Ay nihayet ben de indirimden bir şeyler alabildim.
İndirimleri çok severim aslında ama bu Gratis Watsons indirimlerinden hiçbir şey anlamıyorum.
Ne alacağımı bilemiyorum. Fiyatlar gerçekten inmiş mi anlamıyorum.
Bu sefer biraz vakit ayırıp kurcaladım, bir de aldıklarımın videosunu çektim.
Griptim. Burnum tıkalıydı. Sesimi zaten sevmezken böyle bir video..
Bilemiyorum başkası yapsa bu ne özgüven derim 😄😄
Çok karlı bir alışveriş oldu çook!😂
29 Aralık 2017 Cuma
27 Aralık 2017 Çarşamba
İstanbul Kırmızısı
Ferzan Özpetek'in filmlerini bile izlememişken neden kitabını alır ki bir insan?
Cevap veriyorum, Can yayınların tatlış minikitap versiyonları yüzünden.
Her alışverişte bir adet kendime minikitap almaya kararlıyım. Devam edeceğim minikitap almaya ama bu kitabı da hiç sevmedim ya hu!
Bakıyorsunuz bir cümle şimdiki zaman, hemen arkasındaki cümle -di'li geçmiş zaman.. Böyle kitaplarda şeyi merak ediyorum: Basmadan önce okunmuyor mu?
Anlatım bozukluğu dolu.
Adam uzun süredir yurtdışında yaşıyor ya ondandır diyeceğim ama zaten bizim dilimizde yazmamış ki çevrilmiş bu kitap.
İtalya'da yaşayan biseksüel yönetmen ve eşiyle İstanbul'a gelen tasarımcının hayatının nasıl kesişip durduğunu, Anna'nın hayatının nasıl alt-üst olduğunu okuyoruz.
Biseksüel diye özellikle belirttim çünkü özellikle belirtiliyor bu.
Aşk her şeyin üstündedir, mesajı veriliyor.
Emek sinemasının yıkılıp Avm yapılması ve Gezi olaylarına da değiniliyor.
Mesajlar vermeye çalışmış ama çok zorlama olmuş diye düşünüyorum ben naçizane.
Filmi de varmış kitabın. İzler miyim? Hiç sanmıyorum 😀
Cevap veriyorum, Can yayınların tatlış minikitap versiyonları yüzünden.
Her alışverişte bir adet kendime minikitap almaya kararlıyım. Devam edeceğim minikitap almaya ama bu kitabı da hiç sevmedim ya hu!
Bakıyorsunuz bir cümle şimdiki zaman, hemen arkasındaki cümle -di'li geçmiş zaman.. Böyle kitaplarda şeyi merak ediyorum: Basmadan önce okunmuyor mu?
Anlatım bozukluğu dolu.
Adam uzun süredir yurtdışında yaşıyor ya ondandır diyeceğim ama zaten bizim dilimizde yazmamış ki çevrilmiş bu kitap.
İtalya'da yaşayan biseksüel yönetmen ve eşiyle İstanbul'a gelen tasarımcının hayatının nasıl kesişip durduğunu, Anna'nın hayatının nasıl alt-üst olduğunu okuyoruz.
Biseksüel diye özellikle belirttim çünkü özellikle belirtiliyor bu.
Aşk her şeyin üstündedir, mesajı veriliyor.
Emek sinemasının yıkılıp Avm yapılması ve Gezi olaylarına da değiniliyor.
Mesajlar vermeye çalışmış ama çok zorlama olmuş diye düşünüyorum ben naçizane.
Filmi de varmış kitabın. İzler miyim? Hiç sanmıyorum 😀
25 Aralık 2017 Pazartesi
Chicago Typewriter
Dokuzuncu sınıflarda reenkarnasyon konusunu görünce bir öğrencim bana, "chicago typewriter" yazılı bir not kağıdı verdi.
Reenkarnasyonla alakalı çok sevdiği bir diziymiş.
Benim de kore dizisi izlediğimi biliyor.
Sahi ben bu dokuzuncu sınıflara hangi ara kore dizilerini izlediğimi söyledim?
Bu diziyi duymuştum. Vaktim olursa bir gün izlemek istiyordum. Ama öğrencim böyle deyince iyice merak ettim.
