31 Aralık 2016 Cumartesi

Pelin Akın'ın Gelinliği

Bu yıl bir evlilik furyasıydı gitti.
Ben de ne yazdım arkadaş. Millet evlendikçe yazdım evlendikçe yazdım.
Ne onlar evlenmekten yıldı, ne de ben yazmaktan.
Ama yetiştiremediğim, geç kaldığım için yazamadığım evlilikler de oldu.
Kendimce en popülerleri yazdım ama vakit bulsaydım daha neler yazacaktım size ah bir bilseydiniz..

Pelin Akın kasım ayında evlenmesine rağmen geç de olsa yazmak istedim. Bugüne kısmetmiş.
Çünkü gelinliği çok hoşuma gitmişti yazmazsam olmazdı.
Kendisini sosyete sayfalarında görene kadar ben de tanımıyordum. :)
Akfen yönetim kurulu başkanı Hamdi Akın'ın kızıymış.

Düğün, yine bu sene bence öne çıkan Raffles Hotel'de gerçekleşmiş, pek de güzel olmuş.
Bu senenin gelinlik modası sadeliğin dibine vurmaktı biliyorsunuz, bu gelinimizin tercihi de son derece sade ancak bir o kadar da hoş.
Sadece bu gelinliğin, gelini olduğundan büyük gösterdiğini düşündüm.
Zira Pelin Akın (artık) Özalp, henüz sadece 29 yaşında..

Çiftimize mutluluklar dilerken bir de şunu duyurayım.
Bu kadar düğün - dernek - gelinlik yazısı yazdıktan sonra 2016'nın "en"lerini seçmemek olmaz.
2016'da evlenenlerden en güzeli, en yakışanı, en samimisi, en sevimsizini seçsek mi?
Tabii en iyi gelin ve gelinliği de seçsek?
Bana yardımcı olsanız?
2016 düğünleri etiketine tıkladığınız zaman bu yıl içinde yazdığım düğün yazılarına ulaşabilirsiniz. Oradan hatırlayarak veya zaten aklınızda olanları yazabilirsiniz. Hatta benim yazmadığım ama sizin en beğendiğiniz de olabilir.
Kimdi bakalım bu yılın akılda kalanları?

28 Aralık 2016 Çarşamba

Gelinlik 300bin Euro ise Düğün Nasıldır?

Sena Ağaoğlu ve Koral Kırcal'ın düğününden dün bahsetmiştim.
Aslında gelinlikten düğüne pek fırsat kalmadı. Aslında konuşulması gereken ise bence, Çırağan'da gerçekleşen düğündü.
Gerçi düğün hakkında, "sen 300 bin euroluk gelinlik giy, düğününde caney caney caney çalsın 😂", diyen birine rastladım ki neredeyse bu tespitiyle düğün hakkında yazma fikrimden beni caydırıyordu 👍



Düğün mekanlarına şöyle boşken bayılıyorum.
İçine insanlar yerleştikten sonra bütün detaylar solup gidiyor.
Şu haliyle harika değil mi?



Düğüne ilişkin bir diğer ayrıntı ise. Sena Ağaoğlu'nun, en son Madonna'nın kaldığı ve geceliği 50 bin dolar olan Sultan Suiti açtırması.
Nasıl rahat uyudun mu kuzum Sultan Suit'te? Yoksa 28 milyon liralık köşküne gidip home sweet home, mu dedin? 😊

Neyse ne ya.. Güzel ama değil mi? Siz sevdiniz mi? Yoksa fazla mı geldi? Ya da az???! 😂
(haber kaynak sabah.com.tr)

27 Aralık 2016 Salı

300 bin Euro'luk Gelinlik


Vatandaş kıyıda köşede kalmış 50 dolarını devlete faydam dokunsun diye bozdururken Ali Ağaoğlu'nun kızı 1.1 milyon liralık gelinlik giydi.
Ha diyeceksiniz ki 3 bin liralık gelinlik giyse ülke ekonomisi mi düzelecekti? Haklısınız :)
Gelinliğin 300 bin euro olmasından mı yoksa sarı olmasından mı bilmem ben gelinliği beğenmedim.
O ayılıp bayıldığımız Zuhair Murad imzalı bir gelinlik oysa.
Gitmiyor ya bazı şeyler, eğreti duruyor bazı kimselerde.
Güzel olsun diye değil farklı olsun diye seçildiği için, kendi içine sinen değil de etiketi olsun diye yapıldığından mı bilmem direkt itiyor sizi.

Eleştirmek istemiyorum ama öyle değil mi sizce de?
Bir terslik var.

Gelinlik 37 kiloymuş bu arada.
Düğün dansında gelin olduğu yerde durdu zaten, ne yapsın kızcağız?
37 kilo! Paranla rezil olmak diye işte ben buna derim 😂
Ali Ağaoğlu 28 milyon tl değerinde 3 katlı bir köşk hediye etmiş kızına. Bu gereksiz bilgiyi de ekleyelim tabii..

Çifti sevdim ama. Bu kadar zengin olmasalar sevimliler bile diyeceğim:) Allah mesut etsin. Bir ömür boyu mutluluklar...
Ancak, sona gelmeden, yüksek müsadenizle bir şey daha eklemek istiyorum; Sena kızımızın babaannesi, düğüne oğlu Ali Ağaoğlu'nun kolunda geldi. Güzel bir manto vardı üstünde. Kürke benziyor aslında ama değildir, neyse geçelim bunu. Daha sonra, düğünde kürkle oturacak hali yok ya, yelekli bir kombinle karşımıza çıkıyor.


Çok merak ediyorum, bu teyzeme yün yelek yerine başka bir yelek giydiremezler miydi? Başörtüsünü kıyafetine uyduramazlar mıydı? Aman yaşlı kadın canım ne olacak, demeyin sakın bana. Her şeyi düşünüyorlar da bunu mu bilmiyorlar sanki.
Yine de Teyzecim, bu haliyle düğünün en şıkı, çünkü en doğalı. Maşallah hala pek de güzel.

