26 Ocak 2013 Cumartesi

The Jane Austen Book Club

Diyelim ki uzanıyorum, ve diyelim ki kitap okuyorum. Veya bir şey izliyorum. Veya gece tam yatacağım...
Ve aklıma bir film geliyor.
Aman Allah'ım izlemeliyim!
Saat - mekan - zaman farketmez hemen kuzenime mesaj atıyorum.
İsot muhakkak o filmi izlemeliyim, acil!

Sanırsın festivalde jüriyim, bu film de aday! Sanırsın bir eleştiri yazısı yazmam lazım.

Öyle saplantılı olabiliyorum işte.

Kuzenimse bu halimi gıcık bulmaz, aksine hemen halleder.
Ama kuzenim şimdi asker.. Ve yeri çok belli. Tüm askerlerimize hayırlı tezkereler diliyorum..

The Jane Austen Book Club


Bu kadar güzel bir film izlemek değildi niyetim. Bu yüzden imdb puanına aldırmadım; Jane Austen mi? Eminim hoştur, izleyelim.
Sonra ben. Bir, Jane Austen sever.  Tabii ki sevdim bu filmi!
Arkadaşlarına yardım etmek için kurdukları, Jane Austen'ın altı kitabına binaen 6 kişiden oluşan bir kulüp.
Çok özendiğimi, filmi herşeyiyle çok sevdiğimi söylemek isterim.
Ve bir de, Jane Austen'ın tüm kitaplarının bir kitapta toplanmış, ciltli, kapkalın kitabı görünce, kıskançlıktan çatlamış, aynından deli gibi istemiş olabilirim!

Bir ve daha; eğer bu film daha iyi oyuncular ve azıcık daha özenilmiş bir senaryoya sahip olsaydı, şimdiye fenomen olmuştu!

The Vow


Film henüz başlamıştı ki, bum! Trafik kazası!
Aman Allah'ım lütfen kimse ölmesin, diyorum. Çünkü öyle filmler çok acıklı oluyor. Ben romantizm istiyorum:) Zor zamanları olmuyor değil. Tadı kaçmasın başka bir şey söylemiyorum. İzleyin bence, sevdim ben. Ben sevdimse izlemelisiniz gibi oldu, olsun :)

The Time Travelers Wife


Kesinlikle daha güzel beklediğim bir filmdi. Biraz yavaştı sanki. Konusu, filmin adından belli.

The Words


Hikaye içinde hikaye içinde hikaye.
Tavsiye üzerine merakla izlediğim, sonunu anlamadığım, ama şimdi tekrar düşününce sonu bence benim tahmin ettiğim gibi olduğunu düşündüğüm bir film -o nasıl bir cümle öyle :)
güzel film. Bradley Cooper da cabası :)

22 Ocak 2013 Salı

Pierre Loti

Yeni yerler görmeyi seviyorum.
Sevdiğim yerlere yeni kişiler götürmeyi seviyorum.
Bu sefer üçte üç yaptım. Yol arkadaşlarımın üçü de daha önce gelmemiş Pierre Loti tepesine.
Yol arkadaşlarımdan biri annem. Annem sayesinde kuzenim ve arkadaşı da nasiplendi :)

Ben çok severim. Şimdi uzaklarda olan çok sevdiğim bir arkadaşımla zırt pırt giderdik. Onsuz o kadar sık gitmiyorum ama her gittiğimde o gelir aklıma.


Şahane manzara. İstediğiniz gibi bir yer bulmak zor. Diyorum o kadar gittim ama hiç son gittiğim zamanki gibi güzel bir yer denk gelmemişti. İnanamıyorum böyle güzel bir masayı boş bulduğumuza, diyorum bu sefer onlar inanamıyor :)
Çok beğendiler ama onlar beğenilerini dile getirdikçe çok mutlu oldum. O yüzden daha önce gitmemiş insalarla gitmeyi seviyorum işte.

Kumpirlerimizi tepeye çıkmadan önce aldık. Dışardan yiyecek getirebiliyorsunuz ama içecek değil.
Sonra teleferik ile tepeye.. 
Yediğim en güzel, ama en güzel kumpiri de o gün yedim.

