Bu film için iki kere sinemaya gittim ama izleyemeden döndüm.
İlk gittiğimde artık haftalardır gösterimde olduğundan küçük bir salona almışlardı filmi ve sadece ön sıralarda boş yer vardı. İki saat sonunda benim zaten gözlerim şişmiş oluyor asla ön koltuklarda film izleyemem.
Sonraki gittiğimde de seanslar değişmişti çok geç saatte vardı girememiştim filme.
Geçen bu filmi izlediğimde ise, sinemada izlemek varmış, diye söylendim.
Sevdiğimiz şarkılar işin içinde olduğundan konser tadında olurdu mutlaka (ki evde rahat yatağınıza kurulmuş izlemek de oldukça keyifliydi.)
İngiltere'de yaşayan Pakistanlı Farrokh Bulsara'nın Queen Grubunun solisti Freddie Mercury oluşunu anlatan, o muhteşem şarkıların çıkış hikayeleriyle müzik ziyafeti de veren bir filmden bahsediyorum.
Freddie Mercury rolüyle genç aktör Rami Malek'in Oscarı da kazandığını ekleyelim.
Diğer adayları izlemedim ama gerçekten bizimki çok iyiydi! Çok!
Oyunculuklar, senaryo, o, bu, şu bir yana, filmin beni etkileyen yanı şu oldu. Her ne kadar sonra aksini iddia eden yazılar okusam da filmde anlatıldığına göre Freddie'nin ekstra 4 kesici dişi var ve bu ona sesinin farklı olmasını sağlıyor. Daha güçlü mü birçok perdeden(?) söyleyebilmesini mi ne.
Görünüş olarak ise pek estetik değil. Ona rağmen o kadar kendinden emin, o kadar özgüveni yüksek ki, insanı acayip etkiliyor. Ünlü olduktan sonra da dişlerini yaptırmıyor, bu konu hakkında soru soran muhabiri de rezil ediyor.
(daha sonra okuduklarım ise, aslında oldukça utangaç olduğu, röportaj vermekten kaçındığı, dişlerinin görünüşünü hiç beğenmediği halde sesini etkiler korkusuyla yaptırmadığı)
Sahnedeki o kendinden emin halleri, kıyafet seçimleri ve dişleri..
Ne nedenle olursa olsun o dişleri yaptırmayışı, günümüzde yirmili yaşlarını süren ancak deli gibi estetikli fenomenleri düşündürdü.
Fenomenler! İnsanlar onları seviyor, neredeyse hiçbir şey yapmadan yığınla para kazanıyorlar ancak ne kadar güvensizler anlayabiliyor musunuz siz de? Hiçbir şeyleri yok elbette görüntüleri harika olmalı. Elbette kusursuz olmalılar. Çünkü bir yetenek satın alamazlar ama dış görünüşlerini modaya uygun şekillendirebilirler.
Filmeden kopmayalım ve bağlayalım.
Ve tabii her şaşalı hayatın arkasında acılarla dolu bir arka plan da düşündüren anlar vardı filmde.
Bir filmden çok daha fazlasıydı benim için.
Gençler izlesin ve ders alsın isterim.
28 Şubat 2019 Perşembe
24 Şubat 2019 Pazar
Bingöl
Gecikti biliyorum. Aman hangi yazım gecikmiyor ki?
Merhaba herkese!
Ben Seyhan, bloğuma hoş geldiniz!
Bingöllüyüm ve bu sömestr tatilinde ilk kez Bingöl'e gittim. Hayatımda görmediğim kadar kar gördüm ve çok eğlendim.
Bu yazımda anlattığım gibi daha evvelinden Bingöl'e gitme gibi bir hayalim/merakım yoktu.
Bazı yerlere bağlanıyorum ben gidince, Bingöl'de de bu olur diye korktum açıkçası :) Ve oldu! Şimdi her yıl bir hafta da olsa görebilirim inşallah diyorum. Planlar yapıyorum. Herkesi aşka getiriyorum "seni de götüreceğim dedemin evi bir bitsin" diyorum.
