29 Ekim 2011 Cumartesi

Ben Prenses Oldum

Durun durun sandığınız gibi değil?

2. gün önce kapım çalındı.
Elinde bir elma.
Gelen kişi bir cadıydı.

Cadıların en güzeli.
Kapımda kahkahalar atıyordu.

Bense şaşkınlık içinde. Kopmanın eşiğinde.

Üst kattan inen birileri.
Onlar kim mi?
Somurtkan. Obur. Bilgili..
Ve diğerleri:
Yedi cüceler yani.

Ben çığlık kıyamet.

Pastaya mı sevineyim?
Doğum günümden kaçamadığıma mı üzüleyim?
Yoksa, koca koca kızların yedi cüceler kostümü içinde olmalarına mı güleyim?

Bilemedim.


Direnmedim tacımı da taktım.
Bir prens eksikti o akşam. Ama ona da, beyaz atına da başlıycağım yakında:)

Party istemiyorum ya.
Dedim kaç kere. Sürpriz hele hiç istemiyorum. Sevmiyorum.
Hatta korkmuş bile garibim, kızacağım sanmış güzel cadım :)


Bozuk ruh halime, sürpriz de, yemekler de, davetliler de iyi geldi.
Tabii hediyelerde :)

Dün.
Gerçek doğum günüm.
İşteyim.
Müşteriyle konuşuyorum. Ayyy elinde pasta, üstünde mumlar.
N'oluyoruz?!?
Çok komikti ama ya!
Mumları alelacele üfleyip, müşteriyle konuşmaya devam ettim.


İçerden Burak Bey'in ve ismini bile bilmediğim o çocuğun da gelmesiyle cidden çok utandım ama aklıma geldikçe de gülüyorum.

Bu pastanın öncesinde ve sonrasında yediğim tatlılarla kendimi çok kötü hissetmeye başladım.
Öleceğim sandım ya...
Ama o "ölmeme ramak kalma" bile, akşam bir dilim de, sevgili gelinim ve abilerimle yememe engel olmadı!

Bitti mi?
Yooo.
Gelelim bu sabaha:)


Evet efendim. Bir pasta da bu sabah kestim...

Off şimdi bu yazıyı okuyup "off Seyhan ne doğması sen öl ya" diyeceksiniz diye de bu yazıyı burada kestim.
Demeyin ama günah :)

23 Ekim 2011 Pazar

Kız Kıza Gezelim Bu Gece

Önceden sık sık görüştüğüm arkadaşlarla, işten güçten fırsat bulup bir araya gelemez olmuştuk.
Durumdan şikayetçiydik ama olmuyordu işte.
Ama Almanyadan gelen misafirimiz bir baktık ki bir araya getirmiş bizi.
Sürpriziyle planların yapılması bir oldu.
Ama nasıl iyi oldu.


Beraberken zamanın donduğu, huzurlu ve mutlu olduğum arkadaşlarım.. canlarım benim..

Ne kavgamız kavga, ne küsmemiz küsme.
Kahkalar bol, riyasız.

Bir insanı çocukluktan tanıyınca böyle sanırım.
Hep çocuksun.

İçimizdeki çocuk büyümesin.
Bize denk gelen garsonlar hep sabırlı olsun :)



Asumanın kendi elleriyle masanın üstündeki camın altına yerleştirdiği, garsona "bu buradan çıkmayacak!" talimatı verdiği notumuz.

14 Ekim 2011 Cuma

Bildiğiniz Lahmacunlara Benzemez

Depresif bir başlık kullanmakla, esprili bir başlık kullanmak arasında kaldım.

Kendi teşhisimi kendim koyarım; manik depresif olduğum doğrudur.
Sadece sn.ler içinde yaşadığım gel-gitler, artık alışmam gerekirken beni bile ürkütüyor.
Ama siz merak etmeyin ısırmam:)
Yani.
Henüz kimseyi ısırmadım :))) - Isırabileceğimin sinyallerini de verdim, hay Allah.

Bu arada, siz başlığı görüyorsunuz ancak ben hala bir başlık bulamadım :)

Ama bu lezzeti nasıl özetleyebilirim:


Bu kadar güzel yemekler yapamasaydı da annemi severdim.
Ama hani dünyanın en harika lahmacununu yapıyor ya, ne yalan söyliyeyim o benim annem diye tüm dünyaya gösterip gururlanmak istiyorum.
:)
Sonra zavallı kızımı düşünüyorum. O hiç böyle böbürlenemiyecek :)

Sadece lahmacun olsa iyi, çok güzel hamur yoğurur, çok güzel bezeler haline getirir, onları çok güzel açar.
Samimi söylüyorum ben elimi hiç bir işe sürmeden izlerim. Ve, anne ne kadar güzel yoğuruyorsun, ne kadar güzel açıyorsun, diye hayranlığımı belli ederim.
Ben de annemi çok güzel izlerim.

Bir gün annemin arkadaşı benim bu iltifatlarım karşısında daha fazla dayanamayıp, kızım bende böyle açıyorum annen değişik birşey yapmıyor ki, demişti.
:)
Ona göre değişik olmayabilir bana göre benzersiz.