Tamamen(!), bakalım bizim gençler ne izliyor?, düşüncesiyle başladım.
1930'lu yıllarda bağımsızlıkları için savaşan 3 arkadaşın günümüzde yollarının tekrar kesişmesinin anlatıldığı bu dizi, sonunda da saçmalamayarak adeta bir ilke imza atıyor.
Komedi ve romantizm de var dizide ama en güzeli, dostluk temasıydı ki yanında diğer konuların hepsi sönük kalıyordu.
Kill me heal me dizisinin senaristi yazmış bu diziyi. Gayet başarılı.
Normalde "ben bu Korelileri karıştırıyorum" dedi mi biri sinir oluyorum ama bunların kılık değiştirmiş hallerini tanıyamıyorum ben de. Han Se Joo 'nun 1930'lu yıllardaki hali günümüz halinden çok daha yakışıklı olmakla beraber, bana "ikisi farklı kişiler" deseniz, gayet rahat yerdim 😂
Reenkarnasyonla alakalı çok sevdiği bir diziymiş.
Benim de kore dizisi izlediğimi biliyor.
Sahi ben bu dokuzuncu sınıflara hangi ara kore dizilerini izlediğimi söyledim?
Bu diziyi duymuştum. Vaktim olursa bir gün izlemek istiyordum. Ama öğrencim böyle deyince iyice merak ettim.
Tamamen(!), bakalım bizim gençler ne izliyor?, düşüncesiyle başladım.
1930'lu yıllarda bağımsızlıkları için savaşan 3 arkadaşın günümüzde yollarının tekrar kesişmesinin anlatıldığı bu dizi, sonunda da saçmalamayarak adeta bir ilke imza atıyor.
Komedi ve romantizm de var dizide ama en güzeli, dostluk temasıydı ki yanında diğer konuların hepsi sönük kalıyordu.
Kill me heal me dizisinin senaristi yazmış bu diziyi. Gayet başarılı.
Normalde "ben bu Korelileri karıştırıyorum" dedi mi biri sinir oluyorum ama bunların kılık değiştirmiş hallerini tanıyamıyorum ben de. Han Se Joo 'nun 1930'lu yıllardaki hali günümüz halinden çok daha yakışıklı olmakla beraber, bana "ikisi farklı kişiler" deseniz, gayet rahat yerdim 😂
Pörtlek gözlü Im Soo Jung ise "I'm Sorry, I Love You" dizisinden hatırlayanlar olacaktır. Bu konuda da kötüyüm ama ben bile hatırladım.😊
Go Kyung Pyo ise Jealousy Incarnate -ki benim en en en sevdiğim dizilerden- hatırlanabilir.
Burada da çok şeker bir roldeydi.
İzlenecek güzel kore dizisi arayanlar varsa, bu kadarı size yetmiştir bence.
İyi seyirler 😊
Go Kyung Pyo ise Jealousy Incarnate -ki benim en en en sevdiğim dizilerden- hatırlanabilir.
Burada da çok şeker bir roldeydi.
İzlenecek güzel kore dizisi arayanlar varsa, bu kadarı size yetmiştir bence.
İyi seyirler 😊
23 Aralık 2017 Cumartesi
Mem u Zin
Bu ara 4-5 hatta 6 kitabı bir arada okuyor ama hiçbirini bitiremiyorum.
Bu vesileyle önceden bitirdiğim ama hiç sevmediğim bir kitaptan bahsedeyim
Mem u Zin, nerede duymuşum da sepetime atmışım bilmem, hatırlamıyorum.
Ancak zaten üç beş lira bir şey diyerek almıştım.
Belki eskiler için güzel de sayılabilir ama biz şimdi bu kadar kitap okumuş bunların türlü türlü versiyonlarını görmüşken kesmiyor.
Bununla beraber anlatım falan da beni sarmadı.
İnce bir kitap ama bitirmek işkenceye döndü desem yeridir.
Kitap eleştirmeni değilim, edebiyatçı hiç değilim. Ama sevmediysem de sevmedim diyebilmeliyim. Bunu da belirtmekte yarar var, kitabı sevmedim demeye korkar oldum.
