14 Ağustos 2019 Çarşamba

Onuncu Gün; Budapeşte

Birinci gün; Bulgaristan
Altıncı gün; Brugge
Yedinci gün; Volendam ve Amsterdam
Sekizinci gün; Dresden
Sekizinci gün; Prag
Dokuzuncu gün; Viyana
Onuncu gün; Bratislava

Sabah Bratislava'da iki dk geçirdikten sonra Budapeşte için yola çıktık. Herhalde 3-4 saatte varmıştık.

Budapeşte'de ilk Kahramanlar anıtının olduğu yere gittik. Rehberimiz orada yaşayan ve seyahat acentesinde çalışan bir Türktü.


O meydanda biraz anlattı, ve diğer grubu beklediğimizden 20 dk serbest zaman verdi.
Yok yani bir şey yok, on heykelle 200 fotoğraf mı çektirelim, ne yapalım?! O yirmi dk oldu yarım sa. sonra kırk dk... diğer otobüs geldi, sonradan gelmelerine rağmen onlar önden gitti. Biz de çimlerde otobüsümüzü bekledik.
Bundan sonra hep arabada dolandık. Dolandık. Güya rehber var hiçbir şey anlatmıyor.
Kendimizce gördüğümüz ve merak ettiğimiz yerlere hikayeler anlatıyoruz, sesimizin ulaştığı tüm koltuklar buna eşlik ediyordu. Bu işte olumsuz durumlarda bile keyif almaktır. Her zaman değil ama uyumlu insanlarla bunu başarmak çok da zor değil.


Şehre tepeden bakmanızı sağlayan, Özgürlük heykelinin de bulunduğu Gellert tepesinde bir mola veriyoruz.
Budapeşte çok güzel bir şehir. Gerçekten çok güzel.
İlk defa bir yere böyle tepeden bakınca dedim ki; "Ah! İstanbul kadar güzel!

Sonra Trinity Meydanına gidiyoruz. Masallardaki şatoları andıran - üzgünüm ama söylemek zorundayım- harika bir kilise var burada. Her açıdan fotoğraf çekmeye doyamayacağınız 700 yıllık bir tarihe sahip Matthias Kilisesi!
Mohaç Meydan Muharebesinden sonra Macaristan'ı alan Kanuni, ilk cuma namazını da burada kıldırmış, ardından burası şehrin ana camisi olmuş.
Sanırım bir ah da burada gönlümüzden kopuyor..

Daha sonra yemekten önceki zamanımızı geçirmek üzere her yerin kapalı olduğu bir köye geçiyoruz. Sadece bir iki Türk dükkanı açık ve buralardan alışveriş yapalım diye getirildiğimiz bu yerde de sorun çıkarmamaya kendimizi eğlendirmeye çalışıyoruz.


Bu ıssız köyden yemek yerine geçildiğinde yemek için oturmuyoruz ve sokaklarında dolaşıyoruz.
Çünkü benim için gezmek bu ya, yollarda dolanmak :)
Kısıtlı süremizde köprüye çekip şehri izleyip fotoğraf çekiyoruz. Sonra görkemiyle insanı büyüleyen parlemento binasının dibine kadar gidiyoruz!


Burada yaptığımız en güzel şeyde sıra. Tuna nehrinde tekne gezintisi. Zaten akşam tavsiye ediliyor bu tekne gezisi. Çünkü şehrin ışıklandırması bir harika. Maalesef hiçbir yüksek çözünürlüklü kamera Allah'ın verdiği gözün gördüğünü size aktaramıyor.


Kısaca şöyle demek istiyorum: Budapeşte'ye bayıldım. O da benden azıcık hoşlansa yeter.

Bir sonraki şehirde ve yazıda görüşmek üzere..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

söz sizin...