaplar
,
novella yayınları
,
novelladinamik
,
şeftali kokoan bir yaz
,
şeftali yazı
,
the royal book club
14 Eylül 2015 Pazartesi
Bıraktığın Yerde Bekler Mi Aşk?
Bu kitap için çekiliş düzenlemiştim hatırlarsanız.
Kitaptan bahsede bahsede beni bir merak aldı.
Ben de okumak istedim.
Hele yazarın Dawson's Creek hayranı olduğunu öğrenmemle neredeyse kendi düzenlediğim çekilişe katılarak kitaba sahip olacaktım.
Ancak sağolsunlar Nemesis ailesi çekişe fesat karıştırmama fırsat vermedi. Hediye gönderdiler. ^^
Ben de uslu bir kız olup kitabı bir çırpıda okudum.
Kitabın konusu için burayı, yazar hakkında bilgi için burayı tıklamanız yeterli.
Benim hislerim için okumaya devam ediyoruz.
Kitap beklediğim gibi hoş romantik komedi film tadında ilerledi. Hiçbir yeri yoktu ki beni sıksın, rahatsız etsin. Güzelce keyifle okudum.
Bu tarz kitapları sevenlere, tatildekilere, okulda sıkıcı şeyler okumaya başlamadan evvel hoş bir roman okumak isteyenlere, tatilden döndükleri için ağır şeylere odaklanamayanlara mesela, öneririm efendim.
Kitaptan bahsede bahsede beni bir merak aldı.
Ben de okumak istedim.
Hele yazarın Dawson's Creek hayranı olduğunu öğrenmemle neredeyse kendi düzenlediğim çekilişe katılarak kitaba sahip olacaktım.
Ancak sağolsunlar Nemesis ailesi çekişe fesat karıştırmama fırsat vermedi. Hediye gönderdiler. ^^
Ben de uslu bir kız olup kitabı bir çırpıda okudum.
Kitabın konusu için burayı, yazar hakkında bilgi için burayı tıklamanız yeterli.
Benim hislerim için okumaya devam ediyoruz.
Kitap beklediğim gibi hoş romantik komedi film tadında ilerledi. Hiçbir yeri yoktu ki beni sıksın, rahatsız etsin. Güzelce keyifle okudum.
Bu tarz kitapları sevenlere, tatildekilere, okulda sıkıcı şeyler okumaya başlamadan evvel hoş bir roman okumak isteyenlere, tatilden döndükleri için ağır şeylere odaklanamayanlara mesela, öneririm efendim.
Etiketler:
2015 okumaları
,
bıraktığın yerde bekler mi aşk
,
kitaplar
,
nemesis
,
nemesis kitap
,
ophelia london
,
roman
,
the royal book club
,
yaz da bitti ne okuycaz artık
6 Eylül 2015 Pazar
Kaderin Rengi
Arkadya Yayınları yokken ne yapıyormuşuz acaba?
O kadar benlik ki kitapları, düşünmeden edemiyorum.
Beni hayal kırıklığına uğratan çok az kitabı oldu
Bu kitap ise harikaydı!
Cennetin Rengi'ni çok sevmiştim. Seri olduğunu bilmiyordum. Kaderinin Rengi'nin reklamlarını görünce mest oldum hemen, dedim, hemen okumalıyım!
Bu gidişle yazar E.V. Mitchell'in sıkı bir hayranı olacağım.
Seri dedim ama önceki kitapla alakası yoktu. Sonraki kitaplarda bir bağlantı olur mu, sonra kaç kitap var, bilmiyorum ancak şunu söyleyebilirim ki Cennetin Rengi'nden bağımsız olarak okunabilir.
Yalnız ben buna müsaade etmem arkadaşlar, edemem. Çünkü Cennetin Rengi gibi güzel bir kitaptan mahrum kalmanızı istemem.
Yazarın dili şaşırtmıyor, önceki kitabındaki gibi akıcı, lafı dolandırmadan direkt anlatıyor. Ancak bir yerden sonra anlatıcı değişiyor, ilk kitapta böyle bir şey yoktu mesela. 3 anlatıcılı bir roman.
Kitap çok sürprizli, hiçbir sürprizi bozmak istemediğimden konusuna hiç değinmesem, diyorum.
İlk kitaptan hoşlananlar bu kitabı da beğenecekler.
İlk kitapta ağlayanlar merak ediyor, yine ağlayacak mıyız? diye.
Bu sefer ağlamayacaksınız.. yani en azından ilk kitaptaki kadar :)
Kitapla ilgili ilginç bir anım var. Kitaba sarılasım geldi. Sonra dedim ki, yaw ilk kitapta da böyle olmuştum ben! Kozmik bir andı, yoksa her kitabımı öpüyor kokluyor sanmayın beni. Bazıları beni afallatıyor işte böyle, sizinle paylaşmak istedim :)
Okuyalım, okutalım.
O kadar benlik ki kitapları, düşünmeden edemiyorum.
Beni hayal kırıklığına uğratan çok az kitabı oldu
Bu kitap ise harikaydı!
Cennetin Rengi'ni çok sevmiştim. Seri olduğunu bilmiyordum. Kaderinin Rengi'nin reklamlarını görünce mest oldum hemen, dedim, hemen okumalıyım!
Bu gidişle yazar E.V. Mitchell'in sıkı bir hayranı olacağım.
Seri dedim ama önceki kitapla alakası yoktu. Sonraki kitaplarda bir bağlantı olur mu, sonra kaç kitap var, bilmiyorum ancak şunu söyleyebilirim ki Cennetin Rengi'nden bağımsız olarak okunabilir.
Yalnız ben buna müsaade etmem arkadaşlar, edemem. Çünkü Cennetin Rengi gibi güzel bir kitaptan mahrum kalmanızı istemem.
Yazarın dili şaşırtmıyor, önceki kitabındaki gibi akıcı, lafı dolandırmadan direkt anlatıyor. Ancak bir yerden sonra anlatıcı değişiyor, ilk kitapta böyle bir şey yoktu mesela. 3 anlatıcılı bir roman.
Kitap çok sürprizli, hiçbir sürprizi bozmak istemediğimden konusuna hiç değinmesem, diyorum.
İlk kitaptan hoşlananlar bu kitabı da beğenecekler.
İlk kitapta ağlayanlar merak ediyor, yine ağlayacak mıyız? diye.
Bu sefer ağlamayacaksınız.. yani en azından ilk kitaptaki kadar :)
Kitapla ilgili ilginç bir anım var. Kitaba sarılasım geldi. Sonra dedim ki, yaw ilk kitapta da böyle olmuştum ben! Kozmik bir andı, yoksa her kitabımı öpüyor kokluyor sanmayın beni. Bazıları beni afallatıyor işte böyle, sizinle paylaşmak istedim :)
Okuyalım, okutalım.
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)