güney kore etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
güney kore etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ekim 2019 Perşembe

Miss Granny

Mesela bu filmi nereden buldum?
Jennifer Aniston'un imdb'den baktığınızda Miss X-large diye bir filmi var ama onlinede ne hikmetse afişi bile yok :/
Onu aratırken bu film çıktı.
Ay kore filmi, uzun zamandır izlemiyordum bakayım.


2 saat ama güzel bir film. E herhalde yani!
Hele hele şu beden değiştirme, birden  gençleşme/yaşlanma hikayelerini seviyorsanız çok seversiniz.
Hani öyle -sonu hariç- çok bayılmadım ben onu da diyeyim. Sonunda gene duygusala bağlamayı başarmışlar bu filmde bile :)

23 Ocak 2018 Salı

Ayla


Ya ben "Ayla" hakkında yazmamış mıyım?
Ayıp etmişim.
Hiç değilse burada bulunmayı hak eden bir film.

Ayla'ya Kasım ayının başlarında gitmiştik.
Hey gidi kasım 2017. Kim ne derse desin zaman çok hızlı geçiyor.

Ayla'nın yaşanmış bir hikayeden bahsettiğini film bitene kadar bilmiyordum desem ne dersiniz?
Yaşanmış bir hikaye olduğunu öğrendikten sonra zaten kopuyorsunuz.
Çok duygusal sevgi dolu bir film.

Filmden çıkınca fikrimi soranlara çok güzel salonda herkes ağladı ama Oscar alamaz, dedim. Aday bile olamaz. Dediğim de oldu ama bir gün o da olacak.
Oscar tarzını biliyorum çünkü.

Filmin konusuna değinmiyorum ama Süleyman amcanın da filmi gördükten sonra hakkın rahmetine kavuşması eşinin de hemen arkasından onu takip etmesi çok hüzünlü.
Allah rahmet eylesin.

Filmde bana göre en şahane oynayan ise şüphesiz Ali Atay idi. Tabii birbirinden önemli ve sevdiğim isim de filmde rol almıştı, kimsenin hakkını yemek istemem ama onun hikayesi de ayrı güzeldi, rolünü de çok güzel oynamıştı.

Gereksiz bir yazı oldu. Affedin. 😊

25 Aralık 2017 Pazartesi

Chicago Typewriter

Dokuzuncu sınıflarda reenkarnasyon konusunu görünce bir öğrencim bana, "chicago typewriter" yazılı bir not kağıdı verdi.
Reenkarnasyonla alakalı çok sevdiği bir diziymiş.
Benim de kore dizisi izlediğimi biliyor.
Sahi ben bu dokuzuncu sınıflara hangi ara kore dizilerini izlediğimi söyledim?

Bu diziyi duymuştum. Vaktim olursa bir gün izlemek istiyordum. Ama öğrencim böyle deyince iyice merak ettim.
Tamamen(!), bakalım bizim gençler ne izliyor?, düşüncesiyle başladım.

1930'lu yıllarda bağımsızlıkları için savaşan 3 arkadaşın günümüzde yollarının tekrar kesişmesinin anlatıldığı bu dizi, sonunda da saçmalamayarak adeta bir ilke imza atıyor.
Komedi ve romantizm de var dizide ama en güzeli, dostluk temasıydı ki yanında diğer konuların hepsi sönük kalıyordu.

Kill me heal me dizisinin senaristi yazmış bu diziyi. Gayet başarılı.


Normalde "ben bu Korelileri karıştırıyorum" dedi mi biri sinir oluyorum ama bunların kılık değiştirmiş hallerini tanıyamıyorum ben de. Han Se Joo 'nun 1930'lu yıllardaki hali günümüz halinden çok daha yakışıklı olmakla beraber, bana "ikisi farklı kişiler" deseniz, gayet rahat yerdim 😂


Pörtlek gözlü  Im Soo Jung ise  "I'm Sorry, I Love You" dizisinden hatırlayanlar olacaktır. Bu konuda da kötüyüm ama ben bile hatırladım.😊


Go Kyung Pyo ise Jealousy Incarnate -ki benim en en en sevdiğim dizilerden- hatırlanabilir.
Burada da çok şeker bir roldeydi.