Bu çiftin düğün orgnizasyonunu pek beğendim ama. Vakit bulursam ona da değinmek isterim.
Sena Ağaoğlu ve eşi Koray Kırcal'a mutluluklar dileklerimi sunarken sorarım size; siz nasıl buldunuz?

26 Aralık 2016 Pazartesi

Murat Yıldırım Ve İmane Elbani Düğünü

Ne kadar çok insan benden Murat Yıldırım düğünü yazmamı bekliyormuş, şaşırdım.
Ama şımarmadım. Gecikmeyi ona yormayın sakın!
Başlayalım!

2016 Nisan ayında Londra'da bir cafede tanıştıkları söylenen çift, yıl bitmeden dünya evine girmeyi tercih etti.
Buradan uzatmalı sevgililere, nişanlılara duyrulur.
Evleneceğiniz varsa evleniyorsunuz, çok seviyorsanız, 'biraz daha tanıyayım', diye düşünmüyorsunuz.

Kasım ayında bu çiftin nişan haberini verdiğimde çok şaşkındım.
İnanamamıştım.
Yakıştıramamıştım.
Konduramamıştım.
Sonra haberin doğruluğu anlaşıldı, iş ciddiydi. Ben de kabullendim. Hikayenin sonu.

Bugün de 2016 düğünleri etiketimize yenisini eklemiş olalım.
Düğün CVK Park Bosphorus Hotel'de gerçekleşti ve ikinci kısımda damat ve gelin kostüm değiştirdiler. Fas'in geleneksel kıyafeti olduğunu düşündüğüm kostümleriyle el üstünde taşındılar.
Videoları gördüyseniz düşme tehlikesine karşın ne kadar mutlu olduklarını da gözlemlemişsinizdir.

Gelin hakkında ne desem bilmiyorum. Bazı fotoğraflarda çok güzel, bazılarında ise çok itici 🙈
Gelinliğe gelince.. tam kendisinden bekledigim bir gelinlik giymisti. Üst kısımları hoş olmakla birlikte ben pek beğenmedim zaten gelinimiz de dikkat ettiyseniz yürüyemiyordu!
Ama Murat çok seviyor sanki?
İnşallah ben de severim 😂
Allah mesut etsin.
Mutlu haberlerini almaya devam edelim.

25 Aralık 2016 Pazar

Murat Yıldırım'ın Kınası


Aman aman evlenin 2016 bitmeden.
Bu 2017'de milletin bilip bizim bilmediğim bir şey mi var ki 2016'da sevgilisinin elini tutan soluğu nikah masasında aldı, bilemiyorum?

Kasım ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Facetime aracılığıyla ailesinden Murat Yıldırım için istediği Faslı gelinimizin dün akşam Taksim'de kınası yapıldı.
Şu saatlerde de düğün devam etmekte.
Düğünden görüntü bekledim ama yok.
Benim de instagramım yok. Yoksa bulurdum size.
Şuraya bir iki kına fotosu koyayım, düğün görüntülerini de ele geçirince düğün kritiği yaparız, dedim.


Kına Türk ve Arap adetlerine göre yakılmış, Murat'a da etnik bir ceket giydirilmiş gördüğünüz üzere.
Fotoğraflar pek güzel değil, cidden özellikle seçmedim :) Google görsellere kaldık, sosyal medyayı kullanmazsak olacağı bu. (ilk fotoğraf objektif photography)

Gelinliği, düğünü çok merak etmekle beraber, bu evlilik nedense uzun soluklu olmayacak gibi hissediyorum.
Böyle söyleyip şom ağzımı açmış gibi gözükmek istemezdim ama ben bunu dillendirmeyip içimde tutsaydım asıl o zaman gerçekleşirdi. Ne zaman bir hissimi dillendirsem tersi çıkar 😉
Şimdi evliliklerini kutsamış oldum.

Gerçekten, ne kadar saçma, ne kadar yapay, ne kadar uyumsuz olursa olsun burada yazdığım her evlilik için Allah mesut etsin derim ve uzun soluklu olmasını da dilerim.
Sizin için de diliyorum Muratcım 😊
Önceki evliliğinde hiç böyle şeyler yapmamıştın mesela, dibine kadar eğlenerek düğününü yapman da çok hoş.

23 Aralık 2016 Cuma

Bengüsu Özcan Buluşması ve..

Biz havalar bu kadar soğumadan, bir kasım gününde..
Aylardan kasımdı değil mi?
Hayır değildi Ekimdi. Benim doğum günümden önceydi.
Sonbahardı ama bu kadar olmasa da, o gün için tercih ettiğim trençkotu giydiğime pişman edecek kadar soğuktu.
Yolculuk Şişli'ye idi, çünkü Bengüsu Özcan bizi Pena'da bekliyordu.
Okuldan çıkıp otobüs, metrobüs ve metro ile Şişli'ye vardım. Şişli'deki "apartman camii" beni yine şaşırttı.
Biraz gecikmiş, güzel acıkmış, harika üşümüştüm.
Ama beni, kapıdaki sekreterin aksine sıcak bir ortamın beklediğinden emindim.
Bu yazdığım büyük ihtimal kendisinin kulağına gidecek ama ben benim tatlılığıma, tontişliğime, nezaketime bu kadar kayıtsız kalabilen birini daha görmedim.
Sen de amma ön yargılısın, bir görüşte astın kestin, diyebilirsiniz ancak ilk görüşüm değil, yazın da Pena ile özlem giderme görüşmemiz olmuş  ve inanılmaz sıcak bir günde kendisinin buzz gibi karşılamasıyla muhatap olmuştum.
Savunmamı da yaptıysam soğuk karşılamadan sıcak muhabbete geçebilirim.

