Bizim bir kitap kulübümüz vardı hatırlayan var mı?
Tozlu Rüyalar Kitap Kulübü adında.
Vardı diyorum çünkü artık yok.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü ise kulübümüzün son kitabı idi.
Ahmet Hamdi Tanpınar daha önce de okumaya çalıştığım bir yazar.
Huzur isimli kitabı çok övülür ve tüm önemli edebiyatçılar okumanızı önerir.
Birkaç kere okumaya başladım ama hiç sarmadı ben de benim için doğru zaman olmadığına karar verip bıraktım.
Kitabı kulübümüze ben önerdim ama pişman oldum.
Belki de daha önce Radyo tiyatrosunda dinlediğim için kitap beni sarmadı. Çok zorlandım okurken oysa başlarda, ne de tatlı tatlı anlatıyor, dedim.
Boğdu beni o tatlı tatlı anlattığı tüm ayrıntılar.
Kitap boğazıma sarılıyordu sanki, ancak kötü de diyemezdim Türk edebiyatının önemli ismiydi Ahmet Hamdi, sorun kesin bendeydi diyerek kitabı yarıladım ve artık devam etmeyeceğimi kızlara söyledim.
Beklediğim tepkiyi aldım. Çok güzeldi ki kitap niye devam etmiyordum?
Ne zaman elime alsam okumayayım diye beynim uykumu getiriyordu dolayısıyla ben de sadece uyumak istediğimde kitabı elime alır olmuştum ama artık yeterdi demek ki benlik değildi dedim ama kulübümüzde çatlaklara neden olacağı düşüncesiyle uzun bir ara verdikten sonra bastım gaza ve bitirdim.
Doğruyu söylemek gerekirse tam yerinde ara vermişim. Ara verdiğim yerden sonra nihayet akıcılaşmış kitap ve başta anlattıklarıyla -en azından çoğuyla- bir yerde birleşti, o boşa gevezelik olduğunu düşündüğüm yerler anlam kazandı.
Yine de sevmedim üzgünüm.
Sevenlerin neden sevdiğini anlıyorum ama. Neden edebiyat harikaları arasında gösterildiğini de anlıyorum. Yazı yazan insanların okuması gerektiği düşüncesindeyim ayrıca.
Ben de iyi ki inat edip bitirmişim ama dediğim gibi bayılmadım.
Keşke bayılsaydım.
Radyo tiyatrosu çok keyifliydi bu arada. Mutlaka tavsiye ederim.
2016 okumaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2016 okumaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
3 Şubat 2017 Cuma
18 Ocak 2017 Çarşamba
Scarlet | Ay Günlüğü 2
Serinin 2. kitabına Cinder'dan birkaç kitap sonra başladım.
Peş peşe okuyup bıkmayayım ama çok ara verip de olayları unutmayayım istedim.
Hiç beklemiyordum ama Scarlet'i Cinder'dan daha çok sevdim.
Scarlet, bir kırmızı başlıklı kız hikayesi.
Yani alt yapıda kırmızı başlıklı kız hikayesi var, üst yapıda bambaşka hikaye ve tabii bir de yarım kalan Cinder'ın hikayesi ve bu yarım kalan hikayeyle yeni başlayan Scarlet hikayesinin kesişmesi.
Nasıl yeterince karışık anlattım mı?
Uzun uzun yorum yazamayacağım - ne yazılabilir ki- ama yazarın hayal gücünü kıskanıyorum.
Acaba film olsa nasıl olur? Güzel olur sanki..
Ay günlüğü serisi ilk kitap Cinder
İkinci kitap Scarlet
Benim sıra üçüncü kitap Cress'de.
Adım adım dördüncü kitap Winter'a yaklaşıyorum..
Bana yetişin 😉
Peş peşe okuyup bıkmayayım ama çok ara verip de olayları unutmayayım istedim.
Hiç beklemiyordum ama Scarlet'i Cinder'dan daha çok sevdim.
Scarlet, bir kırmızı başlıklı kız hikayesi.
Yani alt yapıda kırmızı başlıklı kız hikayesi var, üst yapıda bambaşka hikaye ve tabii bir de yarım kalan Cinder'ın hikayesi ve bu yarım kalan hikayeyle yeni başlayan Scarlet hikayesinin kesişmesi.
Nasıl yeterince karışık anlattım mı?
Uzun uzun yorum yazamayacağım - ne yazılabilir ki- ama yazarın hayal gücünü kıskanıyorum.
Acaba film olsa nasıl olur? Güzel olur sanki..
Ay günlüğü serisi ilk kitap Cinder
İkinci kitap Scarlet
Benim sıra üçüncü kitap Cress'de.
Adım adım dördüncü kitap Winter'a yaklaşıyorum..
Bana yetişin 😉
Etiketler:
2016 okumaları
,
ay günlüğü serisi
,
cinder
,
kitaplar
,
marissa meyer
,
scarlet
,
the royal book club
13 Ocak 2017 Cuma
Heidi
Arkadya Kitap geçtiğimiz senenin sonlarında "büyüklere masallar" dizisi çıkarmaya -Heidi ve Heidi büyüyor ile - başladı.
Bana da hediye olarak gönderilmişti.
Size bu yazımda ne kadar güzel olduğundan, ciltli bez kapaklarının harikalığından bahsetmiştim.
Şimdi de kitap yorumuna gelelim.
2016 bitti ancak 2016'da okuğum kitaplardan vaktinde bahsetmediğim için kitap yazılarım bitmedi.
Heidi, izlediğimiz Heidi aslında.
Heidi'nin yaşlı ve huysuz amcaya teslim edilişinden sonra tekrar geri alınıp Clara'ya götürülüşü, Heidi'nin yaşadığı sıkıntılar ve alışma süreci, kendini sevdirmesi, geri dönmesi..
Çoban Peter, Peter'ın büyükannesi..
Hepsi anlatılıyordu.
Hiç yabancılık çekmeden okuyabilirsiniz.
Büyüklere masallar dizisi dedik ama bu kitap için söyleyebilirim ki, çocuklar için daha uygun. Sadece sayfa sayısı fazla olabilir çocuklar için o da zaten on yaş ve üzeri için sıkıntı olmayacaktır.
Bana da hediye olarak gönderilmişti.
Size bu yazımda ne kadar güzel olduğundan, ciltli bez kapaklarının harikalığından bahsetmiştim.
Şimdi de kitap yorumuna gelelim.
2016 bitti ancak 2016'da okuğum kitaplardan vaktinde bahsetmediğim için kitap yazılarım bitmedi.
Heidi, izlediğimiz Heidi aslında.
Heidi'nin yaşlı ve huysuz amcaya teslim edilişinden sonra tekrar geri alınıp Clara'ya götürülüşü, Heidi'nin yaşadığı sıkıntılar ve alışma süreci, kendini sevdirmesi, geri dönmesi..
Çoban Peter, Peter'ın büyükannesi..
Hepsi anlatılıyordu.
Hiç yabancılık çekmeden okuyabilirsiniz.
Büyüklere masallar dizisi dedik ama bu kitap için söyleyebilirim ki, çocuklar için daha uygun. Sadece sayfa sayısı fazla olabilir çocuklar için o da zaten on yaş ve üzeri için sıkıntı olmayacaktır.
Etiketler:
2016 okumaları
,
arkadya yayınları
,
büyüklere masallar
,
heidi
,
heidi büyüyor
,
kitaplar
,
sizi seviyorum arkadya
2 Ocak 2017 Pazartesi
Cinder | Ay Günlüğü 1
Çok konuşulan deli gibi merak ettiğim, alsam mı almasam mı, okusam mı okumasam mı, diye çok kararsız kaldığım ancak sonunda indirime dayanamayıp o sıra çıkmış olan tüm kitaplarını aldığım serinin ilk kitabı Cinder'den bahsedeceğim bugün sizlere.
Ama öncesinde, bu ay günlüğü serisinin hikayesini dinlemek için okuoku.com alışverişimi anlattığım videoma buyurunuz.
Masal uyarlaması çok seviyorum ben. Masal uyarlaması filmleri de izlediğime denk gelmişsinizdir. Dolayısıyla bu Ay Günlüğü serisi çok ilgimi çekiyordu. İsmi bile çok güzel Ay günlüğü Serisi. Değil mi?
Ancak biliyorum ki bookstagram yaş ortalaması oldukça düşük. Dolayısıyla benim hoşuma gitmeme ihtimali yüksek.
Ama ben gençlik kitaplarını okumayı çok seviyorum ve henüz bıktığımı düşünmüyorum. O zaman sevmem olası.
Yine de çok fazla övülüyor ve beklentimi arttırıyor. Belli ki hayal kırıklığı yaşayacağım.
...
İşte aynen bu tereddütler içindeydim.
Görüntüsü ve konusu ilgimi çekiyor ancak şişirilip şişirilmediğini merak ediyordum.
Sonra okuoku.com'da 9.90 tl olunca "Alalım mı Seyoş?" dedim. "Alalım!" dedim. Aldık.