Ama insanın köklerinin bağlı olduğu yere gidip görmesi ne kadar mühimmiş meğer!
Aranızda hiç (orada doğmasa da) annesinin babasının memleketine gitmeyen var mı?
Yoktur sanıyorum, ama ben gene de sorayım.
Peki Bingöl'de ne var?
Hadi bize anlat diyorsunuz değil mi?
Dürüst olacağım. Bingöl'de bir şey yok aslında. Gerçekten. Bunu söylemek bana acı veriyor. Tarihi bir yeri yok, etnik bir özelliği yok, özel bir yemeği yok.. varsa düzeltin arkadaşlar, pazarlama yok Bingöl'de.
Turistik bir yer olmadığı için magnet yok mesela. Halbuki ben isterdim ya bir magnetini bir kartpostalını alayım..
Ee peki neyini sevdin, diye mi soruyorsunuz şimdi?
İnsanlarını çok sevdim bir kere. Yardımsever. Gözü tok.
Köy kahvesinde oturup çay içtik çay parasını almadılar. Bakkaldan su aldık parasını almadılar. Siz misafirsiniz dediler. Tandır ekmeği yapan güzel abla sadece ekmeğini değil tereyağ ve peynirini de bizimle paylaştı, gelin bende kalın, dedi.
Daha önce hiç köye gitmedim tam olarak nasıl olur bilmiyorum ama gittiğim köyler çok güzeldi.
Hele ilçeler gayet gelişmiş.
Bingöl deyince kafamda beliren bir köymüş aslında, ama küçük de olsa şehir merkezi gayet işlek ve kalabalık. Cami cemaati muazzam mesela.
Bingöl üniversitesinin oralarda kaldık biz, oralarda kafeler, yemek yerleri dolu, gelişmekte olan bir yer, daha da güzel olacak belli.
Fark ettiğim şeylerden biri de Bingöllülerin gözlerinin güzel olması. Aslında benim dikkatimi çekmişti; ailemin, akrabalarımın gözlerinin güzel olması. Ancak genetik bir miras da olabilirdi tüm şehre mal etmek abartılı gelebilirdi ama değilmiş ya. Hemşehrilerim hep güzel yüzlü, güzel gözlüydü ♥ sadece son gün bindiğimiz huysuz taksiciyi saymıyorum ki o zaten aslen Elazığ Paluluymuş :)))
İşte böyle ahali.
Bingöllüyüm ben. Duymadım bilmiyordum diyen çok oldu.
Nereden bileceksiniz, bilmeyen arkadaşlarım bile varmış, konu açılmayınca Bingöllüyüm diye dolanacak halim yokmuş demek :)
Çok eğlenceli yorumlar geldi bir de, mesela biri "ben sizi Karadenizli sanıyordum Bingöl deyince bir an düşündüm Bingöl Karadeniz'de miydi diye"
Sonra bir arkadaşım "aynı oranın insanına benzemişsin" diye mesaj attı bir fotoğrafıma. Zaten oranın insanıyım diye cevap verdim ve koptum.
Ama artık duymayan kalmadı herhalde.
Bundan böyle daha fazla Bingöllüyüm sanırım.
Bingöl'e gitmeme vesile olan arkadaşlarıma orada günlerimi güzelleştiren yeni tanıştığım insanlara karşı aşırı sevgi ve minnet doluyum ♥
Merhaba herkese!
Ben Seyhan, bloğuma hoş geldiniz!
Bingöllüyüm ve bu sömestr tatilinde ilk kez Bingöl'e gittim. Hayatımda görmediğim kadar kar gördüm ve çok eğlendim.
Bu yazımda anlattığım gibi daha evvelinden Bingöl'e gitme gibi bir hayalim/merakım yoktu.
Bazı yerlere bağlanıyorum ben gidince, Bingöl'de de bu olur diye korktum açıkçası :) Ve oldu! Şimdi her yıl bir hafta da olsa görebilirim inşallah diyorum. Planlar yapıyorum. Herkesi aşka getiriyorum "seni de götüreceğim dedemin evi bir bitsin" diyorum.