İçerde beni, sevdiğim kitapların sevdiğim editörü ve onun editörlüğünü yaptığı kitaplardan ikisinin yazarı olan Bengüsu Özcan'nın yanı sıra, şekerim Şahika ve ilk kez o gün tanışıp kaynaştığım Aylinden denemeler ve Kitap bağımlısı olarak tanıyabileceğiniz Aylin ve Gülşah da bekliyordu.
Bekliyordu derken lafın gelişi.. çok olmasa da yine de gecikmiştim ve kahveler yudumlanırken, muhabbetin neredeyse dibine vurulacakken onlara katılabilmiştim.
Bu arada Arzu umarım bu satırları okuyorsundur ve seni unuttuğumu düşünmüşsündür. Sürpriz! Unutmadım!
Hemen bir çay aldım ve keskin bakışlarımla 'kim hangi kurabiyeleri yiyor hangileri tabakta kalmış hangileri tükenmek üzere' onları tespit ettikten sonra en doğru seçimlerle iyice havaya girdim.

Gecikmiştim. O yüzden belki benden önce sorulmuştur diye soru sormaktan çekindim. Ama muhabbet çok güzeldi.
Bengüsu Özcan'ın gittiği yurt dışı seyahatlere gelmişti konu. Vay arkadaş ne gezmişti. Kıskanmamak mümkün müydü? Mümkünse de benim için değildi. Ne güzel dinlemiş, yazacağı diğer kitapları merak etmiştim. İki kitabını da okumuştum. Daha önce demiş olmam lazım, kalemindeki değişim görülüyordu. Haliyle yaşantısı hayal dünyasını, hayal dünyası da yazacaklarını etkileyecekti.
Üstelik karşımda konuşan bu güzel kadın sadece 21 yaşındaydı.



Sizin de tanımanızı isterim açıkçası.
Bu yazı öyle içimden geldiği için yazıldı. Hem de iki kitap için hazırladığım videoyu burada paylaşırken o güzel günü anmış olmak istedim. Belki izlersiniz bu sefer videomu 😏

Bu arada kanalıma abone olmak da son derece kolay.
Hayat kısa. Bence abone olun hatta yorum bırakın 😁

İzlemek yetmez, senin yorumunu okumam lazım diyorsanız linkler: Maskeli Kedi ve Antika Adam
Bir de Bengüsu'nun sitesine link verelim; bengusuozcan.com 

Yalnız acayip merak ediyorum, yazıyı sonuna kadar okuyan var mı?

22 Aralık 2016 Perşembe

Gilmore Girls Geri Döndü

Dünkü Gilmore Girls'e Giriş yazımın devamıdır, ancak seriden bağımsız da okunabilir.

Dizinin 2000-2007 yılları arasında sürdüğünden bahsetmiştim.
Bu yılın ortalarında ( vay canına nasıl da hızla akıyor zaman) Gilmore Girls'ün geri döneceği haberi geldi.
Önce bir araya gelmezler, dokuz yıl geçmiş nasıl kadro toplansın bir araya diye düşünürken ben, setten görüntülere falan rastladım ve çok sevindim.
Çok güzel zaman geçirmiştim onlarla.
Çok sevmiştim onları.
Ve ilk bölümü izleyince anladım ki, çok da özlemişim.

4 bölümlük özel dönüştü bu. Bölüm süreleri 1sa 30 dk - 1sa 40 dk falan sürüyor.
Bölüm sürelerinin uzun olmasına da çok sevinmiştim.
Ancak dizinin geri dönüş bölümleri bir insanın hayallerini nasıl yıkabilirse öyle yıktı benim hayallerimi.

Dediğim gibi çok özlemişim ilk başladığında bunu hissettim içim neşeyle doldu.
Diyaloglara yetişmek falan, her şey eskisi gibi hissettirdi.
Ancak, vay arkadaş bu kadar mı sıkıcı olur?
Aradan dokuz yıl geçmiş, sadece 4 bölüm yapacaksın, bu kadar boş sahne neden?
Bölüm sürelerinin uzun olmasının nedeni anlatacak şeylerin çokluğundandır diye düşünürken ben, boşluğundan olduğu ortaya çıktı.
Hele o Starshallow tiyatro oyunu seçmelerini gerçek zamanlı gibi göstermeleri.. Ne sıkıcıydı!

Buradan sonrası biraz spoiler içerir.!
Lorelai ile Luke evli değil ancak beraber yaşıyorlar, Rory orada burada yaşıyor Yale mezunu bir baltaya sap olamamış. Kesinlikle Rory gibi potansiyeli olan bir kızdan beklenmeyecek bir kariyer fiyaskosu. Ancak olası da.
Herkesi görüyorsunuz. Büyük baba Richard Gilmore rolünde izlediğimiz Edward Herrmann'ın aramızdan ayrılması nedeniyle o yok. Onun da cenaze törenini görebiliyoruz dizide.

Ya ne bileyim o kadar müsait ki olaylar seyirciyi ağlatmaya, güldürmeye, sinir etmeye. Ne diye sıkıyorsunuz milleti?
Sookie'nin yerine gelen ünlü aşçıları ve Lorelai'ın onları beğenmemesi güzel detaylardandı. Sonunda Sookie'nin gelmesi de. Çünkü ben o gelmeyecek sanıyordum. 😊

3. bölümde biraz renklendi dizi. 4. ve son bölüm de yine fena değildi.
Ancak gerçekten yazık etmişler diziye. Son kararım bu.


Bu arada, hani bazen dizilerde zamanda sıçrama olur ve birkaç sene sonrasını gösterirler ya... biz de hani, ne yani 5 yıl geçmiş ve bunlar hala aynı mı gözüküyor diye burun kıvırırız.
İşte bu dizide gerçekten dokuz yıl geçmemiş olsa asla bu kadar harika görünüşlerini eleştirmeden duramazdım. 😁

21 Aralık 2016 Çarşamba

Gilmore Girls'e Giriş


Ben hiç Gilmore Girls'ten bahsetmemiş miyim blogumda?
Ne ayıp!
Bu 2000-2007 yılları arasında yayınlanmış bir dizi, benim blogumsa 2009 doğumlu. 2009'a kadar dizinin tüm bölümlerini bitirmiş olmalıyım ki hiç bahsetmemişim ancak sizin için bir özet geçebilirim.