İzlenecek güzel kore dizisi arayanlar varsa, bu kadarı size yetmiştir bence.
İyi seyirler 😊

27 Eylül 2017 Çarşamba

The Legend of the Blue Sea

Bu diziyi son yazdığım kore dizilerinden önce izlememe rağmen blog yazsını yazmamıştım.
Lee Min Ho şıklığından bahsettik diye dizi yorumu yapmış olmayız.
Nilgüncüm dizinin sonunu sorunca, bu sonuca vardım.
(Hayal değil Nilgün ya, neden hayal olsun. Detayları yorumda konuşalım spoiler olmasın)
Ben yazmadan olmaz 😎
😂

Lee Min Ho tüm tatlılığıyla bir dolandırıcıyı canlandırıyordu bu dizide.
Ama benim izlemek istememin nedeni Lee Min Hoo değildi, başrol kızın hastasıyım!
Man From the Stars en sevdiğim diziler arasında, O dizide bu kızın canlandırdığı karakter de favori karakterlerimin arasında ilk sıralarda yer alır.
O kız, başrol deyip duruyorum ama adını bilmediğimden yazmıyorum 😂
Bu da benim Korelilerle imtihanım. Jun Ji Hyun 💕
Mükemmel bir oyuncu. Tartışmasız.


Jun Ji Hyun ise bir deniz kızını canlandırıyor. İspanya'da tanışıyorlar, Heo Joon Jae, kızı dolandırıyor sonra acıyor sonra ayrılamıyorlar falan.
Çok ayrıntıya girmek adetim değil biliyorsunuz ama zaten hatırlamıyorum  😂
Ama burada bir de konuk oyuncu faktörü var.
Yine acayip sevdiğim bir dizi olan Jealousy Incarnate'te oynayan oppa (ay birden ergen oldum) Jo Jung Suk da birkaç bölüm konuk oluyordu. Çok şekerdi.


Diziyi hevesle bekleyenler sanırım biraz hayal kırıklığına uğramış ama ben sevdim.
Tavsiye ederim.
Zaten Jun Ji Hyun'un olduğu bir dizi/film ne kadar kötü olabilir!
Evet o derece, kıps😉

Bağlantılara tıklayarak bahsi geçen yazılarımı okuyabilirsiniz.

20 Eylül 2017 Çarşamba

W Two Worlds

Hiç yapmadığım bir şey yapıp başladığım bir diziden bahsedeceğim bugün sizlere.
Hiç yapmadığım şey dizi izlemek değil elbette. Ya da burada dizi yorumlamak. Buna kim inanır?
Hiç yapmadığım şey instagramda bir fotoğraf görüp onun üzerine yorum morum bakmadan diziye izlemeye başlamam.

Çiftin bir fotoğrafı vardı gördüğüm görselde. Altında da, iki dünya arasında gidip gelen çift sizi de unutmadık, yazıyordu.
Ne?! İki dünya arasında gidip gelmek mi? hmmm.. fanstastik. Uzaylılar mı yoksa. Falan derken diziye başladımm.

Bahsedilen iki dünyadan biri tabii ki bizim yaşadığımız, diğeri de bir çizgi roman dünyası. Bölümleri internette yayınlanan ve adına webtoon denilen bir çizgi roman. Senelerdir devam eden ve fanatiklerinin olduğu bir çizgi roman.
Esas kızımız doktor, onun babası ise bu webtoonun yazarı.
Esas oğlan ise webtoon baş kahramanı.
Bir gün doktoru babasının yardımcılarından biri arar ve babasını hiçbir yerde bulamadığını söyler. Bunun üzerine doktor babasını ziyarete gider. Çizim yaptığı ekran bile açıktır. Henüz yayınlanmayan bölümde baş kahraman yerde kanlar içinde yatmaktadır. Ve doktor kendini birden o sahnenin içinde bulur. Çıktığında ise orada neler yaşadığını webtoon serisinde okuyacaktır.

