Bir gün twitterda Tarık Tufan alıntılarına denk geldim.
Çok sade ama bir o kadarda derinden ifadeler vardı.
Çok tanıdıktı.
Benim için yazılmış gibi ama ben yazmışım gibi değil.
Unuttuğum sandığım yaraların sızladığını hissedince ben bu adamı okumalıyım, dedim.
Bunun üzerine o sıralar sürmekte olan bir kitap fuarında söyleşisi olduğunu duydum.
Hiç okumadığım, hiç tanımadığım yazarın söyleşisine gittim ve söyleşi sonunda da bu kitabı aldım, imzalattım.
Maalesef hemen okuyamadım. Kendime okuma önceliği yaptığım tüm kitap listelerinin içinde yer alıyordu ama bir türlü sıra gelmiyordu.
Ta ki geçen ay türk yazar okumak istiyorum, diyerek elime alana kadar.
Kitap konusu özetlemekte çok kötüyüm. Çünkü ben genelde konusuna hiç bakmadan kitap okurum ve burada konusundan bahsederken olmadık bir şey söyleyeceğim de okuyan/okuyacak birinin tadını kaçırırım diye korkarım.
Kitaptaki karakterimiz babası tarikat şeyhi olan eski bir derviş. Üniversite yıllarında tanıştığı bir kızla dergahı, dervişliği unutacak bir derviş.
(Böyle söyleyince tekrar dini bulmasını anlatıyor diye devam edecekmişim, gibi geliyor, sanki dini bir romandan bahsediyormuşum gibi değil mi?
Değil merak etmeyin.)
Çok seviyor.
Tüm hayatını değiştirecek kadar.
Biz hayatı değişmişken tanışıyoruz, sonra neler olduğunu geçmişe dönüp okuyoruz. Bir de bu zamanda en yakın arkadaşının düğünden kız kaçırmasına tanıklık ediyoruz. Evet Şanzelize düğün salonundaki düğünden.
Rüstem'le tanışma hikayeleri çok güzeldi. Birçok şey çok güzeldi aslında, madem Rüstem'den başladık, Rüstem'i anlatışını da çok sevdim.
Eda'yı hiç sevmedim.
Aranızda annesi yeni ölen biri var mı, dediği andan itibaren sevmedim hem de. Gerçek bir karaktermiş ve o karakter gerçekten çok bencilmiş gibi sevmedim.
Daha bir sürü kişiler ve olaylar.. olaylar...
Akıcı bir dili var, rahatlıkla okunuyor. Ama bu basit demek sanmayın. Size bol bol altını çizdiriyor cümlelerin. Çok basitçe bir acıdan bahsediyor ama siz bu acı üzerine uzun uzun düşünebiliyorsunuz. Çünkü hayattan. Çünkü olmayacak bir şey değil.
Bunun dışında monologlar..
Poff.. bazen yeter sus be demek istedim karaktere.
Söyleşiye gittim demiştim ya, kitabı okuyanların neler konuştuğunu hatırlamaya çalışıyorum. Ben olsam sonunda ne oldu diye sorardım. Çok havadaydı. Biliyorum bunu tercih etmiş ama bir daha bunu tercih etmeyin, derdim.
Sonra İzmir'e İhsan Oktay Anar'ı gerçekten görmeye gittiniz mi, derdim.
Anne ilgili kısımlar çok duygusal çok içtendi. Ama bunu soramazdım.
Siz de okuyun bence.
Ben başka Tarık Tufan kitapları okumayı düşünüyorum ve bu iyiye işaret.
kitabı geçen yıl okudum. Tarık Tufan okumak istediğim yazarlardandı. Okuduğum ilk kitabı Şanzelize Düğün Salonu oldu. Yazarı ve dilini sevdim. Kitaplarında günlük hayatta göz ardı ettiğimiz / görmek istemediğim de denebilir hayatın doğal acılarından bahsediyor ve bunu da sündürmeden okuyucuya aktarıyor. Yazarın '' ve sen kuş olur gidersin '' ; '' kekeme çocuklar korosu '' ve son kitabı '' beni onlara verme'' yi okudum. tavsiye ederim.
YanıtlaSilHepimizin başına gelebilecek normallikte olduğu için mi acıttı bu kadar bilmiyorum çok içten çok bizden ama çok iç burkan bir kitaptı.
SilTavsiyelerin benim de merak ettiklerimdi, tez okuna!
Ben tum kitaplarini okudum, hepsi fazlasiyla duygusal ama okuyun bence de cok guzeller. Bu kitap gecen yildan beri kitaplikta bekliyor. En yakinda zamanda okurum insallah yorumunuzdan sonra merak ettim.
YanıtlaSilne güzel hepsini okumuşsunuz.
Silben de okumak istiyorum bakalım ne zaman ♥
Kitabı aylinden görüp sipariş etmiştim.okurken,sanki bunu Seyhan da demişti yaa diyerek üç günde okudum.on dk.once bitirdim.direk Google Seyhan dan Şanzelize yazdım.senin blogda görüp gormedigime emin değildim ama hep Seyhan da okusa bunu nasıl özetler deyip durdum.nitekim hafızam yanıltmadi 😂senin blogda da gormusum.
YanıtlaSilSonu çok havada orası kesin.kesin olan birşey de şu ki tespit gibi tespitlerle dolu bir kitap.begendim ben.birdaha tarık tufan yine okurum.dilini sevdim.sakin,kasmadan,ille de edebi olsun demeyen ama edebi olan hoş bir anlatım...
Sevgilerimle
Asel