Ancak işte ben aylar aylar sonra nihayet seriye başladım.
Kitapları almamın hikayesi bu, peki konusu ne?
Cinder, adından da anlaşılacağı üzere bir Cinderella hikayesi. Yalnız bu hikayede Yeni Pekindeyiz. Masalların aksine teknoloji çağındayız. Hatta Cinder'ımız da bir cyborg. Yarı insan yarı robot ve bir mekanik ustası. Prensin droidinin bozulması üzerine ilk karşılaşmaları gerçekleşiyor ancak tabii ki Cinder ondan mekanik kısımlarını saklıyor. İlk etkileşim. İlk sır.
Bitti mi bitmedi.
Ayrıca Yeni Pekin'in veba mikrobuyla başı dertte ve tek kurtuluşları Ay Kraliçesi Levana olarak gözükmekte.
3. kitaptan sonra bir Levana novellamız (yani yan kitabımız) var. Merak ediyorum evet. tıpkı daha 2. ve 3. kitabı okumadan 4. kitap olan Winter'ı merak etmem gibi.
Winter bu arada Levana'nın üvey kızı. Yaniii Pamuk Prenses!!
Tüh spoiler verdim Levana'nın kötü kalpli olduğunu öğrendiniz.
Ama bu zaten bir sır değildi. Spoiler ise hiç değil. korkmayın. Şaka yaptım. Şaşıracak çok şeyiniz var.
Kitap hakkında görüşlerime gelirsek...
Kitabı sevdim mi? Sevdim. Bayıldım mı? Hayır.
Bunun kitabın aşırı övülmesiyle bir alakası olabilir mi? Kesinlikle!
Klişeden orijinal bir hikaye çıkarmayı başarmış Marissa Meyer. Kitabı sevmemi buna bağlıyorum.
Bayılmama gerekçem ise sevgili ergenlerin aşırı övgüsü ve benim -her ne kadar arada ergene bağlasam da- artık ergen olmayışım olabilir.
Bu arada seriyi arayı açmadan tamamlamam gerektiğine inanıyorum yoksa geçmiş kitapları unutunca tadı kaçabilir gibi. Zaten merak da ediyorum.
Tavsiye eder miyim?
Bu kitap hakkında okuduğunuz tek yorum buysa, evet.
Yok benim gibi, çok yorum okumuş ve çok övülen şeylerden yeteri kadar lezzet almadığınızı düşünüyorsanız, biraz daha kararsız kalabilirsiniz. Yani siz bilirsiniz.
Etiketler:
2016 okumaları
,
artemis
,
artemis yayınları
,
ay günlüğü serisi
,
cinder
,
fantastik edebiyat
,
kitaplar
,
marissa meyer
,
the royal book club
19 Aralık 2016 Pazartesi
Frankie Presto'nun Sihirli Telleri
Hanımlar! Beyler!
Sizleri Frankie Presto ile tanıştırmama izin verin!
Benim Frankie ile tanışmam biraz ilginç. Tamam madem merak ediyorsunuz anlatayım.
Frankie Presto diye arattığınız zaman ünlü şarkıcıların, tanınmış bestecilerin onun hakkında konuştukları röportajlara denk geliyorsunuz YouTube'da. (Aratın ve bulun)
iTunes'da Frankie'nin hitleri var mesela.
Ama nasıl olur?
Frankie Presto bir roman kahramanı değil mi?
Nasıl olur da, Paul Stanley, Frankie ile tanışmasından, onunla ilgili anılarından bahseder?
Nasıl ilginizi çektim mi?
Açıkçası benim ilgimi bu çekti ve kitabın ülkemizde çıkmasını bekledim.
Kitap Ekim 2016'da raflardaki yerini aldı. Aralık 2016'da ise kalbimdeki yerini.
Presto, gitar virtüözü olduğu için kitabın adının Frankie Presto'nun Sihirli Telleri olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak Frankie'nin eşsiz müzik kabiliyetinin yanı sıra gerçekten sihirli telleri var.
Canım Frankie.
Biraz fantastik, biraz romantik, biraz eşsiz, biraz benzersiz bolca müzik ve sevgi dolu bir hikaye.
Kitaba sarılasım geldi, sizlerden saklayamayacağım.
Kitabın teşekkür kısmını okuduktan sonra ben de yazara teşekkür etmek istedim. Tuttum kitabın editörüne mail attım. Sanırım bunu da hayatımda ilk defa yapıyorum. 😊
Bu yıl okuduğum en iyi kitap diyebilirim bunun için.
Kitap bitmeden videosunu çekmek, blogda yazmak istedim. Ama ya sonunda saçmalıyorsa diye kendimi zor tuttum. Ancak bu bile eşe dosta tavsiye etmeme engel olmadı.
Size de tavsiye ederim. Hatta okumanız için baskı kurabilirim.
Frankie ile tanışmalısınız!
Sizleri Frankie Presto ile tanıştırmama izin verin!
Benim Frankie ile tanışmam biraz ilginç. Tamam madem merak ediyorsunuz anlatayım.
Frankie Presto diye arattığınız zaman ünlü şarkıcıların, tanınmış bestecilerin onun hakkında konuştukları röportajlara denk geliyorsunuz YouTube'da. (Aratın ve bulun)
iTunes'da Frankie'nin hitleri var mesela.
Ama nasıl olur?
Frankie Presto bir roman kahramanı değil mi?
Nasıl olur da, Paul Stanley, Frankie ile tanışmasından, onunla ilgili anılarından bahseder?
Nasıl ilginizi çektim mi?
Açıkçası benim ilgimi bu çekti ve kitabın ülkemizde çıkmasını bekledim.
Kitap Ekim 2016'da raflardaki yerini aldı. Aralık 2016'da ise kalbimdeki yerini.
Presto, gitar virtüözü olduğu için kitabın adının Frankie Presto'nun Sihirli Telleri olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak Frankie'nin eşsiz müzik kabiliyetinin yanı sıra gerçekten sihirli telleri var.
Canım Frankie.
Biraz fantastik, biraz romantik, biraz eşsiz, biraz benzersiz bolca müzik ve sevgi dolu bir hikaye.
Kitaba sarılasım geldi, sizlerden saklayamayacağım.
Kitabın teşekkür kısmını okuduktan sonra ben de yazara teşekkür etmek istedim. Tuttum kitabın editörüne mail attım. Sanırım bunu da hayatımda ilk defa yapıyorum. 😊
Bu yıl okuduğum en iyi kitap diyebilirim bunun için.
Kitap bitmeden videosunu çekmek, blogda yazmak istedim. Ama ya sonunda saçmalıyorsa diye kendimi zor tuttum. Ancak bu bile eşe dosta tavsiye etmeme engel olmadı.
Size de tavsiye ederim. Hatta okumanız için baskı kurabilirim.
Frankie ile tanışmalısınız!
Etiketler:
2016 okumaları
,
frankie presto
,
kitaplar
,
mitch albom
,
pena yayınları
,
the magic strings of frankiepresto
,
the royal book club
6 Aralık 2016 Salı
Hırsız
Ay bu üstsüz adamı buraya koymaya çok utanıyorum ama Caleb bu, yabancı değil.
Tarryn Fisher'in Fırsatçı serisinin son kitabında anlatıcı merakla beklediğim Caleb Drake.
Bu kitabı kuzenim bana hediye alacaktı, onu bekledim ama keşke beklemeseydim arayı bu kadar açmadan okusaydım, diyorum çünkü bazı kilit kısımları unutmuşum. Zaten kuzenim de almadı ben aldım. Hıh!
Büyüdükçe romanlarla insanlar arasında bağ hafifliyor bence.
Yani bende öyle oldu, delicesine sevdiğim karakterlere rastlamıyorum kitaplarda sanki.
Bunu da artık olgunlaşıp iyice seçici olmama bağlıyorum.
İşte Caleb seçilmişlerden.
İlk kitaptan itibaren kendisine hayranım.
Tarryn Fisher karakterleri bildiğiniz karakterlere benzemez. Hani ana karakter her zaman doğruyu yapar ya bunlar öyle değil, her karakterin ezik olduğu, baskın olduğu yanlar ve yalan söyledikleri yerler var.
Her kitabın sonunda yuh dedirtip karakterleri çözdüğümüzü sandığımız noktada afallatıyordu Tarryn bizi.
Caleb hakkında da bekliyordum bir şeyler.
Ondan soğumama neden olacak şeyler okuyacağım sanıyordum ama bence Caleb daha ne kadar mükemmel olabilirdi ki?
Bu kitabın konusunu bana sormayın. Konuyu anlatsam serinin yanında çok atıl kalır ama genel olarak hadi konuyu size özetliyeyim.
-Dibine kadar SPOILER yalnız, uyarmadı demeyin.