Bu kadar anlatım yeter.
Anlaşıldı mı bilmiyorum.
Dizinin bence ilk on bölümü şahaneydi. Sonraki bölümlerinde artık biraz "fazla" gelmeye başladı. Nasıl toparlayacaklar falan merak ediyordum saçma geliyordu ama salakça gelmiyordu.
İlk bölümlerindeki bayılarak izlemelerim devam etmese de çok severek izlediğimi itiraf etmeliyim.
Bir de dizi bölümleri bir saat ya. Heyecanlı bir şeyler oluyor, Allah'tan daha bitmesine var, diyorum bir bakıyorum dizinin sonu gelmiş. Meğer bir saat geçmiş ben izlerken. O her bölümün bir saati nasıl böyle hızla geçip gidiyordu gram sıkmıyordu hayret ediyordum her bölüm bittiğinde. Haliyle en kısa sürede izlediği dizilerden biri oldu.


Tam bir webtoon karakteri tipiyle Lee Jong Suk esas oğlan, daha önce sanırım hiçbir dizide izlemediğim ancak bayılarak izlediğim Love 911 filminden Han Hyo-joo ise esas kız rolünde.
Normalde Lee Jong Suk kadar estetikli biri insana nasıl hoş gelir bilemiyorum ama tatlı bir çocuk. I Hear Your Voice'ta da tatlıydı. Burada da çok tatlı ve karizmatik. Özellikle saçlarını geriye taradığında. Ama dediğim gibi çok yapay da aynı zamanda. Neyse. Uzatmayayım çıkamam işin içinden.
Uyumlu bir çift olmuşlardı.

Başka yerde rastlamadığım için diziyi kendi keşfimmişçesine anlatasım var. Ama yeter. Bir dizi daha var aklımda, artık bir dizi daha izlersem onu izlerim ama benim yoğun dönemim ve vicdan azabım geri geldi. Siz de fazla izlemeyin.

6 Eylül 2017 Çarşamba

Goblin


Goblin'den önce izlediğim The Legend of Blue Sea dizisinin yazısını yazmadan Goblin yazısı mı yazıyorum yoksa?
Goblini izledim.
İzlerken instagramdan paylaştım.
Whatsapptan paylaştım.
Habire ondan bahsettim.
Aslında burada yazmama bile gerek yok.
Gerçi ben instagramda paylaştığımda da sona ben kaldım sanmıştım ama o hooo storye mesaj yağdı.

Şimdi bu dizi biraz tanrılı melekli bir dizi.
İlk bölümde, tövbe tövbe izlemesem mi ne diyor bu zındıklar, moduna girdiysem de, merak da ettim.
Hemen muhafazakar geçinen ablaların, bacıların yorumlarını aradım. O hoo.. hacıdan hocadan korkacaksın, derler ya bayılmışlar diziye, izleyin de izleyin, diyorlar.
Bunlar benden daha dindar, bunlar izlediyse ben de izlerim ya hu, dedim. İzledim 🙈

Burada yaptığım hiçbir yorum yaptırım içermez, günahı boynunuza ama bunu baştan söyleyeyim. Öte tarafta asla günahınıza ortak olmam, herkesin kendi aklı var, bir blog yazısı yazdık diye beni ateşe atmanıza müsade edemem!


Uyarımı da yaptıktan sonra, (😂😂, korkarım insanların daha çok merak etmesine neden olacağım) konusuna gelirsek, gerçekten nasıl anlatsam bilemiyorum.

