27 Şubat 2010 Cumartesi

Veda

Ne kadar uzun zaman olmuş bloga yazmayalı.. Blog gezmesine çıkmayalı..
Yoğun bir hafta geçirdim.

Şimdi bile bir yerden geldim bir yere gideceğim :)

Ama yarın evde durup temizlik yapıcağım. Evet, evet kesinlikle böyle yapacağım; eve ve kendime zaman ayıracağım. Zira pazartesiden itibaren yoğun bir hafta daha geliyora benziyor:)


İşte bu benim şubat ayım; üzerindeki çizik olduğu günler evde olduğum günler:)



Veda

'Ne zamandır Ayşe Kulin' okumuyorum' diyerek okumaya başladığım, başladığım gibi akıcı uslübunu hatırlayıp 'nasıl bu kadar ara vermişim okumaya' diye hayıflandığım bir kitap bu:
Veda!

Ne kadar karmaşık bir şey anlatırsa anlatsın çok güzel ifade edebiliyor Ayşe Kulin.
Ne anlatırsa anlatsın sıkmıyor,'ille oku beni!' diyor kitapları.

'Veda' da Osmanlıya veda ve Türkiye Cumhuriyetine merhaba aslında.
O dönemin zor koşullarında hayatın devam ettiği bir konak ve konaktakilerin öyküsü..

Okumanızı isterim!

23 Şubat 2010 Salı

Filografi

Filografi, ortadoğuda doğmuş ve avrupadan uzak doğuya kadar yayılmış ancak yapımının zor olduğu düşüncesiyle yok olmaya yüz tutmuş bir el sanatıdır.
Çiviyle telin aşkıdır..

Bir dergiye filografi örneklerini görüp aşık olmuş, 'işte aradığım sanatı buldum' diyerek kursuna yazılmış, ancak bir kaç tablo sonra sıkılmış, kursu bırakmıştım.

Ee tabii yarım bırakılan kurstan, yarım bırakılmış bir tablo ile ayrılmadan olmazdı:)
Dün akşam tamamladığım yarım tablodan bahsediyorum:)


Tam belli olmasa da 'Allah' yazan kısım bitmemişti, sadece alt dolguları olmuştu. Nicedir tamamlamak istiyordum, hatta bunu tamamlamadan evden dışarı çıkmak yok internete girmek yok gibi cezalar vermiş olmama karşın, bitirmek içimden gelmemiş, kendi koyduğum yasakları delmiştim.


Çivileri muntazam çakışım gözlerden kaçmasın rica ederim, zor iştir vesselam ;)
Bir iki saatlik işi varmış meğer, Mihriban ve Hanife'yle konuşup hafta sonu planları yapana kadar bitti, gitti :)


Yine son rötuşlar için hocama danışacağım- beni kabul ederse tabii :) Ve çerçeveletip kendi evim için saklayacağım :)

Bir kaç kısa bilgi daha:
* Tabloda Maşallah yazmaktadır
* Çivileri çakarken az mı başım ağrıdı
* Telleri dolarken az mı kestim ellerimi
* Bir günde biten yelkenli tablom 80TL alıcı bulmuştu, ve sattım tabii ki:)
* Karlı iş aslında :)
* Filografiyi 'google'larsanız şahane tablolar görebilirsiniz ama bunu yapmayın sonra benimkini beğenmezsiniz :)
* Bu kursa başlarken herkese tablo vaadinde bulunuyordum ki ne salakmışım:) Hiç kimseye yapmadığım gibi yapamam da :)

22 Şubat 2010 Pazartesi

Kuyucaklı Yusuf


Yine elimden bırakamadığım, uyku kaçırtacak cinsten bir kitap okudum.
Sabahattin Ali'nin okuduğum ikinci kitabı.
Haliyle ilkiyle mukayese ediyor insan.

"Kürk Mantolu Madonna"da rastladığım ve anlayamadığım kelimelere bu kitapta o kadar sık rastlamadım, konusu daha çok etkiledi beni ve daha merakla ve daha hızla okudum bu kitabı.