Caleb ilk görüşte Olivia'ya aşık olmuş uzun süre peşinden koşmuş, onu unutmak için başkalarıyla da beraber olmuş en sonunda Olivia ile birlikte olmaya başlamıştır ancak zorlu bir ilişkidir ve ilk hatada Olivia bana oha dedirten bir şekilde Caleb'i kendinden uzaklaştırmıştır.
Bütün bunları Fırsatçı kitabında Olivia'nın ağzından dinledik.
İkinci kitapta Leah karşımıza çıkıyor, inanılmaz... hmmm.. küfür etmeden Leah'dan bahsedilmez ki.
Tehlikeli Kızıl kitabında Leah'ın ağzından Caleb için verdiği savaşı dinliyoruz ama Leah'nın ahlak anlayışı yok, etik kelimesini daha önce hiç duymamış, ona her şey mübah.
Düşünebiliyor musunuz sevenleri ayırmak için nelere katlanır, intikam almak için neleri yapabilir?
Serinin son kitabı Hırsız ise Caleb'in ahh nedir bu kadınlardan çektiği dercesine yeniden Olivia'yı kazanmaya çalışmasını anlatıyor.
-Spoiler bitti-
Her kitabın sonunda karakterden nefret aşamasına geleceğim için Caleb'ten de soğuyacağımı düşündüm ama ı ıhh! Ya da kitaptaki kadınlardan öyle nefret ettim ki Caleb'in yaptıklarını bana normal geldi bilmiyorum, Caleb ilk kitaptan itibaren favorimdi, öyle de final yaptı.
Bu seri yetişkin kategorisinde. Bu tarz kitapları sevenlere öneriyorum. Ama önerdiğim kimse benim kadar sevmedi:)
Bu serinin kapaklarını sevmediğimi daha önce seriyle alakalı yazılarımda bahsetmiştim. İlki hediye gelmeseydi ben bu seriyi mümkün değil almazdım :) Bana göre kapakları çok ucuz :/
Yalnız yazarın üslubuyla tanışınca artık yazarın ismini gördüğünüz her işi okumak istiyorsunuz. Yine şunu söylemem gerekir ki serinin ilk kitabındaki esprilere, anlatıma, benzetmelere diğer kitaplar yetişemiyor, hatta her kitapta o biraz daha düşüyor. Yine de güzel.
Bu arada Tarryn Fisher çok çatlak bir kadın bence.
Amma yazmışım he!
Etiketler:
2016 okumaları
,
aspendos yayınevi
,
caleb drake
,
fırsatçı
,
hırsız
,
kitaplar
,
Olivia
,
seri
,
tarryn fisher
,
tehlikeli kızıl
,
the royal book club
30 Kasım 2016 Çarşamba
Kelebek Adası
Bir Sarah Jio sürprizi daha.
İlk defa Türkiye'de çıkan ve orijinal adı Back To You olan kitap, ilk olarak Tüyap kitap fuarında okuyucusuyla buluştu.
Geçen yıl yine tüm dünyada ilk defa bizim ülkemizde çıkan Yeşil Deniz Kabuğu kitabı için İstanbul'a gelmişti Sarah Jio ve kendisiyle tanışma imkanı bulmuştum.
Kasım ayı boyunca, geçen seneyi yad ettim.
Merak edenler Sarah Jio ile tanışma yazımı okuyabilir.
Videosuna ise buradan ulaşabilir. ( Ben şimdi tekrar izledim )
Video demişken bu kitaba video çekmek istiyorum ama her şey gibi video çekmeye de ara verdim, dönmek zor geliyor.
Kelebek Adası, içinde gerçek kayıp hikayelerinin de yer aldığı hoş bir Sarah Jio kitabı. Bermuda Şeytan üçgeni ciddi anlamda teknelerin kayboldu uçak kazalarının olduğu, atlantik okyanusunda bulunan bir bölge. Doksanlı yıllarda dayımın kütüphanesinde denk geldiğim bir kitaptan okumuş çok etkilenmiştim. Şimdiki teoriler o zamankilerden biraz farklı ama bir çok gizemli olayın yaşandığı bir gerçek.
Bu kitapta Yeşil Deniz Kabuğu gibi gelecek bir tarihle açılıyor.
Sonra yakın tarihe dönüyor ve olayları okuyoruz.
Eşiyle balayında tekne yolculuğuna çıkan genç kadının ekstra olarak katıldığı tekne turunda tekne alabora olur ve bir daha genç kadından ve o teknedekilerden haber alınamaz.
Tekne turundan tek kurtulanlar Charlotte ve son derece mesafeli ve suratsız Gray olmuştur ancak bundan sadece kendilerinin haberleri vardır.
Bundan sonrası adada yaşam mücadelesi, keşiflerle geçecek bu arada da birbirlerine bağlanacaklardır. İkisinin de sırları ve geride bıraktıkları vardır.
Peki adadan nasıl kurtulacaklardır?
Bunun dışında yan hikayeler de var ve sonunda çok hoş bir şekilde birleşiyorlar.
Biraz gizem, biraz aşk, biraz Sarah Jio büyüsü ve voila!
Ortaya, bir çırpıda okunan ve insanı mutlu eden bir kitap çıkıyor.
Neredeyse unutuyordum, kitabın başında Türk okurları için bir mektup var. Ama onun dışında karakterler arasında Charlotte ve Gray arasında geçen bir de İstanbul muhabbeti var.
Sarah Jio da bizi seviyor 💕💕Asın bayrakları 😄
Yine de hikayenin hiç değilse bir kısmının Türkiye'de geçtiği, Türk asıllı (adı da Seyhan olan) bir karakterin olduğu bir hikaye beklentim var kendisinden.
Bu arada bu kitabı okurken eleştirdiğim yerler oldu. Ancak okuyup bitirdikten sonra hele de böyle birkaç gün geçtikten sonra kitabı gayet güzel hatırlıyorum. Bu da bahsetmeye değer.
Sarah Jio'nun sırasıyla diğer kitapları :
Mart Menekşeleri
Yağmur Sonrası
Böğürtlen Kışı
Son Kamelya
Gündüzsefası
Elveda Haziran
Agapi
Yeşil Deniz Kabuğu
Kelebek Adası
Etiketler:
2016 okumaları
,
kitaplar
,
pena yayınları
,
roman
,
sarah jio
,
sarah jio kitapları
,
teşekkürler pena yayinlari
21 Kasım 2016 Pazartesi
Kurt Gölü
Hiç okumadığım bir yazar olan John Verdon ile tanışmamız, kendisinin son kitabına nasip oldu.
Pek polisiye okumuyorum artık nedense.
Gerilim ve polisiye çok okurdum, bundan on yıl kadar önce falan. Ancak şimdiler de.. Belli oluyor zaten ne okuduğum.
Neyse kitabımıza dönelim.
John Verdon kitapları Koridor yayınlarından çıkıyor ve dikkat ederseniz kapakları hep aynı tip. Yazarı sevip tüm kitaplarını okuyanlar/okumak isteyenler için harika bir şey bu. Kitaplığınıza dizdiğinizde de mutlu edecek bir ayrıntı.
Nedense yayınevleri bunu göz ardı edebiliyor. Etmeyin yayınevleri. Her yazarın bir tarzı olsun bence.
Kitap 470 sayfa, ancak yazı boyutu çok küçük, sayfayı ilk açtığımda okumaktan biraz korktum biraz da soğudum. Ama ilk tedirginliği atınca konuya girince hemen daldım. Kitap içine aldı.
Ortada 4 intihar vakıası var. İntihar eden 4 kişiden önce aynı psikologa gidip hipnoz terapisi olmuş, dördü de aynı korkunç kabuslardan mustaripmiş.
Haliyle bu ölümlerin intihar değil de bir cinayet olabileceği üzerinde duruluyor ve oklar terapist Richard Hammod'u gösteriyor.
Bitti mi? Bitmedi. Richard ise ne kendini savunuyor ne avukat tutuyor. Ancak kız kardeşi, bu işin peşini bırakmamaya kararlı. Başkası adına - kardeşi bile olsa- avukat tutamacayağını öğreniyor ama olayı araştırması, ortaya çıkarması için dedektif Gurney'i tutuyor. Bu arada Gurney ile karısı arasında da bir tuhaflık, çözülmesi gereken şeyler oluyor.
Yazarın tarzını da bilmediğimden tahmin edemedim, ama dikkat kesildim ve herkesten şüphelendim :) Yine de ben tahmin etmiştim diyemedim sonunda.
Yalnız ben kitabı seri değil diye okumak istedim.
Ama anladığım kadarıyla kitaptaki karakterler Verdon'un önceki kitaplarında da olan karakterler. Bunu kitapta çok fazla karakter olmasından yola çıkarak düşündüm. Araya bazı karakterler isimler giriyor ama onun hakkında fazla bilgi vermiyor, anlıyorsunuz ama, isim tutamıyorsanız aklınızda bu bir sorun. Diğer kitaplardan aşikar iseniz hiç sorun yok tabii.
Benim için böyle bir sorun oldu sadece, onun dışında merakla ve ilgiyle okuyacağınıza eminim.