2017 biterken 2018'in karşıma daha güzel kitaplar çıkarmasını diliyorum.
Edit: Kitabın yazarı Ahmede Xani imiş. Kürt kültürünün önemli bir eseriymiş. Herhalde bu yüzden okumak istedim. Ancak kitabın orijinali iki ciltmiş. En fazla 100 sayfaydı benim okuduğum versiyonu. Büyük ihtimal o yüzden de sevmedim. Bunlar ne ara aşık oldu da öldüler bittilere şaşırmıştım zaten. Şimdi taşlar yerine oturdu.
Filmi de varmış, bir ara izlerim artık.
Bu vesileyle önceden bitirdiğim ama hiç sevmediğim bir kitaptan bahsedeyim
Mem u Zin, nerede duymuşum da sepetime atmışım bilmem, hatırlamıyorum.
Ancak zaten üç beş lira bir şey diyerek almıştım.
Belki eskiler için güzel de sayılabilir ama biz şimdi bu kadar kitap okumuş bunların türlü türlü versiyonlarını görmüşken kesmiyor.
Bununla beraber anlatım falan da beni sarmadı.
İnce bir kitap ama bitirmek işkenceye döndü desem yeridir.
Kitap eleştirmeni değilim, edebiyatçı hiç değilim. Ama sevmediysem de sevmedim diyebilmeliyim. Bunu da belirtmekte yarar var, kitabı sevmedim demeye korkar oldum.
2017 biterken 2018'in karşıma daha güzel kitaplar çıkarmasını diliyorum.
Edit: Kitabın yazarı Ahmede Xani imiş. Kürt kültürünün önemli bir eseriymiş. Herhalde bu yüzden okumak istedim. Ancak kitabın orijinali iki ciltmiş. En fazla 100 sayfaydı benim okuduğum versiyonu. Büyük ihtimal o yüzden de sevmedim. Bunlar ne ara aşık oldu da öldüler bittilere şaşırmıştım zaten. Şimdi taşlar yerine oturdu.
Filmi de varmış, bir ara izlerim artık.
18 Aralık 2017 Pazartesi
Kıyafetlerimi Satsam..
İkinci el ürün satma/alma konusunda ne düşünüyorsunuz?
Kuzenim bana Dolap diye bir uygulamadan bahsetti. Aylar sonra birden aklıma geldi de baktım. Hemen hesap oluşturdum birkaç eşyamı koydum.
Kuzenim bana Dolap diye bir uygulamadan bahsetti. Aylar sonra birden aklıma geldi de baktım. Hemen hesap oluşturdum birkaç eşyamı koydum.
Koyar koymaz ürün gitti mi?
Ben şok!
O gün bugündür uygulamayı çok seviyorum. Hala ara ara satıyorum bir şeyler.
Uygulamayı kullanmak çok kolay.
Fotoğrafı çek.
Yükle. Aldığın fiyatı, sattığın fiyat gir ve bekle.
Ürünlerden başta %20 komisyon alıyorlar. Sonra dolabınızdaki ürün sayısı artınca bu fiyat %15'e düşüyor.
Ben zaten çok uyguna koyuyorum koyacağım şeyleri, ama elimden gitmesi, başka birinin ihtiyacının görülmesi, o kişinin bundan memnun kalması çok hoşuma gidiyor.
Peki kargoyu kim ödüyor?
Kargoyu iki taraf da ödemiyor.
Uygulama size bir kod veriyor bu kodla gönderim yaptığınızda ödeme yok.
Her gün bir ürün falan satıyor değilim ama çok memnunum.
Kullanıcı adım thesyhn.
Uygulamayı indirip, sattıklarıma, müşteri memnuniyetine bakabilir hatta alışveriş yapabilirsiniz :))
Güzel parçalar uygun fiyatlara hanımlar. Bir bakın derim.😂
Baharda, abiyelerimi falan koyarım, diyorum.
Kitaplarımı satmak istiyorum böyle.
Güzel bir uygulama arıyorum. Sakat olmayan. Kitap satılabilen. Dolapta satılmıyor çünkü.
Var mıdır bana önerebileceğiniz bir uygulama?
Var mıdır bana önerebileceğiniz bir uygulama?