Ama insanın köklerinin bağlı olduğu yere gidip görmesi ne kadar mühimmiş meğer!
Aranızda hiç (orada doğmasa da) annesinin babasının memleketine gitmeyen var mı?
Yoktur sanıyorum, ama ben gene de sorayım.
Peki Bingöl'de ne var?
Hadi bize anlat diyorsunuz değil mi?
Dürüst olacağım. Bingöl'de bir şey yok aslında. Gerçekten. Bunu söylemek bana acı veriyor. Tarihi bir yeri yok, etnik bir özelliği yok, özel bir yemeği yok.. varsa düzeltin arkadaşlar, pazarlama yok Bingöl'de.
Turistik bir yer olmadığı için magnet yok mesela. Halbuki ben isterdim ya bir magnetini bir kartpostalını alayım..
Ee peki neyini sevdin, diye mi soruyorsunuz şimdi?
İnsanlarını çok sevdim bir kere. Yardımsever. Gözü tok.
Köy kahvesinde oturup çay içtik çay parasını almadılar. Bakkaldan su aldık parasını almadılar. Siz misafirsiniz dediler. Tandır ekmeği yapan güzel abla sadece ekmeğini değil tereyağ ve peynirini de bizimle paylaştı, gelin bende kalın, dedi.
Daha önce hiç köye gitmedim tam olarak nasıl olur bilmiyorum ama gittiğim köyler çok güzeldi.
Hele ilçeler gayet gelişmiş.
Bingöl deyince kafamda beliren bir köymüş aslında, ama küçük de olsa şehir merkezi gayet işlek ve kalabalık. Cami cemaati muazzam mesela.
Bingöl üniversitesinin oralarda kaldık biz, oralarda kafeler, yemek yerleri dolu, gelişmekte olan bir yer, daha da güzel olacak belli.
Fark ettiğim şeylerden biri de Bingöllülerin gözlerinin güzel olması. Aslında benim dikkatimi çekmişti; ailemin, akrabalarımın gözlerinin güzel olması. Ancak genetik bir miras da olabilirdi tüm şehre mal etmek abartılı gelebilirdi ama değilmiş ya. Hemşehrilerim hep güzel yüzlü, güzel gözlüydü ♥ sadece son gün bindiğimiz huysuz taksiciyi saymıyorum ki o zaten aslen Elazığ Paluluymuş :)))
İşte böyle ahali.
Bingöllüyüm ben. Duymadım bilmiyordum diyen çok oldu.
Nereden bileceksiniz, bilmeyen arkadaşlarım bile varmış, konu açılmayınca Bingöllüyüm diye dolanacak halim yokmuş demek :)
Çok eğlenceli yorumlar geldi bir de, mesela biri "ben sizi Karadenizli sanıyordum Bingöl deyince bir an düşündüm Bingöl Karadeniz'de miydi diye"
Sonra bir arkadaşım "aynı oranın insanına benzemişsin" diye mesaj attı bir fotoğrafıma. Zaten oranın insanıyım diye cevap verdim ve koptum.
Ama artık duymayan kalmadı herhalde.
Bundan böyle daha fazla Bingöllüyüm sanırım.
Bingöl'e gitmeme vesile olan arkadaşlarıma orada günlerimi güzelleştiren yeni tanıştığım insanlara karşı aşırı sevgi ve minnet doluyum ♥
Not: daha güzel fotoğraflar bekliyorum sahibinden, idare edin şimdilik borcum olsun.
20 Şubat 2019 Çarşamba
Algernon'a Çiçekler
Bu kitabı Youtube videolarımdan birinin altına yazılan yorum sayesinde aldım ve okudum.
Yorum sahibi okuduğum kitabınları niteliksiz bulmuştu kısaca. Ama önerileri güzeldi ben de bilindik önerilerinden ziyade bilmediğim bu kitabı hespiburada alışverişimde kargoyu bedava getirmek için aldım :)
Hepsiburadayı seviyorum :)
Kitap da korktuğum gibi değil de sevdiğim tarzda çıkınca çok memnun oldum.
Korktuğum gibi derken?