Etiketler:
2016 okumaları
,
gerilim
,
gurney
,
john verdon
,
kitaplar
,
koridor yayınları
,
kurt gölü
,
polisiye
,
polisiye roman
,
psikolojik gerilim
,
suç
14 Kasım 2016 Pazartesi
Tozlu Rüyalar Kitapçısı
Tozlu Rüyalar Kitap Kulübümüze isim konusunda ilham olan kitabımızda sıra.
Ekim ayında okunmak üzere bu kitabı seçmiştik.
Daha doğrusu bir yıldır rafta okumamı bekleyen bu kitabı okumamız için teklifi götüren ben oldum. Bir senedir okumayı çok istediğim halde fırsat bulamadığımdan okuyamadığım bu kitabı okumama vesile olan arkadaşlarıma çok teşekkür ederim..
Sanırım onlar da bana bu kitabı okuyalım dediğim için teşekkür edecek, çünkü ben çok sevdim kitabı.
Bence onlar da sevdi.
Ekim ayı buluşmamızı gerçekleştiremedik maalesef, o yüzden varsayımsal konuşuyorum.
Kitabın ilginç bir konusu var bana göre. Konusuna bakmak gibi bir huyum olmadığından garip geldi ve hoşuma gitti. Hayatımızda karar verdiğimiz dönüm noktaları olduğunda diğer seçeneğin bize neler sunacağını merak ederiz ya hani, Kitty de rüyalarında paralel evrendeki hayatını görmektedir.
Daha fazla bilgi veremem bu konuda :) çok kısa oldu biliyorum ama öyle olması gerekiyor.
Çok yumoş yumoş, aman aman çok sıcak bir hikaye değil ki öyle bir şey bekliyordum ben nedense, ama devamlı merak ediyorsunuz ne olacak nasıl bağlanacak, diye hemen okumak istiyorsunuz.
Başlangıcı, bitişi, üslubu açısından beni tatmin eden bir kitap oldu.
Kitabın asıl adı The Bookseller, ancak Tozlu Rüyalar Kitapçısı bence kitaba daha çok gitmiş, yine bizim kapağımız orijinal kapaktan daha güzel ♥
Gerçi kitap kapağında kitap sırtı görüntüsü biraz rahatsız ediyor beni ama o kadar olur.
Bu kitabı listeye eklememe izin veren kulüp arkadaşlarıma ve bu yazıyı okuyan sizlere teşekkürlerimi sunuyorum.
Kitabı da hemen listenize ekleyin bence ♥
10 Kasım 2016 Perşembe
Erik Ağacı
Ellen Marie Wiseman ismi size tanıdık geliyor mu?
Arkadya Kitap okurlarına tanıdık gelmiştir.
Ellen Marie Wiseman Ardımda Kalanlar'ın yazarı.
Yazarın Arkadya Kitaptan ikinci kitabı olan Erik Ağacı ise gerek kapağı gerekse konusuyla yine ilgi çekici. Üstelik yaşanmış bir hikayeye dayandığı söyleniyor.
Yazar bu kez bizi İkinci Dünya Savaşı öncesi Almanyasına götürüyor. Olayların henüz patlak verdiği zamanlara.
Biri yahudi ötekisi alman olan iki gencin yaşadığı aşk hikayesi etrafında yahudi soykırımını, nazi almanyası her almanın aynı olmadığını okuyorsunuz.
Yalnız ben yazarımız Ellen Marie Wiseman'ı anladım. Dibine kadar dram yazıyor, öyle böyle değil, artık yeter diye boğuluyorsunuz kitaplarında. İlk kitapta da böyle olmuştum.
Ben artık -ikinci dünya savaşı olsun yahudi soykırımı olsun doymuşum ve- okumak istemiyorum sanırım. Okurken zaten bildiğimizin dışında ne anlatabilir, diye düşündüğüm oldu. O noktada farkı olarak soykırımı desteklemeyen almanlar gözünden olaylara bakışından bahsedilebilir. Kitabın daha başlarından itibaren nazilerin uygulamalarının yersizliğinden bahseden ve devamlı -SS'lere karşı gelmeseler de- kendi içlerinde uygulamaları eleştiren bir aileydi, açıkçası bu başlarda bana çok zorlama ve günah çıkarma gibi geldi, uygulamalar sertleştikçe ailenin duruşu da sertleşse daha inandırıcı olurdu sanıyorum. Nitekim kitabın sonundaki yazar röportajını okuyunca, gençliğinde alman kökenli olmasının yaşattığı sıkıntılara bir cevap vermek istediğini anladım.
Ah neredeyse unutuyordum, kitapta çok fazla dram var demiştim ama ben en çok Christine'nin kız kardeşine üzüldüm.
Bu arada yazarın ilk kitabı olan Ardımda Kalanlar için neler yazdığımı merak ediyorsanız lütfen linke tıklayın ve merak etmeyin yazım bu kadar uzun değil :)
Ve son; 500 sayfalık ağır dram olması sizi korkutmuyorsa, kitabı okuyabilirsiniz ♥
2 Kasım 2016 Çarşamba
Sahte Kraliçe
Go Kitap farklı tarzda kitapları biz gençlerle buluşturmaya devam ediyor.
Ben de gençlik kitapları okumayı pek sevdiğimden, yaşım ilerlese de, genç okur grubundan saymaya devam ediyorum kendimi.
Sahte Kraliçe de Go Kitap'tan çıkan çok yeni bir kitap. Farklı bir konuya ve dünyaya sahip.
Bu kitapta bahsedilen yer Kupari, Valtia diye isimlendirilen büyü yeteneği olan bir kraliçe tarafından yönetilmektedir. Halktan soyutlanmış bir şekilde tapınakta, akıl hocaları olan rahiplerle beraber yaşamaktadır. Valtia seçilmiş kişidir, hepsi fiziksel yönden birbirine benzemektedir ve Valtia'nın halefi olan Saadella, çocuk yaşta tapınakta eğitilmekte Valtia'nın ölümünden sonra ondaki büyü özellikleri Saadella'ya geçmektedir.
Daha önce yapmadığım bir şeyi yaparak mümkün olduğunca açık anlatmaya çalışıyorum. Bu sizi bekleyen dünya.
Konusuna gelirsek, Valtia'nın ölümünden sonra büyü özelliklerinin Saadella'ya geçmemesi neticesinde yaşananlar ve Saadella Elli'nin yaşamak zorunda kaldığı güçlükleri ve sonrasında keşfettiği sırları anlatıyor.
Kitap 450 sayfa. İlk 200 sayfa bana inanılmaz karışık geldi, ay öyle miydi böyle miydi, anlamaya çözmeye çalışıyorum, yok! Çok sıkılıyorum falan ama 200. sayfadan sonra aktı gitti.
Ama bence 450 sayfalık kitap için 200 sayfayı anlamak için bu kadar çaba sarf etmek sinir bozucu. Bir de Mim sorunsalı vardı, ben kadın olarak düşündüm, sonra ulan erkek miydi bu dedim.. Kadınmış bu arada, kitabı okuyacaklara benden söylemesi, ama spoiler değil bu merak etmeyin.
Bu arada ben pek arka kapak yazısını okumam ama bu gibi anlayamadığım kitaplarda arka kapak yazısını okurum. Bu kitabın arka kapak yazısı bana yetersiz geldi, yanlış geldi, çünkü beni kitaptaki dünyaya adapte edemedi. -Halbuki şimdi okuyorum, fena bulmuyorum. :))
Dediğim gibi kitabın ilk 200 sayfasındaki yaşadığım sıkıntıları saymazsak, güzel bir kitaptı.
Yaşı genç veya türü sevenlerin daha çok hoşuna gidecektir muhakkak.
Ha bu arada belki bu başların sarmaması/anlaşılmaması belki benle alakalıdır, siz yine de diğer yorumlara da bakın.
Ben de gençlik kitapları okumayı pek sevdiğimden, yaşım ilerlese de, genç okur grubundan saymaya devam ediyorum kendimi.
Sahte Kraliçe de Go Kitap'tan çıkan çok yeni bir kitap. Farklı bir konuya ve dünyaya sahip.
Bu kitapta bahsedilen yer Kupari, Valtia diye isimlendirilen büyü yeteneği olan bir kraliçe tarafından yönetilmektedir. Halktan soyutlanmış bir şekilde tapınakta, akıl hocaları olan rahiplerle beraber yaşamaktadır. Valtia seçilmiş kişidir, hepsi fiziksel yönden birbirine benzemektedir ve Valtia'nın halefi olan Saadella, çocuk yaşta tapınakta eğitilmekte Valtia'nın ölümünden sonra ondaki büyü özellikleri Saadella'ya geçmektedir.
Daha önce yapmadığım bir şeyi yaparak mümkün olduğunca açık anlatmaya çalışıyorum. Bu sizi bekleyen dünya.