Tabii ki 'Kürk Mantolu Madonna' sayesinde bu kitabı okudum, onu beğenmeseydim elime almazdım bu kitabı.

Yalnız anlamadım, Kübrayla anası nereye kayboldu, öyle durduk yere..
Kübra da mı Yusuf'u seviyordu. Sevsin valla, yiğit bir delikanlı Yusuf :))

Tamam sulandırmıyorum!!

Görsel ararken farkettim ki, filmide varmış. Bende filmi olmalı diye düşünüyordum zaten.

Kitabı okumanızı tavsiye ediyorum efendim son sözüm budur :)

21 Şubat 2010 Pazar

Küçük Atıştırmalıklar

Resim üzerindeki fontu değiştirmeye karar verdim fakat seçemedim,
beni yansıtan içime sinecek yeni font aranmaktadır :)


Elimde son çıkan küçük halleyleri görüyorsunuz -ve eski yazı tipimi.
Halley çok severim ama hayır küçültülmüşünü sevmedim.
Sonra "zaten büyüğü olan atıştırmalığın neden küçüğünü aldın ki?" diye kızdım kendime..
Büyük konuşmıycaksın!


Yeni yazı tipi denemesi, yeni küçültülmüş atıştırmalık.
MmMmmm.. Harika..
Bir oturuşta tüm paketi yemeyecekler için tavsiye edilir :))

Ee..Yanına kahve almaz mıydınız?
Sıcak çikolatalı türk kahvesi müessesemizin ikramıdır ;)
Kahvemiz buradan.
Tamda kahve saati ;)

18 Şubat 2010 Perşembe

Sosyalleşerek Güzelleşmek

Eskiden bir yemek programı vardı; Tefal'in katkılarıyla sunulan..
Allah'ım alabildiğine garip yemekler pişirirdi o kadın. Adını hatırlayamıyacağım:) Hani birde kukla vardı bir köşede, ne gerekse..
Çıkardınız mı?

Neyse..

O programa konuk olan biri söylemişti bunu, ve plastik cerrahtı.
Adam gelin ben sizi güzelleştireyim demiyordu bakınız, kaşınız mı düştü haydi botoks yapalım demiyordu. Sosyalleşmeyi öneriyordu.
Nasılda mantıklıydı sözleri..

Merly Streep örneğini vermişti hatta;
"Oyunculuğuyla bizi bu kadar etkilemeseydi, bu kadar güzel gözükmezdi gözümüze."


Hiç unutmadığım diğer öneriside şuydu:
"Kaş" diyordu "İnsanın bakışını değiştirir, almayın ya da çok düzeltme ihtiyacı duyuyorsanız mutlaka bir profesyonele danışın."
Mantıksız mı?

O adam, ismini bilmediğim plastik cerrahını dinlediğimde çok küçüktüm.
Ve ben asla güzelleşmek uğruna bıçak altına yatanları anlamış değilim.
Kuzenim sormuştu 'burun estetiği yaptırmak istermisin' diye bir kere, ailede herkesin estetiğe merak saldığı bir dönem:)
Ne kalkık burunlar gördüm geceleri horultularından durulmuyor:)
Tamam benim burnum büyük ama geceleri mışıl mışıl ve sessiz uyuyorum hiç bir sorun yok.
Maşallah diyim :)

Yok bu sene dişleklik modası var haydi gidip dişlek olalım.
Ne kadar Aptalca..
Demek Akalından sadece bu yüzden nefret edebilirim, keza Seda Sayan yıllar yıllar önce düzelttirdiği dişlerini tekrar dişlek haline sokmuştu, geçtiğimiz yıllarda, sırf moda diye.