Okuduğum kitaplara kitap mı buedebiyat mı bu dendiği için edebiyat nasıl bir şeymiş diye korkmuştum işte.
Açıkçası tam da okuduklarım ayarındaydı bana göre.
Konusuna gelelim konusuna.
Zeka geriliği olan, mutlu ama öğrenmeye aç karakterimiz Charlie bir deney için gönüllü olur. O da akıllı olmak istemektedir ve bu uğurda beyin ameliyatı geçirir.
Tüm kitabı Charlie'nin durum raporları ve günlüklerinden takip ediyoruz.
Başlardaki yanlış kelimeler, düşük cümleler tabii sıfır imla ile tuttuğu raporların yerini özenle yazılmış günlüklere bırakmasını takip ediyoruz.
Algernon ise Charlie'den evvel bu ameliyatı başarıyla geçirmiş bir fare.
Bu kadar işte. Çok güzeldi bence, tavsiye ederim.
Yorum sahibi okuduğum kitabınları niteliksiz bulmuştu kısaca. Ama önerileri güzeldi ben de bilindik önerilerinden ziyade bilmediğim bu kitabı hespiburada alışverişimde kargoyu bedava getirmek için aldım :)
Hepsiburadayı seviyorum :)
Kitap da korktuğum gibi değil de sevdiğim tarzda çıkınca çok memnun oldum.
Korktuğum gibi derken?
Okuduğum kitaplara kitap mı buedebiyat mı bu dendiği için edebiyat nasıl bir şeymiş diye korkmuştum işte.
Açıkçası tam da okuduklarım ayarındaydı bana göre.
Konusuna gelelim konusuna.
Zeka geriliği olan, mutlu ama öğrenmeye aç karakterimiz Charlie bir deney için gönüllü olur. O da akıllı olmak istemektedir ve bu uğurda beyin ameliyatı geçirir.
Tüm kitabı Charlie'nin durum raporları ve günlüklerinden takip ediyoruz.
Başlardaki yanlış kelimeler, düşük cümleler tabii sıfır imla ile tuttuğu raporların yerini özenle yazılmış günlüklere bırakmasını takip ediyoruz.
Algernon ise Charlie'den evvel bu ameliyatı başarıyla geçirmiş bir fare.
Bu kadar işte. Çok güzeldi bence, tavsiye ederim.
17 Şubat 2019 Pazar
Yeni Kitap Alışverişi | Bkm Kitap & Kitapyurdu
Uzuuuun zamandır kitap almıyordum sanki ya.
Genelde ufak ufak alıyorum bir kitap. İki kitap.
onları da alışverişten saymıyorum tabii..
Ama bunları artık almalıydım ya.
Almalıydım.
Bakalım neler almışım.
Beğendiniz mi?
Kanala abone olursanız sevinirim ;)
Hepimize bol okumalı günler ♥
Genelde ufak ufak alıyorum bir kitap. İki kitap.
onları da alışverişten saymıyorum tabii..
Ama bunları artık almalıydım ya.
Almalıydım.
Bakalım neler almışım.
Beğendiniz mi?
Kanala abone olursanız sevinirim ;)
Hepimize bol okumalı günler ♥
14 Şubat 2019 Perşembe
Organize İşler 2 | Sazan Sarmalı
Ben beğendim kardeşim!
Yazıya böyle mi başlanır ya, hiç ayarım yok benim :)
Organize İşler 2'de bizi birbirinden ünlü isimler karşılıyor. Neredeyse her oyuncuyu tanıyorsunuz. Çok az küfür var. Miss.. Ve çok eğlenceli! Kesinlikle çok eğlenceli.
İlk filmi hatırlamıyorum ben ama en kısa sürede tekrar izleyeceğim.
Genel olarak beğenilmemiş, acaba ilk filmle mi kıyaslandı bilmiyorum neden beğenmemişler ki?
Yılmaz Erdoğan'ın ince bir espri anlayışı var ama. Bir Demet Tiyatro'dan bu yana gelen kelime hatta harf oyunları yapar. Bunu kaçıran gülmez tabii.