Kim Shin geçmiş yaşantısı neticesinde antromorfik bir tanrıya dönüşür ve Goblin olarak anılır. Goblin herhalde gene bu kore efsanelerinden. Çünkü onlarda Goblin masalları, kitapları falan var. Ölümsüz bir hayatla ödüllendirilir/cezalandırılır. Yıllarca.. ne yıllarcası, yüzyıllarca sevdikleri birbir kaybetmenin acısını yaşayacaktır/yaşamıştır. Onu bu durumdan sadece Goblin'in gelini kurtarabilir.

Bu dizide karakterler harikaydı. Hepsine bayıldım çok sevdim. Hele Yoo In-na'nın karakteri Sunny var ya 😍😍😍
Diyaloglar, espriler muhteşemdi. Kah kahkahalarla güldürdü, kah ağlattı.
Goblin ve geliniyle olan sahneler kadar, Goblin ve Azrail sahneleri de büyüleyiciydi.
Dizinin sonunda bir de, hatta arada da, özel bölümler vardı ki aman Yarabbi! O kadar eğlenceli!


Sonu önemlidir kore dizilerinde. Gittikçe düzeltiyorlar ama sanki değil mi?
Her ne kadar fantastik bir dizi olsa da sonu ı ıh.. öylece geri.. spoiler olmasın. Sevindim tabii öyle olmasına ama benim sonum daha başarılıydı. Age of Adaline izlediniz mi? Heh anladınız bence izlediyseniz ne demek istediğimi 😉

Son olarak bunca yıldan sonra ilk kez Gong Yoo'yu izlemekten mutluyum ama beklediğim bir sahne vardı. Ama o yoktu dizide. Bundan yana üzgünüm açıkçası.

8 Aralık 2016 Perşembe

Pyo Na-Ri 'nin Gelinliği

Jealousy Incarnate sevgimi belli etmek adına ve izlemeyenlere spoiler olsun diye tabii, Pyo Na-Ri'nin gelinliğine ayrı post yapmak istedim.

DİKKAT SPOILER!!

2016 gelinleri ve gelinlikleri arasında bir değerlendirme yapsam dereceye girerdi.
İnanılmaz sade.
Ve kısa kollu!
Hani, olmuyor ki, dekoltesiz güzel gelinlik yok ki!, diyenlere güzel bir örnek.
Üstelik kabarık bile değil.







Amma abarttın, nesi güzel?, diyebilirsiniz.
Aslında bu gelinliği, iki kez giydi dizide. İlkinde bir fotoğraf çekimi içindi. Gelinliğin oynadığı karaktere gittiği için de bu kadar sevmiş olabilirim ama cidden, ekran görüntüsü gelinliğin hakkını vermiyor.
Bu arada o çekimde - izleyenler bilir- giyilen gelinliklerin her biri ayrı güzeldi. Ve çok başka tarzlardaydı. Hepsinin görüntüsünü almış olsam en az birine bayılırdınız. Eminim.

Jealousy Incarnate yazılarımın bir soru gelmeyeceğinden korkmayın. Yazarsam sadece birkaç tane daha yazarım bu konu hakkında 😉

7 Aralık 2016 Çarşamba

Jealousy Incarnate


Ta ta ta taammmmmm!!
Yaşasın dedirten, ay bi' bölüm daha mı izlesem diye sorduran, güldüren duygulandıran, özlediğim tarzda bir dizi: Jealousy Incarnate!

Başrollerinde, çok sevgili pek sevgili Gong Hye-Jin oynayan bu dizimiz kore dizilerini neden sevdiğimizin bir kanıtı adeta.
Gong Hyo-Jin ile aramızı Master's Sun isimli diziyle düzeltmiştik hatırlarsanız. Ona gelene kadar başka dizilerini de izlemiş ama sinir olmaktan vazgeçmemiştim.
Gong Hyo-Jin'e dizide, Jo Jung-Suk ve Go Kyung-Pyo eşlik ediyor. Ama ne eşlik!!