Ama ne oldu sonra, kumpiri yedik, hadi kalkalım, dedi bizimkiler. Daha yeni geldik ya, bu masadan kalkılır mı ya, diye şaşkınlık içindeydim. İlk defa gelen onlar, kalkmak istemeyen ben!

Sonra yürüyerek Eyüp Sultan'ı ziyarete indik.
En mantıklısı tepeye teleferikle çıkıp, yürüyerek inmek. Oraya gidip Eyüp Sultan'ı ziyaret etmemek olmaz. Eyüp Sultan Türbesi hala tadilatta fakat bu kalabalığa engel değil.
Saba Tümer ve Yaşar Nuri Öztürk de o gün orada çekimdeydiler :)


İstanbul'da yaşayıp gitmeyen kalmamıştır diye düşünüyordum ama olabiliyor işte böyle. Yapmayın arkadaşım gidin. Buraya da gitmeyeceksek niye yaşıyoruz ki..

20 Ocak 2013 Pazar

İndirimleeeerr!!!

Siz de benim gibi kampanya sitelerinden uzak durmaya çalışıyor ancak başaramıyorsanız buyrun bu yazıyı okuyun.
Öncelikle artık direnmeyi boşverin, koyverin gitsin!..
Bazen de akışına bırakmak gerek :)

Şu son günlerde girip çıkamadığım yer indirimlr.com lidyana portalı...

Bu site online alışverişte tüm fırsatları bir arada toplamayı hedefleyen büyük bir platform.
Sadece kampanya ürünleri değil, Zara, Koton, Mudo gibi markaların online mağazaları da bu sitede.
Hiç bir marka hiç bir indirim gözünüzden kaçmayacak bu nedenle ;)

Benim zaten gireceğim siteler belli bu siteye ihtiyacım yok demeyin, siteye özel kampanya ve indirim çeklerinden yararlanmak istemiyor musunuz yoksa?!
Evet, indirim çekleri!

Şimdi daha bir dikkatle okur oldunuz;)
Bir çok markanın indirim çekine de yine indirimlr.com sitesi aracılığıyla ulaşabilirsiniz.
Facebook ve Google+ üzerinden de takibe almanızı öneririm.
Böylece hiç bir avantajı kaçırmazsınız ;)

19 Ocak 2013 Cumartesi

Dünyayı Kurtarmak

Anneciğim senden bir şey rica edebilir miyim?
Merakla kaldırdı kafasını. Bir şey isteyecek olsam da böyle sormam ki ben.
Sonra anlatmaya başladım.
Bu döktüğümüz atık yağlar, dedim, doğaya çok büyük zararlar veriyormuş. Yağları biriktirip 5lt olunca belediyeyi ararsak kapımıza kadar gelip alıyorlarmış. N'olur annecim yağları biriktirir misin?

Annem kayıtsız kalamadı, biz artık yağlarımızı biriktiriyoruz :)


Bir de Üsküdar Belediyesi aldığı 5lt atık yağ karşılığı size 1lt ayçiçek yağı hediye ediyor! Yapmanız gereken sadece 5lt yağ biriktirip, telefon etmek. Kapınıza gelip atık yağı alıp, yerine anında 1lt ayçiçek yağ hediye edecekler!

Not: Her belediyenin hediye yağ kampanyası olmasa dahi, kapınızdan biriken yağları alma gibi bir hizmeti olduğunu sanıyorum. Belediyenizi bu konudan haberdar edebilir, örnek almalarını sağlayabilirsiniz. Ya da siz yağları biriktirin, ben benim ayçiçek yağlarını size veririm :)

Üsküdar Belediyesini bu uygulamasından ötürü tebrik ediyorum. Gerisi biz duyarlı vatandaşlara kalmış.. Hadi bakalım!

16 Ocak 2013 Çarşamba

Düşlerimin Prensi Yani Goong

Türkiye'de Güney Kore dizilerinin tanınmasına ve sevilmesine vesile olan bu dizidir arkadaşlar.
Bir çoğunuz bu diziyle Kore dizilerini adımını atmış olabilir, benimse henüz izlemiş olmama şaşırabilirsiniz.