Konusuna gelirsek, Valtia'nın ölümünden sonra büyü özelliklerinin Saadella'ya geçmemesi neticesinde yaşananlar ve Saadella Elli'nin yaşamak zorunda kaldığı güçlükleri ve sonrasında keşfettiği sırları anlatıyor.
Kitap 450 sayfa. İlk 200 sayfa bana inanılmaz karışık geldi, ay öyle miydi böyle miydi, anlamaya çözmeye çalışıyorum, yok! Çok sıkılıyorum falan ama 200. sayfadan sonra aktı gitti.
Ama bence 450 sayfalık kitap için 200 sayfayı anlamak için bu kadar çaba sarf etmek sinir bozucu. Bir de Mim sorunsalı vardı, ben kadın olarak düşündüm, sonra ulan erkek miydi bu dedim.. Kadınmış bu arada, kitabı okuyacaklara benden söylemesi, ama spoiler değil bu merak etmeyin.
Bu arada ben pek arka kapak yazısını okumam ama bu gibi anlayamadığım kitaplarda arka kapak yazısını okurum. Bu kitabın arka kapak yazısı bana yetersiz geldi, yanlış geldi, çünkü beni kitaptaki dünyaya adapte edemedi. -Halbuki şimdi okuyorum, fena bulmuyorum. :))
Dediğim gibi kitabın ilk 200 sayfasındaki yaşadığım sıkıntıları saymazsak, güzel bir kitaptı.
Yaşı genç veya türü sevenlerin daha çok hoşuna gidecektir muhakkak.
Ha bu arada belki bu başların sarmaması/anlaşılmaması belki benle alakalıdır, siz yine de diğer yorumlara da bakın.
Etiketler:
2016 okumaları
,
fantastik edebiyat
,
go kitap
,
roman
,
saadella
,
sahte kraliçe
,
sarah fine
,
the royal book club
,
valtia
27 Ekim 2016 Perşembe
Şeftali Kokan Sırlar
Görüntüsü iştah kabartan bir seri olan şeftali serisini tamamladıktan sonra ikinci kitabı okumaya başladım. Birle ikinin arası oldukça açıldı ama en azından ikiyle üçün arası pek açılmaz, dedim.
Birinci kitap için yorumum şurada: Şeftali kokan bir yaz
Şeftali Kokan Bir Yaz beklediğim gibi olmasa da sevmiştim. Tutukluk vardı kitapta sanki ama pek konduramıyordum.
Kitap bittiğinde gerçekten karakterleri özlediğimi hissetmiştim. Dolayısıyla ikinci kitabın akıp gideceğini ve daha çok seveceğimi düşünüyordum, ne de olsa o ilk kitaptı haliyle giriş kısmı biraz yavaş olabilirdi ama bu gelişme kısmıydı.
Yorumumun nereye gideceğini anlaşıldı mı acaba?
İkinci kitapta çok sıkıldım.
Kitaba ismini veren sırlar sizi boğuyor dahası bir türlü öğrenemiyorsunuz; ortada bir sır mı var size mi öyle geliyor, diye bir belirsizliğin içinde sinir olarak okuyorsunuz.
Tamam sırlar olsun ama onu önce çözmeye çalışalım, sonra biz öğrenelim derken diğerlerinin öğrenmesini bekleyelim...
İlk kitapta, kitaptaki tutukluluğun çeviri kaynaklı olabileceğinden olabileceğini düşünmüştüm ama yok ya bence yazar bu kadar yazabilmiş :)
Allah'tan bu yorumu okumayacak, yoksa bana neler derdi kim bilir :)
Serinin üçüncü kitabı da bende var, ve itiraf etmeliyim ki çok şahane duruyorlar rafta, masada, her yerde.. Üçüncüsünü okuma şevkim kırıldı ama. Maalesef.
Yine de diğer kitaplara nazaran daha ince. Şimdi değilse de arayı fazla açmadan okumam lazım.
Birinci kitap için yorumum şurada: Şeftali kokan bir yaz
Şeftali Kokan Bir Yaz beklediğim gibi olmasa da sevmiştim. Tutukluk vardı kitapta sanki ama pek konduramıyordum.
Kitap bittiğinde gerçekten karakterleri özlediğimi hissetmiştim. Dolayısıyla ikinci kitabın akıp gideceğini ve daha çok seveceğimi düşünüyordum, ne de olsa o ilk kitaptı haliyle giriş kısmı biraz yavaş olabilirdi ama bu gelişme kısmıydı.
Yorumumun nereye gideceğini anlaşıldı mı acaba?
İkinci kitapta çok sıkıldım.
Kitaba ismini veren sırlar sizi boğuyor dahası bir türlü öğrenemiyorsunuz; ortada bir sır mı var size mi öyle geliyor, diye bir belirsizliğin içinde sinir olarak okuyorsunuz.
Tamam sırlar olsun ama onu önce çözmeye çalışalım, sonra biz öğrenelim derken diğerlerinin öğrenmesini bekleyelim...
İlk kitapta, kitaptaki tutukluluğun çeviri kaynaklı olabileceğinden olabileceğini düşünmüştüm ama yok ya bence yazar bu kadar yazabilmiş :)
Allah'tan bu yorumu okumayacak, yoksa bana neler derdi kim bilir :)
Serinin üçüncü kitabı da bende var, ve itiraf etmeliyim ki çok şahane duruyorlar rafta, masada, her yerde.. Üçüncüsünü okuma şevkim kırıldı ama. Maalesef.
Yine de diğer kitaplara nazaran daha ince. Şimdi değilse de arayı fazla açmadan okumam lazım.
19 Ekim 2016 Çarşamba
Kalbim Aşktan Yana
Kapağına vurulduğum ve hemen okumak istediğim bir kitaptı Kalbim Aşktan Yana.
İç kapağı da, bölüm başları da zevkli ve iç açıcıydı.
Kelebekli falan. Çok şeker.
Bu kitabı instagram hesabımda hediye ediyorum. Çekiliş ekim ayı sonuna kadar sürecek. Bence şansınızı deneme için the_syhn hesabıma beklerim.
Birbirlerinin okul aşkı olan Megan ve Adam ayrılmış, Megan Adam'ı hiç unutamamıştır. Bir gün ansızın Adam'ı karşısında görünce ne yapacağını bilemez ve eski duyguları da gün yüzüne çıkar. Ancak tekrar sebepsiz yere terk edilmeyi göze alamayacağı bir nedeni vardır.
Adam neden geri dönmüş, Megan neden daha temkinli yaklaşmaktadır, bunların hepsini kitapta okuyacağız.
Bazı yerler klişe, bazı yer biraz heyecanlı, sonuçta rahat okunan bir kitaptı.
Ne insan ayılıp bayılıyor, ne de aman ne saçma deyip bir kenara atıyor.
Ne beklediğinizi bilirseniz severek okursunuz bence ♥
İç kapağı da, bölüm başları da zevkli ve iç açıcıydı.
Kelebekli falan. Çok şeker.
Bu kitabı instagram hesabımda hediye ediyorum. Çekiliş ekim ayı sonuna kadar sürecek. Bence şansınızı deneme için the_syhn hesabıma beklerim.
Birbirlerinin okul aşkı olan Megan ve Adam ayrılmış, Megan Adam'ı hiç unutamamıştır. Bir gün ansızın Adam'ı karşısında görünce ne yapacağını bilemez ve eski duyguları da gün yüzüne çıkar. Ancak tekrar sebepsiz yere terk edilmeyi göze alamayacağı bir nedeni vardır.
Adam neden geri dönmüş, Megan neden daha temkinli yaklaşmaktadır, bunların hepsini kitapta okuyacağız.
Bazı yerler klişe, bazı yer biraz heyecanlı, sonuçta rahat okunan bir kitaptı.
Ne insan ayılıp bayılıyor, ne de aman ne saçma deyip bir kenara atıyor.
Ne beklediğinizi bilirseniz severek okursunuz bence ♥
Etiketler:
2016 okumaları
,
çekiliş
,
kalbim aşktan yana
,
kitaplar
,
nemesis
,
nemesis kitap
,
the royal book club
14 Ekim 2016 Cuma
Kırık Düşler Mevsimi
Yeni bir yazarla, hepinize merhaba.
Amanda Prowse birçok kitabı olan ancak dilimize ilk defa bir kitabı çevrilen bir yazar.
Sarah Jio tarzına benzetildiği için Eylül ayında okuduklarım arasında yer verdim.
Yani kadın kitabı demek doğru olur :)
Bu kitapta hayalleri yarım kalmış bir genç kızın orta yaşlarını okuyacağız.
Kitap karakter ağzından değil yazarın ağzından anlatılmış. Başlangıçta bir çift ve yeni bir evleri var. Hemen sonraki bölümde çiftin orta yaşlı iki çocuklu hallerine ışınlanıyoruz.