Konuyu yazıyordum sildim, çok gereksiz olacak. Ne gerek var güzel diyorsam nesi güzel ondan bahsetmeliyim. Konuyu zaten her yerde bulursunuz.😊
Bir kere çok komik, ilk bölümler kahkahalarla güldürüyordu.
Sonra tabii arada dibine kadar romantizim ve duygusallık vardı, işinden çıkılmaz durumlar vardı.
Yan karakterler çok eğlenceli, çok sağlamdı. Ben genelde yan karakterlerin hikayelerinde acayip sıkılırım, çoğunu gereksiz bulurum ama bu dizide sevmediğim bir yön bulamadım. Üstelik dizi 24 bölüm!
Dizi Pyo Na-Ri umutsuzca 3 yıl boyunca Lee Hwa-Shin'i sevmiş, Lee Hwa shin ise tabii kaba saba biri olmakla beraber asla yüz vermemiştir sözleşmeli hava durumu spikeri olan tatlı mı tatlı Pyo Na-Ri'ye.
Dizide bir de ikinci harika erkek olmalı değil mi? O da Go Kyung-Pyo'nun canlandırdığı mükemmel ötesi Go Jung-Won. Ama nasıl harika, nasıl muhteşem.
İlk bölümler dedim ki, bunu seçsin Allah'ım n'olur, bir kere de benim dediğimi yapsınlar harika adamı seçsinler. Bu kaba saba ayıyı seçmesin lütfen lütfen lütfen...
Derken çıkmaya başladılar. Ama bu arada birinci adam da perişan deli gibi seviyor artık kızı. Ay nasıl kahredici bir şey, ölüyorum izlerken.
İkisi de harika.
İnsan resmen ben olsam kimi seçerdim diye düşünüyor yine de işin içinde çıkamıyor.
O duyguyu çok güzel yaşattılar.
He bu arada birinci adamla ikinci adam çok samimi iki dost.
Kız arkadaşların arasını bozmaktan da korkuyor, siz de bozulsun istemiyorsunuz falan.
Olaylar olaylar..
Meme kanserine ise hiç aklınıza gelmeyecek bir yönden dikkat çekiyorlardı.
Beğendim.
Tekrar izleyeceğim az kore dizisi vardır, bu da onlardan biri.
Neredeyse her bölümden sonra bloga yorum yazmak istedim.

Ve müzikleri.. Bu da bir ilk benim için,müzikleri hiç dikkatimi çekmez aslında.

Çok güzeldi...

16 Kasım 2016 Çarşamba

Decendants Of The Sun

Kore dizilerine verdiğim mecburi arayı, ismini bir türlü aklımda tutamadığım Decendants of the Sun ile bozmuştum.
- Mış'lı geçmiş zaman kullanıyorum, çünkü bu diziyi bitireli de yine uzun bir zaman oldu.


Diziyi izlemediğim zaman her yerde görüyordum nasıl öneriyorlardı.. aşkla..
Aman nasıl izleyemiyorum diye kahroluyordum.
Sonra izledim ve püff.. 😏
Nasıl sıkıldım anlatamam.
Bir de beklentimi çok arttırmış yersiz öneriler.

Aslında dizi güzel başladı. İlk bölümde vuruluyordu oğlan kıza, sonra ikinci erkek yoktu. Klişelerden uzak gibiydi.
Kız çok güzel, oğlan çok şekerdi.
Ama bu kadardı işte.
Sarmadı beni, izlerken sıkıldım. Sonlara doğru hızlandırılmış halini izledim ve bitirdim. Güzel sahneler de vardı dediğim gibi ama yetmedi.

Ben öyle çekilen her dizi hakkında fikrim olsun her şeyi izleyeyim modundan çok uzağım. Hep diyorum gerçi bunu ama sadece en iyilerini izlemek istiyorum.
Aslında benim biraz güzel kore filmi izlemem lazım. Onu çok boşladım değil mi?
Neyse güzel önerilerinize açığım ama güzel önerilerinize. Ortalamalara gelemiyorum artık.
Gerçi hiç belli olmuyor bazen öylesine başladığınız diziye bayılabiliyor, bazen çok harikadır diye düşündüğünüz dizi/film fos çıkabiliyor.