Annemin lahmacun yaptığı gün abimin arkadaşı aradı ve pazar günü sen evdeysen annen kesin lahmacun yapıyordur dedi :)


Ama eskisi gibi çok çok yapamıyor, kolları ağrıyor, bize anca yetiştiriyor.



Böyle bir post yazmak yoktu aklımda ya, hani gereksiz yere vaktinizi aldıysam kusuruma bakmayın.
Canınız çektiyse hele çok özür dilerim.

11 Ekim 2011 Salı

Sevgili Pierre...

Seni seviyorum gerçekten..
Çantandan.. cüzdanından.. Etinden, sütünden yararlanmak istiyorum.
Bunu demekte sonuna kadar hakkım olduğumu az sonra göreceksin...
Önce:


Sonra:


Böyleyken, böyle Pierre.

Sen de beni tanısan çok severdin inan!

:)


Not: Biliyorum, biliyorum zıt renk bir kurdele kullanmalıydım..

Evitare'm

Ya nasıl bir yoğunluktur ya da nasıl bir tembelliktir bilinmez..
Hayır hayır tembellik olsa derdim, bu bildiğin yoğunluk...

O kadar cümleler var ki, bitmiyor hiç biri..

Bayram da hediye gelen Evitare'mden bahsetmek istiyorum.

Kargocu geldi.
Ücret verecek miyim, dedim, nerden gelmiş kimden gelmiş bilmiyorum ama önce suratsız suratsız kargo parası verip vermeyeceğimi sordum. Yok deyince rahatladım:)

Sonra açtım. Sonra sevindim!


Evitare beni unutmamış, bayramda hediye göndermişti.
Üstelik bu şaldı!

Karşılık beklemeden insanlara böyle inceliklerde bulunan insanların yolu hep açık olsun hep mutlu olsunlar ve insanları mutlu etmeye devam etsinler istiyorum.

Reklam yapayım mı?
Hayır, bu reklam değildi! Yapmıyım mı?
Yapiyım yapiyım...

Evitare eşarplarına bu adresten ulaşabilirsiniz ;)

9 Ekim 2011 Pazar

Ne Berbat Bir Gün


Hafta içi kaçta kalkıyorsam bu sabahta o saatte kalktım.
08:05

Hazırlandım.
Hafta içi kaçta çıkıyorsak o saatte yola çıkmak için yol arkadaşımı beklemeye başladım.
Yok.

Sonunda aradım.
Gelmiyormuş o meğer. Beni de gitmiyor sanıyormuş. Haber vermemiş.

Elimde poşetler, çanta. şemsiye.
Gecikmeli olarak düştüm yola.

Geciktim ya. Minibüse bineyim.
Ben böyle dedim ya gelmedi minibüs.
Yolu yarıladım ama yine de geldiğinde bindim. Zaten biraz sonra da indim.
Azcık erken inmişim, aklımı seveyim.
Yolu kısaltıyorum sözde. Yol bitmiyor.

Derken geçen bir araba zaten şemsiyeye rağmen ıslanmış beni yıkıyor adeta.
Bir araba bir insanı ancak bu kadar ıslatabilirdi.
Ettiğim küfürü bütün dünya duysun ama en çokta arabanın sahibi duysun istedim.

Aksilikler o kadarla kalsa ben kuruyunca unutabilirdim.
Kısa yol olarak seçtiğim otopark kapalı!
Doğruya bugün pazar! Kim işe gelir ki?
Ama benim dolanmaya hiç niyetim yok!
Önce elimdekileri attım duvarın öteki tarafına.
Sonra kendimi.

Ben ölemedim bir türlü.

Şimdi de ne yapacağımı bilmeden duruyorum.

Hala kurumadım.

Not: Bana çok geç kalktığınızdan, güzel ve uzun pazar kahvaltınızdan, bugün görüşeceğiniz sevdiklerinizden bahsedin..

7 Ekim 2011 Cuma

Bonsai

Bizim evdeki tek bitki bir bonsai.
Abim, anneme anneler gününde hediye almıştı.

Bonsaileri yaşatmak kolay değil bilenler bilir.

Annem çok güzel baktı ve annem gittiğinde biz nasılsa onu kuruttuk!


Bonsainin bu halini gördüğümde çığlık çığlığa sulamaya götürdüm.
O anneme hediyeydi ve ben onu kurutmuştum, neredeyse ağlayacaktım.
Üst resimdeki hali iyi, sonra tüm yaprakları döküldü ve kuru daldan ibaret kaldı ortada. Ama ben ondan vazgeçmedim.
Sevdim, suladım, konuştum, dua ettim.
Ki ben bitki sevmezdim.
Daha önce çok çiçek kurutmuştum, ama hiç bu kadar üzülmemiştim.

Sonra yeşerdi umutlarım, filiz verdi...




Ve olmaz denilen oldu.


Yaşamaz artık denilen bonsai yemyeşil.
Gülümsüyor her sabah bana, ben de seni seviyorum diyor adeta...

6 Ekim 2011 Perşembe

Her Kadın Hacerdir!