Genç yaşta evlenmiş anne olmuş, ve lisedeki hayatının aşkıyla "devam etseydi neler olacaktı"yı merak eden ve hala lise aşkını düşünen genç bir kadın olan Jacks var karşımızda. Dünyalar şahanesi kocası Pete ve iki çocuğu. Son cümleden anlaşılmadıysa Pete'ciyim ben ve kitap boyunca Jacks'e inanılmaz kızdım. Benim arkadaşım olsa şöyle bir silkelerdim onu.
Bilmiyorum okuyan herkes sinirlenir mi ama, gerçek hayatta da tahammül edemediğim bir karakter tipi. Yazarın amacı insanı karaktere gıcık etmektiyse: Bravo. Yok eğer gıcık etmek değildiyse, bu sefer imalı "Bravo"!!
Ama sonunda affettim, tamam.
Hasta bir büyükanne vardı bir de. Canım benim ♥
Kitapta sevdiğim kısımlar da oldu sevmediğim yerler de. Spoiler vermeden o ayrıntılara giremiyorum malesef. Ancak yazarla bir sıkıntım yoktu. Ancak tam olarak alışmak ve tarzını anlamam için biraz daha bu yazarı okumam lazım. Beni her kitapta böyle delirtmeyecekse yazar-okuyucu ilişkimizi sürdürebiliriz.
Kitabın orijinal adı Perfect Daughter. Yayınevleri arasında şu kız, bu kız, o kız popülerliği varken neden kusursuz kız ismini seçmemişler bilmiyorum ama kitaba bence de Kırık Düşler Mevsimi ismi daha çok yakışmış.
(O kız bu kız şu kız esprisini anlamayanlar için açıklama: Trendeki kız, İyi kız, Örümcek ağındaki kız, Gizli kız, Kayıp kız vs.. )
Ve kapağı. Çok şeker değil de ne? ♥
Etiketler:
2016 okumaları
,
amanda prowse
,
pena yayınları
,
roman
,
the royal book club
6 Ekim 2016 Perşembe
Kibritleri Çok Seven Küçük Kız
Eylül başında yeni bir kitap kulübü kurduğumuzu ve her ay bir kitap okuması gerçekleştirip ayarlayabilirsek buluşmak istediğimizi bahsetmiştim.
Yok ben hatırlamıyorum/okumadım diyenler varsa bu yazıma bakabilir.
Eylül ayında okumayı planladığımız kitap; Kibritleri Çok Seven Küçük Kız idi.
Eylül bitmeden kızların da bayılacağını düşündüğüm bir mekan olan Secdus'ta buluşma kararı aldık.
Ve mekana tahmin ettiğim gibi bayıldılar. Çok eğlendik ama ya.
Belki kızlardan mekan yazıları gelir ;)
Benim bu sıralar tembelliğim üstümde fark etmişsinizdir. Ben söz vermiyorum o yüzden.
Vakit bulmuşken kitap yorumumu yazsam bana yeter. ^^
Kibritleri Çok Seven Küçük Kız çok şirin bir kapağa sahip olmasına aldanan insanlara ekstra şok yaşatacak derece sarsıcı bir kitap.
Bu kitap için konusunu anlatmak demek, kitabı anlatmak demek. Okurken doğru mu anladım, ne oldu ki şimdi diye düşüne düşüne ve ağır ağır ilerliyorsunuz, finale kadar belki de hiçbir şey anlamamış oluyorsunuz. Finalle artık parçalar yerine oturuyor ve siz o rahatsızlık hissinden kurtulamıyorsunuz.
Ben hep diyorum dram severim diye ama böylesini değil.
Kitaba kötü diyemem kesinlikle ama daha mutlu bir şeyler okumayı tercih ederdim.
Çok zengin bir babanın hiç kimseyle irtibat kurmamış iki evladından birinin ağzından anlatıldığı bir hikaye. Babanın ani ölümü karşısında her şeyi bildiğini sanan ancak işte o bilmişlikteki cehalete kahrolunan bir anlatımla iki kardeşim geçmişini ve akıbetini okuyoruz. Ya... ne kadar anlatsam boş, şimdi kafanızda oluşan şeyden farklı olduğuna sizi temin ederim.
Şu anda yüzümü görmenizi isterdim.
İstemsizce yüzümü ekşitmişim. Farkında bile değilim.
İnsana, kitaptan bahsederken yüzünü ekşittirecek kadar depresif bir kitap diyebilirim.
Ve gelelim kulübün diğer hanımefendilerine...
Onlarsız bu kitabı değil okumak, almaz, yüzüne bile bakmazdım büyük ihtimal.
Kitap hakkında görüşlerini az çok bilmeme rağmen neler yazdıklarını merak ettiğim Şahika, Esra ve Hilal'de sıra. Benden sonra onların da yazılarına göz atın olur mu? Benden sonra ama :))
♥ Ekim ayı kitabımızı duyurarak kapanışı yapıyorum ♥
Yok ben hatırlamıyorum/okumadım diyenler varsa bu yazıma bakabilir.
Eylül ayında okumayı planladığımız kitap; Kibritleri Çok Seven Küçük Kız idi.
Eylül bitmeden kızların da bayılacağını düşündüğüm bir mekan olan Secdus'ta buluşma kararı aldık.
Ve mekana tahmin ettiğim gibi bayıldılar. Çok eğlendik ama ya.
Belki kızlardan mekan yazıları gelir ;)
Benim bu sıralar tembelliğim üstümde fark etmişsinizdir. Ben söz vermiyorum o yüzden.
Vakit bulmuşken kitap yorumumu yazsam bana yeter. ^^
Kibritleri Çok Seven Küçük Kız çok şirin bir kapağa sahip olmasına aldanan insanlara ekstra şok yaşatacak derece sarsıcı bir kitap.
Bu kitap için konusunu anlatmak demek, kitabı anlatmak demek. Okurken doğru mu anladım, ne oldu ki şimdi diye düşüne düşüne ve ağır ağır ilerliyorsunuz, finale kadar belki de hiçbir şey anlamamış oluyorsunuz. Finalle artık parçalar yerine oturuyor ve siz o rahatsızlık hissinden kurtulamıyorsunuz.
Ben hep diyorum dram severim diye ama böylesini değil.
Kitaba kötü diyemem kesinlikle ama daha mutlu bir şeyler okumayı tercih ederdim.
Çok zengin bir babanın hiç kimseyle irtibat kurmamış iki evladından birinin ağzından anlatıldığı bir hikaye. Babanın ani ölümü karşısında her şeyi bildiğini sanan ancak işte o bilmişlikteki cehalete kahrolunan bir anlatımla iki kardeşim geçmişini ve akıbetini okuyoruz. Ya... ne kadar anlatsam boş, şimdi kafanızda oluşan şeyden farklı olduğuna sizi temin ederim.
Şu anda yüzümü görmenizi isterdim.
İstemsizce yüzümü ekşitmişim. Farkında bile değilim.
İnsana, kitaptan bahsederken yüzünü ekşittirecek kadar depresif bir kitap diyebilirim.
Ve gelelim kulübün diğer hanımefendilerine...
Onlarsız bu kitabı değil okumak, almaz, yüzüne bile bakmazdım büyük ihtimal.
Kitap hakkında görüşlerini az çok bilmeme rağmen neler yazdıklarını merak ettiğim Şahika, Esra ve Hilal'de sıra. Benden sonra onların da yazılarına göz atın olur mu? Benden sonra ama :))
♥ Ekim ayı kitabımızı duyurarak kapanışı yapıyorum ♥
Etiketler:
2016 okumaları
,
can yayınları
,
kibritleri çok seven küçük kız
,
kitaplar
,
roman
,
the royal book club
,
tozlu rüyalar kitap kulubu
28 Eylül 2016 Çarşamba
Antika Adam
Bu benim okuduğum ikinci Bengüsu Özcan kitabı.
Zaten genç yazarın da ikinci kitabı.
Yazar aslında peşpeşe kitap çıkarıyor değil. İlk kitabı Maskeli Kedi'yi geç okumam, ikinci kitabını ise hemen okumam dolayısıyla sizlerde iki üç ayda bir kitabı mı çıkıyor hissi uyandırmasın.
İlk kitap Maskeli Kedi için yorumuma bakmayı unutmayın.
Bir unutmamanız gereken bir düğer husus da instagram hesabımda (the_syhn) bu kitabı hediye ettiğim gerçeğidir.
Kitabı severek okuduğumu belirterek çekilişe katılmanız konusunda sizi teşvik edeyim.
Yine çok hoş bir konusu var bu kitabın.
Üzerinde bir zamanda yolculuk edemeyiş hikayesi yazıyor ve bu da benim beklentimi zamanda yolculuk çabaları üzerine çekiyor.
Ancak tam olarak öyle değil.
Koray Genç yaşta amansız hastalığa yakalanıp artık ölmeyi bekliyorken bir sabah sağlıklı, dinç bir şekilde uyanır. Artık hasta değildir. Ancak bilmediği bir yerdedir ve tarihler 2079'u göstermektedir.
Koray'ın geleceği anlamasını ve uyum sağlamasını okuyacağımız bu romanda çok uç gelecek tasvirleri yok.