Bu arada bu dizi hakkında yazmadığımı unutmuşum. Şimdi çok hoşuma giden bir Kore dizisi izliyorum ve, işte bunları izlemek istiyorum, diye düşününce bu dizi hakkındaki görüşümde blogda olsun istedim.
Ha ama şunu eklemeden olmaz. Bu dizide ne varsa ikinci çiftte var. bu dizi onlar hatrına tamamlandı, denebilir 😊😊

3 Şubat 2016 Çarşamba

Oh My Venus. Nihayet.

Nihayet çünkü çok izlemek istiyor, izlememek için savaş veriyordum.

İzlemeden yazdığım hatta spoiler korkusu olmadan videolara baktığım tek dizidir herhalde.
Ve nihayet (az evvel) bitti.
Ben şahane duygular içindeyken yazımı yazayım hazır dursun da ne zaman nasipse o zaman paylaşırım.

Hanımlar beyler, artık aranızda So Ji Sub sevgimi bilmeyen yoktur sanıyorum?
var mı? Yok! Güzel ^^
So Ji Sub ve Shin Min Ah, diziden evvel de kamera önüne beraber geçmişlerdi.
Birlikte çok hoş reklam çekimleri mevcut.
Reklam geçmişleri olduğundan mı bilmem, çok rahat ve doğal geldiler bana. Gerçekten sevgililermiş gibi. Rol yokmuş gibi.


Diziyi tabii ki çok sevdim.
Yeni bittiği için daldan dala atlayıp yazıyorum hani böyle konuşur gibi. Belki sonra düzenlerim ya da bırakırım dağınık kalsın.

Ne diyordum dizi. İlaç gibi geldi ne yalan söyleyeyim. Ben zaten içinde So Ji Sub olan işleri çok seviyorum. Sağolsun o da gittikçe daha güzel işlere imza atıyor da bana eziyet etmiyor.

{çok datlu}
Konusuna gelecek olursak, Kang Joo Eun onlu yaşlarının sonlarında çok güzel olup, sonradan kilo almış otuzlu yaşlarında bir avukattır. Ve tabii ki Shin Min Ah'ın canlandırdığı karakterdir.
Güya kilolu gerçi ama öyle tatlı ki kilolu hali. Zaten, "batının balık eti dediği tipim ben", diye kendini ve kilolarını savunur ki öyledir. Asyalılara göre kilolu olsa da bize göre balık etli denilebilir.

John Kim diğer adıyla Kim Young Ho, ki kendisini So Ji Sub canladırıyor, kısaca yaşam koçu diyelim en iyisi biz Kim Young Ho karakteri için.
Yolları kesişiyor, kız zayıflıyor mu oğlan aşık oluyor mu hep beraber izliyoruz işte gerisini.
Bu kadar bile bahsetmezdim konusundan ya neyse, dizi yeni ya, ona veriyorum bu çene düşüklüğümü.

Diziyi beğendiğimi So Ji Sub'u sevdiğimi Shin Min Ah ile güzel elektriklerinin çok iyi yansıttıklarından bahsettim.
16 bölüm ve bir an bile sıkılmadım. Hele bu sefer her zamankinin aksine So Ji Sub kaba saba bir rolde değildi.. Üstelik de ayıptır söylemesi bu dizide vücut şov yapmış.
Kendimi sansürlüyor, susturuyor, So Ji Sub'un karın kaslarına değinmeden  konuyu kapıyorum.

Dozajında romantizm, ucundan drama, bolca sırıtış ve yeteri kadar kahkaha ile izledim dizimi.
İzleyenler parmak kaldırsın. İzlemeyenler hadi yine iyisiniz gül gibi dizi önerdim size ^.^

30 Ocak 2016 Cumartesi

Sizin İçin Oh My Venüs'ü Seçtim

Gözlerimden kalpler fışkırıyor.