Cnbc-e... -Aman Allah'ım Cnbc-e bile kalmadı- ne diyordum Cnbc-e ne verirse izlediğim yıllar.
Türk kanallarından kopmam o zamana denk gelir. Her neyse, aynı zamanda dayımın da Amerika'da yaşadığı zamanlar ve böyle yabancı dizileri sevdiğimi, özellikle Dawson's Creek hayranı olduğumu, biliyor. (Kendisine internette gördüğüm haberleri falan yolluyordum tercüme etmesi için, ah ne kadar gıcıkmışım 🙈) İşte o zaman dayım söylemişti; Gilmore Girls diye bir dizi olduğunu, izlersem çok beğeneceğimi.

Bu arada TGRT'de de ER veriliyor ama asla dedikleri saatte yayınlamıyorlar, bekliyorsun bütün gece ama bölümü vermeyebiliyorlar, ayrıca döne döne aynı bölümleri veriyorlar.
Tabii ki ER'dan anladığınız üzere George Clooney hayranlığımın tavan zamanları.

Ah bu yazı çok uzun olacak galiba, okumayacağınızdan neredeyse eminim ama bunu anlatmak zorundayım çok mühim!..

Neyse ben Cnbc-e 'ye devamlı mail atıyorum, farklı mail adresleri açıp atıyorum, arkadaşlara baskı kuruyorum mail atın ya da mail adresinizden ben atayım, diye.
Öyle nerede, herkesin cebi bırakın evinde internet?!
Tek başıma yoğun istek yapıyorum kısacası.
Peki bu maillerde ne diyorum?
Nolur nolur nolur ER 'ı yayınlayın. (önceliğim tabii ki George)
Nolur nolur nolur Gilmore Girls'ü yayınlayın.
Sayısız mail attım.
Ve ne oldu?
Şeyy.. böbürlenmek istemem ama soruyorum o diziler Cnbc-e'de yayınlandı mı, yayınlanmadı mı?
😎
Bitti mi? Bitmedi elbette.
Tgrt dedik ya, Tgrt'de bir de X-files veriliyordu. Ve Cnbc-e'de ER ile X-Files'ın başlama zamanları aynıdır.
Bence ER'ın haklarını almışken X-Files'ın da haklarını aldılar ve benim sayemde insanlar, saatinde başlayan, düzenli yayınlanan, hem de orijinal dilinde türkçe alt yazıyla bu televizyon klasiklerini izleme fırsatı bulabildiler.
Bunu birçok defa kayıtlı olduğum forumlarda dile getirdim. Hatta size bir sohbet arasında bundan bahsetmiş olabilirim.
Bu teorimi asla kanıtlayamadım ama böyle olduğuna eminim.

Şimdi aklıma geldi de, umarım bu kadar insanın bu dizileri izlemesine vesile olduğum için cehennemde yanmam 😖😖 Tırstım, umarım (yıllardır ilk defa bunu düşünüyorum) bu dizilere sebep, benim yoğun isteklerim değildir.

Bu yazı Geri dönen Gilmore Girls'e ait bir yazı olacaktı ancak bu hali bile oldukça uzun oldu.
Gilmore Girls Geri Döndü yazısı yolda.

19 Aralık 2016 Pazartesi

Frankie Presto'nun Sihirli Telleri

Hanımlar! Beyler!
Sizleri Frankie Presto ile tanıştırmama izin verin!

Benim Frankie ile tanışmam biraz ilginç. Tamam madem merak ediyorsunuz anlatayım.
Frankie Presto diye arattığınız zaman ünlü şarkıcıların, tanınmış bestecilerin onun hakkında konuştukları röportajlara denk geliyorsunuz YouTube'da. (Aratın ve bulun)
iTunes'da Frankie'nin hitleri var mesela.
Ama nasıl olur?
Frankie Presto bir roman kahramanı değil mi?
Nasıl olur da, Paul Stanley, Frankie ile tanışmasından, onunla ilgili anılarından bahseder?
Nasıl ilginizi çektim mi?
Açıkçası benim ilgimi bu çekti ve kitabın ülkemizde çıkmasını bekledim.
Kitap Ekim 2016'da raflardaki yerini aldı. Aralık 2016'da ise kalbimdeki yerini.


Presto, gitar virtüözü olduğu için kitabın adının Frankie Presto'nun Sihirli Telleri olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak Frankie'nin eşsiz müzik kabiliyetinin yanı sıra gerçekten sihirli telleri var.
Canım Frankie.
Biraz fantastik, biraz romantik, biraz eşsiz, biraz benzersiz bolca müzik ve sevgi dolu bir hikaye.
Kitaba sarılasım geldi, sizlerden saklayamayacağım.
Kitabın teşekkür kısmını okuduktan sonra ben de yazara teşekkür etmek istedim. Tuttum kitabın editörüne mail attım. Sanırım bunu da hayatımda ilk defa yapıyorum. 😊

Bu yıl okuduğum en iyi kitap diyebilirim bunun için.
Kitap bitmeden videosunu çekmek, blogda yazmak istedim. Ama ya sonunda saçmalıyorsa diye kendimi zor tuttum. Ancak bu bile eşe dosta tavsiye etmeme engel olmadı.
Size de tavsiye ederim. Hatta okumanız için baskı kurabilirim.
Frankie ile tanışmalısınız!

13 Aralık 2016 Salı

Dünyanın En Barışçıl Dönemi

Dünya dünya olalı böyle barışçıl dönem görmedi.
Bunu biliyor muydunuz?
Unutun ülkemizi kaç yıldır sürüklemeye çalıştıkları kaosu.
Unutun bombaları. Unutun Halep'i.
En barışçıl dönemdeyiz şimdi.
Batı öyle diyor çünkü.
Hani ses etmiyoruz elimizden bir şey gelmiyor diye yüreğimiz sızlıyor ya.
Sızlamasın boşuna.