14 Aralık 2017 Perşembe
Sherlock Holmes {Dizi}
Sherlock Holmes'un çevresinde dolanıp duruyorum. Bir de dizisini izledim ama hala Sir Arthur Conan Doyle'un kitaplarını okumadım.
Ama planlarım dahilinde 😉
Diziye gelirsek, süper! Sezonlar 3-4 bölümden, bölümler yaklaşık bir buçuk saatten oluşuyor.
Sezon bölümleri bu kadar azken bölümlerin uzun olmasına seviniyorsunuz.
Kitapları okumadığım için ne kadar sadık bilemiyorum.. aslında biliyorum çünkü dizinin yapımcıları da tam bir Sherlock hastasıymış.
Mümkün olduğunca aslına uygun olması konusunda hassaslar yani.
Benim izlediğim kadarıyla, zeki, nükteli, asosyal, esprili ve karizmatik.
Diğer versiyonlarında olduğu gibi.
Tavsiye ederim bu diziyi.
Sadece az bölüm olmasından yana şikayet edebilirsiniz, benden söylemesi 😉
10 Aralık 2017 Pazar
Aile Arasında
Dün instagram storyde paylaştığımdan beri aynı soru: Güzel miydi?
Önerir misin?
Cevabım, harikaydı.
İzleyenlerle daha ayrıntılı konuştuk. Hala gitmeyenler için söylemek istediklerim için blog yazısı olmadan olmazdı.
O yüzden.. başlıyorum.
Sinema için çıkmamıştım evden. Hafta o trafiği o kalabalığı çekmem için bir işimin olması gerekiyordu. Çıkmışken filme de girelim, diyerek yolumuzu düşürdük açıkçası.
İyi ki 😊
Filmi kuzenlerimle izledim. Kuzenlerim acayip derece, öyle ki beni sinir edecek şekilde, Avrupa yakası hayranıdır. Her yıl tüm bölümleri iki kere bitirirler.
Filme girmeden kuzenime, sen şimdi her şeye güler beni sinir edersin, dedim ama n'oldu?! Yerden topladıkları ben oldum.
Filmin ne fragmanını ne oyuncuların katıldığı programları izlemiştim. Ama Gülse Birsel'in güzel bir şeyler yazacağına emindim. Sadece afişlerde gözüken tiplemeler itici geliyordu. Özellikle Gülse Birsel ve Derya Karadaş'ın halleri çok yapmacık gibiydi. Onlara sinir olacağıma emindim.
Gülse Birsel'in -senaryo yazarıyım dememiş, kendine torpil geçmemiş- çok az sahnesi vardı. Ne yalan söyleyeyim çok sevindim 🙈 Ben de senarist olsam en uyuz rollerden birini kendime verirdim 😊
Derya Karadaş ise bir güzellik uzmanı. Başta bana neden sahte gelmiş anlamadım. Sokağa çıktığınızda her beş kişiden üçü bu şekilde dolanıyor zaten.
Bir diğer takıldığım konu ise çok fazla ünlü vardı filmde. Her birinin öne çıktığı ufak bir sahne olsa, ohoo bölük pörçük bir şey olmuştur, diye düşünmedim değil.
Şaka maka ben bayağı ön yargılı gitmişim filme 😂😂
Oyuncular da benim az rolüm var, benim rolüm sönük, dememiş her biri renk katmış.
Konusuna değinmeyeceğim, her yerde bulabilirsiniz onu, filmin atmosferinden bahsedeyim biraz da.
Gittiğimiz sinemada 3-4 salonda oynuyordu film. Diğerlerini bilmem ama bizim salon çok büyüktü. Filmi ön sıralardan izlemek zorunda kaldık çünkü arkalar tabii ki doluydu. 7. sıraydı yanlış hatırlamıyorsam. İlk defa bu kadar önden bir film izledim.
Millet, tabiri caizse, yarıldı gülmekten. Bir abla, aman Allah'ım, krize girdi.
Ben hiçbir filme bu kadar güldüğümü, bir salonun bu kadar koptuğunu hatırlamıyorum.
