26 Ağustos 2025 Salı

Sevilla


Sevilla’ya vardığımda şehrin masalsılığını hissedemedim. Doğru durakta mı indik? Oteli rahat bulabilecek miydik? Bu gibi dertlerim vardı ve internete kavuşunca son buldu. Otele doğru giderken şehrin masalsılığını hala anlayamamıştık ama ısınmaya başlamıştık. Her anlamda! Temmuzda Sevilla! O kadar sıcaktı ki hava! Bir birine benzeyen o dar sokaklardan geçerken, şimdiden sevmiştim, sıcağa rağmen sevmiştim.


Otele yerleşip vakit kaybetmeden tekrar dışarı çıktık. İlk durağımız şehrin modern yüzünü görmek için Metropol Parasol’a oldu. Damağımda modern sanat izleri kalmasın önceden göreyim bitsin dedim. Yerel halk buraya “Las Setas” yani “Mantarlar” diyor. Dünyanın en büyük ahşap yapısıymış. Üst platformdan şehir izlenebiliyor. 5 euro bilet. Bilet kullanıldıktan bir saat sonra tekrar kullanılabilir diye duydum ama deneyimlemedim. İlgisine ;)

 
Akşam ise ışık gösterisi oluyormuş ama bizim gittiğimiz tarihte yokmuş çünkü hava çok geç kararıyor. Hala içimde bu bilgiyi teyit etmediğim için pişmanlık var belki de yeterince geç gitseydim ışıklandırmalı halini görürdüm diye düşünmeden edemiyorum. Ama bana yok dendi! Burası yapılırken Roma kalıntılarına rastlanmış ve aşağısında da Roma dönemine ait o kalıntıları görmek mümkün. Sevilla, altı tarih üstü tarih... miis..



İlk gün ertrafı turladık belediye binasıdır meydanlardır gezdik. bir yoldan geçerken elindeki koca yelpazesini sallayan bir kadının cazibesine kapılıp flamenko gösterisine katıldık. Önceden bilet bakmıştık ama böylesi daha güzel oldu. Hem dinlendik hem eğlendik, bir saat boyunca danslar müzik..


Günün on durağı ise nehir kenarındaki Altın Kule oldu. Burada ikindi namazımızı kılıp güneşin bayışını izledik. Nasıl yorgunuz ama nasıl..
Müslümanlar tarafından limanı korumak için yapılmış bu kule, vaktiyle güneş vurduğunda altın gibi parlayan taşlarla kaplıymış. Rivayete göre, Endülüs’ten çıkarılan son altınlar burada saklanmış. Güneş batarken kuleye baktım, ve Sevilla’nın geçmişinin hâlâ ışıldadığını hissettim. 
Ve yarın sabah için hazırdık. 



İlk durağımız biletimizi getyourguidedan aldığımız Alcázar oldu. Kapısından içeri girince, zaman geri sardı. 10. yüzyılda Müslüman hükümdarların yaptırdığı bu sarayın çinileri hâlâ Arapça dualar fısıldıyor gibiydi. Efsaneye göre, Kral Pedro burada sevgilisi María de Padilla ile gizli buluşurmuş. Hatta sarayın serin taş kemerlerinin altındaki havuzlar “María de Padilla’nın Banyoları” diye anılıyor. Orada durup suya bakarken, gerçekten de sanki geçmişin gölgeleri önümden geçti.

Sonra, tabii ki Sevilla Katedrali. Katedralin dev kapılarının önünde durdum. Burası sadece bir ibadethane değil, bir meydan okuma anıtıydı. 1401’de inşaata başlarken “O kadar büyük yapalım ki gören bizi deli sansın” demişler. Gözüm devasa sütunlardan yukarı kayarken, aklıma içeride yatan Kristof Kolomb geldi. Mezarının gerçekten burada olup olmadığı hâlâ tartışmalı ama dört kral heykelinin tabutunu taşıdığı anıt o kadar etkileyici ki, doğruluğunu sorgulamıyorsun. Ben ikna oldum şahsen.

Katedralin yanındaki Giralda Kulesi’ne çıktım. İlginçtir, 34 rampa var ama hiç merdiven yok; Müslüman müezzinler ezan okumak için atla/eşekle çıkarmış zamanında. Ben de rampaları tırmanırken kendimi pek bir Endülüs atlısı gibi hissettim. Atın/eşeğin üstünde çıkmak ister miydim, bilemiyorum. Tepeden baktığında, Sevilla’nın portakal ağaçlarıyla süslü avluları göz alabildiğine uzanıyor. Değişik duygular içindeyim. Demek eskiden cami minaresiydin. Buralarda ezanlar okundu öyle mi. Cami önce kiliseye çevrilip sonra yıkılıp yerine bu gösterişli katedral yapıldı demek.. Aradan yüzyıllar geçti ve ben geldim artık çan kulesi olan bu eski minareden şehre baktım öyle mi?..

İkindi vakitlerinde, Plaza de España’daydık. 1929 fuarı için yapılan bu yarım daire biçimli meydan, adeta bir masal sahnesi. Abruğanın en güzel meydanlarından biri. Henüz sıcak diye kimsecikler yok etrafta. Seramik bankların her biri İspanya’nın bir eyaletini temsil ediyor. Etrafımda kayıkla gezenler vardı. Gitar çalanlar, flamenkocular henüz ortada yoktu. Star Wars'un bazı sahnelerinin burada çekildiğini biliyor muydunuz.

Daha gezilecek yerler var gün de müsait ama pilimiz bitti. Yoksa helal yemek iyebileceğimizi üniversite caddesine çok yakınmışız. anca otele döneriz markete gideriz, derken akşam keyfi için meydana çıkarız.


3. güne geldiğimizde artık çok iyi biliyordum yolları. Vay be amma uzatmışız ilk gün yolları diye komik bir acıyla fark ediyorum. Tekrar gelmek isterim Sevilla'ya. Ama bu sefer endülüs tamamlıyayım. Sonra bi de Fas yapayım. Bir zamanlar ne kadar uzak hayalerdi benim için. Bunun şükrü nasıl yapılır Allah'ım. her saniyesi için sonsuz şükürler. O sokaklarda gezinen her bir hücrem için sonsuz şükürler Yüce Rabbim. 

Not: Çok harika fotoğraflarım var ama nedense bilgisayarden seçerken göstermiyor, hangisini seçeceğimi fotoğrafların numaralarına göre de ayarlayabilirdim, yani eskiden olsa yapardım ama şimdi öyle bir sabrım yok. rastgele seçtim, yazıya uygun yerlere koydum kendimce. Instagram hesabımda daha çok ve özenle seçilmiş fotoğraflara bakabilirsiniz. Ama - zaten - gerçekten hiçbir fotoğraf gözün gördüğü güzelliği yansıtmıyor. Görmek isteyene nasip olsun.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

söz sizin...