Batı görmezden geliyor. Biz de görmeyelim.
Görmezden gelince yok oluyor her şey.

Bunu bana derste 10.sınıf öğrencim demişti.
Dünyanın en barışçıl dönemi.
Ben karşı çıkınca, başka bir öğrencim desteklemişti.
"Öyle ama hocam, bu bir gerçek bunu herkes söylüyor"

Gencecik, pırıl pırıl Türk ve müslüman çocuklar.

Arkadaşlar 2016 yılındayız hatırlatayım. 21. yüzyıl!

15. yüzyıldan 18. yüzyıldan daha az kan dökülüyor diye memnun mu olmalıyız.
Bu bize yetmeli mi?
Ve inanın bana Suriye'de dökülen kanın yarısı Avrupa topraklarında dökülseydi ki dökülemezdi, hemen icabına bakılır dünya seferber olur, acı dindirilir, üstüne şarkılar, anıtlar, filmler atfedilir bize de ağlayarak lanetlemek düşerdi.

Ölen müslüman olunca görmezden gelmek kolay oluyor.
Ölen müslüman olunca kan dökülmüş bile sayılmıyor.
Ölen müslüman olunca tepki verilmiyor. Sesler yükselmiyor.
Halep'te çocuklar öldürülüyor. Kadınlar ırzlarını korumak için intihar ediyor...
Dünya?.. Dünya dilsiz.
Dünyanın en barışçıl dönemiymiş.
Tabii tabii.

9 Aralık 2016 Cuma

Kelebek Adası Videosu

Uzun zaman sonra YouTube kanalıma bir video yüklemişken, bunu buradan duyurmamak olur mu?
Olmaz!
Olmamalı!
Aslında Sarah Jio'nun tüm kitaplarına toplu bir video çekmek istiyorum ama, çekmek, sonrasında kesmek + yüklemek zahmetli geliyor.
Sonra yorum da yapmıyorsunuz.
Ben istiyorum ki eleştiri de olsa yorum yapın. Eleştireceksiniz ki ben hatalarımı görüp düzelteceğim.
Yok Seyhan sen harikasın o yüzden eleştirmiyoruz, diyorsanız da..
Deyin yani bunu da deyin, belki teşvik olur :)

Neyse bak, onca lafın üstüne videomu koyuyorum, izlemek yorum yapmak size kalmış.



Bu arada kanalıma abone olmayanlar varsa onları da abone olmaya davet ediyorum.

8 Aralık 2016 Perşembe

Pyo Na-Ri 'nin Gelinliği

Jealousy Incarnate sevgimi belli etmek adına ve izlemeyenlere spoiler olsun diye tabii, Pyo Na-Ri'nin gelinliğine ayrı post yapmak istedim.

DİKKAT SPOILER!!

2016 gelinleri ve gelinlikleri arasında bir değerlendirme yapsam dereceye girerdi.
İnanılmaz sade.
Ve kısa kollu!
Hani, olmuyor ki, dekoltesiz güzel gelinlik yok ki!, diyenlere güzel bir örnek.
Üstelik kabarık bile değil.







Amma abarttın, nesi güzel?, diyebilirsiniz.
Aslında bu gelinliği, iki kez giydi dizide. İlkinde bir fotoğraf çekimi içindi. Gelinliğin oynadığı karaktere gittiği için de bu kadar sevmiş olabilirim ama cidden, ekran görüntüsü gelinliğin hakkını vermiyor.
Bu arada o çekimde - izleyenler bilir- giyilen gelinliklerin her biri ayrı güzeldi. Ve çok başka tarzlardaydı. Hepsinin görüntüsünü almış olsam en az birine bayılırdınız. Eminim.

Jealousy Incarnate yazılarımın bir soru gelmeyeceğinden korkmayın. Yazarsam sadece birkaç tane daha yazarım bu konu hakkında 😉

7 Aralık 2016 Çarşamba

YOLO Dünyası için Geri Sayım Başladı!

haydar-colakoglu-yolo-uygulama
Ulaşımda En Pratik Yol O!  sloganı ile yola çıkan ve Uber’in karşılaştığı en güçlü rakip olan girişim YOLO için geri sayım başladı. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yoğun ilgi gören şehir içi, konfor ve kaliteyi birleştiren yolculuklar sağlayan platformlara bir yenisi daha ekleniyor. Kısa süre içinde hayatımızda farklı bir yer edinmeyi hedefleyen girişimin adı YOLO.
YOLO, şehir içinde lüks segment araçlar ile şehir içi VIP taşımacılık hizmeti veren ve sektöre çok iddialı girerek diğer rakiplerine nazaran çok farklı iş modeli ve kazanç vaat eden bir mobil uygulama. Dünyada Uber modeli olarak bilinen mobil uygulamanın Türkiye versiyonu olarak planlanmış olan YOLO, uzun süren Ar-Ge çalışmaları sonucunda ortaya çıkmış.
YOLO’yu dünyadaki benzerlerinden farklı kılan en önemli özellik TR’de hukuksal altyapısının sağlamlığı ve farklı kazanç modelleri. YOLO, hem kullanıcılara, hem de iş ortaklarına sağladığı yeni nesil bir iş modeli ile kısa sürede yola çıkıyor.
haydar-colakoglu
YOLO, TEB Holding ve Çolakoğlu Grup Yönetim Kurulu Üyesi Haydar ÇOLAKOĞLU başkanlığındaki güçlü yatırımcı ve yönetim kadrosu ile de dikkat çekiyor. Yönetim kademesindeki 12 kişilik tecrübeli ekibin, 1 yıl süren çalışmaları sonucu ortaya çıkardıkları YOLO, şehir hayatına yeni bir soluk getirmeyi planlıyor.
haydar-colakoglu-teb-genel-mudur