Zaten öyle çok uzun bir yıl farkı da yok, şunun şurasında 2079'a ne kaldı? Gerçi teknolojinin gelişme hızı da günden güne artıyor.
Benim dikkatimi asıl insanlardaki değişim çekti. Yazar güzel bir yere dikkat çekmiş ve öyle olması kuvvetle muhtemel bir durum. Nasıl olması mı? O kitapta yazılı ;)
Yazarın ilk kitabına kıyasla çok daha iyi bir kitapla karşılaştım. Anlatımı güzel ve eğlenceli. Çok genç bir yazar ve gelişimini görmek harika.
Okuduğum genç Türk yazarlarda sıklıkla gördüğüm diyalog üzerinden hikayeyi götürmemesi benim için artı puan ♥
Bakalım bir sonraki kitabında bizi nerelere götürecek kimlerle tanıştıracak?
Etiketler:
2016 okumaları
,
antika adam
,
bengüsu özcan
,
kitaplar
,
maskeli kedi
,
pena yayınları
,
roman
,
the royal book club
23 Eylül 2016 Cuma
Ölüm Adası
Ölüm Adası uzun süredir okuduğum hikayeyi karakterin ağzından anlatan kitaplardan sonra bana ilaç gibi geldi açıkçası.
Artık böyle kitaplar yazmıyorlar mı yoksa, diye endişe eder olmuştum :)
Olayları karakterin değil de yazarın ağzından dinlediğimiz Ölüm Adası kitabının konusu da oldukça orijinal.
Henüz reşit olmamaış ancak suç işlemiş çocukların gönderildiği bir ada burası. Burada 18 yaşını doldurana kadar geliştiklerini, değiştiklerini, uyum sağladıklarını dolayısıyla bir daha suç işlemeyeceklerini kanıtladıktan sonra sabıka kayıtları silinip özgürlüklerine kavuşabilir, ya da çıkıp bir yetişkin gibi cezalarına hapishanede ortamında devam edebilirler.
Her ne kadar suçluların yapmaları gereken basit gözükse de, işler söylenenden biraz daha karışıktır.
Belki de bu adadan çıkış yoktur.
Soluksuz okudum diyebilirim. Acayip sinirlendim hatta.
Çok genel hatlarıyla bahsettim kitabın konusundan ki, muhakkak okuyacaklarınız vardır bu kitabı tadı kaçmasın, benim gibi okudukça keşfedin, keşfettikçe haksızlık karşısında biraz çıldırın istedim :)
Yazar John Dixon, neden bahsettiğini bilen biri. Eski bir boksör, hapishane eğitmeni ve ortaokul öğretmeni. Bu yazarın ilk kitabı.
Harika bir ilk kitap bence..
Sadece biraz daha kısa olsaydı, diye düşünmedim değil. 462 sayfa çok değil aslında ama olaylar olaylar.. Bir an toparlanmayacak sandım :)
Intelligence dizisi bu kitaptan esinlenilmiş ayrıca. Bizim sitelerde bulursa izlemeyi düşünüyorum. Hatta hemen başlayayım :)
Artık böyle kitaplar yazmıyorlar mı yoksa, diye endişe eder olmuştum :)
Olayları karakterin değil de yazarın ağzından dinlediğimiz Ölüm Adası kitabının konusu da oldukça orijinal.
Henüz reşit olmamaış ancak suç işlemiş çocukların gönderildiği bir ada burası. Burada 18 yaşını doldurana kadar geliştiklerini, değiştiklerini, uyum sağladıklarını dolayısıyla bir daha suç işlemeyeceklerini kanıtladıktan sonra sabıka kayıtları silinip özgürlüklerine kavuşabilir, ya da çıkıp bir yetişkin gibi cezalarına hapishanede ortamında devam edebilirler.
Her ne kadar suçluların yapmaları gereken basit gözükse de, işler söylenenden biraz daha karışıktır.
Belki de bu adadan çıkış yoktur.
Soluksuz okudum diyebilirim. Acayip sinirlendim hatta.
Çok genel hatlarıyla bahsettim kitabın konusundan ki, muhakkak okuyacaklarınız vardır bu kitabı tadı kaçmasın, benim gibi okudukça keşfedin, keşfettikçe haksızlık karşısında biraz çıldırın istedim :)
Yazar John Dixon, neden bahsettiğini bilen biri. Eski bir boksör, hapishane eğitmeni ve ortaokul öğretmeni. Bu yazarın ilk kitabı.
Harika bir ilk kitap bence..
Sadece biraz daha kısa olsaydı, diye düşünmedim değil. 462 sayfa çok değil aslında ama olaylar olaylar.. Bir an toparlanmayacak sandım :)
Intelligence dizisi bu kitaptan esinlenilmiş ayrıca. Bizim sitelerde bulursa izlemeyi düşünüyorum. Hatta hemen başlayayım :)
Etiketler:
2016 okumaları
,
go kitap
,
intelligence
,
john dixon
,
macera
,
Ölüm adası
,
phoenix island
,
roman
,
the royal book club
20 Eylül 2016 Salı
Her Şey
Her Şey, hakkında övgüler okuduğum benim de merak ettiğim, uzun süredir de benim tarafımdan okunmayı bekleyen bir kitap.
Kitabın gerek kapağı, gerek gençlik kitabı olduğu yönündeki yorumlar seveceğimi hissettiriyordu.
Ama beni okumaya iten şey filminin çekileceğini duymuş olmam.
Film çıkmadan okuyayım bari, dedim. (Senden Önce Ben'i yıllar önce almama rağmen hala okumadım ve gelen geçen bana filmini öneriyor)
İşte bu duygularla okumaya başladığım kitabı bitirmeden elimden bırakamadım.
Konusuna çok bakamadığım kitapta hasta bir genç olduğunu biliyordum. Bu açıdan bir yanım Aynı Yıldızın Altında'nın bir kopyası mı diye tereddütteydi açıkçası. Aynı Yıldızın Altında tadı alsam da, gönül rahatlığıyla alakalarının sadece hastalık ve aşk olduğunu söyleyebilirim ♥
Çok nadir bir hastalığa sahip Maddy evden dışarı çıkamıyor, devamlı kontrol altında tutulması gerekiyor. Bakımını üstlenen doktor annesinin yanı sıra bir de -şükürler olsun ki- gündüz hemşiresi Carla var.
Mahalleye taşınan yeni birileri sayesinde Maddy'nin hayatına biraz renk geliyor.
Çok güzel, sayfaları birbiri ardına çevireceğiniz bir roman.
Evet gençlik romanı ama ben severek ve hayretle okudum.♥
Kitabın gerek kapağı, gerek gençlik kitabı olduğu yönündeki yorumlar seveceğimi hissettiriyordu.
Ama beni okumaya iten şey filminin çekileceğini duymuş olmam.
Film çıkmadan okuyayım bari, dedim. (Senden Önce Ben'i yıllar önce almama rağmen hala okumadım ve gelen geçen bana filmini öneriyor)
İşte bu duygularla okumaya başladığım kitabı bitirmeden elimden bırakamadım.
Konusuna çok bakamadığım kitapta hasta bir genç olduğunu biliyordum. Bu açıdan bir yanım Aynı Yıldızın Altında'nın bir kopyası mı diye tereddütteydi açıkçası. Aynı Yıldızın Altında tadı alsam da, gönül rahatlığıyla alakalarının sadece hastalık ve aşk olduğunu söyleyebilirim ♥
Çok nadir bir hastalığa sahip Maddy evden dışarı çıkamıyor, devamlı kontrol altında tutulması gerekiyor. Bakımını üstlenen doktor annesinin yanı sıra bir de -şükürler olsun ki- gündüz hemşiresi Carla var.
Mahalleye taşınan yeni birileri sayesinde Maddy'nin hayatına biraz renk geliyor.
Çok güzel, sayfaları birbiri ardına çevireceğiniz bir roman.
Evet gençlik romanı ama ben severek ve hayretle okudum.♥
Etiketler:
2016 okumaları
,
böğürtlen kışı kitap yorumu
,
her şey
,
kitap inceleme
,
kitaplar
,
nicola yoon
,
pena yayınları
,
roman
,
the royal book club
16 Eylül 2016 Cuma
İhtiyaç
Fantastik kitap arayışımdan haberi olan var mı bilmiyorum ama fantastik bir serinin ilk kitabı olan "İhtiyaç"tan bahsedecekken uzun zamandır dişime göre fantastik kitap aradığımı ve bulamadığımı söyleyerek söze başlayabilirim.
Aradığım gibi bir kitap bulamıyordum.
Fantastik okuma yaşımın geçmiş olma ihtimalini ve vaktiyle çok güzel kitaplar okumuş olmanın etkisini göz önünde bulunduruyorum tabii ki.
Bu kitaba gelince, severek okuduğumu en başından belirteyim.