Konuyu bağlamak istediğim bir nokta vardı ama..
Velhasıl-ı kelam, bu devirde sosyalleşmek sıkıntısı çekmezsiniz.
Resimle mi ilgileniyorsunuz kimse size Van Gogh olun demiyor ama ders alın.
Yemek yapmayı mı seviyorsunuz; yemek kursu -inanın çok eğlenceli-
Hep fotograf mı çekmek istemiştiniz? Ne duruyorsunuz..
Amatörcede olsa ilgilendiğimiz şeylerin üzerine gitmeliyiz.

O adamdan bana -ah ismini bilmediğim için eziliyorum- benden size bir tavsiye..

17 Şubat 2010 Çarşamba

Piraye

Gece 1'den önce uyuyamayan biri olarak kitaplar en büyük kurtarıcım oluyor.. Bir kaç sayfa okuyarak gözlerimi yorup daha rahat uykuya dalabiliyorum.

Canan Tan'ın "Piraye"side sözde bu amaca hizmet edecekti. Akşam elime aldım okumaya başladım, bir baktım yarılamışım ve bir baktım saat 3ü geçiyor.
'Yat kuzucum' dedim kendime - ben kendime hep kuzucum derim :)-
Faydalanamadığım melatonin hormonumu düşünerek hayıflanarak yattım ve saat 5 te tekrar kalktım. Rüyanın etkisiyle kitap zihnimde iyice bulanıklaşmış, karışık bir hal almış bunu düzeltmekte tekrar kitaba düşmüş.. Birazcık daha okudum ve uyudum:)

Ana karakter Piraye beni o kadar kızdırdı ki, ama o kadar gerçekçi geldi ki öte yandan. O yaşlarda kendini zeki sanan diğerlerinden farklı olduğunu düşünen ama aynı hataları yapan genç kızlardan işte. O açıdan çok gerçekçiydi.

Merak ediyorum Piraye karakteri böyle yorumlayan başka biri daha var mı? :)

Birde şunu merk ediyorum..
Yani suç hep mi kaynananın kaynatanın? Ona uyan gerizekalı evladın hiç mi hatası yok? O affediliyorda ailesi neden affedilmiyor?
Kitabın sonuna rağmen böyle diyebiliyorsam çok gaddar biri olmalıyım :)

Banane merak edin okuyun! :))

Bu kitabı sadece cep boyu olduğu için aldım, itiraf ediyorum!
Ne kadar tatlı cep boyları ya.. D&R daki cep boylarını ilk gördüğümde sarılasım geldi :) Hepsini alasım var:)) Fiyatlar ise süper!
Korsana hayır demenin en iyi yolu. Güzel düşünülmüş.
Nergisce gibi havalı, kendi çektiğim görselleri kullanmak istiyorum ama benim çektiklerim havalıdan ziyade zavallı duruyorlar, o yüzden google dan yararlanıyorum:)

"Aşık olmak da bir yatkınlık; bir yetenek işi galiba.. Ve bu yeteneğin bende olmadığına inanmaya başlıyorum artık" diyor Piraye (syf103te)
Bana da ancak altını çizmek düşüyor...

15 Şubat 2010 Pazartesi

Dark Knight

Keşke günler 36 saat, bir hafta 10 gün kadar olsaydı..
Böylece belki bende daha az yorulurdum.

Yorumları bazen telefondan onaylıyorum ve cevap yazmak zoruma gittiği için sonra cevaplarım diyip bırakıyorum, sonra da unutabiliyorum.
Kusura bakmayın, yoksa yorumlara ve yorumlara cevap yazmak en sevdiğim şey:)

Gelelim filmlere:

Dark Knight



İzlemek için çok geç kaldığım bir film.
Harikaydı!
Heath Ledger bu filmdeki rolüyle Oscar aldı biliyorsunuz. Ama öldüğü için alamamış Oscarı, tamamen hakkıyla almış. Bu rol için doğmuş sanki ve artık yaşamasına gerek kalmamış gibi..
batman filmini değişik karakterle görmeye devam edeceğizdir muhakkak ama joker i başka bir karakterle tahayyül edemem!