haydar-colakoglu-teb

Ulaşımdaki zorlukları keyif ve konfor ile çok uygun koşullarda sunmayı hedefleyen ekip adına konuşan YOLO Yönetim Kurulu Başkanı Haydar ÇOLAKOĞLU şunları söyledi;
“Günümüzde temel ihtiyaçlarımızdan biri olan şehir içi konforlu seyahatin hızlı, güvenli ve ucuz olarak sağlanabilmesi başlangıç noktamızdı. Bununla birlikte, kayıt dışı kalan birçok seyahatin kayıt altına alınarak vergilendirilmesi, sektörde hukuksal altyapının sağlamlaştırılması yeni düzende yeni normallere alışan bizler için çok önemli. İşlerimize teknolojiyi en verimli şekilde entegre etmek hem kullanıcılarımıza hem de iş ortaklarımıza yüksek kazanç sağlayacaktır.
YOLO yüzde yüz yerli yapım bir uygulamadır. Amaçlarımızdan biriside bu iş modelini hızlı bir şekilde ülke dışında da kullanılan bir marka yapmaktır. YOLO’nun temel felsefesi bundan ibarettir.
Kendi kurucularımızın sağladıkları desteklerin yanında, henüz başlangıç aşamasında iken Los Angeles merkezli bir yatırım şirketinden 16 milyon dolar değerleme ile bir kısım yatırım aldık. Kendileri ile yaptığımız çalışmalar sonucunda da “you only live once” baş harflerinden oluşan YOLO isminde karar kıldık. Bunun yanısıra Los Angeles, San Francisco, Londra ve Zürih merkezli yatırımcı grupları ile de görüşmelerimiz devam etmekte. Bu güç birliği platformu ile hem UBER gibi bir dünya devine rakip olacak, hem de Türkiye’den bir dünya markası çıkartabilmek için çalışacağız.
haydar-colakoglu-yolo-turkiye
Başlangıç gününde 300’ün üzerinde araç ile hizmet verecek olan YOLO ile kullanıcılar, tek tuş ile araç çağırabilecek, ulaşım ücretlerini kredi kartları ile ödeyebilecekler. Araçta unuttukları herhangi bir eşyanın güvende olduğunu bilecekler. Yıl sonu hedefimizde 1000’i aşkın araçla hizmet vermek var.
Bu uygulamaların yanısıra yolcularımızı çok özel kampanyalardan da faydalandıracağız. Farklılıklarımız, ilk günden bu ayrıcalıklar ile görülecek. Kasim ayında acilacak beta surumu ile İstanbul`un bazi seckin mekanlarinda yapilacak test surusleri ile hizmete baslayacak olan uygulama üzerinden özellikle tanıtım günlerimizde kayıt yaptıran yolcularımıza 15 Aralık - 4 Ocak tarihleri arasında ücretsiz ulaşım hakları, çeşitli promosyonlar sağlayacağız. Açılışa özel bu kampanya gibi birçok büyük kurumdan da kampanya desteği alan YOLO ile yolculuklarınızın standartları değişecek. YOLO’yu hepinize tavsiye ediyorum. YOLO dünyasına hoş geldiniz.”
GooglePlay ve AppStore dan indireceğiniz uygulama sayesinde YOLO dünyasında siz de yerinizi alın. Detaylı bilgi ve iletişim için www.yolo.com.tr adresinden YOLO’ ya ulaşabilir @yolo_turkiye Instagram adresinden de takip edebilirsiniz.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Jealousy Incarnate


Ta ta ta taammmmmm!!
Yaşasın dedirten, ay bi' bölüm daha mı izlesem diye sorduran, güldüren duygulandıran, özlediğim tarzda bir dizi: Jealousy Incarnate!

Başrollerinde, çok sevgili pek sevgili Gong Hye-Jin oynayan bu dizimiz kore dizilerini neden sevdiğimizin bir kanıtı adeta.
Gong Hyo-Jin ile aramızı Master's Sun isimli diziyle düzeltmiştik hatırlarsanız. Ona gelene kadar başka dizilerini de izlemiş ama sinir olmaktan vazgeçmemiştim.
Gong Hyo-Jin'e dizide, Jo Jung-Suk ve Go Kyung-Pyo eşlik ediyor. Ama ne eşlik!!


Konuyu yazıyordum sildim, çok gereksiz olacak. Ne gerek var güzel diyorsam nesi güzel ondan bahsetmeliyim. Konuyu zaten her yerde bulursunuz.😊
Bir kere çok komik, ilk bölümler kahkahalarla güldürüyordu.
Sonra tabii arada dibine kadar romantizim ve duygusallık vardı, işinden çıkılmaz durumlar vardı.
Yan karakterler çok eğlenceli, çok sağlamdı. Ben genelde yan karakterlerin hikayelerinde acayip sıkılırım, çoğunu gereksiz bulurum ama bu dizide sevmediğim bir yön bulamadım. Üstelik dizi 24 bölüm!
Dizi Pyo Na-Ri umutsuzca 3 yıl boyunca Lee Hwa-Shin'i sevmiş, Lee Hwa shin ise tabii kaba saba biri olmakla beraber asla yüz vermemiştir sözleşmeli hava durumu spikeri olan tatlı mı tatlı Pyo Na-Ri'ye.
Dizide bir de ikinci harika erkek olmalı değil mi? O da Go Kyung-Pyo'nun canlandırdığı mükemmel ötesi Go Jung-Won. Ama nasıl harika, nasıl muhteşem.
İlk bölümler dedim ki, bunu seçsin Allah'ım n'olur, bir kere de benim dediğimi yapsınlar harika adamı seçsinler. Bu kaba saba ayıyı seçmesin lütfen lütfen lütfen...
Derken çıkmaya başladılar. Ama bu arada birinci adam da perişan deli gibi seviyor artık kızı. Ay nasıl kahredici bir şey, ölüyorum izlerken.
İkisi de harika.
İnsan resmen ben olsam kimi seçerdim diye düşünüyor yine de işin içinde çıkamıyor.
O duyguyu çok güzel yaşattılar.
He bu arada birinci adamla ikinci adam çok samimi iki dost.
Kız arkadaşların arasını bozmaktan da korkuyor, siz de bozulsun istemiyorsunuz falan.
Olaylar olaylar..
Meme kanserine ise hiç aklınıza gelmeyecek bir yönden dikkat çekiyorlardı.
Beğendim.
Tekrar izleyeceğim az kore dizisi vardır, bu da onlardan biri.
Neredeyse her bölümden sonra bloga yorum yazmak istedim.