Yaz sıcaklarında bir çırpıda okudum. Ama bazı yerler çok tanıdık bazı yerler de çok anlaşılmazdı. Serinin ilk kitabı olması hasebiyle özellikle anlaşılmaz olması tercih edilmiştir diye düşündüm. Dört kitaptan oluşuyor seri ama ben şimdiden ikinci kitapta neler anlatılacak merak ediyorum.
Zara, babasının ölümünün ardından babaannesinin yanına taşınıyor ancak durumdan hiç memnun değil. Annesinin, kendisini, çocukların esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolduğu bir yere neden gönderdiğine bir anlam veremiyor. Bir de önce hayal olduğunu sandığı ancak daha sonra başkalarının da onu gördüğünü öğrendiği ve kendisini takip ettiğini düşündüğü bir adam var ki, yeni taşındığı yerde de bu adamı görüyor. Yeni arkadaşları bu adamın kim olduğu konusunda ona yardım ederlerken geçmişi ve saklanan sırları ortaya çıkıyor.
Dediğim gibi severek bir çırpıda okudum. Kitabın fantastik kısmından bahsetmenin spoiler olacağını düşündüğümden o kısma girmedim. Ama isterseniz girebiliriz :)
Yalnız Zara'nın şehir değiştirme nedeni geçerli bir neden gibi gelmedi. Annesi gördüklerini yanlış yorumlamış olabilir ama kızı da tutup babaannesine göndererek bence olayların göbeğine atmış oluyor. Hatta karşı tarafın işini de kolaylaştırmış oluyor. Hem de bile bile. Zara gibi bilmese neyse.
Bir de bazı açılardan vampir hikayelerini hatırlattı. Vampir yok bu kitapta hadi bu spoilerdan bir şey olmaz onu söyleyeyim.
Serinin devam kitaplarının daha orijinal olaylar ve karakterler barındırmasını ümit ediyorum.
Genç yaştakilerin bayılarak okuyacağına da eminim.
Aradığım gibi bir kitap bulamıyordum.
Fantastik okuma yaşımın geçmiş olma ihtimalini ve vaktiyle çok güzel kitaplar okumuş olmanın etkisini göz önünde bulunduruyorum tabii ki.
Bu kitaba gelince, severek okuduğumu en başından belirteyim.
Yaz sıcaklarında bir çırpıda okudum. Ama bazı yerler çok tanıdık bazı yerler de çok anlaşılmazdı. Serinin ilk kitabı olması hasebiyle özellikle anlaşılmaz olması tercih edilmiştir diye düşündüm. Dört kitaptan oluşuyor seri ama ben şimdiden ikinci kitapta neler anlatılacak merak ediyorum.
Zara, babasının ölümünün ardından babaannesinin yanına taşınıyor ancak durumdan hiç memnun değil. Annesinin, kendisini, çocukların esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolduğu bir yere neden gönderdiğine bir anlam veremiyor. Bir de önce hayal olduğunu sandığı ancak daha sonra başkalarının da onu gördüğünü öğrendiği ve kendisini takip ettiğini düşündüğü bir adam var ki, yeni taşındığı yerde de bu adamı görüyor. Yeni arkadaşları bu adamın kim olduğu konusunda ona yardım ederlerken geçmişi ve saklanan sırları ortaya çıkıyor.
Dediğim gibi severek bir çırpıda okudum. Kitabın fantastik kısmından bahsetmenin spoiler olacağını düşündüğümden o kısma girmedim. Ama isterseniz girebiliriz :)
Yalnız Zara'nın şehir değiştirme nedeni geçerli bir neden gibi gelmedi. Annesi gördüklerini yanlış yorumlamış olabilir ama kızı da tutup babaannesine göndererek bence olayların göbeğine atmış oluyor. Hatta karşı tarafın işini de kolaylaştırmış oluyor. Hem de bile bile. Zara gibi bilmese neyse.
Bir de bazı açılardan vampir hikayelerini hatırlattı. Vampir yok bu kitapta hadi bu spoilerdan bir şey olmaz onu söyleyeyim.
Serinin devam kitaplarının daha orijinal olaylar ve karakterler barındırmasını ümit ediyorum.
Genç yaştakilerin bayılarak okuyacağına da eminim.
Etiketler:
2016 okumaları
,
carrie jones
,
fantastik
,
fantastik edebiyat
,
go kitap
,
ihtiyaç
,
kitaplar
,
roman
,
the royal book club
5 Eylül 2016 Pazartesi
Maskeli Kedi
Bengüsu Özcan kıskanılası genç yazarlardan.
Genç dedim diye aklınıza wattpad gelmesin, bir wattpad yazarı değil. Ben de öyle sanıyordum ama :)
Aslında bu kitap bende uzun süredir var ama yazarın ikinci kitabının çıkacağını duyduktan sonra okumak için iyice heves ettim. Kitabı hemen öne çekmemin bir diğer nedeni de, Gökçe'nin yanı sıra, Şahika'nın da okuyup beğenmesi oldu.
Sınav biter bitmez önce bu kitaba başladım.
Bu arada kitap instagram hesabımda hediye ediliyor. Hala süreniz var, bir bakın ve bence katılın. ^.^
Gelelim konusuna.
Ben konusunu bile okumadan başladım kitabı okumaya. O yüzden kızı önce eskort sandım.
Eylül genç bir oyuncu. Kendine 'profesyonel kandırıkçı' diyor. Oyunculuğunu tiyatro yerine yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım etmek için kullanıyor ve aslında bu sayede geçimini sağlıyor.
Öğrencisinin velisiyle görüşmek isteyen bir öğretmenin karşısına müşterisinin velisi olarak çıkarken, müşterisinin anne ve babasının karşısına da çocuklarının öğretmeni olarak çıkabiliyor.
İnsanlara destekli atmaları konusunda 'destek' olarak yardım ediyor yani.
Hoşuma gitti konusu da, yazarın dili de. Eksikler olsa da bir ilk kitap için oldukça iyi bence. Sondaki banka kısmını hiçbir şekilde mantığıma oturtamadığımı söylemek zorundayım ama.
Yine de yazarın bu ay çıkacak olan ikinci kitabını hiç geciktirmeden, nazlanmadan okuyacağımı sizlere bildirmek isterim.
Siz de belki bana eşlik etmek istersiniz ve belki de 2. kitaptan önce ilk kitabı okursunuz diye hemen yazsını hazırladım ;)
Bu arada Bengüsu Özcan'ı instagram ve twitterdan bngsozcan adıyla takip edebilirsiniz.
Bir de web sitesi vardı, buraya ekleyeyim ve ben de bu yazıyı yayımladıktan sonra, web sitesini incelemeye gideyim: www.bengusuozcan.com
Genç dedim diye aklınıza wattpad gelmesin, bir wattpad yazarı değil. Ben de öyle sanıyordum ama :)
Aslında bu kitap bende uzun süredir var ama yazarın ikinci kitabının çıkacağını duyduktan sonra okumak için iyice heves ettim. Kitabı hemen öne çekmemin bir diğer nedeni de, Gökçe'nin yanı sıra, Şahika'nın da okuyup beğenmesi oldu.
Sınav biter bitmez önce bu kitaba başladım.
Bu arada kitap instagram hesabımda hediye ediliyor. Hala süreniz var, bir bakın ve bence katılın. ^.^
Gelelim konusuna.
Ben konusunu bile okumadan başladım kitabı okumaya. O yüzden kızı önce eskort sandım.
Eylül genç bir oyuncu. Kendine 'profesyonel kandırıkçı' diyor. Oyunculuğunu tiyatro yerine yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım etmek için kullanıyor ve aslında bu sayede geçimini sağlıyor.
Öğrencisinin velisiyle görüşmek isteyen bir öğretmenin karşısına müşterisinin velisi olarak çıkarken, müşterisinin anne ve babasının karşısına da çocuklarının öğretmeni olarak çıkabiliyor.
İnsanlara destekli atmaları konusunda 'destek' olarak yardım ediyor yani.
Hoşuma gitti konusu da, yazarın dili de. Eksikler olsa da bir ilk kitap için oldukça iyi bence. Sondaki banka kısmını hiçbir şekilde mantığıma oturtamadığımı söylemek zorundayım ama.
Yine de yazarın bu ay çıkacak olan ikinci kitabını hiç geciktirmeden, nazlanmadan okuyacağımı sizlere bildirmek isterim.
Siz de belki bana eşlik etmek istersiniz ve belki de 2. kitaptan önce ilk kitabı okursunuz diye hemen yazsını hazırladım ;)
Bu arada Bengüsu Özcan'ı instagram ve twitterdan bngsozcan adıyla takip edebilirsiniz.
Bir de web sitesi vardı, buraya ekleyeyim ve ben de bu yazıyı yayımladıktan sonra, web sitesini incelemeye gideyim: www.bengusuozcan.com
Etiketler:
2016 okumaları
,
bengüsu özcan
,
kitap çekilişi
,
kitap hediye
,
kitaplar
,
maskeli kedi
,
pena yayınları
,
roman
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)