Dolu dolu bir filmdi, öyle ki iki film yapmalıydı Gülse Birsel bu filmden. Filmin ilk kısmı bir film (tabii biraz uzatarak), ikinci yarısı ikinci film olmalıydı. Çünkü film başlangıcına eklenen yarım saatlik reklamları da sayarsak bana çok uzun geldi, sonlara doğru oturmaktan belim ağrıdı. Artı akşam namazı kaçıyordu nasıl fırladım filmden bilmiyorum. Halbuki kalıp "yanayım yanayım"ı dinlemek isterdim 😂
Herkes Engin Günaydın'ın oyunculuğunun ne kadar harika olduğundan bahsediyor. Günaydın iyi de Evgar kötü mü? Olay! Muhteşemdi.
Kuzenim Demet Evgar'ı sevmiyor, o çıkınca gözlerimi bile kapatabilirim, diyordu ki çıkınca gerçekten çok iyi olduğunu kabullendi.
Bir de damadın annesini canlandıran çok iyiydi.
Peki Gülümser?! Ya oyunculuk budur ki!
Peki Behice'nin tam bir hanımefendi olması?!
Hepsi çok iyiydi.
Son olarak, storyde bir sahne paylaştım, o sahne..
Spoiler değil. İzlemeyen anlamaz ama gelmiş geçmiş en romantik sahnelerden.
Gülse Birsel'in yerinde olsam arada rast gele bir sinema salonunda bu filmi halka beraber izler nasıl güldüklerini görür keyiflenirdim :)
Sen bizi güldürdün Allah da seni güldürsün Gülse!
Önerir misin?
Cevabım, harikaydı.
İzleyenlerle daha ayrıntılı konuştuk. Hala gitmeyenler için söylemek istediklerim için blog yazısı olmadan olmazdı.
O yüzden.. başlıyorum.
Sinema için çıkmamıştım evden. Hafta o trafiği o kalabalığı çekmem için bir işimin olması gerekiyordu. Çıkmışken filme de girelim, diyerek yolumuzu düşürdük açıkçası.
İyi ki 😊
Filmi kuzenlerimle izledim. Kuzenlerim acayip derece, öyle ki beni sinir edecek şekilde, Avrupa yakası hayranıdır. Her yıl tüm bölümleri iki kere bitirirler.
Filme girmeden kuzenime, sen şimdi her şeye güler beni sinir edersin, dedim ama n'oldu?! Yerden topladıkları ben oldum.
Filmin ne fragmanını ne oyuncuların katıldığı programları izlemiştim. Ama Gülse Birsel'in güzel bir şeyler yazacağına emindim. Sadece afişlerde gözüken tiplemeler itici geliyordu. Özellikle Gülse Birsel ve Derya Karadaş'ın halleri çok yapmacık gibiydi. Onlara sinir olacağıma emindim.
Gülse Birsel'in -senaryo yazarıyım dememiş, kendine torpil geçmemiş- çok az sahnesi vardı. Ne yalan söyleyeyim çok sevindim 🙈 Ben de senarist olsam en uyuz rollerden birini kendime verirdim 😊
Derya Karadaş ise bir güzellik uzmanı. Başta bana neden sahte gelmiş anlamadım. Sokağa çıktığınızda her beş kişiden üçü bu şekilde dolanıyor zaten.
Bir diğer takıldığım konu ise çok fazla ünlü vardı filmde. Her birinin öne çıktığı ufak bir sahne olsa, ohoo bölük pörçük bir şey olmuştur, diye düşünmedim değil.
Şaka maka ben bayağı ön yargılı gitmişim filme 😂😂
Oyuncular da benim az rolüm var, benim rolüm sönük, dememiş her biri renk katmış.
Konusuna değinmeyeceğim, her yerde bulabilirsiniz onu, filmin atmosferinden bahsedeyim biraz da.
Gittiğimiz sinemada 3-4 salonda oynuyordu film. Diğerlerini bilmem ama bizim salon çok büyüktü. Filmi ön sıralardan izlemek zorunda kaldık çünkü arkalar tabii ki doluydu. 7. sıraydı yanlış hatırlamıyorsam. İlk defa bu kadar önden bir film izledim.
Millet, tabiri caizse, yarıldı gülmekten. Bir abla, aman Allah'ım, krize girdi.