Heath Ledger ın iki filmini tavsiye edeyim size:
The Patriot
10 Things That I Hate About You

Antique


Çok önce izlediğim ancak yazmayı unuttuğum bir güney kore filmi.
Homoseksüel bir adamın, Heteroseksüel bir adama aşkı ana temaymış gibi olsada bir çok yan konuyla beraber oda bir yan konu olup çıkıyor:)
Diğer güneykore yapımlarını düşünce, onlar kadar muhafazakar değil. Amerikan yapımlarını düşününce ise :) Ee yani muhafazakar denilebilir :)
Güney koreden yine farklı bir konu.. Sevimli bir film..

Just Friends


O kadar komik bir filmdi ki!
O kadar komikti.. İzlemeniz lazım:))
Birde böyle daha önce film hakkında beklentiniz yoksa, adını bile duymamışsanız benim gibi; "Aa Ryan Reynolds mı oynuyormuş izleyelim" diyip izlerseniz kesin çok eğleneceksiniz.. Ryan Reynolds'ın gözlerimin önünde büyüdüğüne tanık oluyorum yaa, CNBC-e de dizisini takip ettiğim günler dün gibi.. Şimdi ise her filmi bir öncekinden daha hoşuma gidiyor..

14 Şubat 2010 Pazar

Sevgililer Günü Mü?


İşte yılın en sevmediğim günü de geldi çattı..
14 şubat sevgililer günü değil yalnızlar günü bence..
Düşünün bir kere sevgililer günü neden şubat ayında olsun ki?..
Sevgililerin bir günü olsaydı, bahar aylarında olurdu: Güneşin ışıdığı kuşların cıvıldadığı, insanın kıpır olduğu bahar günlerinden birinde.

Ne kadar ticari, alınan hediyelerin ne kadar zoraki olduğunu düşündüğümü söylememe gerek yok herhalde!!

Hiçte bir kere bunları sevgilim yok diye söylemiyoruummmm!! Bir kere bile sevgililer günü kutlamamış olmamla alakası bile yok! - yalaaaann :)-

Mantıklı yaklaşıyorum olaya.
Sizde öyle yapın. Hediye almak, sürprizler yapmak ve birine sevdiğinizi söylemek için belirli gün ve haftaları beklemeyin!

Yoksa siz hala sevgililer günü mü kutluyorsunuz??

11 Şubat 2010 Perşembe

Tanrının Umut Olduğunu Söyledi Bir Büyüğüm


Türk filmlerini sever misiniz?
Eleştirel baktığımızda dalga geçecek çok yanını buluruz ama film bittikten sonra etkisi hoştur genelde.
Bu kitapta bitiminde öyle bir hoşluk hissi bırakıyor bünyede.. Dalga geçilcek bir kitap değil yani yanlış anlaşılmasın:)

Böyle ağır bir kitaptan yeni sıyrılmışsınızdır ya da bitmek bilmeyen bir kitabı noktalamışsınızdır. Yine bir kitaba başlamadan önce biraz ara vermek istersiniz ya da daha hafif bir şeylerle devam etmek istersiniz ya..
Heh! İşte o arayı dolduracak güzel bir kitap bu.

Çok rahat okunabilecek, bir kaç güne bitecek bir kitap.
Ben 2 günde bitirdim:)
Hatta yazarın başka ktiaplarınıda araştırdım ama bulamadım..

Ama okumazsanızda birşey kaybetmezsiniz canııımm :)

10 Şubat 2010 Çarşamba

Seyhan Jr.

Bir kaç gündür ev telefonu bozuk şahane bir şey ya..
Ama teyzem arızayı arayıp bildirmiş eve gelmeden hallettiler sorunu.
Bu da harika ama bozuk olması kadar değil :)

-------

Bir gün çocuğum olursa adını Seyhan koyacağım. Unisex bir isme sahip olduğum için kız veya erkek çocuğu sahibi olmam hiç bir şeyi değiştirmeyecek :) Seyhan Jr.
Bu konuyu beni bekleyen mime bağlıyorum :)

1.Mimleyen kişiyi ve linkini vermemiz gerekiyor ilk maddede...