Okuduklarımdan çok bahsettimde okumadan bir kitaptan ilk defa mı bahsediyorum ne?

Çünkü gazetede görüp heyecanlandığım bir kitap bu.


Hemen alıp, bir çırpıda okuma isteği oluştu bende.
Ama yasaklıyım!
Başucumda biriken kitaplar bitmeden, sepetim taşsa da kitap almıyorum.
Alırsam öncekiler yalan olacak biliyorum.

Bu kitap sayesinde okuyama ağırlık vereceğimi hissediyorum. Bakalım göreceğiz ;)

Not: Elimdekilerin hepsini bitirmekten vazgeçtim, bu ay 3 kitap okursam bu kitabı okumayı hak etmiş sayıyorum. Bana şans dileyin :)

5 Ekim 2011 Çarşamba

Nazif Bey Ve Hatice Hnm.

Üç ayı aştı ben işe başlayalı.
{Hey maşallah ne güzel cümleyle açılış yaptım. Bu yazı imla hatasından, devrik cümleden geçilmez artık(: }

Muhasebecimiz.
Ofisin neşesi, iş bitiricisi, hiperaktif, küçük adam.
Hatırlamıyor adımı!
Önceleri kağıda yazdı.
Sonra kaybetti kağıdı.
Baktım, yok hatırlamayacak adımı.
Bıraktım uğraşmayı.

Hülya Hanııııımmmm, diyor. Efendim, diyorum.
2 sn sonra! Sadece 2 sn sonra, Hatice Hanım, diyor. Efendim diyorum.

İlknur komada!

Sonra tekrar Hülya. Ve Hatice.
Kafasını karıştırmak için her seferinde başka bir isim söyliyeyim diyorum.

Hülya Hnm. dediğinde, "benim adım Oya" diyeyim mesela.
Ama yapmıyorum bu zalimliği.

Ben kendisini düzeltmekten ilk hafta vazgeçmiştim. Düzeltmiyorum. Bize de eğlence çıkıyor.

Ama.

Ama ben kendisine yanlışlıkla Nafiz Bey yerine, Nazif dediğimde, aldım ağzımın payını

- Nazif değil Nafiz!

İlknur krizde. İlknur koptu. İlknur gülmekten ölecek.

Ben inanamıyorum. Ben şokta. Ben mors!


Geçen gün Özgür Bey de, Seyhan yerine Seda Hnm. dedi. Efendim, dedim, çok afedersiniz Seyhan Hnm. dedi.
Ben alışkınım dedim. Nafiz Bey de, ben hep yanlış söylüyorum değil mi dedi :))

En azından biliyor.
O değil de Özgür Bey'e çıkışsaydım çok komik olurdu :))))

Not: Geri dönüşüm kutusuyla gurur duyuyorum, tavsiye ederim ;)

2 Ekim 2011 Pazar

Yeni İmajlar

Yeni sezon açıldı ya, herkeste bir yenilenme genel anlamda bir güzelleşme görüyorum.
Mesela Fahriye Evcen.
Zaten çok güzel bir hatun kendisi.
Güzel deyip geçmemek lazım. Güzel insanın daha da güzelleşmesi çok zordur. Kendimden biliyorum :)))


Saçlarını boyatmadan önce bana sorsaydı, boyatma, derdim. Böyle süper olacağını ön göremezdim yani! Böyle de dürüstümdür :)
Kim düşündüyse bravo!

Sonra Kıvanç'ımız var birde. Kendisi dizi de Kuzey midir, Güney midir onu bile bilmiyorum. Fragmanlara denk geliyorum, ne olmuş buna böyle!?!, diye bakakalıyorum.


Kaç kilo vermiş nasıl vermiş hiiç bilmiyorum ama süper olmuş.
Elmacık kemikleri falan. Dehşet!! Adama benzemiş :)))

Keşke bu güzel gelişmeleri sıradaki ünlü içinde söyleyebilseydim.
Ayyy!! Annecimmm!!!


Kendisinden ödüm koptuğu için yorum yapamıyacağım :/

Erol köse'nin t-shirtünü gördünüz mü peki?
Bu yazımda kullandığım görseli almış.
Buna neden olduğum için çok üzgünüm Hadise.


Fotografa bakınca Erol'un da fazla kiloları göze çarpıyor.
Ama adam şöyle starım, böyle sahne alırım diye dolanmıyor, dolayısıyla kendisini eleştirmiyoruz.
Ancak Hadise'yle bu kadar uğraşan abimiz, sıkıysa Bülent Ersoy'a sarsa ya :))

Ahhh Desparate Housewives...


Çok üzgünüm..
Olacak şey değil. Gerçekten. Çok üzgünüm.
Bennu Yıldırımlar haricinde cast hayal kırıklığı.
Fragmanlardan gördüğüm kadarıyla bile Bennu, muhteşem!
Ama diğerleri...
Özellikle de Gaby'i canlandıracak kişi kimse işte o! O hiç olmuş mu ya?!
Gaby'i Beren Saat tipinde biri oynamalıydı.

Neyse bak kızdım, daha yazamıyacağım.