Ben hiçbir filme bu kadar güldüğümü, bir salonun bu kadar koptuğunu hatırlamıyorum.
Dolu dolu bir filmdi, öyle ki iki film yapmalıydı Gülse Birsel bu filmden. Filmin ilk kısmı bir film (tabii biraz uzatarak), ikinci yarısı ikinci film olmalıydı. Çünkü film başlangıcına eklenen yarım saatlik reklamları da sayarsak bana çok uzun geldi, sonlara doğru oturmaktan belim ağrıdı. Artı akşam namazı kaçıyordu nasıl fırladım filmden bilmiyorum. Halbuki kalıp "yanayım yanayım"ı dinlemek isterdim 😂
Herkes Engin Günaydın'ın oyunculuğunun ne kadar harika olduğundan bahsediyor. Günaydın iyi de Evgar kötü mü? Olay! Muhteşemdi.
Kuzenim Demet Evgar'ı sevmiyor, o çıkınca gözlerimi bile kapatabilirim, diyordu ki çıkınca gerçekten çok iyi olduğunu kabullendi.
Bir de damadın annesini canlandıran çok iyiydi.
Peki Gülümser?! Ya oyunculuk budur ki!
Peki Behice'nin tam bir hanımefendi olması?!
Hepsi çok iyiydi.
Son olarak, storyde bir sahne paylaştım, o sahne..
Spoiler değil. İzlemeyen anlamaz ama gelmiş geçmiş en romantik sahnelerden.
Gülse Birsel'in yerinde olsam arada rast gele bir sinema salonunda bu filmi halka beraber izler nasıl güldüklerini görür keyiflenirdim :)
Sen bizi güldürdün Allah da seni güldürsün Gülse!
8 Aralık 2017 Cuma
Victoria Fashion Show
Victoria 2. sezon da bitti. Sadece Christmas özel bölümü kaldı. Bu sezon daha mı görkemliydi ya da bana mı öyle geldi bilemiyorum ama az sonra paylaşacağım kostümlerin neredeyse tamamı ilk bölümden.
Neredeyse, diyorum çünkü emin değilim belki de diğer bölümlerden de arakladığım olmuştur..
İlk görsel kesinlikle ilk bölümden ama. Kraliçeyi lohusa olduğu için yürütmüyorlar. Oradan oraya taşıyorlar ama Victoria bu, ona da isyan ediyor, kendim gidebilirim!
En sevdiklerimden:
Ama en çok bu ♥♥♥
6 Aralık 2017 Çarşamba
Beni Asla Bırakma
Bana kitap almak tehlikeli iştir.
Kuzenim bu kitabı doğum günü hediyesi olarak almıştı. Ay inşallah okumamışsındır, diye verdi.
Okumamıştım ama okuma listemdeydi.
Neden?
Çünkü yazar Nobel edebiyat ödülü almıştı.
En son gelen ilk okunur ya, ben de onca kitabın içinde bu kitaba başladım.
Başlarken storyde falan paylaştığım için çok mesajlar aldım, herkes merak ediyordu kitabı.
Öyleyse, hazırsanız bu merak edilen kitap hakkındaki görüşlerime geçeyim.
DİKKAT SPOILER İÇEREBİLİR!!
Kitap, organ bağışlamak üzere yatılı bir okulda yetiştirilen, sanata ve spora teşvik edilen, sağlıkları üzerinde hassas olmaları tembihlenen çocuklardan biri olan Kathy'nin ağzından anlatılıyor. Distopik bir roman. Bu çocuklar organ bağışlamadan evvel bir süre bağışçıların bakıcısı olarak çalışıyor, zamanı gelince de kendileri bağışçı oluyor.
Kathy ise on bir yıldır bakıcı. Artık son senesi. Geriye dönüp okulunu ve durumu anlatmasıyla açılıyor kitap. Dolayısıyla başlarda anlayamıyorsunuz: Bağışçı mı? Nasıl yani? Doğru mu anladım acaba?
Kitap, buraya kadar anlattıklarım ilginizi çekmediyse kesinlikle okumamanız gereken ama ilginizi çektiyse de bayılacağınız bir kitap.
Zira bu kadar.