Böyle maddeye hiç gerek yoktu zaten adettendir =)
Pinky ve Pofidikşekerim :)

2.Çocukluğunuzda anne ve babanızla (ya da aile büyükleriyle) yapmış olduğunuz ve sizi siz yapan şeylere katkısı olan bir olay, bir aktivite, bir eylem… Ve hangi yönünüze katkıda bulunduğu…

İlk aklıma geleni yazayım:
Kurban kesilişini gördükten sonra et yemiyordum ki, annem gelip konuşmuştu benimle.

3.Çocukken oynamayı en çok sevdiğiniz oyun ve oyun aparatı?

Barbie evlerimiz vardı, barbie evi dediysek...
Kendi yaptığımız barbie evleri :))))
D.i.y projelerine daha o yaşta başlamıştım:))))

4.Sokakta oynar mıydınız?

Pardoon?
Bu soru eve girer miydiniz diye değiştirilmeli :))
Hep sokaktaydım, heeep!

5.Çocukluğunuz ve ilk gençliğinizle ilgili keşke farklı olsaydı dediğiniz bir durum/olay…

Annemi bu kadar üzmemiş olmayı dilerdim

6.Çocukluk ve ilk gençlikle ilgili iyi ki böyle olmuş dediğiniz bir olay…

Gittiğim okullar ve edindiğim arkadaşlar..

7-Varsa çocukluk dönemine dair bugünü etkileyen bir olay, anı…

Bir kere kuzenimin okuluna gitmiştik o da bizi kovuştu.
O gün bu gündür istenmediğim yere gitmem :)))))))))

Sünter hanımcım, stuven ve gençbiranne..
Çocukluğunuza inmek ister misiniz?

8 Şubat 2010 Pazartesi

I Am Sorry, I Love You

Öncelikle belirteyim,
Bir önceki yazımı yoruma kapadım.
Çünkü bunun sonu yok, ortalık karışsın istemedim. Ben de insanım nihayetinde, her zaman sabırlı olamayabilirim, çirkinleşmenin alemi yok. Kimseyle ortak bi görüş paylaşmak zorunda değilsiniz belki ama saygı duymak zorundasınız. Gelen mailler için çok teşekkürederim, tek tek dönüyorum ;)

I'm Sorry, I love You nedir?
Bir Güney Kore dizisidir.
Evet onca filmden sonra bir dizi izlemeliydim, değil mi?

Aslında diziyi izlerken habire eleştiriyordum. Şöyle olsa, böyle olsa, bir Amerikalı hayrına bu diziye el atsaydı diye:)
Ama dizi bitti..
Ben kalakaldım.
Çok etkileyiciydi.. Öyle ki salya sümük ağlatmadan bitirmiyorlar diziyi.


Bu kadar güzel ağlayan birini daha görmemiştim..
Gözlerin dolup taştığına şahit oluyorsunuz..
Muhteşem bir oyunculuk!
So Ji-Sub

Ve işte en sevdiğim sahne!
Diziyi uzun uzadıya anlatmak istemiyorum, zaten tarzım değil biliyorsunuz..
Ama gördüğüm her görseli buraya koymak istiyorum:)

Neyse kızın hakkınıda yemiyeyim çok güzel bir kızdı. So Ji-Sub gözlerimi kamaştırıyor ancak bahsedebildim kızdan:))
Ama "i'm cyborg but that's ok"daki kız olduğuna inanamıyorum o filmde midemi bulandırmıştı :)) Evet o kadar iticiydi - hadi çirkin demiyeyim:)
Diziyi online izleyebilirsiniz sanırım benim LaFea'm bana dvd hazırlamıştı o sayede izledim:)

Kaynak google görseller

6 Şubat 2010 Cumartesi

Hz. Aişe (R.A.)

Müminlerin En Mümtaz Annesi Hz. Aişe(R.A.)