Güçlü karakterleri vardır.
Felsefik karakterleri olur mesela. Hemen her işinde hem de. Olay tespitler...
Ata Demirer'in canlandırdığı karakter. Sahne kısa etkisi büyük.
Kıvanç Tatlıtuğ'un canlandırdığı Saruhan karakterine kıro deyip geçmeyeceksin mesela.
O göbek mi diye şaşıracaksın evvela çünkü Kıvanç bu, sonra küfür etmeyişini alkışlayacaksın, bir de tabii onun da bir hayat anlayışı var (bire bir hatırlamıyorum ama bir sonraki izleyişimde büyük ihtimal not alırım), evet ben de böyle düşünüyorum çok haklı dedirten.
Yanımdaki arkadaşımın da etkisi vardı elbet. Bir de doğru zamanın.
Doğru kişi, doğru zaman, doğru ortam.. Bunlar filmi de etkileyen faktörlerdir kabul edelim.
İyi ki gitmişim kafam dağıldı. Aşırı beklenti içinde olmayacaksanız tavsiye ederim.
12 Şubat 2019 Salı
Beyaz Kasımpatı
Hep İkinci Dünya Savaşı ve Nazi zulmünü okuyacak değiliz ya.
Bu kitapta ikinci dünya savaşı sıralarında Kore'de yaşanan insanlık dramını okuyoruz.
Açıkçası dayanılır gibi değil ve gene benim tezimi kanıtlar nitelikte.
Her ne kadar cepheye erkekler gitse de, tüm bu savaşlarda olan kadınlar ve çocuklara oluyor.
Tarihler 1943'ü gösterdiğinde Hana henüz 16 yaşında annesiyle denizin derinliklerine dalarak geçimini sağlayan bir kızdır. Küçük bir de kardeşi olan Hana'nın hayatı hem annesiyle dalıp hem de kıyıdaki kardeşine göz kulak olduğu bir gün tamamen değişir. Kıyıda bir Japon askerini gördüğünde onun kardeşini fark edip kardeşini götüreceği düşüncesiyle tüm gücüyle kıyıya yüzer kardeşini saklar ancak kendisi kurtulamaz. İşte kardeşi saklandığı yerden çıkmasın diye çığlık bile atmayan Hana için karanlık günler bu şekilde başlar.
Çok üzüldüm, çok kırıldım, çok sinirlendim.
Gerçek hayat hikayelerinden yola çıkılarak hazırlanmış bir roman bu.
Okumak lazım. Empati yapmak lazım. Ders almak ve güçlü olmak lazım.
"Ne kadar çok kelime bilirsen o kadar güçlü olursun."
Bu kitapta ikinci dünya savaşı sıralarında Kore'de yaşanan insanlık dramını okuyoruz.
Açıkçası dayanılır gibi değil ve gene benim tezimi kanıtlar nitelikte.
Her ne kadar cepheye erkekler gitse de, tüm bu savaşlarda olan kadınlar ve çocuklara oluyor.
Tarihler 1943'ü gösterdiğinde Hana henüz 16 yaşında annesiyle denizin derinliklerine dalarak geçimini sağlayan bir kızdır. Küçük bir de kardeşi olan Hana'nın hayatı hem annesiyle dalıp hem de kıyıdaki kardeşine göz kulak olduğu bir gün tamamen değişir. Kıyıda bir Japon askerini gördüğünde onun kardeşini fark edip kardeşini götüreceği düşüncesiyle tüm gücüyle kıyıya yüzer kardeşini saklar ancak kendisi kurtulamaz. İşte kardeşi saklandığı yerden çıkmasın diye çığlık bile atmayan Hana için karanlık günler bu şekilde başlar.
Çok üzüldüm, çok kırıldım, çok sinirlendim.
Gerçek hayat hikayelerinden yola çıkılarak hazırlanmış bir roman bu.
Okumak lazım. Empati yapmak lazım. Ders almak ve güçlü olmak lazım.
"Ne kadar çok kelime bilirsen o kadar güçlü olursun."