Hani muhteşem bir edebi eser desem değil, inanılmaz bir kurgu desem değil.
Orijinal bir fikir, kabul ediyorum ama kitaptan beklentim daha çoktu benim. "Heh şimdi geliyor", "tamam şimdi wow!dedirtecek", "oo isyan başlayacak.." dedim dedim ama olmadı aynı durağanlıkla, boyun eğmişlikle devam etti.
Okurken gene "çok güzel" gibi yorumlar da gelmişti. Filmi olduğu da söylendi. "Filmini izleme", de dendi :) Kitap ne ki filmi ne olsun, dedim 😏
Kendimden başka beğenmeyene rastlamadım ama ben de fazla abartıldığını düşünüyorum. Yoksa fena değil hani.
Kuzenim bu kitabı doğum günü hediyesi olarak almıştı. Ay inşallah okumamışsındır, diye verdi.
Okumamıştım ama okuma listemdeydi.
Neden?
Çünkü yazar Nobel edebiyat ödülü almıştı.
En son gelen ilk okunur ya, ben de onca kitabın içinde bu kitaba başladım.
Başlarken storyde falan paylaştığım için çok mesajlar aldım, herkes merak ediyordu kitabı.
Öyleyse, hazırsanız bu merak edilen kitap hakkındaki görüşlerime geçeyim.
DİKKAT SPOILER İÇEREBİLİR!!
Kitap, organ bağışlamak üzere yatılı bir okulda yetiştirilen, sanata ve spora teşvik edilen, sağlıkları üzerinde hassas olmaları tembihlenen çocuklardan biri olan Kathy'nin ağzından anlatılıyor. Distopik bir roman. Bu çocuklar organ bağışlamadan evvel bir süre bağışçıların bakıcısı olarak çalışıyor, zamanı gelince de kendileri bağışçı oluyor.
Kathy ise on bir yıldır bakıcı. Artık son senesi. Geriye dönüp okulunu ve durumu anlatmasıyla açılıyor kitap. Dolayısıyla başlarda anlayamıyorsunuz: Bağışçı mı? Nasıl yani? Doğru mu anladım acaba?
Kitap, buraya kadar anlattıklarım ilginizi çekmediyse kesinlikle okumamanız gereken ama ilginizi çektiyse de bayılacağınız bir kitap.
Zira bu kadar.
Hani muhteşem bir edebi eser desem değil, inanılmaz bir kurgu desem değil.
Orijinal bir fikir, kabul ediyorum ama kitaptan beklentim daha çoktu benim. "Heh şimdi geliyor", "tamam şimdi wow!dedirtecek", "oo isyan başlayacak.." dedim dedim ama olmadı aynı durağanlıkla, boyun eğmişlikle devam etti.
Okurken gene "çok güzel" gibi yorumlar da gelmişti. Filmi olduğu da söylendi. "Filmini izleme", de dendi :) Kitap ne ki filmi ne olsun, dedim 😏
Kendimden başka beğenmeyene rastlamadım ama ben de fazla abartıldığını düşünüyorum. Yoksa fena değil hani.
4 Aralık 2017 Pazartesi
Into the Woods
Merly Streep'i bu halde görmek, filmi izlemek için geçerli bir neden gibi geldi.
Zaten masal uyarlamalarını, fantastik filmleri severim.
Müzikal de severim.
Ya da belki sevmiyorum bilmiyorum.. 😀
Bu filmde de masal masal içinde, birçok masal kahramanının yolu kesişiyor.
Yine de beklediğim kadar güzel değildi.
Boşluklar vardı.
Ama tam bir görsel şölendi.
Birçok ünlü isim oynuyordu.
Merly muhteşemdi!
Kostümler harikaydı.. falan.
Ama bence film o kadar da harika değildi.
Neyse ya zaten imdb puanı 6 imiş. Tam 6'lık bir film cidden 😀 6'lık bir filme razıysanız izleyiniz.