Daha dizinin yazısını hazırlamamışken, daha dizim bitmemişken daha doğrusu, yazıyorum bu yazıyı.
Gözlerimden kalpler fışkırıyor bayım bu kızcağız ne yapsın?!


Size Oh My Venus'ü izlemek için can attığımı ama vaktimin olmadığını ama vakit bulur bulmaz izleyeceğimi söylemiştim. O yazı burada.  
Oh My Venus izliyorum ve..
Neyse daha fazlası için dizi bittiğinde hazırlayacağım yazıyı beklemeniz lazım.
Ama size bir spoiler vereyim, her bölüm için bir yazı yazabilirim. O derece.
Ne o?! Okumayı bırakıp diziyi izlemeye mi başladınız?!

Edit: Bu yazıyı yazarken dizim bitmemişti ama şimdi bitti. Yani dizi yazısı yakında. Yani spoiler korkusu olmadan yorum yazabilirsiniz. :)

16 Aralık 2015 Çarşamba

It's Ok, That's Love

Off ben bu dizi hakkında yazmamış mıyım?
E ben ne biçim, 'Kore dizileri izleyen bir blogger'ım böyle.?!
Hiç yazmayıp çaktırmasa mıydım acaba?
Neyse olan oldu.
Ben dizi izlediğim zamanlarda bu diziyi de izledim. Bilin yani benim de boş zamanlarım dizi izlediğim günler oldu. Benim de bütün gün yattığım, ay bir bölüm daha izleyeyim ayol, dediğim zamanlar oldu.
O sıralarda bu diziyi izlemiştim işte. Keyifle.

Hımmm... Yazıyı geç yazınca neden bahsetsem gereksiz geliyor.
Baş roldeki kadın -yani Gong Hyo Jin, eskiden uyuz olduğum ancak Master's Sun ile bayıldığım ve hala bayıldığım, nasıl sevmemişim bu kadını diye hayretler içinde kaldığım bu kadın- bu dizide de çok keyifli anlar yaşattı bana.
Kıyafetlerine bayıldım. Nasıl yakışıyordu giydiği her şey. Ki önceki hiçbir dizisinde bu kadar güzel giyinmemişti. Hatta paçozluk ekseninde dönüyordu önceki dizilerde :)

Baş roldeki adam yani Jo Ing Sung, galiba ilk defa izlediğim bir oyuncuydu. Hatırlamıyorum hiçbir yerden ama başarılı buldum.
Onun dışında dizide çok tanıdık oyuncu vardı.
Diğer dizilere kıyasla oldukça cesurdu; gerek, ehem, konuşulan konular olsun, gerek,ehem, bazı sahneler olsun diğer Kore dizilerine kıyasla cüretkârdı.

Komikti, romantikti, güzeldi. Ama böyle ölüp ölüp dirilmedim onu da diyeyim.
Benim için bir Master's Sun ya da Man From Stars değildi ki benim beklentim okuduğum yorumlardan ve önerilerden kelli o yöndeydi.
Siz izlediniz tabii, kime ne diyorum ben? :)

12 Aralık 2015 Cumartesi

Şu Sıralar En Büyük Hayalim: Oh My Venus!

En son ne zaman Tv izledim bilmiyorum.
Son izlediğim film aklımda ama ne zamandı hiç sormayın.
En son hangi diziden bir bölüm izledim hatırlamıyorum.
Aramıyorum da işin garibi.
Dizi ve filmlerle ziyadesiyle haşır neşir yaşayan biri olarak bu durum beni de oldukça şaşırtıyor.

İzleyeceğim dizilerim filmlerim var, listem kabarıyor kabarmasına ama bir müddet daha izleyemem.
Hepsine tamam ama bu kadar da pişmiş biri değilim maalesef.
Bir dizi var ki, cidden içim gidiyor.
Reklamlarına, görsellerine, alıntılarına denk geldikçe midemde kelebekler uçuşuyor, So Ji Sub'u gördükçe gözlerim kalp kalp oluyor.
İradeyse, dizi film izlememek değil irade. İrade bu diziyi izlememek!

