Raydan çıkan tren, çöken binalar, hukukun çiğnenmesi hükümetin sorumluluğudur. Böyle olaylar ya da durumlarda tepki doğrudan hükümete olabilir ve olmalı. Yetkililerin, bakanların hatta başbakanın istifası bile istenebilir. Makuldür.
Peki, terör karşısında ne yapmalı?
Buna doğru cevap verebilmek için önce terörün ne olduğunu bilmemiz lazım. Ayrıca ‘yöntem’ ve ‘hedef’i birbirinden ayırmalıyız. Terör örgütlerinin bomba patlatıp insanları öldürmesi ‘hedef’ değildir, ‘yöntem'dir.
Hedef nedir peki?
Kaos çıkarmak, sesini duyurmak, hükümetleri devirmek, istikrarsızlık yaratmak, pazarlık yapmak.
Dünyada hiçbir terör örgütünün hedefi insan öldürmek olamaz. Hatta bunu ‘çekinerek’ yaparlar. Zira bu ölümler sebebiyle yerel ve global kamuoyunda -varsa- sempatiyi yitirmek istemezler.
Peki, terör örgütleri her zaman bu ‘yöntem’le ‘hedef’ine ulaşabilir mi? Sağduyulu ve akıllı toplumlarda, hayır.
Ama eğer kamuoyu terörün ‘yöntem’indeki ölümler sebebiyle duygusal patlama yaşayıp akılcı davranmazsa, evet, terör örgütü hedefine ulaşmış olur.
“Dışarı çıkmayın!"
“Herkesi hapse tıkın!”
“Hükümet istifa!"
Toplumda kaos, istikrarsızlık, güvensizlik, istifalar... Veee… amaç gerçekleşti.
O halde terör örgütü belli sayıda insan öldürdüğünde değil, sonrasında yaşananlarla hedefine ulaşır diyebiliriz.
Peki, nasıl tepki göstereceğiz?
Ne 11 Eylül’de ABD, ne de Charlie Hebdo katliamında Fransa sıcağı sıcağına ‘özeleştiri’ yapmadı.
“Ortadoğu politikalarımız buna sebep oldu"
“Dine karşı hassas olmalıydık"
demediler.
Tepki önce ve kararlılıkla vahşeti uygulayanlara yöneltildi. Sonrasında ise özeleştiriler başladı.
Bu tavrın sebebi terör örgütlerinin amacını boşa çıkarmaktır. Eğer ilk tepki teröre olmazsa, mesela daha patlama olur olmaz “hükümet istifa” derseniz terörün galibiyetini ilan edersiniz.
Galibiyetle de kalmaz. “Terörün iktidarı”na kadar gider bu.
Varsayalım son terör olaylarından sonra geleneksel ve sosyal medyadaki “hükümet istifa”lar etkisini gösterdi, tepki çığ gibi büyüdü ve AK Parti görevi bıraktı.
AK Parti’den haz etmeyenler için mutlu haber. Tamam, peki ya sonrası… Teröre prim verilen, terörün toplumu ve siyaseti şekillendirebildiği bir geleceği hayal edelim…
AK Parti düşünce CHP iktidara geliyor, Kılıçdaroğlu ülkeyi şaha kaldıracak… Ama o da ne?
IŞİD terör eylemi yapıyor, 80 kişi ölüyor. Kılıçdaroğlu topun ağzında...
15 gün sonra bir eylem daha… Toplumda infial… Ve CHP de iktidarı bırakmaya mecbur bırakılıyor.
Sonra MHP geliyor iktidara. PKK yine hareketleniyor. Birkaç bombalı saldırı… veee MHP de gidiyor.
Fark ettiyseniz ülkeyi “terör örgütleri” yönetmiş oluyor.
O halde tavır ne olmalı?
"Birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz bugünlerde..." Hayır, bir ve beraber olmamıza gerek yok. O köprünün altından çok sular aktı. Soğuktan donmamak için birbirine sokulan iki düşmandaki pragmatizm bile işimizi görür.
Yapmamız gereken konumlarımızı, duruşumuzu değiştirmeden, iktidar da olsak muhalefet de olsak, akılcı ve sağduyulu davranıp terörün amacını gerçekleştirmesine engel olmak. Terörün iktidarına izin vermemek.
Sonrası mı? Kaldığımız yerden birbirimizi yemeye devam edebiliriz.
Yayınlanan köşe yazısının tüm hakları Yeni Yüzyıl Gazetesine aittir. İzin alınmadan kullanılamaz, kaynak gösterilemez.