Elimdeyken görülünce utanmayacağım bir kitap bu işte..
Nasıl anlatsam ya..
Okuduğum kitapları beğenmeyen arkadaşım tarafından elime tutuşturuldu; "Birde bunu oku" diye. 'Haydaa!!' dedim ama içimden:) Dur dedim Elizabeth bitsin :)
Çelişkiye bakar mısınız??

Evet zorlayarak başladım kitabı okumaya 'zaten biliyorum içindekileri' gibilerinden.. Ama öyle bir okuttu ki kendini..
Zamanın nasılda çirkinleştiğini farkettim..

Her şeyi sorgular olmuşuz; neden günah, neden yanlış olsun ki?
Aman canım ne var bunda, diyerek çirkinleşmekle kalmamış, dünyamızı da pisletmişiz maalesef..
Dünyayı düzeltebilir miyiz?
Sanmıyorum..
Ama kendimize çeki düzen verebiliriz!
En azından bunu yapabiliriz..

Kitabı neredeyse şiddetle tavsiye edeceğim. Neredeyse dedim çünkü; o kadar fazla bilmediğim -arapça olduğunu düşündüğüm- kelime vardı ki..
Hiç anlamıyor değilsiniz ama bu bence büyük kayıp. Daha anlaşılır olabilirdi.
Buna rağmen sıkmadan okutuyor kendini.

5 Şubat 2010 Cuma

Grey Gardens

Nicedir film eleştirmiyor muyduk?
Tabii bu izlemediğimiz anlamına gelmiyor..

Grey Gardens



Gerçek bir hayat hikayesi..
Gerçek hayat hikayeleri, beni her zaman hüzünlendirmiştir, hani o son yazı geçer ya.. Nerdeyse hepsinde ağlamışlığım var.
Bu filmde onlardan biri.
Drew Barrymore hayranlık uyandırıcı. Bu filmdeki rolüyle altın küre kazandı. Edith Bouvier'ı filmi izlemeden önce tanımıyordum, izledikten sona biraz araştırdım. Resimleri falan .. Benzerlik inanılmaz...

I'm a Cyborg, But That's Ok!


Bir grup insan oturup bu filme başladık ama sıkıcı gelince filmi değiştirdik. Tabii bu beni yıldırmaz, filmleri yarım bırakmak hiçte tarzım değildir :)
Sonra tamamladım ama tamamlamasaydımda olurmuş.
Yok beğenmedim!

Perhaps Love


Çok fena değildi ama bana yavaş geldi, size daha yavaş gelir :)
Alışık değilsiniz ya uzak doğu filmlerine :))
O kadar afişin içinden esas oğlanın tek olduğunu seçtim, esas kızı görmenize gerek yok :)

Buraya kadarki filmler hep LaFea'nın sayesinde izlenmiştir, teşekkür edelim ;)

Up!



Animasyon komik olur değil mi?
Ahh... Son derece duygusaldı...
Görsel seçerken bile zorlandım, hepsi birbirinden hoş çünkü..
Bloglarda tanıtımını görmüştüm övgüyle bahsediliyordu bu filmden. Tüm övgüleri hakediyor doğrusu..

Amaaann.. O kadarda çok film izlememişim :) Ama neden?
Nedeni gelecek.. Başka bir post olur ondan.
Bir süre film izlemeyi düşünmüyorum, kitaplara ağırlık vereceğimdir :)

4 Şubat 2010 Perşembe

Dolmuşum

Sena wants more information, about me :)
and Amalia..
thanks...

1- Sürprizlerden nefret ederim!

2- Sevdim mi tam severim, sildim mi bir kalemde!

3- Tamam kırmızı et yiyorum ama annemin salatalarını dünyanın en güzel kebaplarına değişmem!!

4- Conan O'Brien'ı Jay Leno'ya tercih ederim! I miss you already CoCo :)

5- Masa tenisine bayılıyorum!

6- Elma suyu hastasıyım!

7- Tanıdığım en dürüst insanım ve bunda ciddiyim :))

Ben bu mimi yanıtlamıştım değil mi ? :))))

Burda benim hoşuma giden bir yazı mevcut. Kendimi ne kadar güzel ifade ettiğimi farketmemi sağladı..