Bilenler bilir bilmeyenlerde şimdi öğrenecekler ben "biraz" So Ji Sub severim. Sevdiğim çok aktör var Kore'den saklayamayacağım ama hepsi bir yana, So Ji Sub bir yana.

Bu dizide So ji Sub'a Shin Min Ah eşlik ediyor ki onu da severim.
Daha önce beraber reklamlarda oynamışlardı ve ikisinin elektriği, "İşte bu!" dedirtiyordu.
Bir dizi veya film bekleniyordu ve beklenen oldu.

Ben dizilerin konularına bile bakmam güvendiğim insanlar tavsiye etsin izlerim, spoilerden deli gibi kaçarım ama bu dizi için bu söz konusu değil, instagramda falan mini mini videolarını izleyip hevesimi alıyorum. Çünkü şimdi bir diziyi izlemeyi bırakın maalesef kitap okumaya bile zar zor zaman buluyorum.

Bir de aşırı sızlayan bir vicdanım var, hayatta izletmez bana.
Ben geniş zamanların geldiğini, aşkla bu diziyi izlediğimi hayal etmekle yetiniyorum şu aralar.

Benim gibi zamansızlara; yalnız değilsiniz, ben de sizdenim, demek ve destek olmak için ve de biraz So Ji Sub görseliyle keyfimiz yerine gelsin diye yazdım bu yazıyı da.
İzleyenler de ne kadar şanslı olduklarını görsünler istedim.

16 Ağustos 2015 Pazar

Kill Me Heal Me

Şurada size bir sıralama vermiştim hani.
İzleyeceğim Kore dizileri yer alıyordu.
Yalnız gelen yorumlar sayesinde fikrim değişti ve Kill Me Heal Me adlı diziye başladım.

Erkek baş rolü çok beğeniyorum. Protect The Boss'tan tanıyoruz.
Tamam o diziye bayılmamıştım ama o dizide canlandırdığı karakterine bayılmıştım.
Adını şappadanak söyleyecek bloggerler/korecanlar vardır ama ben onlardan değilim -hemen bakıyorum; Ji Sung.
Hiç duymadığıma yemin edeceğim neredeyse, o derece ismi aklımda kalmamış :)
-Ve arkadan bir müzik yükselir; beni böyle sev sevecekseeeennn...-

Dostum diziyi anlatacak mısın? Odaklan!
Tamam ama zaten hepiniz izlediniz biliyorum. O yüzden ne desem de bu yazıyı yazdığıma değse diye düşünüyorum.

Ji sung'un karakteri Che do-Hyun çoklu kişilik sendromundan mustarip :(
Diziyi izleyenler, bu dizi size uçuk geldiyse şu kitabı okumanızı öneririm.
Hani, nasıl anlaşılmaz, falan gibi düşündüyseniz fark edilmeden geçirilmiş uzun yıllar yaşayan gerçek bir karakter var kitapta.

Diziye dönersem, Ji-sung yaşlanmış biraz. Sanırım estetikle tadilattan da geçmiş. Bu kadar estetikle bu kadar doğal bir oyunculuk.. mükemmel!
Her karakter ayrı bir olay, ayrı bir rol kabiliyeti.

Kısa keseyim ya bugün havamda değilim -normalde çok uzun yazarım ya hani :P-
Dizinin sonunda karakterlerin uğurlanışı sevmedim ben bir tek bu dizide. Canları sağ olsun o kadar olur. :)

Aaa ama tamam başrol kadına, yan rol yazara değinmedim -ki kendisini Witch's Romance'den hemen tanıdım bağrıma bastım- ama şunu demeliyim: bir ara kardeş çıkacaklar diye ödüm koptu?
Sizin de koptu mu?