1 Aralık 2017 Cuma
Saklama Rehberi
Besinlerin kullanım ömrünü nasıl uzatabileceğinizi biliyor musunuz? Peki ya onları ne kadar uzun bir süre boyunca saklayabileceğinizi? Eğer siz de benim gibiyseniz, birkaç temel gıda dışındaki hiçbir besin için net bir fikriniz olmadığına eminim. En basitinden, sizce elma ne kadar bir süre saklanabilir? Lezzetini, sertliğini ve tazeliğini yitirmemesi için ne yapmak gerekir? Oturup her besin maddesi için internette araştırma yapmanıza gerek yok: http://saklamarehberi.com, tüm bu bilgilere tek bir kaynaktan ulaşmanızı sağlıyor.
Türkiye’nin ilk ve en büyük derin dondurucu üreticisi olan Uğur Soğutma tarafından hazırlanan (ve tamamen ücretsiz şekilde kullanılabilen) sitede; hamur işleri, süt ürünleri, meyveler, sebzeler ve et ürünleri ile ilgili merak ettiğiniz her bilgi yer alıyor. İlk olarak, tüm bu besinlerin ideal kullanım sürelerinin ne olduğunu, daha sonra da bu kullanım süresini nasıl uzatabileceğinizi öğreniyorsunuz. Tahmin edebileceğiniz gibi, derin dondurucu kullanmak tüm gıda maddelerin daha uzun süre dayanmasını sağlıyor. Ancak, örneğin karidesi derin dondurucuda saklayabilir misiniz? Peki ya yazın aldığınız, lezzetli ve sulu bir karpuzu derin dondurucuya koyup, kışın yiyebilir misiniz? Tüm bu soruların ve çok daha fazlasının cevaplarını Saklama Rehberi web sitesinde kolayca bulabiliyorsunuz. Hepsi bu kadar değil: Sitenin “Alternatif Bilgiler” bölümünde, evde kolayca hazırlayabileceğiniz birbirinden lezzetli tarifler yer alıyor. Evde nasıl mocha yapabileceğimi, meyvelerin kararmasını nasıl önleyebileceğimi, hatta unsuz kekin nasıl yapılacağını bile öğrendim. Laf aramızda, kot pantolonların derin dondurucuda temizlenebileceğinin de haberdar oldum! (Kotu fırçaladıktan sonra bir poşete koyup derin dondurucuda 1 gün boyunca bekletiyorsunuz. Şaşırtıcı, değil mi?)
Türkiye’nin ilk gıda saklama rehberi olan http://saklamarehberi.com, beni şaşırtacak ölçüde bir içeriğe sahip ve her birini okumaktan büyük keyif aldım. Eğer sizin de bir derin dondurucunuz varsa, bu siteyi muhakkak ziyaret etmelisiniz. Derin dondurucunuz yoksa bile gıdaları nasıl daha sağlıklı tüketebileceğinizi, ne kadar uzun bir süre boyunca saklayabileceğinizi ve basit, pratik, lezzetli tarifler ile ipuçlarını Saklama Rehberi web sitesinden öğrenebilirsiniz.
Bir boomads advertorial içeriğidir.
Yeni Kitap Alışverişi
Geçtiğimiz haftalarda kendime minik bir hediye aldım.
Tüyap zamanı fuara gidemeyen ama aklı kitaplarda olan her canlı gibi ben de kitap almak istiyordum. O sıra sepete bir şeyler ekledim.
Ama ciddi anlamda okuyamıyorum.. ve bazılarını almak mutlu eder ya, beni ise üzüyor çünkü o kadar kitabım var ve okuyamıyorum o zaman niye yaşıyorum, diye keyfim kaçıyor. Hepsi üstüme üstüme geliyor; "beni oku! beni oku!" diyerek.
Sonra kitapyurdu sepetteki kitaplarıma ekstra %5 indirim yaptı.
İşte bu bardağı taşıran son damlaydı 😂😂😂
Direnemedim.
Bir de işte.. Gerçekten Nouman Ali Khan'ın kitabını almalıydım. Almalıydım. Almalıydım.
Başka neler aldım?
Aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz.
Gerçekten ve şey lütfen, ben istediğim kitapların hepsini okuyup bitirene kadar biraz kitap yazmasanız olmaz mı? En azından benim seveceğim kitaplar bir süre yazılmasa...
Seviyorum ya.
Okuyamasam da almayı seviyorum. Alamasam da okumayı seviyorum. ♥