Bir kere LaFea bana, bu diziye başla, demiş, ben de izlemek istemiş sonra gelen  dvdler sayesinde online dizi izlemekten vazgeçmiştim.
Sonra "senin izlememiş olmana şaşırıyorum" muhabbeti üzerine yine başlamış ancak devam edememiştim ki...
Güney Kore dizi grubumuz yardımıma koştu.
Benim onlarsız dizi izlediğimden bihaber olan Nabrut, bu diziyi izlemeyi teklif etti bize.
Ben de öyle sevindim öyle sevindim ki.. Onlarsız bir şey izleyemiyorum artık :)


En çok tıklanan yazılarım dizi yazılarım olmasından mütevellit, dizi yorumlarımı daha özenli yazmaya karar verdim.
Hayır, sevmeyenler ve ilgilenmeyenler yüzünden kendimi suçlu hissetmiyorum. Artık. :)


Dedeleri, torunları için evlilik sözü vermiş, iki genç söz konusu bu dizide.
Ne şanslı bir kız ki, dedesinin söz verdiği kişi mahallenin delisi değil ülkenin prensi.
Ne şansız kız ki, prens kaba herifin zorbanın biri.
Ama yine ne şanslı bir kız ki, o zorbanın altına her zamanki gibi yumuşacık şahane bir aşık yatmakta.

Dizi saray ekseni etrafında dönen bir konusu olması münasebetiyle, entrikaya da doyuruyor sizi.


Ve büyük haber ise şu; bu dizinin türkçe dublajlı halini netten izleyebilirsiniz!!!
Manyak sevindiğinizi hissedebiliyorum oturduğum yerden. Hatta bazıları bu haber karşısında dans etmeye başladı biliyorum :))
Yani ben şey diye düşünmüştüm, Güney Kore dizilerine başlamak için iyi bir neden :)

Not: O kadar isimlerinden bahsedeyim diye not aldım ve hiç isim kullanmadan neredeyse yazımı noktalıyordum. Chaekyeong karakterini Yoon Eun Hye, prens Lee Shin karakterini ise Ju Ji Hoon canlandırmakta.
Diğer dizi yorumlarıma rağmen daha iyi olsa da, yine bir şeyler eksik kaldı bence :)

13 Ocak 2013 Pazar

Ve Geri Kalan Herşey

PuCCa'yı yıllardır takip ediyorum.
Kendim blogger olmadan önceye dayanır onunla tanışmam.

Çok üzülürdüm onun için, güldürürken hüzünlendirirdi beni.
Eski sevgim, sempatim kalmadıysa da Özlem'in gönderdiği kitapların içinde bu kitap çıkınca çok sevindim.

Hemen elime alamadım ama elime alınca hemen bitirdim.
Herkes aynı şeyi söylüyor gerçi.
Eline aldın mı bırakamıyorsun. Bir kaç günde bitti.
Vakti olsa insanın aynı gün bile biter, yormuyor.
Pucca'yı hiç tanımayan birine kitabı nasıl anlatabilirim diye düşünüyorum... Ama zaten hepiniz tanıyorsunuz;)

Bu arada gözlerimin dolduğu bir bölümde aynı zamanda kikir kikir gülüyordum. O da PuCCa'ya has bir başarı.

PuCCa ünlü olduktan sonra gazete ve dergilerde çıkan yazıları bana hep zorlama geldi. Blogtaki sıcaklığı bulamadım. Kitabında o şekilde bana soğuk geleceğini düşünüyordum ama aksine blogtaki samimiyeti buldum.
Bu ikinci kitabı.
İlk kitabı "Küçük Aptalın Büyük Dünyası"  ve geçtiğimiz aylarda çıkan son kitabı "Allah Beni Böyle Yaratmış"  isimli üç kitabı bulunuyor. Elimdeki kitap bitince üçüncüyü okumak istiyorum.