Ve müzikleri.. Bu da bir ilk benim için,müzikleri hiç dikkatimi çekmez aslında.

Çok güzeldi...

6 Aralık 2016 Salı

Hırsız


Ay bu üstsüz adamı buraya koymaya çok utanıyorum ama Caleb bu, yabancı değil.
Tarryn Fisher'in Fırsatçı serisinin son kitabında anlatıcı merakla beklediğim Caleb Drake.
Bu kitabı kuzenim bana hediye alacaktı, onu bekledim ama keşke beklemeseydim arayı bu kadar açmadan okusaydım, diyorum çünkü bazı kilit kısımları unutmuşum. Zaten kuzenim de almadı ben aldım. Hıh!

Büyüdükçe romanlarla insanlar arasında bağ hafifliyor bence.
Yani bende öyle oldu, delicesine sevdiğim karakterlere rastlamıyorum kitaplarda sanki.
Bunu da artık olgunlaşıp iyice seçici olmama bağlıyorum.
İşte Caleb seçilmişlerden.
İlk kitaptan itibaren kendisine hayranım.

Tarryn Fisher karakterleri bildiğiniz karakterlere benzemez. Hani ana karakter her zaman doğruyu yapar ya bunlar öyle değil, her karakterin ezik olduğu, baskın olduğu yanlar ve yalan söyledikleri yerler var.
Her kitabın sonunda yuh dedirtip karakterleri çözdüğümüzü sandığımız noktada afallatıyordu Tarryn bizi.
Caleb hakkında da bekliyordum bir şeyler.
Ondan soğumama neden olacak şeyler okuyacağım sanıyordum ama bence Caleb daha ne kadar mükemmel olabilirdi ki?

Bu kitabın konusunu bana sormayın. Konuyu anlatsam serinin yanında çok atıl kalır ama genel olarak hadi konuyu size özetliyeyim.
-Dibine kadar SPOILER yalnız, uyarmadı demeyin.
Caleb ilk görüşte Olivia'ya aşık olmuş uzun süre peşinden koşmuş, onu unutmak için başkalarıyla da beraber olmuş en sonunda Olivia ile birlikte olmaya başlamıştır ancak zorlu bir ilişkidir ve ilk hatada Olivia bana oha dedirten bir şekilde Caleb'i kendinden uzaklaştırmıştır.
Bütün bunları Fırsatçı kitabında Olivia'nın ağzından dinledik.
İkinci kitapta Leah karşımıza çıkıyor, inanılmaz... hmmm.. küfür etmeden Leah'dan bahsedilmez ki.
Tehlikeli Kızıl kitabında Leah'ın ağzından Caleb için verdiği savaşı dinliyoruz ama Leah'nın ahlak anlayışı yok, etik kelimesini daha önce hiç duymamış, ona her şey mübah. 
Düşünebiliyor musunuz sevenleri ayırmak için nelere katlanır, intikam almak için neleri yapabilir?
Serinin son kitabı Hırsız ise Caleb'in ahh nedir bu kadınlardan çektiği dercesine yeniden Olivia'yı kazanmaya çalışmasını anlatıyor.
-Spoiler bitti-
Her kitabın sonunda karakterden nefret aşamasına geleceğim için Caleb'ten de soğuyacağımı düşündüm ama ı ıhh! Ya da kitaptaki kadınlardan öyle nefret ettim ki Caleb'in yaptıklarını bana normal geldi bilmiyorum, Caleb ilk kitaptan itibaren favorimdi, öyle de final yaptı.

Bu seri yetişkin kategorisinde. Bu tarz kitapları sevenlere öneriyorum. Ama önerdiğim kimse benim kadar sevmedi:)
Bu serinin kapaklarını sevmediğimi daha önce seriyle alakalı yazılarımda bahsetmiştim. İlki hediye gelmeseydi ben bu seriyi mümkün değil almazdım :) Bana göre kapakları çok ucuz :/
Yalnız yazarın üslubuyla tanışınca artık yazarın ismini gördüğünüz her işi okumak istiyorsunuz. Yine şunu söylemem gerekir ki serinin ilk kitabındaki esprilere, anlatıma, benzetmelere diğer kitaplar yetişemiyor, hatta her kitapta o biraz daha düşüyor. Yine de güzel.
Bu arada Tarryn Fisher çok çatlak bir kadın bence.

Amma yazmışım he!

5 Aralık 2016 Pazartesi

Gülben Ergen & Erhan Çelik Boşanması

Düğününü yazdığım çiftin boşanmalarını yazmak biraz tuhafıma gitti açıkçası.
Bu yıl da çok düğün oldu ama bence hala onunki kadar güzel bir gelinlik giyilmedi ve öyle güzel fotoğraflar çekilmedi.

Bu yazıyı yazmama annem vesile oldu öncelikle onu söylemem lazım.
Haberleri izlerken dedi ki; "Bu adam nasıl Gülben'le evlenmiş anlamıyorum?"
Onu kimse anlamıyor zaten, dedim.
Allah Allah nasıl evlenmiş, dedi tekrar.
Zaten boşanıyorlar, dedim.
Sonra bana kahkaha attıran ama kendisinin son derece ciddi olduğu düşüncesini dile getirdi:
Boşanmalarını onaylamıyorum ama neden evlenmişler?
😂😂😂😂
Daha evleneli iki yıl olmuştu. Onlar için bile kısa bir süre bu. Boşanmalarını beklemiyordum. Kimse beklemiyordu.
Üstelik annem de onaylamıyor! Ancak gerçekten oluyor bu boşanma.
Annem onaylamadığı halde boşandıklarına inanamıyorum!