9 Şubat 2019 Cumartesi
Hazal Kaya'nın Gelinlikleri
Bu çiftin fotoğraflarına bakınca evlendiklerine pek şaşırdım.
Yakıştırdığım ve sevdiğim bir çifti ama nedense ben evleneceklerini hiç düşünmemişim, bunu da evlendiklerini gördüğümde anladım :)
Ali Atay'ı Leyla ile Mecnun'dan mütevellit severim, Hazal Kaya'yı Ali Atay'dan dolayı.
Aşk-ı Memnu izlemişliğim yoktur yeri de gelmişken belirteyim, ancak Aşk-ı Memnu kadrosunu düğünde görmek güzeldi.
Peki Leyla ile Mecnun ekibi neredeydi?
Cengiz Bozkurt katılmış düğüne ama diğerleri hakkında ne bir yazı ne bir fotoğraf gördüm. Yine de oradalardır diye düşünüyorum :)
Hemen söyleyeyim ben gelinliği beğendim. Özgür Masur tasarımı olan bu gelinlik hem sade hem de şıktı. Gelinlik gibi gelinlik yani.
Gelin geline benziyor muydu?
- Evet!
Bu çok önemli!
Düğünün ilerleyen kısımlarında mini püsküllü beyaz bir elbiseyle değiştirdi gelinliğini, ikinci gelinlik de denebilir, diğerlerine dedik sırf beyaz bir şey giydiler diye ama kabul edelim ki gelinlik falan değil giydikleri gecelikimsi mini/tuhaf elbiseler.
Ama gene kabul edelim ki on yıla kalmaz gelinlik anlayışı bambaşka bir hal alacak.
Beni alakadar etmez evlenenler düşünsün :))
Baksanıza ne kadar zarif. Çiçek çok hoşuma gitmedi gerçi ama sanırım tekrar bu tarza dönüyoruz çiçekte. Allah'ım n'olur gelinlikte de dönelim normale.
28 yaşındaki güzel oyuncunun düğün makyajı da oldukça güzel.
Yakıştırdığım ve sevdiğim bir çifti ama nedense ben evleneceklerini hiç düşünmemişim, bunu da evlendiklerini gördüğümde anladım :)
Ali Atay'ı Leyla ile Mecnun'dan mütevellit severim, Hazal Kaya'yı Ali Atay'dan dolayı.
Aşk-ı Memnu izlemişliğim yoktur yeri de gelmişken belirteyim, ancak Aşk-ı Memnu kadrosunu düğünde görmek güzeldi.
Peki Leyla ile Mecnun ekibi neredeydi?
Cengiz Bozkurt katılmış düğüne ama diğerleri hakkında ne bir yazı ne bir fotoğraf gördüm. Yine de oradalardır diye düşünüyorum :)
Hemen söyleyeyim ben gelinliği beğendim. Özgür Masur tasarımı olan bu gelinlik hem sade hem de şıktı. Gelinlik gibi gelinlik yani.
Gelin geline benziyor muydu?
- Evet!
Bu çok önemli!
Düğünün ilerleyen kısımlarında mini püsküllü beyaz bir elbiseyle değiştirdi gelinliğini, ikinci gelinlik de denebilir, diğerlerine dedik sırf beyaz bir şey giydiler diye ama kabul edelim ki gelinlik falan değil giydikleri gecelikimsi mini/tuhaf elbiseler.
Ama gene kabul edelim ki on yıla kalmaz gelinlik anlayışı bambaşka bir hal alacak.
Beni alakadar etmez evlenenler düşünsün :))
Baksanıza ne kadar zarif. Çiçek çok hoşuma gitmedi gerçi ama sanırım tekrar bu tarza dönüyoruz çiçekte. Allah'ım n'olur gelinlikte de dönelim normale.
28 yaşındaki güzel oyuncunun düğün makyajı da oldukça güzel.
Çiftin nikah şekeri dağıtmak yerine bağış yapması da yine takdire şayan. Tabii bunu bildirdikleri şey de -taş mı sabun mu anlamadım- hatıralık olarak düşünülebilir. Her neyse çok ince.
Allah mesut etsin ❤