------


Gülsuyu doğal toniktir, birçoğunuz kullanıyor ama hanginizinki benimki kadar hoş? :)

------


Beymen çantaları görünüş ve model itibariyle benim hoşuma gitti. Vakko ve Pierre Cardin'in yanında oldukça özgün duruyor. Ama bir tek ben beğendim herhalde:)
Bu minicik şey bozuk para cüzdanı olsa gerek ve yanlış hatırlamıyorsam fiyatı 89.00 TL idi :)
Ne hoş! :D

-------

Nasıl bir şeyse, soyunmadan şarkı söyleyemez klip çekemez oldular!
Eskiden ünlü olmak için soyunarlarmış, şimdi soyunmak için ünlü oluyorlar sanki..
Hayır erkeklere bakıyorsunuz, boğazına kadar kapalı..
Bundan erkeklerinde soyunmasını istediğim anlamını çıkarmayın :))
Bayan şarkıcılar, bu kadar teşhirci olmayın ricaederim!


Sibel Alas - Fem
Yükleyen sayit. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

Güzel şarkı.. Nostaljiye devam...

2 Şubat 2010 Salı

Acilen Toparlanmalıyım!

Bu gece çok kötü bir şey oldu..
Sabah ezanıyla kalktım ve evde atıştıracak hiç bir şey bulamadım!
Hiç bir şey ama..
Elbette meyve yiyebilirdim ama dolaptan yeni çıkmış bir meyveyi dişelebilir miydim?
Suyla geçiştirdim..
Aman Allah'ım hiç uyuyamıyacağım gibime geldi...
Evde çok fazla abur cubur bulundurmayı sevmiyorum ama zulam full! :D

-----

FD ödül yollamıştı bana
Yaratıcı blog ödülü
Çok teşekkür ediyorum..

-----

Sonra Ceyda da ille boşalt çantanı demiş :)
Aslında ben, portföy çanta kullanmak için davet falan dinlemem, günlük hayatımın vazgeçilmezidir. E öyle olunca yanıma ıslak mendil, anahtar ve telefonu anca alabiliyorum ama bu sefer en son kullandığım çantayı boşalttım:)

Gördüğünüz gibi ilginç bişi yok.. Bu boşaltmaca sayesinden çantamda unuttuğum negro mu buldum. Geçen gün yürüyüş yaparken yemek için almıştım:)
Hani bi tesbih gözüküyor ya, o benim annemin amcasından. Annem kaybettim diye üzülüyordu, amcası son görüşmelerinde vermiş anneme. Buldum ve yanımdan ayırmıyorum anneme vereceğim gelince.
Kışın eldivenlerim, yazın gözlüğüm çantamın vazgeçimezidi,r onun dışında olmazsa olmazım yok :)

-----

2 mim yanıtlayana bir mim bedava!
Masaüstümüde kimse sormadan, göstererek bu mimden de kendimi azad ediyorum:=)


-----

Yaratıcı blog ödüllerimle çantasındakileri görmek istediğim kişiler şunlardır :
Prenses Sena
Yoyo Kraliçesi Nergiscem
Bensiz ne yapardı bilmediğim Genç Bir Anne
Adını anınca kokusunu duyduğum Taze Kahve Bilge
En parlak kelebeğim Yıldız..
Bahçesinden güller açtığım Ceydacım
Ve Sarı Şekerim Ebruli..

Aslında Hayat.. Belki diyorum.. Bazen sende çanta taşıyorsundur sanada mı göndersem:) Bak ayrımcılık yapmıyorum ihi ihi:))
Peki peki çantandakiler sana kalsın ama yaratıcı blog ödülü kabul et!

-----

Bir kaç gün yazmadım çünkü;
Delirdim :)
Bana biraz zaman verin...
Burdayım... Okuyorum... Takipteyim...


-----

Doğum günün kutlu olsun Defne! :)