Benim, sizin dikkatinizi çekmek istediğim başka bir nokta var. (Gerçi magazin hesaplarını bunu kaçırmış olması mümkün değil ama benim onlardan hiç haberim yok.)

Bu haber çıktığında Erhan Çelik de Gülben Ergen de hesaplarından haberi doğruladı. Mesele doğrulama şekilleri.
İkisinde de ben onu boşuyorum havası vardı.

İlk olarak Erhan Çelik Boşanma haberini Twitter üzerinden duyurdu. Çok kibar gözüken bu duyuruda "... çok güzel olan evliliğiMİZİN.... ayrılığın daha iyi olacağını düşünüyoRUM..." ifadeleri hemen göze çapıyordu. Durun tam metni görmeyenler için koyayım.

Yukarıdaki basın duyurusunu gören Gülben durur mu, yapıştırmış cevabı:


Hani bunlara gerek var mıydı? Bilemiyorum. Ne olurdu yani Erhan Çelik "doğru tercihin yollarımızı ayırmak olduğunu düşünüyoRUZ" deseydi. Buna mukabil, Gülben Ergen de "yoluMUZA ayrı ayrı devam etmeye karar verDİK" deseydi. İkisinin de şuncacık nezaketten yoksun olmalarına bir anlam veremedim.

Gülben'in Mahsun Kırmızıgül'ün filminde oynama inadı yüzünden bu evliliğin bittiği, Erhan'ın evden ayrılırken yanına Gülben'in oğullarının tişörtlerini aldığı haberi de söylentiler arasında.

Bu arada Gülben'in duyurusu Erhan'ınkinin yanında çok 'şov' kokmuyor mu? 

4 Aralık 2016 Pazar

Shakira'nın Ailesi

Geçtiğimiz günlerde İspanya'nın Barcelona kentinde düzenlenen bir ödül törenine katılan 39 yaşındaki Shakira bugünkü konuğumuz.
Kocası Gerard Pique ve tatlı çocukları Sasha ve Milan'la katıldığı ödül töreninden tabii ki eli boş dönmemiş Shakira.


(yukardaki 👆foto justjared)
Bu arada Shakira'nın pembe saçlarını henüz görmediyseniz onu da ekliyeyim :)


Güzel kadın ama çok edepsiz.
😂

3 Aralık 2016 Cumartesi

Unutulmaz Sahne

Size bir film önermiştim; Awakenings.
İzlediniz mi?
Bence izlemelisiniz?
İzlemeyi düşünenler buradan sonrasını okumasın, izledikten sonra gelip okusunlar ama.
Yani mümkünse.
Rica ediyorum 😀
Benim en sevdiğim, filmde en etkilendiğim sahneyi paylaşacağım da. Acaba sizin de dikkatinizi çekti mi diye izleyenlere sormak istiyorum.


Filmin bir yerinde hasta Leonard Lowe'un annesi şöyle bir şey söylemişti:

"Çocuğum olduğu zaman böyle güzel sağlıklı bir bebeği hak etmek için ne yaptım, diye hiç düşünmedim. Acaba ne iyilik yaptım da böyle bir evladım oldu demedim ama hastalandığından beri her gün, bunu hak etmek için ne yaptım, ne hata işledim, diye düşündüm."

2 Aralık 2016 Cuma

Din ve Beddua


Aralarında Zünnün- i Mısrî'nin de bulunduğu bir gemi yolculuğunda bir grup alem yaparcasına eğleniyormuş.
Kimileri de bu durumdan çok rahatsız olup Zünnün-i Mısri'ye gelip, mübarek bir zatsın sen dua etsen de Allah bu topluluğu kahretse, diye rica etmişler.

Zünnün-i Mısri de o alemci gruba bakıp, "Allahımm, bu dünyalarını neşeli kıldığın gibi ahiretlerini de güzel ve neşeli kıl", diye dua etmiş.

Topluluğun helakı için dua bekleyenler şaşırmış tabii.
Alemci grup ise kendileri için böyle duada bulunan Zünnün-i Mısri görmüşler utanmışlar, durumlarından çekinmişler. Hallerine çeki düzen vermeye başlamışlar.
Ne alemleri kalmış ne alemcilikleri.

Mısrî'nin duası nasıl ince. Nasıl örnek alınası.

Bu vesile ile cümleten hayırlı cumalar💗

1 Aralık 2016 Perşembe

Awakenings

Haftalardır iletişim psikolojisi seminerlerine katılıyorum.
Psikolojiye dair ilgim arttı. Eski bir hayalim gün yüzüne çıktı. Gerçekleştirirsem söylerim. Söylersem gerçekleşmeyeceğini düşünüyorum çünkü.
Neyse işte.
O seminerlerde, hocamızın tavsiye ettiği filmlerden biri bu Awakenings.
İzlerken bazı anlar tanıdık geldi ama ne izleyip izlemediğimi ne de konusunu hatırlayabildim, beki de başka filmlerden ötürü tanıdık geldi. Ya da o kadar uzun süre önce izlemişim ki hatırlamıyorum. Ancak netice yeni bir film benim için.
Burada bahsetmeye değecek bir film.

Filmde bir kere Robert De Niro ve Robin Williams oynuyor. Baştan bir puan öne çıkıyor bu özellikle.
Fark ettiniz mi bilmem Robin Williams'ın gözlerinin içi parlıyor. Hala inanamıyorum böyle bakan bir adamın kendi canına kıydığına.
Robin Williams, bu filmde asosyal bir doktoru canlandırıyor. Robert De Niro ise bir hastayı. İyileşmesi imkansız bir hastayı. Doktorun inancı ve çabasıyla büyük değişikliklerin yaşandığına tanıklık ediyoruz.
Film harika. Şiddetle tavsiye ediyorum.
Üstelik yaşanmış bir hayat hikayesi.
Çok ilginç. Muazzam. Hayat dersi veren bir film.