Okuyanus'un PuCCa gibi başka ünlü bloggerla da dizüstü edebiyat adı altına çıkardığı kitaplar da mevcut. Ama ben onları pek merak etmiyorum. Bir de çok pahalı bence :/

11 Ocak 2013 Cuma

Cafe Nar

Geçen hafta güllük gülistanlıktı hani, hatırlıyor musunuz?  İşte o hafta kızlarla buluşmadık.
Ama geçen gün yağan karda evlere sığamadık.

Birinin eldiveni yok, Öteki hasta. Ama bu, buluşmamak için engel değil.

Ben hep yeni bir yer denemek isterim bilirsiniz ama arkadaşlarımı yeni bir mekan için ikna etmek çok zordur.
Garson mesela tanıyor bizi, buyur etsek oturacak masaya.
Neyse balıkçı değil mevzumuz, balıkçı sonrası gittiğimiz cafe.


O cafeyi yoldan geçerken gördüm ve çok ilginç kızlar gitmeyi kabul etti :)
Hatta salep içmekti niyetimiz, salep olmamasına rağmen çok beğendik.
Çok genç bir cafe, biraz yaşlı kaçsak da sırıtmadık bence:)

Servis yapan delikanlı aynı zamanda cafedeki ürünleri  de hazırlıyormuş.
Asuman bayıldı çocuğa. Çocuk servis için geldikçe "kendi yapıyormuş her şeyi" dedi.
Çocuk bir daha geliyor "keki falan hep bu çırpıyormuş"
Bir daha geliyor "ayy canım nasıl da her şeyi yapıyormuş"
O dedikçe Şeyda gözlerini devirdi.. :)


Bu arada fotoğraflar telefondan. Efektler Instagram'dan.
Beni Twitter ve Instagram'da "the_syhn" ismiyle bulabilirsiniz.
Neyse yolunuz düşerse bu cafeye gidin. Beylerbeyi Mado'nun altında. 

9 Ocak 2013 Çarşamba

You Should Have Killed Me!

Hafızamın çok iyi söyleyemem. Maalesef iyi değil.
Çok isterdim okuduğum, izlediğim, yaptığım şeyleri hatırlamayı.
Ama bir insanı neden sevmediğimi bile unutabiliyorum.

Mamafih bazı anlar var ki, tam da yaşarken biliyorum o anı unutmayacağımı.

Mesela film izlerken yakalığım "bir" bakışı, dizideki "o" repliği, okuduğum anda çarpan bir çok cümlenin içinden "o" cümleyi, veya güzel bir günde evime dönerken yaşadığım "o" huzuru...
Daha o anı yaşarken bilirim unutmayacağımı.

Dexter yedinci sezon onbirinci bölüm. Unutamayacağımı bildiğim sahnelerden birini barındırıyor.


Yok yani, biliyorum, kazındı aklıma!

7 Ocak 2013 Pazartesi

Oyuncak Sepetim Alışverişim

Oyuncak Sepetim Facebook Sayfasında gezinirken bu saati beğenmiş bulundum. Kime gösterdiysem beğendi hatta, ben de istiyorum, dediler. Onlar dedikçe saat kıymetlendi. Ama meğer saat Rumeysa'nın elinde kalmamış.
Ama Rumeysa, belki tekrar gelir, deyince umutlandım ve bekledim.
O bekleme süresinde Rumeysa onu sıkıştırdığım falan iddia ederse, yalan! Sabırla, sessizce bekledim ve uslu bir kız olduğum için saati elde ettim. :)


Takı kullanamıyorum ben. Saat bile. Zaten zevkli olduğumu da iddia etmiyorum. Ama seviyorum arkadaş bu saati, zevkle takıyorum. Ama henüz uzun uzun takamadım, bu vesileyle alışacağım belki de.
Bu yazıyı da Rumeysa'nın ilgisi üzerine yazmayı bir borç bildim.
Çekinmeyin ondan alış veriş yapın, yaptırın ;)
Yaptığımız garip pazarlığı anlatmaya ise kelimeler yetersiz kaldığı için anlatamıyorum :))